29 Eylül 2007 Cumartesi

DÜŞLER TİYATROSUNDA HIRÇIN BİR İRLANDALI




Futbol yaşamını halen aktif olarak sürdüren en "hırçın" futbolcular hakkında bir değerlendirme yapılsa Roy Maurice Keane herhalde listenin başlarında yer alır. Üstelik Keane'in hırçınlığı ve agresifliği zaman zaman "arıza" bir nitelik de kazanıyor. Futbol yaşamı boyunca hem bu kadar başarılı bir kariyere sahip olup, hem de bu kadar saha içi ve dışı skandala karışmış futbolculara aslında adada sık sık rastlanıyor.

Roy Keane 10 Ağustos 1971 yılında İrlanda'nın Dublin'den sonra en büyük kenti olan Cork'ta dünyaya geldi. Mayfield köyünde futbol topuyla tanışan futbolcunun küçüklüğünde aslında boyu sebebiyle çok fazla futbola elverişli olmadığı düşünülüyordu (bugünkü boyu 1.80). İlginç olan aynı düşüncenin bir başka unutulmaz Manchester United orta saha yıldızı Bryan Robson'ın başına gelmesiydi. Bunun üzerine tüm futbol kariyerine yayılacak olan savaşçı kimliğinin ilk örneklerinden birini sergilercesine kendisine bir iş bulur. Bulduğu iş İrlanda'nın vazgeçilmez simgelerinden biri olan publarda satılan bira varillerini taşımaktan ibarettir. O dönemde en sevdiği kulüp Tottenham Hotspur idolü ise Glenn Hoddle'dır. Kısa bir süre boksörlük de yapar (gelecekte sahada çizeceği profil göz önüne alındığında pek de sürpriz sayılmaz). Bu arada da futbolla ilişkili yeteneklerini geliştirmeye çalışır.

Bu çalışmalarının karşılığını ise futbol kariyerine ilk adımını attığı İrlanda Kulübü Cobh Ramblers'da alır. İngiliz futbolunun önemli isimlerinden Nigel Clough onu 1990 yılında keşfeder ve Nottingham Forest kulübüne transfer eder. 18 yaşında Premier Lig'in önemli kulüplerinden birine katılan Keane 1990 yılında da Liverpool deplasmanında bu ligdeki ilk maçına çıkar. Aynı sene Nottingham'la F.A. Cup finali oynar. Bir sene sonra ise yeri bu sefer Lig Kupası Finali'dir. Forest bu iki finali de kaybeder ama Keane için bu futbol hayatında kulübüyle yaşadığı az sayıda başarısızlıklardan olacaktır.

Bu devrede Roy Keane milli takıma da seçilir. Hem de daha 19 yaşındayken. Ancak milli takımdaki Keane yine bildiğimiz Keane'dir. 1991 yılında İrlanda'nın ABD milli takımıyla Boston'da yaptığı dostluk maçının akşamı futbolculara izin verilir. Ertesi gün uçak 07:30'da kalkacaktır. Bütün takım kalkış saatinde ordadır, Keane hariç. Sir Jackie Charlton dahil herkes Keane'i yarım saat bekler. Saat 08:00'da Roy çıkageldiğinde Jackie Charlton kendisine patlar. "19 yaşındasın, ilk defa milli takımla seyahat ediyorsun, bizi ne kadar beklettiğinin farkında mısın?"... Cevap Roy Keanevaridir: "Size beklemenizi söylemedim ki?"

19 Temmuz 1993'te Manchester United ve Roy Keane'in kaderini değiştirecek bir olay meydana gelir. Kırmızı Şeytanlar genç İrlandalı'yı o zamanlar rekor sayılan bir ücretle 3,750,000 pounda kulüplerine katarlar. 1993 yılından 1996 yılına kadar sağ kanat ve ön libero gibi pozisyonlarda gidip gelen Roy Keane bu adaptasyon dönemine rağmen bu dönemde Manchester United'ın 3 Premiere Lig Şampiyonluğu'nda (ki 1994 ve 1996 yıllarında kulüp F.A. Cup'ı da kazanarak "duble" yapmıştır) büyük pay sahibi olur. 1996-97 sezonunda ise önce Paul Ince'in ayrılmasıyla orta sahanın beyni görevini, sezon sonunda da Eric Cantona'nın futbolu bırakmasıyla kaptanlık pazubandını uzun yıllar taşımak üzere devralır.

