14 Haziran 2010 Pazartesi
ARTIK TOTAL'INI GÖMELİM FUTBOLA BAKALIM
Yazının başında bir hatırlatma yapayım. İnternet aleminin en güzide bloglarından Borges'in yaratıcısı O.U. (Clark Kent mode on), Mustafa Sapmaz ile Ali Ece'nin hazırladığı ve Lig Radyo'da yayınlanan Total Futbol programının konuğuydu bugün ve anladığım kadarıyla yarın da olacak. Hoş bir futbol sohbeti dinlemek isteyenler programı kaçırmasın derim. Yanlış bilgi vermeyeyim ama program TSİ 18:15-20:00 arasında (Ali Ece uyardı düzeltelim).
Hollanda sahadaydı bugün. Outsider deyin, favori deyin ne dersiniz deyin turnuvanın en çok şey beklenen takımlarından birisiydi zira ileri ucunda her turnuvada olduğu gibi, bireysel anlamda oldukça yetenekli oyunculardan kurulu ve bunların ikisi son Şampiyonlar Ligi finalinde takımlarını taşıyan isimler olan bir kadroya sahipti. Bununla beraber yine sıkça yapılan yorumlarda, Hollanda'nın defans hattının problemli olduğundan, hatta forvet hattı ne kadar güven veriyorsa savunma hattının da bir o kadar S.O.S. verdiğinden dem vuruluyordu. Bu 2 birbirinden farklı yorumlara maruz kalan hat, adeta bu maçta kalite açısından birbirine yaklaştı. Hollanda savunması ilk yarıda Nicklas Bendtner'in 1 kafa vuruşu 1 de gol pası ile zorlaması dışında çok fazla sıkıntı çekmedi. 2. yarıda ise daha da rahat bir maç çıkartılar. Ancak öte yanda hücum hattı beklenilen yaratıcılığının oldukça uzağındaydı, zaten maç bittiğinde birçok kişinin yaşadığı hayalkırıklığının sebebi de bu.
Hollanda basını ve insanı kendi milli takımı konusunda milliyetçidir biraz. Genelde korumacı bir tutum takınırlar ve eleştirilerini de oldukça yumuşak tutarlar. Örneğin Bert van Marwijk'ın, "Marco van Basten o takımın başındayken ben milli takımda yokum" diyen damadı Mark van Bommel'i, 2 sene önce göreve gelir gelmez form durumuna bakmadan milli takıma almasını pek konuşmazlar. Bu olayı Türkiye'de herhangi bir hocanın yapması halinde neler olacağını biliyorsunuz (Fatih Terim'in Emre Belözoğlu'nu milli takıma alma sebebinin, kızlarından birisiyle ilişkisi olduğunu iddia eden bir dolu insan vardı hatırlamak lazım). Halk bugünkü maçtan sonra kazandığı için çok mutluydu, o yüzden çok fazla eleştiri işine girmediler. Basın da büyük ihtimalle yarın işin eleştirel tarafına bakacak. Ancak son 2 haftadır işaret edilen bazı tehlikelerin gerçekleştiğini gördük. Bu da Euro 2008'de, son Dünya Kupası'nın 2 finalistine 7 gol sallanmasını sağlayan 4-2-3-1 sisteminin içinde bulundurduğu problem, yani defansın önünde bulunan ikilinin defansla, forvetin arkasında bulunan üçlünün forvetle birleşerek aradaki bağlantının kaybolduğu ve bu sebeple de 6-0-4'e dönüştüğü problemi.
