14 Nisan 2012 Cumartesi

TOP 10 İŞ MÜLAKATI KLİŞESİ






















İlk işimde çalıştığım yıllar. Yıllar dediysem "seneeeeeee" diye başlayıp çok gerilere gideceğimiz yok, 2005'ten bahsediyorum. Şekerbank'ta bir pozisyon açıldı. Ne pozisyonu olduğunu hatırlamıyorum ama tahlille alakalı bir pozisyon. Artık kredi tahlil mi, mali tahlil mi, yazıdan karakter tahlili mi onu hatırlamıyorum. Gittik. Tabii Türkiye'de her bankanın sınav ve mülakatlarında olduğu gibi yine "yüce bankacılık" hayaliyle yanıp tutuşan bir dolu genç sırada. Neyse 5'li gruplar halinde bizi mülakatın yapılacağı kata alıyorlar. Benim önümden sizden yılışık olmasın bir genç kız içeri girdi. İçeride kahkaha gırla. Duvarlar ince olduğundan muhabbeti de duyabiliyorum. Tahlil, mali falan hak getire. Kızın sabah uçağını nasıl kaçırdığını konuşuyorlar. Dedim "ulan Şekerbank şeker gibi kura". Kız çıktı, içeride kahkaha daha devam ediyor. Bu fırsat kaçmaz, sadece komik ve sempatik değil aynı zamanda bilgilisin de. Daldım içeri. Ben içeri dalar dalmaz o az önce salyalar saçarak gülen grup bir anda ceberrut team'e dönüştü. 7-8 tane 40 yaşın üstünde kadınlı erkekli bir heyet. Fatih Terim'in Sabri'nin vurduğu şut sonrası fezaya bakması gibi bana bakıyorlar. Girdim içeri. Dedim mali tahlil, dedim Rabobank'la birleşme ihtimaliniz var uluslararası fırsatlar, dedim kariyer...Kime anlatıyorsun? Ben adama sanki "Rabobank'ın satın alma ihtimali var?" demiyorum da "abi bırak Rabobank'ı, onların Amsterdam şubesi Red Light'a yürüme 5 dakika, paydos oldu mu ete doyarsın eteeeee" diyorum. Ben anlattım bunlar mal gibi suratıma baktı. 15 gün sonra tak cevap. Teşekkür ederiz, başvurunuz olumsuz sonuçlanmıştır bidi bidi bidi...Bu ilk iş mülakatım mıydı? Ya da son? Elbette hayır. Türk gençliği maalesef bu iş mülakatı ve hatta sınavlarına fena derecede maruz kalmıştır. Bize de aşağıdaki listeyi yapmak düşmüştür.

1-İlk intiba: Türkiye sınırları içerisindeki her mülakat, her eğitim, her seminerde bu lafı duydum. "İlk intibanın, ikinci şansı yoktur.". Bayılıyorum bu klişeye. Sırf bu yüzden yıllar boyu iş mülakatına girdiğimde insanların elini sıkarken kendinden emin, kararlı bir şekilde sıkıyorum. Niye? İkinci şansımız yokmuş. Eli sıkarken gözlerinin içine bakmadın mı, of tam sıçtın. Oldu ki o an göz göze gelemedin, tamam bırak mülakatı çık. Yıllar boyu söylenir bu. İşvereni işe alacağı kişiye ilk 10 saniyede karar verir. Buna paralel bir de insanların gece sonunda sevişeceği insana ilk 10 saniyede karar verme klişesi var. Madem öyle o yarım saatlik, 1 saatlik mülakatlar niye. İçeri gireyim, eli sıkayım, gözleri keseyim, bana departmanım söylensin sonra da çıkıp gideyim, yok göz temasını yakalayamadım mı, hadi bana müsaade. Hatta gözleri yakaladıysam bir de sevişeyim öbür klişe de aradan çıksın. Ama yok, illa o ritüel yapılacak.