1997 sezonunun ilk 2 ayı geçilmişken Dünya Futbol Kamuoyunu 4 yıl sonra uzun süre meşgul edecek bir olayın temelleri atılır. Ligin ilk yarısında, 29 Eylül 1997'de, Elland Road'da oynanan Leeds United-Manchester United maçında Norveçli futbolcu Alf-Inge Haaland'la ikili mücadeleye giren Keane yerde kalır ve kalkamaz. Haaland ise yerde yatan Keane'in başına giderek numaradan yerde yattığını ve sakatlığı abarttığını yüksek bir sesle belirtir ve bunu bütün kameralar yakalar. Gerçekte Keane'in dizinden kaynaklanan sakatlığı o kadar ciddidir ki sezonu kapatır. Ancak Roy Keane Haaland'ın bu davranışını unutmaz, ta ki 4 sene sonra rövanş için eline bir fırsat geçene kadar.

O sezon zamanını yedek kulübesinde geçiren Keane, United'ın rüya sezonu 1998-99'da tekrar sahalara döner. O sene lig şampiyonluğunun yanı sıra Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu'nu rüya bir finalle kazanan Manchester United, Bayern Münih'i 1-0 yenik götürdüğü maçta 89 ve 91. dakikalarda bulduğu 2 golle 2-1 yenmiştir. Ancak Keane açısından acı olan Nou Camp'teki bu muhteşem finalde olmamasıdır. Çünkü yarı finaldeki Juventus maçında sarı kart görerek cezalı duruma düşmüştür. Nitekim bir çok otorite bu olayın o sene Keane'in İngiltere'de yılın futbolcusu ödülü alamamasına sebep olduğunu belirtir.


1999-2000 yılında Roy Keane yine mükemmel bir sezon geçirir ve bir önceki sene kaçırdığı ödüle ulaşır. Bu ödülün üzerine İngiliz Futbol Yazarları Ödülü'nü de ekler. Yıl sonunda kontratı bitmiştir ve serbest kalmıştır. Lazio, Inter ve Bayern München İrlandalı yıldızı kadrolarına katmak için uğraş verirler. Ancak kaptan gemisini terketmez. Hem de bu 3 kulübün önerdiği haftalık 100.000 poundu geri çevirip 52.000 pundaa imza atarak. Ama bu rakam bile onu adanın en zengin futbolcusu yapmaya yetmiştir. Ancak bu 52.000 pound o sene ilginç bir olaya sebep olur. Sezon içerisinde Manchester United yönetimi bilet fiyatlarındaki artışın sebebinin Keane'in aldığı 52.000 pounda bağlayınca futbolcuyla kulüp arasında bir sürtüşme yaşanır. Daha sonra Keane otobiyografisinde bu açıklamayla ilgili yıllardır bir özür alamadığını belirtecektir.

2000-2001 sezonu Roy Keane'in saha içinde ve dışında skandalları ve sıradışı çıkışlarıyla geçecektir. Bu çıkışlardan ilk olarak taraftarlar nasibini alır. Takımın Şampiyonlar Ligi'nde Dinamo Kiev'i 1-0 yendiği maç sonrası, kaptan, deplasmanlarda çok daha iyi bir taraftar desteği aldıkları, deplasman taraftarlarının gerçek United taraftarları olduğu, Old Trafford'da kendilerini izlemeye gelen seyircilerin çoğunun ise sandviç yemek için maça geldikleri ve futbolla ilgili bildikleri tek şeyin kelimenin okunuşu olduğu yönünde bir açıklama yapınca adanın manşetlerine taşınır.

