Resim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Resim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2014 Pazar

SANAT TARİHİNDE GİZEMLİ YOLCULUK III: 18.YÜZYILDA PORNO

Tiziano - Venere di Urbino -1538 (Galleria degli Uffizi, Floransa)





















Antik Yunan döneminden beri çıplak kadın figürleri yapılır ve çizilir. Çıplak kadın veya erkek figürleri, eger figürler mitolojik tanrilar ise hiç bir zaman sorun olmazdı. Tanınmış veya sıradan bir insan çiplak çizildiğinde ise bu, insanlar tarafından çılgınca karşılanıyordu.

Gustave Manet – Olympia – 1863 (Musée d'Orsay, Paris )





















Édouard Manet 1863 de Olympia adlı eserine imza attığında büyük bir tepkiyle karşılaştı. Nedeni de bir hayat kadınını resmetmiş olmasıydı. Halbuki Manet, Tiziano’nun 1538 yılında çizdiği Urbino Venüsü’nun güncellenmiş versiyonunu yapmıştı.  Ama Tiziano’nun tablosu hiçbir tepki almamıştı, çünkü o, Tanrı Venüs'ü resmine yerleştirmişti. Halbuki Manet’in tablosundaki bir hayat kadınıydı ve üstüne üstlük o güne kadar alışılmadığı biçimde doğrudan tablodan dışarıya insanlara bakıyordu. Büyük bir rahatlıkla "benim de işim bu" der gibi.

18. yüzyılın ortasında bir diplomat bir kaç tane tablo yaptırır ve hali hazırda yapılmış olanlardan da bir kaç tane satın alır. Bunların arasında bir tane vardir ki, günümüzde dahi oldukça tartışmalı bir eserdir. Bu tablo 19. yüzyilda düpedüz pornografik bir anlayışla yapılmıştır. Tabloları yaptıran ve satın alan şahıs ise Osmanli Diplomatı Halil Paşa'dan başkası değildir.

Aşağıda Halil Paşa'nın edindiği tablolar yer alıyor. Yukarıda bahsettiğimiz olay yaratan pornografik esere ise izleyen linke tıklayarak ulaşılabilir. +18 olduğunu ısrarla belirtirim. Gustave Courbet'nin 1866'da yaptığı ve bugün Musée d'Orsay'da bulunabilecek  L'Origine du monde tablosu.

Jean Auguste Dominique  Ingres – Le Bain Turce – 1862 (Louvre, Paris)
Gustave Courbet - Les Dormeuses - 1866, (Petit Palais, Paris)
















































23 Nisan 2014 Çarşamba

SANAT TARİHİNDE GİZEMLİ YOLCULUK II: FREUD İLE RÜYA TABİRİ

























Ünlü Avusturyalı düşünür Sigmund Freud, Leonardo da Vinci ile alakalı kendi düşüncelerinden oluşan bir kitap yazmıştır. Bu kitapta Da Vinci ile alakalı bilinenlerden ve onun yazdıklarından yola çıkarak bir karakter tahlili yapmaya kalkışan Freud'un karakter tahlillerinin gerçekliğini, üzerinden yıllar geçtiği ve artık psikanaliz yöntemleri değiştiği için sorgulayabiliriz.




















Da Vinci bir yazısında gördüğü rüyadan bahseder. Rüyasında kendini bir bebek olarak görür ve bir kuş (İtalyanca "nibio") onun beşiğine dogru uçup kuyruğu ile ağzına vurur. Bu yazı 1904'te başka çevirmenlerce Almancaya çevrilir. Freud "kuş" kelimesini Almanca'ya "akbaba" olarak yapılmış çevirisinden direk kopyalar ve çeviriyi kontrol etmez. O zamanlarda akbabaların sadece dişi kuşlardan oluştuğu ve bir erkek akbabaya ihtiyaç duymadan yumurta yapabildikleri, yani üreyebildikleri zannedilir. Freud, Da Vinci'nin rüyasından ve onun 5 yaşına kadar annesiyle (o yaştan sonra üvey babasıyla yaşamasına değinmemiştir) yaşamasından hareket ederek, akbabanın bilinç altında annesini temsil ettiğini öne surer ve buradan da Da Vinci'nin homoseksüel olduğunu ortaya atar. 




















