Borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2009 Çarşamba

LUCKY.!



Buradaki son postum oluyor bu.

Muhtesem evsahibim Flying Dutchman ve ekibine su güzel ortamin kapisini kisa süreligine de olsa bize actigi icin cok cok tesekkür.. Yok tahmin ettiginiz gibi ne bir kavga, ne bir tartisma ne de olumsuz bir sey yasandi. Üretken olmami saglayip bana postlar yazdirdi FD. 9 tane iri iri post attirdi ve daha da önemlisi Borges bloguna geri dönmemi sagladi.. En basindan kendi blogunu acacasiya kadar olan bölüm diyerek koydu adini. Biz tuhaf yaziyoruz, hicbir yere koyamam ben bu yazilari blog disinda.. Bir baska yere de gönderemiyorum zira icerisinde kimilerini rahatsiz eden tonlarca imla hatasi, typolar filan.. Siz bunlari kendinize mesele edip sabaha kadar tartisadurun ben bu sekilde bassiz/sonsuz yazilar yazmaya devam edecegim.. Yer yer basina ona buna saldiriyoruz ki tahmin edemeyeceginiz gariplikler dönüyor sonrasinda.. Ama FD sadece yaz dedi, yaz borges.. Imla, typo, türkce karakter ? Düzeltirim ben gerekirse..

Gercekten de öyle yapti. Beni filan bosverin siz bu adamin üretme sevdasina iyi bakin.. Biz yazariz/yazmayiz ama su adamin hakkini vermek gerek..

Radiohead saheseri Lucky.. Ayni zamanda sansliyim böyle güzel olusumun kucuk bir parcasi olmaktan dolayi.. Simdi artik ben yasadigim süre boyunca icerisine bir sey katacagim bloguma geri dönüyorum. Her sey icin bir kez daha cok cok tesekkürler..

P.S: Prag'a bol selam bizden sevgili FD.!

By Borges

27 Eylül 2009 Pazar

KISA KISA BUNDESLIGA.!



Ben bu hocayi her gün biraz daha cok sevmeye basladigimi itiraf etmeliyim. Karizmatik her seyden önce. Yavas konusuyor ama her kelimesi nasil desem ilgi cekici, dinlemeye deger cümleler kuruyor. Belki her antrenörün söyledigini söylüyor ama onlardan en büyük farki dile getirilen cümlelerin icerigini saha icerisinde pratize edebilecek cesarete sahip.. Elinizde düsünün üc tane cift haneli rakamlarla ölcülen avrupa capinda forvet var.. Klose, Gomez ve Toni... 60 milyon euro verirler bu ücüne.. Bunun yaninda bedava aldigi Olic ve genc yetenek Thomas Müller.. Siz de hemen herkes gibi kim iyiyse onu oynatirim gibi bir cümle kuruyorsunuz ve fakat bu ücünü de yedek birakip Olic ile genc Müller'e forma sansini sanirim sadece Van Gaal gibi karaktere sahip hocalar verebilir.. Kibirlidir, Terimvari diye öncesinde benzestirmistik blogda.. Ayarlari saglamdir ama adaletli ve ne yaptigina cok fazla hakim bir hocadir. Sunu diyemiyorum ben: Bayern Münih, Van Gaal'den büyüktür. Kendi evinde oynadigi defansi gercekten cok saglam olan Nürnberg karsisinda zorlanarak yetmiste golü bulduktan sonra Ilkay Gündogan'in nefis asisti ile esitligi sagladi Nürnberg.. Van Buyten sonlara dogru kurtariyor belki takimi ama teknik adam tüm bu sacmaligi bir cümle ile özetlemekten de geri durmuyor.

"Siz 70 dakika boyunca gol atamadiginiz bir takima karsi öne zar zor geciyorsaniz o zaman defansi boslayacak sekilde ikinci golü arama lüksünüz ya da rahatliginiz olmamalidir, olursa cezasini cekersiniz bugünkü gibi"

Demek istedigim sudur hoca gerek oyuncu performansi konusunda gerekse de mac sonu aciklamalarinda son derece objektif acilimlar sergiliyor, dolayisla ezberden gitmiyor genelde. Size de onu takip etmek kaliyor ki cok eglenceli buluyorum ayni zamanda, keyif getirdi Bundesligaya..

Robben transferi sonrasi sadece 4-3-3'üne degil ayni zamanda Hitzfeld'e göre cözümlenemeyecek bir soruna da kavusmustur Lui Fan Gahl.. Öyle ki bu formasyonda 5 tane hangisini oynatsa sorun yasamayacak forvetlerin arasindan sadece birisini sahaya yerlestirebilir.. Üstelik o merkez forvet konumunda olan oyuncu 4-3-3 formatina göre belirlenecektir.. Fark sudur: Kanatlardaki adamlari ters ayakli olarak yerlestiriyor, Ribery sag ayagiyla solda ve Robben sol ayagiyla sagda.. Bu ayni zamanda cizgiye inip ortalarin gelmeyecegi anlamina geliyor, daha cok ice kat edecek ve forvetlerle icli-disli bir iliski kurmak durumunda kalacaktir.. Haliyle kafadan Toni'yi eliyoruz.. Klose en uygun aday gibi dursa da Olic'in gösterdigi performans muazzam.. Bu acidan ben 4-4-2'nin iki defansif orta sahali sistemine gecis yapacagini dusunuyorum.. Kenarlarda Ribery-Robben ikilisi, arkada Timoschuk-Van Bommel ve ileride iki forvet.. Acikcasi baska sansi da yoktur..

Bu sistem karmasasi icerisinde bocalayacaktir bir süre daha.. Ama böyle bir hocaya gerekli zaman verildigi takdirde basari inanin kacinilmazdir.



Schalke takimi bugün yasanilan tüm ekonomik kriz ve basarisiz sonuclara ragmen nefes almistir Magath ile.. Seyirci ona inanilmaz güveniyor. Sezon basi bugün olan durumu cok net bir sekilde ortaya sermistir ve bu yüzden cok fazla gürültü cikmiyor Schalke'de.. Nedir bu durum ? Schalke'nin ekonomik sikintisi üst düzeyde. Birakin oyuncu transfer etmeyi cok önemli olan sag bek Rafinha'nin gerekli miktara ulasildiginda satilacagini da acikladi ki bu cok büyük hatadir bana göre. Gecenlerde Rafinha, uykularinin kactigindan bahsediyordu.. Yaklasik 50 tane menajer kendisini aramis ve hepsi onun satisindan elde edecekleri karin pesinde oyuncuya zor günler yasatmistir.. Mali durum budur, transfer istedigi gibi olmadi ve bu yüzden seneye degil ancak 4 sene icerisinde 50 yildir Sampiyonluk yüzü görmeyen bu cok önemli klubü sampiyon yapacagini söyledi. Herkes her seyin farkinda.. Takim Engelaar'dan gelen 4 milyon'un üzerine 2 daha ekleyip iki genc yetenek olan Holtby (3,5) ve Jan Moravek(2,5) transferlerini gerceklestirdi. Baska bir atilim olmadi zira para yok.. Haliyle alt yapiya ve genc transferlere yönelen Schalke takimi yoluna 18 yasindaki gürcü yetenek Kenia ve 20 yasindaki Lukas Schmitz ile devam eder iken Hoffenheim'dan sonra (23,2) Bundesliganin en genc yas ortalamasina sahip ikinci takimi oluyordu (24.3)

Diger acidan Magath cizgileri son derece keskin ve seffaf bir yönetim anlayisina sahiptir. Dogrulari vardir ve degismez. Sistemi tanidiktir, oyunculardan istedigini orada oynamayan dahi bilir. Takim ikinci devre cosar.. Sezona iyi giremez.. Kadroyu henüz sekillendirebilmis degil, Farfan'i Daum'un Alex'i gibi cok dogru bir sekilde forvetin yanina civiledi baska türlü size zarar verir.. Yanindaki isim ise henüz netlesmis degil, Kuranyi istedigi düzeye cikamadi ve Halil "güven" sorunu yasiyor.. Yeteneklerini sahaya koyamiyor, bunu Halil ya onunla asacaktir ya da Fenerbahce,Galatasarayda ömrünü devam ettirecektir..