Aynı sene içinde İrlanda Milli Takımının Kıbrıs Rum Kesimi'ni deplasmanda 4-0 yendikleri maça giderken uçakta federasyon yetkiliilerinin kendilerinden daha iyi koşullarda ağırlandığını belirterek futbolculara 2. sınıf vatandaş muamelesi yapıldığı iddiasında bulunur. Ancak Roy Keane'in o seneye damgasını vuran davranışı 2001'in ilkbaharında meydana gelir. 21 Nisan 2001 tarihinde Old Trafford'da oynanan Manchester derbisinde United ve City karşı karşıyadır. Roy Keane'i o gün sahadaki oyundan başka bir şey ilgilendirmektedir. Rövanş. 4 sene önce kendisinin sezonu kapattığı pozisyonda kendisini numara yapmakla suçlayan Alf Inge Haaland bu sefer City formasıyla ilk kez karşısındadır. Keane maç devam ederken bir pozisyonda Haaland'a yaklaşır ve "take that, you c*nt" ifadesiyle beraber dizine sert bir harekette bulunur. Haaland yere yıkılır, bu sefer sıra Keane'dedir. Haaland'a yaklaşır ve söylenir. "Bir daha numara yaptığımı sakın ileri sürme, takım arkadaşın Wetherall için de biraz var". Daha sonra arkasını döner ve hakemin kırmızı kartını göstermesini beklemeden soyunma odasına gider.



Olay ada basınına bomba gibi düşer. Keane'e 5 maç oynamama 150.000 poundluk rekor bir para cezası verilir. Haaland'ın avukatları da hareketin bilinçli bir hareket olduğundan hareketle Keane'e bir dava açmaya hazırlanırlar. Zira Haaland sadece o sezona değil tüm futbol kariyerine 29 yaşında nokta koymuştur. Daha sonraları, futbolu bırakma sebebinin Keane'in sakatladığı dizinden değil diğer bacağındaki sakatlığından kaynaklandığını ileri sürecektir.

2002 yılı Keane ve kulübü için pek iyi geçmez. United yıllar sonra sezonu kupasız kapatmıştır, Keane de Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçında sakatlanır ve sezonu kapatır. O sezon da ani çıkışlarına bir yenisini ekler ve Jaap Stam'ın Lazio'ya 16.5 milyon pounda satılması sonucu, söz konusu transferin futbolcuların alıp satılabilen birer et parçası olduğunu ve transferlerde kendi fikirlerinin hiç bir öneminin olmadığını belirtir. Ancak İrlandalının 2002 yılındaki son hadisesi bu değildir. 2002 Dünya Kupası için İrlanda milli takımıyla Güney Kore'deyken teknik direktör Mick Mc Carthy'i antrenman teknikleri ve uyguladığı taktiklerin başarısızlığı nedeniyle suçlar ve hakaretler yağdırır (Mick, you're a liar... you're a fucking wanker. I didn't rate you as a player, I don't rate you as a manager, and I don'trate you as a person. You're a fucking wanker and you can stick your World Cup up your arse. The only reason I have any dealings with you is that somehow you are the manager of my country! You can stick it up your bollocks). Ayrıca kamp şartlarından da rahatsızdır. Kadrodan çıkartır ancak Dünya Kupası'ndan sonra eğer özür dilerse milli takıma dönebileceğini belirtir. Ancak Roy Keane gibi bir futbolcuya özür dilettirmek pek kolay değildir. Nitekim bunu kimse başaramaz.

2003 yılında Keane yine skandallarla iş başındadır. Önce çıkardığı otobiyografisinde Alf Inge Haaland'ı kasten sakatladığını ileri sürer, daha sonra da Sunderland maçında Jason McAteer'e dirsek atarak 6 maç ceza alır. Basın bir kere daha kendisini "sapık" ilan eder. Arkasında duran isimse yine aynıdır. Sir Alex Ferguson. Keane o sezon içerisinde sakatlığından dolayı bir ameliyat olur, Aralık ayında sahalara döner ve 8. lig şampiyonluğunu kazanır.