Halbuki Da Vinci'nin annesi, o 2 yaşındayken başka bir adamla evlenmiştir. Leo 5 yaşına kadar sadece annesiyle yaşamamıştır. Bu yetmiyormuş gibi Da Vinci ustanın metninde "nibio" kelimesi bulunmaktadır. "Nibio" kelimesini Da Vinci zamanındaki çevirisi "çaylak"tır ve br kuş türüdür, ama Freud bu gerçeği kontrol etmeden 1904'de Leonardo Da Vinci'nin yazılarından yapılan çevirileri aynen kopyalamıştır ve "akbaba" metaforu üzerinden bir sonuca ulaşmıştır. Hatta Freud bu düşüncelerine kendini ve insanları o kadar inandırmıştır ki, bir süre, Da Vinci'nin resimlerinde, onun cinsel eğilimi hakkında bilgi verecek ipuçları aranmaya başlamıştır.

Resim: Leonardo da Vinci - The Virgin and Child with St. Anne - 1508

Sigmund Freud'un bahsedilen kitabı için


12 Şubat 2014 Çarşamba

SANAT TARİHİNDE GİZEMLİ YOLCULUK I: BERNINI ETKİSİ

























Bugünden itibaren kuş sütünün bile eksik olmadığı blogda, sanat tarihi üzerine bir yolculuğa çıkacağız ve mümkün oldukça tozlu yapraklardaki ilginç hikayeleri anlatacağız. Seriyi Black Pearl üstlendi, klavyesine sağlık şimdiden...

17. yüzyılda Rönesans döneminde yasamis İtalyan heykeltraş, ressam, mimar ve oyun yazarı Gian Lorenzo Bernini daha çocuk yaşta heykeller yapmaya başlayarak, direk olarak Papa'nın dikkatini çekmiştir. Kurnaz bir adam olan Bernini'nin arası hem dini liderlerle hem de politik liderlerle çok iyiydi. Entrika ve oyunlarla asıl mesleği mimarlık olmamasına rağmen ve aslen mimar olan Francesco Borromini, Vatikan baş mimarı olacakken bu mevkiye kendisini oturtmuş ve Borrominin yaptığı eserlerin övgüsünü kendisi toplamıştır. Bu da Borromini'nin "ne haliniz varsa görün" diyerek Vatikan'dan ayrılmasına sebep olmuştur.





















Anlatacağımız hikaye ise hakkını yemeyelim, onun yetenekli olduğu alandan. Müthiş bir heykeltraş olan Bernini'ye milletin başına illet bir adam olarak tanınan kardinal Scipione Borghese kendi heykelini yapma emri vermiştir. Bernini inanılmaz yetenekleriyle heykeli Borghese'ye benzetmeyi başarmış ve Borghese'nin üzerindeki kumaştan gözlerinin detaylarına kadar olağanüstü bir sanat eseri yaratmıştır. Ancak tam heykel bitecekken, artık ayağını kaydırdığı Borromini'nin ahı mı tutmuştur bilinmez, heykelin kafası çatlamıştır. Üstelik de Borghese’nin verdiği son tarihe 2 hafta kalmışken!

Bir mükemmeliyetçi olan Bernini sinir küpüne döndüyse de olan olmuştur. Çaresiz, çatlamış olan heykeli, zaten başa bela bir adam olan Borghese’ye sunmaya karar verir. Heykeli salonun ortasına koydurtur ve üzerini gizem yaratmak icin örter. Borghese odasına girdiği anda heykelin uzerindeki bezi kaldırır ve müşterisinin tavrını merak eder. Borghese donup kalır, ancak usta heykeltraşla arasi iyi olduğundan hemen köpürmeye başlamaz. Ancak şaşkına dönmüştür, çünkü heykelin kafasında gözle görülen bir çatlak vardır. Bernini, Borghese’nin şasırdığını anladığı noktada salonun köşesine gider ve bir başka heykelin üzerinde duran bezi çekip alır.

























Keçi gibi inatçı olan Bernini, çatlağı farkettikten sonra, kendisine verilen son tarihe kadar geçen 2 haftada gece ve gündüz çalışarak heykelin aynısını yapmış ve ilk önce çatlak heykeli göstererek kardinalin davranışını sınamak istemiştir. 2. heykeli gören Borghese, Bernini'nin ruhunun önünde diz çöküp tövbe istemiştir adeta. 