Ama iste böyle bir karizma böyle calkantili bir klube gerekiyordu.. Seyircileri ateslidir ve uzun zamandan beri baltalarini cikarmis takimin kafasina kafasina vurmakla mesguldu, simdi egleniyorlar ve üstelik maglubiyet arti cok kötü futbol(Freiburg maci) sonrasinda dahi.. Zira onlar bu isme cok güveniyor.. Haliyle bir Schalke takimindan ziyade bastan sonra bir Magath portresi söz konusudur.. Simdilik durum kisaca budur..



Hoffenheim ve Leverkusen..

Her iki takim da gecen sezona muhtesem bir giris yapti.. Sadece skor olarak degil oyun acisindan da Bundesliganin en iyi iki takimiydi.. Seyri en güzel, en keyif veren.. Her iki takimin gecen sene yas ortalamasi en genc olan(24 ) idi.. Hoffenheim ilk yariyi gecen sezon lider bitirir iken Leverkusen de 3 puan gerisinde ücüncüydü.. Ve fakat ne olduysa oldu her iki takim da ikinci devre tam anlamiyla cöktü.. Hoffenheim icin bu ilkti belki ama Skibbe'nin kovulmasina da neden olan ikinci yari cöküsü Leverkusen'de uzun zamandir varolan durumdu ve artik kronik hale geliyordu. Ikinci devre ve son ceyrek cöküslerini suraya yazsak "Oha" dersiniz.. Sadece son üc macta tek bir galibiyet aldigi takdirde Sampiyon olacak takim yillar öncesi olamadi, Sammer girdi o yola.. Son iki yil da bundan farkli degildi.

Genc takim kurmak cok iyidir ama su kesin ki defansinizin icerisinde istediginiz kadar "yetenekli" futbolcu barindirsin ortalamasi cok genc oldugu vakit isler zorlasacaktir.. Bunu her iki kulup de farketti ve oraya gerekli transferleri yaptilar. Sami Hypia, 35 yasinda Leverkusen'e gelir iken Hertha Berlin'den 7 milyon euro karsiligi transfer edilen tecrübeli Simunic Hoffenheim'in yolunu tuttu. Cok dogru iki hamledir benim gözümde.. Bundan sonraki cöküse neden olan sorunlar birbirlerinden ayriliyor..

Leverkusen takiminin sadece oyunculari degil sahada duran hocasinin da genc olup kimi baskilari kaldiramamasi, sacmalamasi ve oyuncular ile hocanin acilmasi gibi türlü türlü sorun yasadilar.. aa bak Labadia ne kadar iyi diyen basta Barnetta olmak üzere hemen hemen bütün futbolcular kovulmasi icin elinden geleni yaptilar ki o takim zaten bir daha kendine o hocayla gelemezdi, gelemedi.. Yönetim de ne yapacagini sasirdi ve tam bu noktada Hamburg firsati degerlendirip Labadia'yi cekip aldi.. Onun yerine gelecek olan aday da aranilan en önemli özellik baskiya karsi durabilecek tecrübeye sahip hoca olunca Heynckes de cok güzel bir secim oldu.. Artik Leverkusen icin tecrübesiz deyimi pek yerinde degil, yas olarak belki ortalamasi hala genctir lakin Barnetta dediginiz adam 100 Bundesliga macini devirmistir misal.. Rolfesleri, Adlerleri,Kiesslingleri filan da.. Ilk 5'in icerisinde bitirecektir bana göre bu sezon..



Burada bu adami ben cok begenirim, sezona da müthis bir giris yapti. Savasci bir forvettir Stefan Kiessling.. Hakan Sükür tipi forvete en uygun aday her daim bunun oldugunu belirtmisim ki gol vurus becerisi de fazlasiydi sükürden.. Böyle bir forvetinizin olmasi takim savunmasina öyle etki ediyor ki fazladan bir hucumcu orta saha oynatmaniza dahi imkan veriyor ayni zamanda pas alisverisi ve ortasahamsi oyun yapisiyla kollektif oyuna da yol aciyor.. Bundesliganin en cok gol atani olmasina ragmen milli takima secilmeyisi de cok büyük tartismalara neden oluyor lakin aynen Türkiyede Terim'in Sabrisi gibi Podolski,Schweinsteiger ya da Kiessling yerine alinan Klose milli formayi sirtina gecirince bir baska oynuyor ve tartismalar cok cabuk bir sekilde sönüyor.. Demba Ba gibi tek basina sistemi belirleyen forvet tipidir, her ikisini de takdir ederiz cok..



Hoffenheim'in ise sikintisi ne hocasi ne de ibisevic sakatligi idi, su resmini gördügünüz adamin gecen sezon ikinci devre aldigi cezalar yani yoklugudur basli basina sorun. Sezon basi Wolfsburg, Stuttgart ve hatta Milan 20 milyona kadar ciktilar yine de vermedi Hopp oyuncusunu. Keza Demba Ba da ayni sekilde.. Her ikisinin de klube maliyeti toplam 10 milyon euro iken satilsa 4 kati kar yapilabilirdi kesinlikle.. Bu da Hoffenheim takiminin vizyonunu ve hedeflerini cok iyi bir sekilde ortaya seriyor..

Eduardo hala ve inatla muthis oynamaya devam ediyor, kisaca fark yaratiyor.. Taktiksel acilimlarinizi cöpe atiyor, bir kisiyi degil bazen iki kisiyi gecip her seyinizi bozuyor, öyle bir pas ya da frikik ya da sut... Cok iyi, cok genc ve cok yetenekli kesinlikle.. Gecen sezon ikinci devrenin basinda Olic ile depistigi icin2 mac, arkasindan refleksif bir hareket ile diger macta kirmiziyi görünce katlamali olarak gelen ceza sonucu 5 mac daha yok olunca Hoffenheim tükenmistir.. Iste bu sezon buna ve tecrübesizlige bir sekilde önlem aldilar.. Maicosuel ile Zuculini transferleri bir yana Simunic tecrübesi ile bu sene yeniden tepeye oynayacaklar..