2-Neden Abizıttinbank?: Mülakata girdik. Oturduk, hadi ikinci şansı olmayan ilk intibayı da geçtik. Mülakat başlar. Evladiyelik soru. "Neden Garanti?". Ne demek lan neden Garanti? Bir kere bu soruyu size telefon edip mülakata çağırıp soran vardır. Mülakatı yapanların yıllar boyu bu kaçış sorusu bakidir. O soru sorulduktan sonra artık ara ki cevabı bulasın. Döndürür de döndürürsün? Yıllar önce ben bana yönelen bu klişe sorudan bıktığım için yaradana sığınıp "valla bacım sen çağırdın beni, ben de geldim?" demiştim de bu kontrayı beklemeyen insan kaynakları yetkilisi "ehehehe öyle di mi eheheh" diye gevrek gevrek gülmüştü. Bir de bu soruyu soran bizden ne bekliyor bilmiyorum. Nice genç şu soruyu döndürebilmek için ne mavra döndürdü. "Eeee market lideri", "eee kariyer haritası", "eee yükselme şansı"...Tavsiyem lafı dolandırmamak ve direk "para arkadaşım para, 2 ayda bir çift maaş dediler geldim" şeklinde olayı bağlamaktır.

3-Sevmediğin 3 Özellik: "Her cuma bir büyük götürürüm, canlı bahiste babadan kalma evi kaybettim, hentai arşivi 450 gb". Hadi şunu desene. Yemez. Kimsenin yemedi zaten. Yıllarca bizi uyuttular bu soruyla. Soran gelecek cevabı biliyor, sorulan gelecek soruyu biliyor. İnternetteki herhangi bir siteyi açın bu sorunun cevabı vardır çünkü bellidir, amaç negatif sorudan bile yağ çıkarmaktır. Soru sorulduğu anda mülakattan önce not alınmış ve 10 kere tekrarlanmış cevap yapıştırılır. "Iıııı iş hayatımı özel hayatımın önüne koyuyorum, hayır diyemiyorum veeee ııııı tatillerde bile iş düşünüyorum". Bunu duyan işveren de hiç bir zaman, "ya arkadaş, ne tatillerde iş düşünmesi, Ayvalık otobüsüne bindiğin anda cep telefonunu kapatıyorsun, baban ölse haberin olmayacak" demez. O tiyatro o anda oynanır ve bir halt yenmiş gibi karşılıklı sırıtılır. Körler sağırlar birbirlerini ağırlar. Iıııı bazen işimin içinde kendimi kaybediyorum....Yok ya....

4-Rengini belli et: Yılların eskitedemediği bir başka klişe. "Mülakata girerken koyu renkli kıyafetler tercih edilmeli, ancak kahverengiden kaçınılmalı, mümkünse siyah ve lacivert tercih edilmeli, çorap ve kravat takım elbiseyle uyumlu olmalıdır". Ulan ben 4 senelik karımı tavlamaya çalışırken kıyafetime bu kadar dikkat etmedim size ne oluyor? Hem koyu rengi anladık, tamam, bir de niye şımarıp kahverengiye tavır koyuyorsun. Ayrıca bir koyu gri de elbette siyahın verdiği etkiyi verebilir ama yok gri tonları da kasvet ve demodelik hissi verdiği için lanetlenmiştir. Bir de tamam ceketi anladık, gömleği anladık, kravatı anladık, hadi ayakkabıyı bile anladık da çorabı anlayamadık. Operasyon müdürü benim çorapları mı yıkayacak her mesainin sonunda? Benim yıllar boyu bir mülakat elbisem vardı, onu giyip durdum. Hollanda'da şu anda çalıştığım işin mülakatına da onunla gittim hatta. Hoşgeldin dediler, mülakatı yapacak kişilerin ikisinde de sandalet var. Dedim "ne oldu lan koyu renge?, burası Münih deeel mi?".

5-Hobileriniz: Yıl 2012, şurda kıyamete 6-7 ay kalmış, hala iş mülakatlarında bu soruya "kitap okumak", ardından gelen "hangi kitap?" sorusuna da o sırada piyasada hangi kitap popülerse o cevabı veren insan var. Ben üniversiteden mezun olduğumda tüm gençlik Yüzüklerin Efendisi'ni okuyordu. "Legolas kim?" desen, "Panathinaikos'un pivotu değil miydi?" diyecek adamlar sözüm ona üçlemeyi bitirdi. Sonra bu cevap Da Vinci'nin Şifresi'ne evrildi. Bugünlerde ne oldu bilmiyorum, Bu sorunun diğer klişe cevapları dans etmek (bu mutlaka amatördür), film izlemek (en son hangi film sorusu bonuslu), spor yapmak, seyahat (en son seyahat ettiğin yer, dayımların yazlığı var Marmaris'teydik) olarak sıralanabilir. Ara sıra fotoğraf, resim yapmak, trekking gibi cevaplar da gelir. Ben halen masaüstü FRP, planking, internette trollük gibi cevapların geleceği ilk günü iple çekiyorum.