Bernini, bu örnek olayda da görüldüğü gibi insanları kolayca etkileyebilen bir sanatçıydı. Kendisi çalışmalarında drama ve teatral zenginliği korumayı hedeflemiştir. Aynı zamanda bir oyun yazarı da olan İtalyan ustanın yazdığı bir oyunun sahnelenmesi sırasında aktörlerden biri yanan bir meşaleyi etrafa sallamış ve sırf mizansen yaratmak için sahnenin etrafındaki kumaşlar ateşe verilmiştir.
Not:  Bu hikaye Dan Brown’un Melekler ve Şeytanlar kitabında geçmemektedir. 

by Black Pearl

30 Ekim 2012 Salı

AMSTERDAM 3D





















3 boyutlu çalışmaları ile ünlü Avustralyalı Josh Dykgraaf'ın enfes Amsterdam çalışması. Kendisinin tabir-i caizse "tam posterlik" çalışmaları mevcut. 

20 Ocak 2011 Perşembe

TODD LOCKWOOD vol.5

























Çooook eskilerden bir seriyi hortlatalım































Boris Vallejo vs. Todd Lockwood
Todd Lockwood vol.2
Todd Lockwood vol.3
Todd Lockwood vol.4


21 Ocak 2010 Perşembe

TOP 10 PAHALI TABLO

























Black Pearl'den gelsin bu post. Ne zamandır blogun Top 10 kontenjanına almak istiyordum da şimdi nasip oldu. Kendisi sayesinde bugüne dek gittiği şehirde ilk olarak atkı ve forma arayışına giren bendeniz iki tablo, üç heykel görmüştür de biraz ilim irfan sahibi olmuştur. Teşekkür ediyorum ve listeye geçiyorum efendim. Madde başlıklarının üzerine tıklayarak resimleri görebilirsiniz.

10-Massacre of The Innocents (Paul Pater Rubins): Masumların Katli (Beytullahim'deki çocuk katli), Belçikalı ressam Rubens tarafından çizilmiş iki farklı tabloya verilen isimdir. Tablolarda, Matta İncili'nde yer alan Masumların Katli isimli bölüm betimlenmiştir Tablo 2001 yılında, Flaman ve Hollandalı ressamlar hakkında bir uzman olan George Gordon tarafından, Londra'daki Sotheby's müzayede salonundaki bir açık artırmada fark edildi. Gordon, hemen hemen aynı dönemde çizilen Samson ve Delilah ile benzeşen özelliklere ve stile sahip olan tablonun, Rubens tarafından çizildiğine ikna oldu. Tablo Sotheby's'de 10 Temmuz 2002 tarihli müzayedede 49,5 milyon pounda satıldı. Ressam hayatının sonuna doğru, 1636 ile 1638 yılları arasında, Masumların Katli'nin ikinci bir versiyonunu çizdi. 1706'da Münih'teki Alte Pinakothek müzesi tarafından satın alınan bu tablo halen orada sergilenmektedir. Ressam 1600 ile 1608 yılları arasında, Caravaggio, gibi İtalyan barok ressamların eserlerini incelediği bir İtalya gezisine çıkmıştı. Masumların Katli'nde ressamın bu gezide öğrendiklerinin izleri vardır. Tablolardaki açık dramatik stil, sahnenin duygusal dinamizmi ve zengin renkler bu İtalyan etkisinin sonucudur. Ayrıca chiaroscuro tekniğinin (karanlıkla aydınlığın zıtlığından yararlanma) kullanılması da yine ressamın İtalyan ressamlarından etkilendiğinin göstergesidir.

9-Bal du Moulin de la Galette (Pierre August Renoir):
1876 yapımı Renoir’in impressionism (izlenimcilik) tarzı olan yağlı boya çalışması. Bu resimden iki tane yapmıştır. Eni 2 metre olan bir tanesi Paris Musee d’Orsay ‘da sergileniyor. Küçük boyutta olan resmin nerede oldugu bilinmiyor. Hangi resmin ilk yapıldığı da henüz öğrenilmemiştir. Resimde Paris'in Montmarte bölgesinde düzenlenen Moulin de la Galette Balosu'nu cizmistir.O zamanlar Paris'in en yüksek tepesi olan bölgededir organizasyon ve resimdeki herkes mutlu görünmektedir. Resimdeki bütün kadınlar Renoir’in mahallesindendir ve erkekler Renoir’in iş arkadaşlarıdır. Tablo 1990’da Franklin D. Roosevelt'in büyük oğlunun eski eşi tarafından 78,1 milyon dolara satın alınmıştır.