Hocalari Rangnick icin kucuk ayrintilar yetmez, basli basina bir portre cizmek gerekir. Televizyonda o malum taktiksel acilimi tahtada tüm Almanyaya anlattigi günden beri "bilirkisi" olarak anilir ve futbol profesörü de lakabidir.. Delicesine egilir taktikler üzerine, analitistir, Stuttgart okulunun kurucusudur.. Kitaplarin,onlarin bunlarin taktikler üzerine cok da yazilip cizilmedigi zamanda Helmut Gross ile 3 bin marklik bir video alirlar.. zamanin cok önemli takimi olan Sacchi'nin Milanini bir ileri bir geri yaparak analiz etmekten makinayi bozarlar ki artik ondan ikiser ikiser almaya basladigini belirtir.. Bu denli hastasidir futbolun bu yakasinin.. Schalke'ye güzel futbol oynatmasi sonrasi kovulsa dahi herkes onu saygiyla anar.. Birinci Bundesliga'dan Bölgesel lige gecisini sadece parayla aciklayamazsiniz, futbol deneyi icin güzel bir firsattir bu teklif.. Rahat bir ortam ve istediklerini gerceklestirebilecek her türlü maddi olanak, daha ne ister insan ? O da oradan kalkip bu noktaya gelmis ve takimi da pesinden sürüklemistir.. Keyif veriyor onun Hoffenheim'a oynattigi futbolu.. Toplamda Hoffenheim, Leverkusen ile beraber hala ve inatla "oyun" acisindan en iyi olanidir.. ikisi de Bundesliganin mini "Barca" sidir benim gözümde.. Ilk besimin diger adayidir Hoffenheim..



Berlin'in düsüsü de bu blogda incelenmisti zaten.. Üzerine söylenebilecek cok fazla bir sey yok aslinda.. Neden düstü ? Orda olmasi o kadro ile mucize iken bu sene bu gerileyis cok da olagan aslinda. Cünkü yatirim yapilmamistir.. Transfer sezonunu karla kapatan -yaklasik 5,5 milyon euro- nadir kluplerdendir.. 7 milyon Simunic'ten kazanmislar ve bunun sadece 2 milyonunu yeni sezona harcamis takim.. Lakin giden sadece Simunic degil Voronin ve Pantelic gibi iki önemli ismi de takimdan ayrilmistir.. Voroninli, Simunicli kadrosu ile dahi aslinda gecen sene bulundugu yeri haketmiyordu, maclari izleyen görür.. Leverkusen'e karsi doksan dakika sahada yoklar son saniyede cikip üstelik deplasmanda üc puani alip evine dönüyorlardi.. Bunun gibi bes maci daha vardir.. Keza Stuttgart maci vesaire.. Güzel futboldan ziyade sonuc futbolu ve elbette Voronin gibi tek basina fark yaratan bir futbolcunun varligiydi.. Bu sezon yatirim yok, para da cok yok haliyle bu durum da aslinda kacinilmaz..

Favre'nin kötü bir teknik adam oldugunu düsünmüyorum lakin takintilari coktur.. Oyuncularin sigara icmesine dahi izin verir baska acidan "sen" diyemez kimse ona, öyle bir mesafe de vardir.. Her seye ragmen kadrosunun su an bulundugu yeri de haketmedigini, basta Kacar olmak üzere Ebert,Domocivski,Raffael gibi güzel oyunculara sahip oldugunu da ekleyelim..



Canli canli izlemesem farkina varmazdim.. Nürnberg macinda gördüm ve biz bayildik bu adama.. Televizyondan cok görülemez diyerek suraya ekliyorum ki Gladbach'in yaptigi cok güzel bir transfer hamlesidir. 2,5 milyon euro'ya Standart Lüttich'den almislar.. Hani biz daha cok Bobadilla'yi Gladbach'da ya da Ilkay Gündogan'i da Nürnberg'de izleriz diye gitmistik ki Hoffenheim-Nürnberg maci da söz konusuydu, bunu tercih ettik.. Lakin hepsini bosverin, bu cok baskaydi..

Gladbach, cok fazla emek harciyor bu ise.. Bana göre yaptiklari en buyuk hata bugün benim bulundugum sehrin(Augsburg) takiminin basina gecirilen Luhukay'i cok erken bir sekilde kovmak idi. Daum'un da Kölnünü de barindiran o dönemin cok güclü takimlarinin oldugu ikinci Bundesligada Luhukay acik ara önde giderek birinci Bundesligaya takimi cikarmisti, gelenege ters bir sekilde dokuzuncu haftada kovdular hocayi.. O hamle, cok sey kaybettirdi, ahenki bozdu ve yeniden yakalama pesindeler.. 10,5 milyon euro transfere bu sezon harcadilar.. Bobadilla,Arango ve yukarida bahsettigimiz Dante gibi pahali oyunculari getirdiler.. Lige de iyi bir giris yaptilar.. Bu sezon en azindan düsmeye oynamayacak bir görüntü ciziyorlar, seyri zevkli maclara gebe bir takim olusturdular.. Izleyelim ve görelim diyorum..



Söz verdigimiz üzere bundesliga ayrintilarini isledik, vakit ve yaptiginiz planlar suya düsünce bugüne sarkti.. Hamburg,Stuttgart, Bremen,Dortmund ve Nürnberg ayrintilari da baska zamana.. bitmez yoksa bu is. Son olarak futbloglar üzerine iki kelam etmek isterim efendim;

Bundesliga ayrintilarini isleyen veyahut genel olarak Bundesligaya egilen bloglari özellikle takip ediyorum.. Lakin genel görüntü icerisinde Bundesliga agirligi kazanmis olangillerin pek cogu isi TRT haber bültenine dönüstürmüs, surda bu oluyor, burda su oluyor seklinde.. iyi de sen buna ne diyorsun ? Saf bir yorumdan, bilgiye yorum katma eyleminden de bahsetmiyorum.. Kurulan iliski yok.! Verilen bilgi mutlaka ki bir degerdir ama aslolan her zaman derim o bilgi ile bilgiyi veren arasinda kurulan iliskidir. Bu iliskinin niteligi blogun da kalitesini belirler.. Misal Lambuja ve Tardini Büfe bloglari yer yer Bundesligaya egilirler lakin bu adamlarin bu lig ile kurduklari bir baginti vardir.. Bloga post yazmak icin mac seyretmiyorlar, seyrettikleri ve ilgi duyduklari ayrintilari bloga tasiyorlar, bu fark önemlidir zira samimiyeti ve kaliteyi dogurur.. Magath Wolfsburg'u birakmis haberini vermiyorlar, bir gün Magath'i neden sevmediklerini belirtir iken Wolfsburg'u birakti ayrintisini isliyorlar.. Daha cok yazmak icin bir maci seyretmekten ziyade hali hazirda ilgisi olan konulari takip ettikleri icin buraya yaziyorlar ki bu isin bana göre en önemli ayrintisidir. Meslek degil ki bu post icin ilgilenmediginiz alanlara yönelip vaktinizi ziyaden edin.. Iliski gercek oldugu sürece kriket izleyip yazsaniz dahi takip edileceksiniz zira belirleyici olan verilen bilgilerden ziyade sunma bicimidir ki bunu da aradaki iliski berliyor..

Bunlar bir okurun yorumlaridir. Ayda yilda misafir konumunda yaziyoruz belki ama kesinlikle cok iyi ve degerli bir okur oldugumu düsünüyorum. Günün bir vaktini buradaki haberlere ayrimayi ihmal etmiyorum ve bu yüzden bu elestirileri yapmayi üstten bakistan ziyade gayet de hakkim olarak degerlendiriyorum..