2005 yılının 18 Eylül'ünde Manchester United'ın Liverpool'la 0-0 berabere kaldığı maçta Roy Keane'in ayağı kırılır. Kırmızı Şeytanların 2 ay sonra Middlesborough'ya 4-1 kaybettikleri maç sonrası MUTV canlı yayınında Keane bir çok futbolcuyu Manchester United formasına layık olamamakla suçlar. Hatta Rio Ferdinand bu suçlamalardan en çok nasibini alanlardandır.
"Haftada 120.000 pound aldığın ve Tottenham maçında 20 dakika iyi oynadığın için kendini süperstar mı zannediyorsun?" Bu açıklamalar aynı zamanda Keane'in Kırmızı Şeytanlarla iplerinin koptuğu andır. 18 Kasım tarihinde 12 yıllık United kariyerine nokta koyan futbolcu kulüpten ayrılır. Geçirdiği başarılarla dolu 12 yıl için kulübe teşekkür eden Roy Keane'in ayrılması üzerine yaptığı konuşmada Alex Ferguson kendisinin kendi jenerasyonundaki en iyi orta saha oyuncusu olduğunu ve 12 yıldır kulübün kazandığı başarıların merkezinde durduğunu belirterek övgüler yağdırır. Futbolcu kulüpten ayrılışından kısa süre sonra "bir gün kariyerimi noktalayacağım yer" olarak tanımladığı Celtic'e imza atar. 2006 yılının Ocak ayında kariyerine başladığı Celtic’in Lig ve F.A.Cup Şampiyonu olduğu aynı sezonun sonunda Roy Keane aktif futbolculuk yaşamına nokta koyar.

Futbolculuk kariyerlerinin bitişi ile, teknik adamlık kariyerinin başlangıcı arasında bu kadar az zaman olan ender oyuncu vardır tarihte (Rudd Gullit ve Gianfranco Zola örneklerinde gördüğümüz oyuncu menajerleri saymazsak). Roy Keane 2006 yılının Ağustos ayında İngiltere Championship takımlarından Sunderland’e imza atar. Kulüp Roy Keane göreve geldiğinde 24 takımlı ligin 23. sırasındadır. Sezon sonu ise şampiyon unvanıyla 1. sırada. Rüya gibi bir sezon. Yılın menajeri ödülü ve Premier Lig’e geri dönüş. Futbolcu olarak bıraktığı lige teknik direktör olarak geri dönüşü sadece 1,5 sezon sürmüştür.



Sunderland içinde bulunduğumuz sezon Premier Lig’e de iyi başladı. Ligin ilk haftasında Tottenham’ı son dakika golüyle mağlup eden kırmızı beyazlılar şu an 15. sıradalar. Çok iyi bir pozisyon olduğu söylenemez, ancak geçen seneki inanılmaz çıkış ve İngiliz futbolunda istikrarın önemi göz önüne alındığında bir şeyler söylemek için erken.

Yazıyı dünya Futbolunun en ilginç kişiliklerinden biri olan bu haşarı asabi İrlandalının kariyeriyle ilgili istatistiki verilerle bitirelim.

Manchester United'la, 1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu (1999), 1 Kıtalararası Kupa Şampiyonluğu (1999), 7 Premiere Lig Şampiyonluğu (1994,1996, 1997,1999, 2001, 2002, 2003) 4 F.A. Cup Şampiyonluğu (1994, 1996, 1999, 2004), 4 Charity Shield Şampiyonluğu (1993, 1996,1997, 2003), Sunderland ile Championship Şampiyonluğu ve Yılın Menajeri ödülü. Bu süre zarfında Roy Keane 85'i enternasyonel arenada olmak üzere 452 kez Kırmızı Şeytanların formasını giydi ve 51 gol kaydetti.

Not:: Şubat 2005 yılında karakterleri Keano (Roy Keane), General Macartacus (Mick McCarthy) and Fergie the Scottish Dolphin God (Alex Ferguson) olan I, Keano adlı bir Yunan epik müzikal komedisi Dublin'deki Olympia Tiyatrosunda sergilenmiştir.

1 yorum:

Smyrna dedi ki...

elinize sağlık çok keyifli bi yazı olmuş...

bi forumda link vererek paylaştım tekrardan teşekkürler...