Bu sonucun 2 sebebi vardır kafaca. Birincisi defans oyuncularınızın hücum özelliklerinin olmaması bir yana aslen, bu eksikliklerini kapatacak şekilde hücuma destek verememeleridir ki Mark van Bommel, Bayern Munich'de Van Gaal yönetiminde oynadığı futboldan çok uzaktı, sahanın Elia ile birlikte en iyi 2 oyuncusundan birisi olmasına rağmen. Rakip kaleyi 1 kez yoklayabildi. Nigel de Jong ise onun kadar dahil olamadı bile. Bu da beraberinde Hollanda'nın, Fatih Terim'in ikinci Galatasaray dönemindeki "Felipe'li Galatasaray" esintilerini göstermesine sebep oldu. Yani Sneijder'ın kendi sahasının ortasına gelip topu almasına, çalım ve driblingle rakip sahanın ortasına getirip ileri ucu görme denemeleri. Ama orada da bir sorun vardı zira Robin van Persie kariyerinin en kötü maçlarından birisini oynadı. Öyle ki, oyundan alınmasına yakın basit pas trafiklerinde bile aksıyordu. Neredeyse maç boyunca çalışmayan hücum hattına 2 hediye oldu. Birisi Danimarka'dan. Futbolda 90. dakikada atılan ve sonuca etki eden gol bir kenara bırakılırsa gol atmak için en iyi zaman ikinci devrenin başıdır. Zira, rakip teknik adam, son 45 dakika için kafasındaki planı oyuncularına aktarmış ve o şekilde sahaya göndermiştir. Ancak 46. dakikada atılan bütün bir 15 dakikalık devre arası aksiyonunun boşa gitmesine sebep olur zira bambaşka bir plan lazımdır artık. Poulsen'in indirdiği, Agger'in sırtıyla tamamladığı gol de bunun getirdi Hollanda'ya. Abondone olmuş bir takımı kendine getirmek için, normalde yapmayı düşünmediği 3 ofansif değişiklik yaptı Morten Olsen ama nafile.
Hücum hattına ikinci hediye ise kenardan, Bert van Marwijk'dan geldi. Eljero Elia. Twente'de ilk parladığı günlerden esintiler verdi ve adeta Hollanda resitali için ekran başına toplanan taraftarların ağzına bal çaldı. Van Marwijk, ikinci maçta onu takıma nasıl monte edecek göreceğiz. Japonya'nın bugün Kamerun ağlarına gönderdiği golün sol taraftan gelişen bir akınla geldiğini unutmamak gerek.
Beklentilerin altında kalan bir Hollanda var karşımızda şimdilik. Orta sahanın gerisi ve ilerisindeki 2 hat arasındaki bağlantıda önemli kopukluklar olduğu, bu kopuklukların Sneijder'ın ekstra bir çaba göstermesi sebebiyle onun etkinliğini azalttığı bir tablo var. Sneijder 3 hafta önce Şampiyonlar Ligi finali'ne çıktığında arkasında, takımı itebilen hem de bireysel anlamda yaratıcı işler yapabilen Cambiasso ve Javier Zanetti gibi 2 oyuncunun eksikliğini çekti açıkça. Hollandalılar Robben'ın eksikliğini çok fazla dile getiriyorlar ama sorun sadece hücumdaki derinlikte değil. Robben elbette orayı hareketlendirecektir ama bu hareketlilik, temelde yatan sorunları ancak çeyrek finaldeki muhtemel Brezilya eşleşmesine kadar etkiler orası açık.
Son yaklaşırken, maç sonucunda yaşadığı hayal kırıklığı ile Total Futbol'a ağıt yakanlara kısaca değinmek lazım. Futbol önüne geçilemez bir hızla evrimleşiyor. 1974 Hollandasının mirasını, sırf adı Hollanda diye sahada aramak yersiz. O Total Futbol'la baş etmesi imkansız gibi gelebilecek Euro 2004 Yunanistanı evine bir Avrupa şampiyonluğu götürdü. Ama futbolun evrimi onları da yuttu. Sadece 5-6 yıl sonra artık işlemeyen, ileri adım atamamış ve "antik" bir futbol sistemi haline gelmişti o 6 yıl önce şampiyonluk getiren sistem. Ayrıca birçok takıma da bizzat o 2004 şampiyonluğundan etkiler yapmıştı. Futbola böyle bakmak lazım. 1974'ten sonra insanları en fazla eğlendiren ilk takım olan 1982 Brezilyası, Enzo Bearzot'un "çirkin" ama sahada ne yaptığını bilen İtalyasından 3 gol yedi. Bugün göz alıcı videolarla bize hatırlatılan, 10 kişinin aynı anda rakibi ofsayta düşürmek için ileri çıktığı, 1 kişiye 3 kişinin bastırdığı 1974 Hollandası, Mourinho'nun Inter'i ile karşı karşıya gelse, skor tabelası ne olur üzerine düşünmek lazım. Düşünürken de sürekli futbolun değiştiği ve bu değişimin, macera arayan gol sayısını artırmaya yönelik köklü değişikliklerden ziyade, alçakgönüllülük, ayrıntıcılık ve hata kollamaya yönelik küçük hamlelerden ibaret olduğunu da hesaba katmak.