By Borges

25 Eylül 2009 Cuma

ORTAYA KARIŞIK



Bir ara tüm Almanya durdu, Mesut Özil'i konustu. Futbol nefes almadi, Özil disinda akacak mecra bulamadi kendisine ve sadece O konusuldu. Mac öncesi Ballack, mac sonrasi Gomez, Klose ve hemen hepsi Özil'den bahsediyorlardi. Allofs tam Diego icin kapiyi calan insanlardan kurtulduk der iken Özil icin bu sefer kapiyi calmaya basladilar diye veryansin ediyor, Ballack benim arkamdan gelecek oyuncu budur diyor -ne alaka- , Beckenbauer'inden Kahn'ina kadar hepsi Özil'i ve onun müthis performansini konu ediyorlar. Bir ihtimal Schweinsteiger haric- kiskanclik da sezmiyor degilim- Podolski'sinden Gomez'ine kadar Özilci olup kesildiler basimiza.

Cikisi bekleniyordu. Gecen sene yere göge sigdirilamayan Misimovic'in 20 asisti vardi lakin onun kadar öne cikamamis Mesut da 15 asist yapiyordu ligde. Kupalarda ise Milanlari, Interleri gecer iken Bremen onun asistleri yine basroldeydi ki yazin oynanilan 21 yaş altı Avrupa şampiyonasında Almanya'yı sampiyon yapan unsurlarin basinda gelmesi de bugünlerin habercisiydi. Ve hala bana Özil soruluyor, milli takim geyigi yapiliyor.

Arkadasim biz Özil gibi bir futbolcuyu degerlendirecek futbol anlayisina sahip degiliz. Avrupa piyasasinda yarattigi firtinadan dolayi takima almak isteriz belki ama Terim'in kafasindan en son gecen isimlerin basindadir Özil. Set hucumlari neyse Özil de odur aslinda. Bize gelmez. Yoksa Terim atladigi gibi ucaga gider, iki ziyaret ile hem babasini hem kendisini ikna edebilirdi. Lakin iyi de yapti, zira olmazdi bize, gelseydi pek coklari onu bekliyor olacakti, oyunun iki yönü, kosmuyor diye yargilamak icin. Pek cok yazar bu adamin neresi yildiz olmus, nasil oynuyor diye sacmalaya gebeydi. Oyun yapisi da uygun degildir. Tuncay,Arda veya Sabri degildir. Kosmaz, görüntüde "yüregiyle oynamiyor" dersiniz. Dehset ince ve güzel bir sol ayagi vardir ve aslinda hepsi de oyun zekasi ile beraber budur, baska bir sey degil. Deli danalar gibi pres yapmaz, yanindan gecen topa bakar, ona oynamadiginiz zaman seksen dakika topla bulusmadan sahada dolanir, Terim'e ters, bize ters ve daha da önemlisi bizim basina hepten ters.

Nasil ki zamaninda Bremen secimini hayatinin en dogru karari olarak nitelemis isek ayni sekilde Almanya secimi de verdigi dogru kararlarin arasindadir.




Insan gururlaniyor aslinda. Thomas Doll gibi bir teknik adam Türkiye Süper liginin ortalarinda yer alan bir takimin basinda. Sizi bilmem ama ben burdan su konuma bakip bakip helal olsun diyorum, benim icin Süper Ligin bir kademe yukari atlamasinin en önemli göstergesi budur. Daha dün Alman Bundesligasinda Hamburg'u küme düsmekten kurtarip Sampiyonlar Ligi'ne sokmus ve orada da oynatmis adamin bugün burada bu sekilde olmasi. Akabinde Dortmund'un basina gecmis ki Dortmund klubu kendisini teknik direktörün kurtarmasi adina Almanya'da gelecegi parlak ne kadar antrenör varsa hepsine saldirmistir.. Ne ilginc ki orada olan pek cok teknik direktör solugu Türkiye'de almistir. Ankaraspor'un basindaki Jürgen Röber'den Skibbe'ye, ordan Doll'a ve hatta dedikodusu cikan Sammer'e kadar hepsine Türkiye Süper Ligi takimlari gözünü dikmistir... Nevio Scala dahil.!

Simdi Demirkol basta olmak üzere bir kesim spor yazari elektrigi yeniden kesfeder gibi oyuncuya/teknik adama verilen ücretlere takmis durumda. Bunlar aslinda oyunu cift yönlü oynayan oyuncu gibi gecerliligini yitirmis elestirilerdir.. Durum eskisi gibi degildir, iyiye dogru bir gidisat söz konusu. Söyle bir bakin derim ben. Kimler geliyor bugün Türkiye Süper Ligine? Thomas Doll, Rijkaard, Elano, Keita,Daum, "alman" Ernst, Ferrari, Dos Santos, Baros,Kewell, Alex, Guiza..Doll ve Rijkaard henüz daha mesleginin baslarinda digerleri de Brezilya milli takiminda ya da hepsi otuzun altinda Avrupa futbolunda az cok ismi olan futbolculardir. Keita,Elano ya da Dos Santos. Milan'a da gidebilir. Türkiye Süper Ligi'ne geliyor. Bu adamlara hemen herkesin görebildigi gibi gereginden fazla ücret verilmemesi durumunda buraya gelmeleri olasi degildir.

Kural sadece Türkiye Süper Ligine ait degil her yerde aynidir. Wolfsburg, Magath kariyerinde bir hocayi almak icin ederinden üc-dört kat fazla vermek durumundadir ve bunu da yapmistir. Peki ne olmustur ? Magath'in bir Dzekosu ya da Sampiyonlar Ligi'ne direkt katilimi kendisine verilen parayi üce-dörte katlayip geri getirmistir. Ernst'e verilen para Sampiyonlar Ligi direkt katilmi ile fazlasiyla geri dönmüstür. Keza Carlos Eduardo gibi bir oyuncu ederinden iki üc kat fazla para verilmezse ikinci Bundesliga'ya adim atmaz ama peki ne olmustur ? Birinci Bundesliga'ya cikarmis ve kafaya oynatmistir ki bakmayin siz Ibisevic geyigine, onun ikinci yari aldigi 8 maclik toplam ceza olmasa Sampiyonlar Ligi vizesi dahi aldirabilirdi. Zenit, Timoschuk'u alir iken Shakhtar takimina Ukrayna tarihinin en fazla bonservis ücretini ödüyordu.. Üstelik oyuncuya öyle sartlarda imza attirdi ki Bayern Münih bonservisinde sorun yasamasa da oyuncunun isteklerini karsilayamadigi icin anlasma zamani uzayip diger yila sarkmistir, ekstralari bitmek bilmedi ve Bayern gibi bir klubu dahi cileden cikardi. Baska acidan Zenit hem Timoschuk'un bonservisinden hem de gereginden fazla ücretler ödeyerek transfer ettigi oyuncularin performansi ile Bayern Munih'i yari finalde eleyip UEFA kupasini almistir. Bu eleyis esnasinda oyuncusunu da Galatasaray'in Adrian Ilie'de oldugu gibi pazarlayabilme sansina da sahip olmustur. Verdigi parayi her bakimdan cikarmistir aslinda.. Rusya'nin Hiddink'e el altindan verdigi parayi gectim görünürse olan rakam dahi onu dünyanin en cok kazanan teknik adamlari listesine sokmustur.. da ne olmustur gereginden fazla ücretlendirerek ? Bizim gibi yari final oynamis, üzerine de oyuncularini 20 milyon euro yakin bir paraya Avrupaya pazarlamislardir. Sanildigi kadar zarar edildigini düsünmüyorum..Sadece Ferrari'nin iyi bir oyun cikartmasi az daha Sampiyonlar Ligi beraberligine ve binlerce euroya sebep oluyordu, kar-zarar hesaplamasini iyi yapmak gerek.