8-Portrait of Dr. Gachet (Vincent Van Gogh):
1890’da yapılmış bir yağlı boya çalışmasıdır ve Van Gogh’un başyapıtlarından birisi olarak bilinir. Resimdeki şahıs Van Gogh'un yakın arkadaşı, fizikçi Dr. Paul Gachet'dir. Resmin çok ilginç bir hikayesi vardır. Japon zengin Ryoei Saito tarafindan 1990’da 82,5 milyon dolara satın alınmış, Saito resmi aldıktan 6 yıl sonra vefat etmiştir. Soylentilere gore resim ve Saito beraber defnedilmiştir, zira Saito'nun ölümünden sonra, resim hiç bir müzayedede görülmemiştir. Bu olay hakkında sanat tarihçisi Cyntia Saltzman, 1998 yılında Portrait of Dr Gachet: The story of a Van Gogh Masterpiece kitabını piyasaya sürmüştür.

7-Triptych (Francis Bacon):
İngiliz ekspresyonist ressam Francis Bacon'un eserlerinde, genelde bir figür, kapatılmış/kafeslenmiş olarak bir iç mekanda resmedilir. İnsan tenini derisi soyulmuş, kasap penceresinde asılı hayvan eti ile ilişkilendirerek betimler. Figürler çarpılmış, güçlü bir devinim içinde hapsolmuş, bir girdaba ya da fırtınaya kapılmış gibilerdir. Tuvaller, genelde dini konuları resmeden ortaçağ resimleri gibi triptik (yan yana ve birbiriyle ilişkili üç resmin oluşturduğu pano şeklindeki hareketli grup resimler) olarak tasarlanır ancak işlenen konu olarak insanoğlunun yozluğu, kötülüğü ve karanlığına değinilir. Bacon bu resmi 1976'da yapmıştır ve Rubens'in üçlü resmi, triptych The Descent from the Cross'tan etkilenmiştir. Resim, 2008'de 86,2 milyon dolara satılmıştır.

6-Adèle Bloch-Bauer II (
Gustav Klimt): Klimt'in listedeki diğer resmiyle aynı kaderi paylaşmıştır, aşağıda okuyacaksınız. Bu resimde Klimt, altın ve gümüş renkleri kullanmamış ve daha çok çiçekli desenler yapmıştır. 1912'de yapılan resim 2006'da 87,9 milyon dolara satılmıştır.

























5-Dora Maar au chat (Pablo Picasso): Resimde görülen şahıs omzunda kediyle sandalyede oturan Dora Maar'dır ki, Picasso kendisinin çok resmini çizmiştir ve ressamın sevgilisi olarak bilinir. Picasso'nun bu resmi bir kubist çalışmadır. Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atan ressam olarak bilinir.Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş, yahut geometrik şekillere bölünmüştür. Kübizmin bir diğer özelliği de uzaydaki 3 boyutlu bir cismi 2 boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bu amaçla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Resmi 2006'da 95,2 milyon dolara bir aile satin almıştır, malesef herhangi bir müzede gösterime açık değildir.

4-Garçon à la pipe (Pablo Picasso): Pablo Picasso'nun 1905’de 24 yaşındayken yaptığı resim. Yağlı boya resimde, İranlı bir genç sol elinde pipo tutuyor, basinda da çiçeklerden bir taç var. Deneme resimlerinde görülüyor ki, Picasso çocugu değişik pozisyonlarda otururken çizmiş. Resmin deneme çizimlerini bitirdikten sonra 1 ayda resmi yağlı boya ile çizmeye karar vermiş. Çizdikten sonra da arka plana daha uyumlu olması için, başına çiçekten taç yapmaya karar vermiş. Picasso genelde civarda yaşayan insanları resimlerinde kullanana bir ressam. Bu genç hakkında çok fazla bilgi edinilmese de Picasso'nun stüdyosunun civarında çok gezdiği biliniyor. Bu nedenle resimde poz vermek için gönüllü olduğu sanılıyor. Picasso resimdeki genç için şunları söylemiş: He was one of the local types, actors, ladies, gentlemen, delinquents... He stayed there, sometimes the whole day. He watched me work. He loved that. Resim 2004'de 104,2 milyon dolara satılmıştır.