Gio van Bronckhorst 100. milli maçına çıktı Hollanda formasıyla.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
Futbolun çok değiştiği konusu doğru,74 Hollandasını izlediğimizde masal gibi geliyor varyasyonlar,diziliş,dediğin gibi ofsayt tuzakları.Ama şimdi oynanan futbolla o dönem arasında dağlar kadar fark var,futbol bu kadar değişmişken Hollanda'dan 74'ü bırakalım,2000'deki futbolu bile beklemek yanlış olur.
Total Futbol'u geçeli çok oldu, hayalci değilim de Hollanda'nın dizilişi, oyun anlayışı, yaptıkları veya yapamadıkları tümden beklentilerimin altında kaldı.
Harika :D Neredeyse seneler oldu, ilk kez Hollanda'nın geçtiği bir yazıda total futbol güzellemesi yapılmadı.. Artık o hale gelmişti ki Total futbol değilse güzel değildir futbol gibi.. Ellerinize sağlık
Seni de radyoya bekliyoruz efendim, gel orada kozlarimizi paylasalim :)))
Sorun su ki bence bir baska sorun Total futbol denildigi vakit Total futbol denildigince algilanan oyun. Her seyin bir üst modeli, versiyonu cikiyor. Mourinho'nun yaptigina catenacyo derken sorun olmuyor misal -tüm dünya bu terimi kullaniyor- birisi total futbol denildigi vakit "neo" ya da "yeni" takisi bir türlü gelmiyor.
Simdi bu isin uzmani diyebilecegimiz adam Van Gaal gecenlerde Bild'de ustasinin Rinus Michels oldugunu ve kendisinin total futbol oynattigini iddia etti. Sence de hatali midir bu ?
Herkesin algisi bu konuda cok farkli calistigi icin tartisma sonuc vermeyecektir.
Ama söyle diyelim, Hollanda ekolü olan 4-3-3 Van Basten ile delinmis, ofans-defans ayrilmsi ve 2008 de bu sistem basari kazanmis her ne kadar Rusya'ya elense de.. Bugün ise o avrupa sampiyonasindaki havasi yok, sorunlari cok ki bir kismini zaten güzel bir sekilde dile getirmissin.. Digerleri de cözülürse Hollanda yine damgasini vuracaktir turnuvaya diyorum ben ama hucum degil belki bir ihitmal "muhstesem defans" yaparak..
Hollandalilarin turnuvalarda en cok kizdiklari sey, "kotu oynanan maclari" kazanamamalariydi. Yani o bakimdan da bu mac olumlu bir sinyal bence.
Van Bommel hakkindaki yorumunuza katilmiyorum. Bence defansif anlamda gorevini layikiyla yerine getirerek, takimin en iyi oyuncularindan oldu.
Van Persie'yi de artik lutfen santrfora koymasinlar. Onun yeri orasi degil, harcaniyor. Bence Kuyt dusunulmeli o pozisyon icin. Goldeki bitiriciligi mukemmeldi.
Hollanda'nın oyunuyla ilgili ben de yorum yapmak istiyorum.Hücum oyuncularının yeterince yaratıcı olmadığını belirtmişsiniz.Bu noktada, Danimarka'nın başarılı savunmasına değinmenizi beklerdim.İyi yerleştirilmiş bir kalabalıkla direndi Danimarka Hollandaya.Van der Vaart ve Sneijder gibi seri oyuncular bile bu savunmayı aşmakta zorlandı.Bu tamamen Olsen'in tercihidir.Hollanda'yı durdurmayı amaçlamıştır.Bunun getirisi de ne yazık ki yenik duruma düştükten sonra hiçbir amacı kalmayan bir takım oldu.İlk yarıda Bendtner'in kafa vuruşu ve Kahlenberg'in sol çaprazdan şutu dışında önemli bir pozisyon bulamadı Danimarka.Bunu savunma oynamasına borçlu.Burada sorabileceğimiz soru şu:Eğer Danimarka hızlı kanat oyuncularına güvenip daha atak oynamayı seçseydi, sonuç ne olurdu? Muhtemelen o zaman harika Hollanda'yı konuşuyor olurduk ;)
böylesi daha güzel bence. total futbol'da bir takım domine ediyor diğerleri bişey yapmıyor. barça mesela sürekli top onlarda. ama turnuvada zevksiz denilen maçlarda bile mücadeleden ötürü ben zevk alıyorum. artık mücadele ediyor en kötü takımlar bile. favoriler 3-5 gol atıp bitiremiyor. maçlar alt bitiyor daha çok iddaa tabiriyle:)
Almanya HOllanda gibi başladı...Hollanda da Almanya gibi başladı. Bakalım neler olacak turnuva sonunda.
Yorum Gönder