Sacma sapan bir maliyet hesabi da söz konusu kici kirik elestiriye temel hazirlamak adina. Örnek: Ferrari.. Maliyeti 14,5 milyon euro imis.. Su hesabi yapan baska bir ülke basini ben tanimiyorum arkadas. Ben Almanya'da bir kez olsun yillik ücreti 10 milyon euro olan Luca Toni'nin maliyetini 30 kusur milyon euro diye hesaplandigina ya da Pana takiminin Djibril Cisse icin dört yil takimda kaldigi sürece alacagi parayi da bonservisine ekleyip yaklasik 20 milyon euro'ya mal oldu gibi sacma sapan maliyet hesabina giristiklerine sahit olmadim. Mario Gomez'i bu sekilse hesaplarsaniz Ronaldo fiyatina ulasirsiniz.-. E simdi Meira'yi da bu sekilde hesap edersen ne oluyor ? Adam altinci ayinda cekip gitti, alacaklari ne oldu ? Ferrari'nin maliyeti 4,5 milyon eurodur, Gökhan Zan'i ikiye katlamasi bir yana Alex'den sonra yapilan Sampiyonlar Ligi top 11'ine girebilmis benim gördügüm ikinci türk takimlarinda oynayan oyuncudur. Keita'sindan Dos Santos'una kadar kaliteli isimler geldigi sürece biraz fazla para vermek, abuk subuk ne olacagi belirsiz yatirimlara göre cok daha dogru bir secenektir zira digeri becerilemiyor, üzerine gidip onlarca Lutu,Carrusca almanin bir yarari yoktur. Gönül elbette ister ki Porto misali cikarsin ucuza yildizlarini. Lakin güzide basin kulup yönetimini sorgular iken Brezilya milli takimda oynayan oyuncunun kalitesini dahi sorgulayip yönetimi baski altina almasina hic bakmiyor. Misal Yunan Olympiakos takimi gibi Diogo adli oyuncuyu buraya bonservisinin sadece yüzde yetmisine 9 milyon euro verip transfer etseler, rahat birakir misiniz? 5 yillik anlasma yapildigi düsünülürse 5 x1,5 +9 milyon (yüzde 70 bonservisi) deyip ucuk rakamlara ulasip oyuncuyu her türlü sagliksiz kosula itmez misiniz ki? Sonra neden böyle oyuncu alindi, edindi geyigi.. E siz sebep oluyorsunuz da ondan..

Sorun aslinda oyuncuya fazla para vermek degil cok daha az maasa takima baglayacagin henüz yildiz olmamis yetenekleri kesfedememektedir. Baska acidan bundan daha da önemli olan sorun su ki bu gibi transferler yapildigi vakit "ismini hic duymadim, bu da kim" gibi gerzek basina malzeme olma korkusu nedeniyle diger secenegin isaretlenmesidir belki de.Ismail Koybasi son derece gelecek vaad eden bir yetenektir ama bu ülkede daha parasi konusuldugu ölcüde oyuncu zamanin Ayhan Akman'i gibi silinip gidecektir, Ayhan ofansif orta saha olarak öldürülmüs ve Lucescu ile defansif orta saha olarak yeniden dogmustur ama Ismail Köybasi bunu becerebilir mi hep beraber görecegiz. Sorun da klup yönetiminin beceriksizliginden ziyade -o da vardir kuskusuz- biraz da basin/taraftar korkusu nedeniyle atmak zorunda kaldigi adimlardir gibi geliyor bana.



Iznininizle bir ayrintiyi suraya koymak isterim. Ben Daum'u cok uzun zamandir takip ederim. Bu koydugum yargi göreceleridir, uzun zaman sonucunda benim algiladigimdir, tersini de iddia edebilirler, o da dogrudur muhtemelen. Daum, Almanyada kariyerinin zirvesinde iken dahi Türkiye hakkinda sürekli güzel konusan nadir insanlardandir. Her zaman bu adamin Türkiye'yi cok sevdigine inanmisimdir, bugün yapilan aciklamalarini pek cok insan samimi bulmayabilir ama ben onun hakkindaki yargiyi Leverkusen ile firtinalar estirdigi zamanda yaptigi samimi aciklamalarindan dolayi o gün vermisimdir. Kokain mevzusu olmasa Süper Lig Daum gibi bir antrenörü göremezdi hicbir zaman. Rijkaard dahi gelmis daum neden gelmesin ya da Daum da antrenör degil diyebilirsiniz belki ama geldigi günden beri Yilmaz Vuralmiscasina karsilanacak kadar da degildir. Iyi bir teknik direktördür, bu kadar hafifsenecek, teknik adamligi bu kadar yerlerde süründürecek kadar degildir. Ben kendimi bildilm bileli Fenerbahce iki kez üst üste sampiyon olamamistir, Daum ile ancak bunu basarmistir. Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugu ya da finali, yari finali de ligde iyi bir konumda olmadan genelde gerceklesmiyor, belirteyim..



Ben bunu artik suraya eklemek durumundayim. Bu Almanlarin inceleme altina aldigi 4-3-3 yerlesimidir. Dikkatinizi cekiyor mu bilmiyorum ama tek bir defansif orta saha barindirir sistem.. Galatasaray saha icerisinde 4-2-3-1 oynuyordur, yer yer 4-4-2'ye kayiyordur ve hepsi yorumdur amenna. Lakin 4-3-3 yorumu altinda iki defansif orta saha olmasi gerekliligine vardiracak kadar sacmalaniyor televizyon basinda ki akil-sir erdiremiyoruz artik...

Galatasaray'in sorunu basta zamandir ve sonrasinda da zorunlu olarak oyun kurma yetisinden yoksun iki defansif orta saha ile sahada yer almasidir bana göre..



Takim bütün ataklari iki defansif orta sahanin oyun kuramamasi nedeniyle yemesi bir yana toplamda o zamanla olusacak ve takim savunmasinda cok önemli rol oynayan homojen yapiya henüz on kisinin dönüsememis olmasindan da kaynaklidir. En az sucu olan tandemidir. Biraz beklerin istikrarsiz görüntüsü ve cokca da iki defansif orta sahanin öndeki dörtlü ile bütünlesememesinden ve oyun kuramamasindan dogan defansif zaafiyet. Zaman cok önemli rol oynar iken sansi da yaver gidiyor bu güzel takimin.. Takimin boyu genelde "kisalin" dedigi zaman degil birlikte hareket edebilecek olgunluga erisebildiginde ancak kisalabiliyor. Bu da kollektif her türlü savunma/presin yapilabilmesi icin en önemli unsurdur, zaman verin biraz daha..