6-Torpil: Bu madde ile söylenecek pek bir şey yok. Zira şehir efsanesi maddenin kendisinden daha yüklü. Bu konuyla ilgili enfes bir şehir efsanesi şöyle der. Bir genç kız, devlet kurumlarından birisinin açtığı mülakata girer. Mülakattaki memurlardan birisi kıza dönüp " ya kızım benim önümde öyle bir şey yazıyor ki, ben sana şimdi ne sorayım?" der. Torpil acaip bir olgudur. Doğumla kazanılır zira akrabalık ilişkilerine bağlıdır. Dolayısıyla siz isterseniz okulu 4.00 ortalama ile bitirin, KPSS tüm puan türlerinden 80 alın bir işe yaramaz. Bir Kezban ya da Kamil sizin önünüzdedir. Torpil insanların üzerinde Game of Thrones'da yumurtadan çıkan ejderhaların halkta yarattığı etkiyi bırakır. Diz çökülür, secde edilir ve yola devam edilir.

7-Chariots Of Fire: Zamanın birinde İş Bankası müfettiş yardımcılığı pozisyonuna başvurmuştum. Yıldız Teknik Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü'ndeki sınav öncesi prosedürü okumuştum. Şöyle diyordu prosedür. Yazılı genel sınav, yazılı kurum sınavı, yazılı 2. kurum sınavı, Türkçe mülakat, İngilizce mülakat. Öngörülen süre ise 1 yıldı. Tamam pozisyon güzel, tamam müfettiş yardımcılığının müthiş şehir efsanesi "abi hangi şubeye gitsen kurabiyeler, çaylar, börekler elinin altında" tamamiyle çekicilik yaratıyor ama 1 sene nedir? 2 Hanımeller, 2 Biskrem yiyeceğim diye bu eziyet nedir? Ayrıca Diyarbakır şubeyi denetleme için göndereceğin adama niye İngilizce mülakat yapıyorsun? Şahsım YTÜ Sınavı'nı geçememiş ve bu yılan hikayesine bulaşmadan kurtulmuştur. Ben 1 yıl boyunca o iş çabalasam sonunda İkiz Kuleler'den birini vermeleri lazım iflah olmam için.

8-Back to the Future: Yine her mülakatın olmazsa olmazı meşhur falcılık soruları."Kendinizi 1 yıl sonra nerede görüyorsunuz?", "Kendinizi 5 yıl sonra nerede görüyorsunuz?", "Kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?". Son 2 sorunun cevabını Türkiye'de vermek imkansız. Bu bünye kendisini şube müdürü olarak gören nice kişinin 5 yıl sonunda hala gün sonunu kapatmaya çalıştığını gördü. Birinci sorunun cevabı ise ekseriyetle "500T'de", olmadı "14B'de" olmalıdır zira ilk işine girmiş bir bankacının derdi müdürlükle, yöneticilikle değil, akbille, İ.E.T.T. ile ilgilidir. Bir de bu soruya cevap vermeye çalışan tarz tipler vardır. "Eeee kendimi 5 yıl sonra satış departmanında üst düzey bir yönetici olarak görüyoruuum".  Senden apartman yöneticisi bile olmaz.

9-Ex İşveren: İstifayı vermişim, bir de istifa sırasında içerideki alacaklar hakkında kavga yapmışım, neden "eski işverenininiz sizi 3 kelimeyle nasıl tanımlardı?" diye soruyorsunuz. "Süzme Oro...pu Çocuğu". Aha böyle tanımlardı işte. Be güzel kardeşim, eski işverenim beni "güzel ve seksi şarkıcı" olarak tanımlasaydı zaten işten ayrılmazdım. Adamı referans olarak yazmamışım daha da görmek istemiyorum. Burada da verilen cevap genelde aynıdır. Çalışkan, güvenilir, yaratıcı, takım oyuncusu falan da filan. Tavsiyem burada da vurucu cevaptan kaçınmamaktır. Hayalinizdeki işvereni tanımlayın. Lisa Ann....