3-Portrait of Adele Bloch-Bauer I (Gustav Klimt): Adele Bloch Bauer I, art nouveau ustası Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in "başyapıt" olarak nitelendirilen resmidir (tepedeki resim). Resim 1907’de bitmiştir. Bu resmin İkinci Dünya Savaşı sırasında Adele Bloch Bauer’in evinden çalındığı iddia ediliyor. Çünkü resimdeki bayan ve ailesi yahudi oldugu için eşyaları yağmalanmıştır. Daha sonra Viyana'daki Belvedere Müzesi'nde diger Klimt resimleri gibi sergilenmiştir. Seneler süren mahkeme sonucunda, 2006 yılında,tablonun Adele Bloch Bauer’in yeğeni olan Maria Altmann’a geri verilmesine karar verilmiştir. 2006’da Maria Altmann resmi Christie’s müzayedesinde satılığa çıkarmış ve 135 milyon dolarlık rekor fiyata satmıştır. Şu an (maalesef) resim New York'taki Neu Galerie Müzesinde. Benim en çok begendiğim ressamğn en çok begendiğim resmidir. Sayesinde art nouveau‘ya ilgi duydum ve o tarzda resimler yapmaya başladım (FD'nin notu: Altmann da kıymetini bilip satmayaydı o kadar badire atlatmış resmi, nankör kedi).

2-Woman III (Willem de Kooning): 1953’de Hollandalı ressam Willem de Kooning tarafından yapılmış bir resim. Soyut dışavurumculuk (soyut ekspresyonizm) 1940'ların ortalarındaNew York'ta ortaya çıkan, ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerle ifade ettikleri bir tür soyut sanattır. Resim 2006'da David Geffen tarafından 137,5 milyon dolara satılmıştır.



1-No 5 (Jackson Pollock-Dripping)
: 1948’de Amerikalı ressam Jackson Pollock’un dripping tekniğiyle yaptığı resim (aşağıda). Fırçayı boyaya batırdıktan sonra tuvalin üzerinde gezdire yoluyla oluşan tekniğe damlatarak resim yapma tekniği de diyebiliriz. David Geffen , 2 numaradaki Woman III'ü sattıktan 1 ay sonra Meksikalı iş adamı David Martinez'e de bu tabloyu 140 milyon dolara satmıştır. Amerikalı film ve müzik yapımcısı olan Geffen'in koleksiyonu için otoriteler "savaş sonrasında dünya üzerinde oluşan en değerli koleksiyon" yorumunu yapmaktadırlar. Geffen aynı zamanda bu resimleri zamanında, sonradan kâr edeceğini düşünerek satın almış ve ne kadar ileri görüşlü olduğunu kanıtlamıştır.

by Blackpearl

FD'nin notu: Şu 1 numarayı ben lisede resim dersinde yapsam sınıfta kalırdım. Lanet olsun böyle kadere...








17 Şubat 2009 Salı

DERS: İNGİLİZ EDEBİYATINDA STAT ŞİİRİ



Takımların futbol şubelerinde görevli personeller hemen hemen bellidir. Futbol şube sorumlusu, teknik direktör, basın sözcüsü, menajer, son yıllarda bu kadroya eklenen mentörler, futbolcu avcıları, psikologlar gibi. Peki şair, ressam....Onlar da var, hem de kadrolu. Futbolun beşiğinde. Daha önce futbol etkilenimli klasik müzik eserlerinden de söz etmiştik.

Sarah Wardle. 38 yaşında ve Tottenham Hotspur'un maaşlı şairi. Aynı zamanda bir üniversite öğrenim üyesi, bizim futbolu sevmemizle aynı nedenle White Hart Lane'de her maçı farklı bir gözle izliyor. "Futbolun sosyal hayatta bir çok sanat dalıyla ilişkisi var ve bu sebeple de bu işi yapmaktan çok memnunum" diyor. Göreve başlaması annesinin ve ailesinin sıkı bir Spurs taraftarı olması sebebiyle 2004 yılında kulübün konu edildiği bir şiir yarışması düzenlemesi ve daha sonra bu işi düzenli yapması için kulüpte işe alınmasıyla gerçekleşiyor. Wardle alanında tek değil. Brighton Hove&Albion'ın "Attila the Stockbroker" takma ismiyle şiirler yazan, Barnsley'in de Ian McMillan isminde maaşlı şairleri var.

Ressamlara gelelim. Colin Yates futbol ile resim sanatını bir araya getiren isimlerden, Coventry'de büyüyen ressam şu anda Leicester City için bir çok maçta stadda yer alıyor ve yeni eserlere imza atıyor. Aşağıda eserleri görünen, Richard Piers Rayner Middlesborough'nun, Michael Bruzon ise Brentford City'nin ressamları. Bunun dışında İngiltere'de maç günleri taraftarları eğlendiren sihirbazlar da var. Arsenal'den Marvin Berglas, Tottenham'da, Nicholas Einhorn, Chelsea'den David Redfearn ve Mancheste United'dan Matt Windsor bu örneklerden birkaçı.