12 macta 10 degil de belki 8 galibiyet alacak bir futbol acilimi vardir Galatasaray'in.. Sans faktörü bir ya da iki maca etki etmistir belki.. (kim emin olablir ki böyle durumdan) Baska acidan gecen sene oynanilan Benfica, Berlin maclari ve hatta 4-1 lik Besiktas macinda bugüne göre belki daha iyi topu oynuyordu lakin yine de birbirlerinden cok buyuk farklarin olmadigi bu maclarin zamansal acidan farki da gelecege dair güzel umutlarin yesermesine neden oluyor. Kac ay olmustur Rijkaard takimin basina geceli?Benim bekledigimden cok daha iyi sonuclar aliyor Rijkaard'in Galatasaray'ı. Bu takimi Mart ayinda degerlendirmek gerek, su ana kadar olan bölüm beklentinin cok yukarisinda olmasindan baska bir yargiya varilamayacak kadar iyi, güzel, umut dolu. Takimin ve Rijkaard'in EN büyük silahi da "zaman"dir , unutmayalim.


By Borges

İKİ GÜZEL TEKNİK ADAM



Imdi, haftalar sonra yaziyoruz ve gelis-gidis geyigi yeterince siktigi icin ben hemen konuya giriyorum. Iki antrenör söz konusu. Birisi ne kadar "tanidik" ise digeri de o kadar yabanci.. Ve fakat aslinda birbirlerine o kadar benzer ki ayni post icerisinde yer veriyoruz.. Tanidik olandan baslayalim..

Ülkemizden geldi gecti lakin ben hala pesindeyim kendisinin.. Sadece cok basarili, cok süper oldugu ya da olacagi icin degil digerlerinden ayirip farkli bir köseye koyabildigim icin belki de.. Ya da spikerin Funkel icin "Frankfurt'u geriye dogru götürdügü adam" derken onu susturup "hayir, takimi geriletmedi o daha cok Bundesliga'da bu takimi düsürmeyerek kalici olmasini sagladi" ayrintisini sokarak enkaz aldim geyigine hic bulasmadan ve meslektasina saygida kusur etmeyerek takimin basina gectigi icin belki de... 44 yasinda olmasina ragmen 20 yilin üzerinde bir zaman dilimi bu meslegi icra eder iken alaman topraklarinda futbolun bilimsel yönü konu edildiginde akla gelen bir kac isimden birisi olmasindan dolayidir da.. Daha önceden de isledigimiz gibi taraftarlik olgusu salt basari üzerinden kendisini varetmiyor ve artik Bundesliga maclarini golden gole, mactan maca yani konferans seklinde seyretmiyorum, Frankfurt maci varsa öncelikli olarak onu doksan dakika canli izlemeyi tercih ediyorum yoksa Mainz (ona da gelecegiz) , olmadi Bremen, Hoffenheim ya da Bayern macina gecis yapiyorum.. Bundesliga'da net bir sekilde bir takimi tutuyorum da diyebiliyorum artik .. Eintracht Frankfurt..

Frankfurt, takimin basinda 5 yil gibi rekor süre hizmet etmis Funkel ile yollarini ayirdiginda kulubün ligi 13.bitirmesi bir yana ekonomik kriz ile bogusur durumdaydi.. Üzerine yeni sezonda satilmasi planlanan 70 tane locadan 20'si elde kalinca kriz yaklasik 5 milyon euro daha da derinleserek yeni teknik adamini karsiladi.. Nihayetinde Köln'ün de takimin basina gecirmek icin caba harcadigi Skibbe geldi ve her seye ragmen taraftarlar onu cok cabuk bir sekilde kabul etti. Onu "Fachmann" yani isinde uzman kisi olarak bellemislerdi. Kadro sikintisi hali hazirda kendisini aciga cikarmis iken Fink ve Inamato'nun gidisi sonrasi defansif orta saha acigi ve parasizlik yeni teknik adamin en önemli sorunlariydi. Kulüp tarihinin en pahali transferi Caio uzun zamandir yatar durumda ve laktat testlerini bir türlü gecemez iken kaptanlik sorunu da diger yandan halletmesi gereken önemli konulardi bankalarin sehrindeki Skibbe'nin.. Taraftarlarin beklentisi yok denecek kadar azdi. Kadro yok, transfer sansi cok fazla degil ve beklenti Frankfurt'un ligde kalmasi ve güzel futbol yönündeydi daha cok.. Tüm bu olumsuzluklara ragmen Skibbe gelir gelmez ofansif/güzel futbol sözü veriyordu.. Gecmise nazaran en önemli farkliligi da hem saha icerisinde oyunu ve ayni zamanda saha disinda teknik adam karakterini agresif bir yapiya dönüstürmesiydi. Bu o kadar acik ve net idi ki dis görünüsüne dahi yansimisti.. Ofansif futbol ve ayaga pas gibi dilinden düsürmedigi kelimelerin yanina Türkiye tecrübesi sonrasi artik "agresif olacagiz" da ekleniyordu..



Transfer haliyle yapamadi takim.. Teber, bedelsiz bir sekilde Hoffenheim'dan alinir iken Karlsruhe'nin galibiyete giden yolda her türlü pislik/dirsek mubahtir diyerek kaptanliga yükselmis Maik Franz'i (begenirim ben cok) da 700 bin euro karsiligi takima kazandiriliyordu . Fink-Inamato sonrasi acilan defansif orta saha boslugunu da Leverkusen'den tanidigi ve israrla istedigi genc yetenek isvicreli arkadas Pirmin Schwegler icin (takip edin, süper) 500 bin euro bonservisine ödeyerek dolduruyordu. Schalke'den bedelsiz aldigi kaleci Fahrmann da listenin son sirasinda yer alir iken kayda deger cok da bir sey yoktu aslinda..

Kupada son sekize kalmasi bir yana bugüne kadar takimin basinda ciktigi 8 resmi macta henüz yenilgi yüzü görmez iken birisi Bremen'i Bremen'de mağlup ediş olmak üzere 4 galibiyet 4 beraberlik aliyordu. Hamburg macini da yenebilseydi takim, 3 puanli sisteme gecisten sonra Frankfurt tarihinin en basarili sezon acilisini yapmis olacakti. Kendi evinde oynadigi Dortmund macinda direklerden döner iken galibiyeti yine kendi evinde Hamburg karsisinda takim, Skibbe'nin ezeli ve ebedi sorunu takima kondisyon yükleyememe nedeniyle beraberlige sevinen bir görüntü ciziyordu. Magath'in Schalke'sini bir hafta önce Gelsenkirchen'de yenen Freiburg karsisinda son derece akilli bir top oynayan Skibbe'nin cehresini tamamen degistirdigi Frankfurt, girdigi üc gol pozisyonunun ikisini golle sonuclandirip deplasmanda bu güzel mütevazi takimi yeniyordu.. Köln macinda baskin oynamasina ragmen gecen senenin belki de en iyisi diyebilecegimiz Ochs'un kirmizisi engel oluyordu gole ve galibiyete.. Toplamda ayaga tek pas ile kopuk kopuk da olsa hucum futbol karakterini ortaya kisa sürede koymayi basarmistir Skibbe..