10-Hayvanoğluhayvan: Bu bizim zamanımızda yoktu. Sonradan türedi ve duyduğum kadarıyla da artık bir çok mülakatta soruluyor. "Kendinizi hangi hayvan olarak tanımlarsınız?". Ben merak ediyorum, hiç hayvanlar aleminde bir araya gelinip "insan olsaydınız hangi meslekten olurdunuz" diye soruluyor mu? Arkadaş ben niye hayvan oluyorum işe girmek için. Ya da niye hayvan olmak istiyorum? İnsan gibi beni işe alamıyor musun? İlla hayvanlaşayım mı? Bu yetmiyor bir de bunu da sınıflandırmışlar. Sincap, tavşan, koala, panda gibi hayvanlar tembellik, aslan, kaplan, jaguar, leopar gibi hayvanlar kızgınlık, sırtlan, akbaba gibi hayvanlarda dümenci sınıfına sokulmuş. Bu sorunun da sözümona ideal cevapları var. At bunların başında geliyor. Sanki ticari pazarlama bölge yöneticiliğine iş başvurusu yapmamışım da hafta sonu Karataş kime binecek diye pozisyon açmışlar. Vay ayılar vay....Bunun bir de "çorba olsaydınız hangi çorba olurdunuz" versiyonu olduğunu iddia edenler var. Hayır diyin dostlar hayır diyin ne olur...

8 yorum:

alperensaylar dedi ki...

burada oda arkadaşımın 4-5 ay önce söylediği bir sözü yazmak istiyorum; -şirketimize ne katacağınızı düşünüyorsunuz?

-neşe katarım.

Buğra dedi ki...

ehehe hocam çok güzel yazı sevilmeyen 3 özellik bomba, bi büyük değil de 1-2 kadeh atıyorum şimdi

AFO dedi ki...

Yazı çok güzel olmuş, ellerine sağlık. Benim de şu an ismini vermek istemediğim kurumsal bir şirkette "Kendinizi 5 yıl sonra nerede görüyorsunuz?" sorusuna önce "Eeeeh be güzelim! Koskoca XXX olmuşsun hala mı ya?" bakışı atıp sonrasında gülümseyerek "5 yıl sonra tam olarak hangi gün?" demişliğim vardır. Kadın "Anlayamadım?" deyince de "Eğer hafta içiyse büyük ihtimalle evimde, hafta sonuysa Taksim'de olurum." diye tamamladım. Kadın gülüp diye manasız soruya geçmişti ardından. Bu arada evet, geçtim o mülakatı. :)

Handan dedi ki...

bi tane şöyle anım yok ha! okulu bitir atan, çalış... bu arada neşe katarım diyen arkadaş süpermiş.

Del Piero dedi ki...

"Fatih Terim'in Sabri'nin vurduğu şut sonrası fezaya bakması gibi bana bakıyorlar" hahah :D
çok güzel yazı. Türkiye'de çok amatörce mülakatlar yapılıyor, mülakatı yapanlar son 10-15 dk da ne sorayım deyip son anda hazırlanan zorlama sorular sorarlar. şahsen özel sektör, banka, kamu kurumları vs. bi sürü mülakat tecrübem oldu. hepsi de palavraydı. torpil, referans, içerden tanıdık her ne deniyorsa işte o çok önemli.
En aptalca bulduğum soru da "kendinizi 5 yıl sonra nerde görüyorsunuz" sorusu, ne bilim amk müneccimlik kahinlik pozisyonuna başvurmadım ki ben.

cengo dedi ki...

harika doğal süper ahahahah

Dobrowski dedi ki...

ben daha yeni okudum ama efsane yazı olmuş. bi çoğu çoğumuzun başına geldi ama hayvan olayını şaşkınlıkla okudum. iş görüşmesine gidersek hazırlıklı olalım =)
ismail abinin iş görüşmeleri sayesinde yeni nesil zaten iyice tecrübe sahibi oldu hahah

Arrow Cave dedi ki...

süper bir yazı olmuş..