Tabi ressam, şair, sihirbaz falan fasa fiso. Hiç kimse bana Ali Sami Yen Stadı'nda Coldplay'in Clocks'unun ardından, Serdar Ortaç çalan stad dj'inin yarattığı sanatsal havayı veremez. Yazıyı Sarah Wardle'ın Tottenham için yazdığı en ünlü şiirle bitirelim.

Injury Room

In here the blue and white is clinical,
the smell of antiseptic's headed in,
proof our heroes too are blood and muscle,
like the pumping of the ice machine,
Savlon wound wash, pre-injection swabs,
insect repellent, Nivea after sun,
reclining beds that could hold poolside gods,
Keane, Kanoute, Redknapp, Anderton.
This piece of White Hart Lane is sacred ground,
like that other stadium at Delphi,
whose oracle shows things can turn around.
We've protectors who will grant us victory.
Bill Nicholson is our talisman.
The Spurs cockerel heralds a new dawn.



Futbol için sadece "aman ne o öyle 11 kişi bir topun peşinden koşuyor" diyenler var ya bu dünyada. Evrimlerini tamamlasınlar bir an önce tavsiyemdir.

8 Ocak 2009 Perşembe

TODD LOCKWOOD vol.4






















































Todd Lockwood

19 Eylül 2008 Cuma

BORIS VALLEJO vol.9































































































Herkese iyi tatiller.

22 Ağustos 2008 Cuma

DALİ

11 Temmuz 2008 Cuma

BORIS VALLEJO vol.8








































































Boris Vallejo Serisi

28 Mayıs 2008 Çarşamba

NACHTWACHT-REMBRANDT VAN RIJN





23 Nisan 2008 Çarşamba

BARTHOLOMEUS VAN DER HELST



1 yıl önce Amsterdam'da bulunan Rijksmuseum'den içeri girdiğimde, hemen girişte yer alan bir resim ömrüm boyunca gördüğüm en iyi tablolardan biri olarak beni önüne çivilemişti. Aslında müzeye Rembrandt van Rijn'ın "Nachtwacht"ını görmek için gitmiştik ama müzeden çıktığımızda benim için, Bartholomeus van der helst'in yukarıda gördüğünüz  "Banquet of the Amsterdam Civic Guard in Celebration of the Peace of Münster" adlı eseri müzenin en güzel anısı olarak kalmıştı. Van der Helst, canlı varlıkları, özellikle de insan figürünü tablo üzerinde bu kadar gerçekçi yansıtma konusunda şu ana kadar gördüğüm en büyük ressam bana göre. Yukarıdaki eseri gördüğünüzde büyülenmemeniz elde değil. Renk kullanımı, tablonun canlılığı, ayrıntılar, tablo mükemmeliyetin simgesi gibi adeta. Bu anlamda Van Gogh hayranları alınmasınlar ama, onun tümü yarıda kalmış gibi duran tablolarından çok çok üstte bir yerde.

1648 yılında yapılmış bu tablo. 1648 yılında imzalanan ve Almanya'daki 30 yıl Savaşları ile, İspanya ile Hollanda arasındaki 80 yıl Savaşlarını sona erdiren 2 barış anlaşmasından Münster'de olanını simgeliyor. Van der Helst kendisinden sonra gelen Rembrandt başta olmak üzere, Ferdinand Bol ve Govaert Flinck gibi ressamları da tekniğiyle etkilemiş bir adam. Hatta Hollanda'da "Gouden Eeuw" olarak bilinen "Altın Çağ" ressamlarının tablolarındaki kasvetli havanın onun etkisiyle oluştuğu söylenir. Yolunuz bir gün Amsterdam ve Rijksmuseum'a düşerse mutlaka görün derim.

18 Nisan 2008 Cuma

SALVADOR DALİ vol. 3










Herkese iyi tatiller.

Salvador Dali vol. 1&2

8 Nisan 2008 Salı

BORIS VALLEJO vol.7









Boris Vallejo Serisi

22 Şubat 2008 Cuma

SALVADOR DALİ vol. 2


Galatea of the Spheres


Galacidalacidesoxyribonucleicacid


The Battle of Teutan

Salvador Dali vol. 1

Herkese iyi tatiller.