Bir karakter söz konusuydu artik. Elbette isin diger yakasi da takimin defansinda istikrar saglayamamasi ve takima fizik-kondisyon sorunu yasatmasi.Takim, 70'den sonra "hala" düsüyor, kendi sahasinda, hafta ici Avrupa Ligi maci oynamis Hamburg'dan daha cabuk düsmesi, Aachen'a atilan alti golün yaninda yenilen dört gol de bahsedilen eksikliklerinin sonucu.. Gencleri yetistirmesi, analist ve bir "beyin" olarak görülmesine karsi oyunculari olmasi gerektigi gibi degil, daha cok zayif ve güclü yönlerini bir bütün icerisinde kabul edip oradan olabilecek en iyisini elde etmesi nedeniyle varolan yetenegi her türlü probleme ragmen sahada isleyebilmesi de bilindik artilari.

Alexander Meier ve Pirmin Schwegler basta olmak üzere Ochs,Maik Franz, Amanitidis yeni takiminin dikkat ceken oyuncularidir.. Fenin ve Caio'nun forma girdigi takdirde Chris ve Bajramovic'in de sakatlanmadiklari sürece keyifle izlenebilir diger önemli oyunculari olacaktir.. Ve biz elbette takipteyiz, zaman zaman Frankfurt analizleri ile de karsinizda olacagiz süphesiz..



Sezon basi herkesin kesin düser dedigi Mainz takimi kimsenin tanimadigi bir ismi takimin basina getirdi..

Bu güzel adam Tuchel konusuna girmeden önce iki farkli teknik adam modelinden bahsetmek gerekiyor.. Misal birbirlerine zit iki antrenör derseniz Skibbe ve Magath derim.. Zaccardo, dün Italyada alman Bundesligasini tanimlar iken fizige ve ikili mücadeleye dayali oyun yapisini belirtiyordu lakin bir baska ilginc noktanin da altini ciziyordu: Biz gecen sene neredeyse hic taktik antrenmani yapmadik.. Yapmadik dedigi takim alman Bundesliga sampiyonu Wolfsburg ve Magath.. Buna inaniyorum ben, Magath'in sistemi sir degil, 20 yildir oynanilan 10 numarali 4-4-2.. Ileride iki forvet, birisi süpürücü digeri oyun kurucu iki orta saha, iki kanat ve dörtlü klasik defans kurgusu..

Antrenörler arasi bu ayrimi cok farkli sekillerde yapabilirsiniz.. Temel fark teknik adamlarin gecmisinde de göze batar. Futbolculuk kariyeri olmayan ya da erken sakatlik nedeniyle futboldan kopup futbol bilgisi ile yeniden sahneye cikan teknik direktörlerin büyük cogunlugu taktisyen hocalardir zira baska sanslari da yoktur. Mourinho'sundan Skibbe'sine kadar bu böyledir.. Almanya'da belirli bir düzeyde 10 yil futbolcu olarak görev yaptiginiz takdirde dandik bir kurs ile antrenörlük diplamaniz cok kisa sürede elinize verilir ve fakat ise sifirdan basladiginiz vakit harcadiginiz emek basta olmak üzere cok sey farklilasiyor. Benzer analojiyi futbol yorumcularin cocuklugunda futbol oynamis ya da oynayamadigindan/ilgisizliginden dolayi en fazla mahalle macinda kaleye gecirilmek durumunda kalan insanlarin sonrasinda futbolu yorumlamalarinda dahi bulabilirsini.. Farkli acidan yaklasirlar ve futbolculuk deneyimi olmayan yorumcu/teknik adamlarin isi daha bilimsel ele aldiklari göze carpar. Bu ayrintilar da isin teknik-taktik yönüne daha cok yönlenmenize neden oluyor. Motivator hocalarin buyuk bir kismi eski ünlü futbolculardir. Ister Magath-Skibbe farki deyin, ister Klinsmann-Löw ya da Terim-Yanal farki. Farki belirleyen biraz da futbolculuk kariyerlerinin belirledigi teknik adamliga gecis asamasinda harcanilan enerjidir. Freiburg'un tarihindeki en cok golü atmis olan futbolcu Löw ve her türlü basariyi futbolculuk kariyerinde de tatmis Rijkaard bir acidan digerlerinden ayrilir. Rijkaard Hollandali olmasinin yani sira bir bakima Ajax okulu mezunu iken Löw de bu okulun almanlardaki karsiligi Stuttgart okulundan antrenörlüge adim atmistir. Mevzubahis konu Rangnick ve Mentroru Helmut Gross'un insasinda katkida bulundugu Stuttgart okuludur.. Fink analizinde de belirttigimiz gibi, futbolcunun en önemli özelliklerinden birisi olan taktiksel dehasinin altini cizer iken Stuttgart okulunda ögrenimini gördügünden bahsediyorduk. Toplamda bu antrenörlük meslegi tuhaf kacacak biraz ama "berberlik" meslegi ile benzestirilebilir. Okuluna gitmeden cirak olarak baslayip usta olmak ile Almanyadaki gibi okuluna gidip berber olmak arasinda cok buyuk farklar yoktur, bazen onu bazen de digerini ararsiniz, begenirsiniz.. Su ayrimi belirtir iken böylesi daha iyi diye yargi koymuyorum belki ama futbolculugunda yasadigi talihsiz sakatlik sonucu futboldan koparilan insanlarin biraz daha azimli bir sekilde bu ise el attigini pek cok örnekte görebiliyorum, Uli Hoeness'in basarisinda dahi sakatligindan dolayi futboldan erken kopmasinin yarattigi bir azim vardir da diyebiliriz. Bunlara bir baska örnek ise Stuttgart okulunun yetistirdigi son yetenek abidesi teknik adam Thomas Tuchel..



Skibbe'nin her bakimdan bir benzeridir. 36 yasinda (Roberto Carlos'dan 4 ay kucuktur) birinci Bundesliga takiminin basina hakkiyla gecmis bir teknik adamdir. Zamanin ücüncü liglerinde oynayan defans oyuncusuydu. Ralf Rangnick'in basinda oldugu bölgesel lig takimlarindan Ulm'ün ikinci Bundesligaya yükselisinde "futbolcu" olarak emegi olan adamdir. 25 yasinda ikinci Bundesliga'da sadece 8 mac yaptiktan sonra Skibbe gibi sakatlanir ve zamaninda genc milli takima da secilmis iken futbolu 1998 yilinda birakmak zorunda kalir. Bu bir soktur onun icin ama soktan kurtulusu da bir baska önemli ayrintisinda saklidir zira onun yine Skibbe gibi Abitur'u vardir, zekidir. Futbol hayati boyunca bir yandan futbol oynar iken diger yandan İngilizce ogrenip spor akademisinde okur, psikoterapi egitimi görür.. Futboldan dolayi bunlari yarim birakir ama futbolu biraktiktan sonra varolan abitur'u devreye sokup isletme okur, bitirir..

Hoffenheim'in bugünkü hocasi Rangnick ve ayni zamanda Bayern'in parlayan genc defans oyuncusu Badstuber'in gecenlerde vefat eden babasi Hermann Badstuber -Stutttgart akademisindediler- onun bugünkü konumunda etkili iki isim olmustur. Bir geri dönüs gerceklestirmek adina eski hocasi ile iletisime gectiginde cok baska bir teklif ile karsilasir.. Stuttgart takiminda iken Rangnick ona U-14/15'in basinda antrenörlügü önerir.. 2000 yilinda bu teklifi kabul ederek teknik adamliga adim atar Tuchel. 2004'e kadar U15 ile mesgul olduktan sonra U19'un yardimci antrenörlügüne atanir ve takimi sampiyon yapar. Akabinde Augsburg'a döner ve genclerin basina gecer.. Sonra U19, U23 diye devam eder..

2007 yilinda antrenörlük diplomasini eline alir ama kücük bir ayrinti: 1,4 not ortalamasi ile.. Bu ortalama bugüne kadar gördügüm en yüksek ve basarili antrenörlük diplomasi notudur. Abitur yapmasini gectim, böyle bir ortalama ile teknik adam olan baska bir adam tanimiyorum. Mainz iste tam bu sirada ise el atar ve genclerin basina Tuchel'i getirir. Tuchel, o muhtesem ortalamasini hemen pratige döker ve A genc takimini gecen sene sampiyon yapmayi basarir.. Yönetim gecmisine bakarak bu adama takimi teslim etmeye karar verir. Klup yönetimi öyle emindir ki dogru is yaptigindan Andersen'in kovulmasi sonrasi baska hicbir teknik adamla ilgilenmezler ve hemen elinin altindaki madeni islemeye koyulurlar.

Daha düne kadar isletme okuyan, barlarda barmenlik yapip para kazanmak durumunda olan adam, biraz Rangnick cokca da mentoru Hermann Badstuber'in egitimiyle böyle bir konuma yükseldi. Kesin düser dedikleri takimi Skibbe'nin Frankfurt'unun bir puan yukarisinda bugün ligde besinci durumda. Her sezona firtina gibi giren Leverkusen'e yenilmemek, akabinde Bayern Münih, Hertha Berlin gibi rakipleri yenmek gibi güzelliklere imza atmis olmasi bir yana futbol aclimlari da o denli beni benden almistir.. Röportajinda Barca'dan etkilendigini belirtir ama Messi'den ya da yildiz oyuncularin yeteneklerinden degil o starlarin top rakipte iken takim halinde yildizliklarinin üzerine cikip toplu halde savunma yapabilme durumuna hayrandir, yani ona göre mütevaziliktir baska acidan Barcayi digerlerinden ayiran ve basariya kosturan.. Diger yandan Inter'i inter tipi futbol, Juventus'u Juventus tipi futbol diye ayrimlar ve bu farkli kosullara sahip futbol takimlarinin dogrularinin artik kopya edilemeyeceginden de bahseder. Her takimin kendi karakteri, kimligi oldugundan ve dogrularin bu kosullar icerisinde kendine has olmasi gerektiginden ve aslinda daha cok seyden bahseder Tuchel..




Takimina gelince.. üc önemli isimden bahsedebiliriz.. Öncelikle cok genc yasinda parlamis ve 20 yasinda ülkesinin milli takiminin kaptani olup yurt disina cikip inisli cikisli bir grafik cizen Avusturyali oyun kurucu Andreas Ivanschitz. Panathinaikos'dan satin alma opsiyonu ile beraber kiraladilar. Muhtesem bir giris yapti Bundesliga'ya. 6 mac 3 gol 4 asist. Keza Aristide Bance.. 3 golü var ama cok fazlasini da size vaad eder görüntüdedir. 18 yasinda daha gecenlerde profesyonel sözlesme imzalayan Andre Schürrle. Schurrle, genc teknik adamin FSV Mainz yani Mainz'in A genc takimi ile sampiyon olmasinda büyük emegi olan futbolcudur. Tuchel ve takimi sampiyon olur iken Schürrle, 47 macta 24 gol atiyordu. Velhasil bu üclü ilerleyen zamanlarda Eugen Polanski'yi de yanlarina alarak daha cok isimlerinden bahsettireceklerdir.

By Borges

7 Ağustos 2009 Cuma

RADIOHEAD.!



Sezon benim icin az önce bitti. Kupasiz gecen bu sezonun finalini de muhtesem Radiohead konseri ve 8 günlük Prag-Viyana gezintisi ile yapacagiz.. Radiohead hayranlari, isteyip de konserine gidemeyen o güzel insanlar bizi affetsin ama onlar da bilirler ki böyle bir mutlulugu paylasmadan duramazsiniz.. Simdi gidiyoruz ve yaklasik bir ay sonra yeni sezonda görüsmek dilegiyle ..

Hepinize ve bana iyi tatiller..




By Borges

TARAFLI TARAFSIZLIK



Fanatizm, fanatik takılmak ve fanatik yorumlar gibi çeşitli şekilde kişinin saçmaladığına istinaden dile getirdiğim kavramlardır. Herkesin bir takımı tuttuğu arenada spor yazarlarından blog yazarlarına kadar geniş bir çevreyi bu olumsuz sıfatlar ile nitelendiriyoruz ve şu soruluyor: Sen takım tutmuyor musun ? Fanatik değil misin ve fanatizminin sınırı nedir ? Taraf değil misin ? Ben bu tartışmayı pek çok insanla yaptığım için şuraya taşımak istedim. Ayağı çok da yere basmayan tonla ıvır zıvırdan ziyade Anti-Sıvasspor taraftarlığı ve Sivasspor değerlendirmesi ile hem derdimi hem de taraftarlik ve objektif yorumculugun bir yere kadar mümkün olabileceğini göstermek isterim efendim.. Bir yere taraf olmak, aidiyet hissetmek ile bir seyi yorumlarken tarafli davranmak birbirlerinden farkli kavramlardir. Spor ve Blog yazarlarinin da sanildigi gibi herhangi bir takima gönül vermesi temelde sorun yaratmaz..



Sivasspor basarisizligina taraf olmama gecmeden önce futbolun sadece futbol olmadığını düsünen insanlardan oldugumu belirtmek isterim. Sen kimsin diyene "sana ne lan" derim, kimin haddine düsmüş herhangi bir klübe/futbolcuya hangi nedenden dolayi sempati duymamı belirlemek ? Sadece futbol değil hemen her şeye insanın yaklaşımı tek bir nokta ile sınırlı kalmaz. Futbol tarihi bügüne kadar tapınılan futbol yıldızlarının sadece yetenekleri ile değil insanların onlara sempati duymasını, başka türlü bakmasını sağlayacak futbol dışı pek çok etkenin de işin içerisine dahil olduğu örneklerle doludur. Adamın topa vurarken sürekli gülmesi gibi önemsiz bir ayrıntı dahi sizin onu diğerlerinden ayırıp farklı bir köşeye koymanıza neden olabilir. Yaklaşımınızı belirleyecek futbol dışı tonla ayrıntı işin içerisine dahildir. Bu siyasi olduğu vakit birileri kalıplaştirip futboldur lan işin aslı diyor lakın oturup onu da dinleseniz mutlaka birisine futbolun dışında bir nedenden dolayı daha fazla ilgi duyduğunu göreceksiniz. Sempati duyduran etkenin siyasi bir ayrıntı olmadığı zaman kendisini futbol asla sadece futbol değildir söyleminden arındırdığını sanrısı ile komik olduğunun dahi farkına varmayabilir, bu o insanların sorunu, gerçek başkadır. Futbol asla sadece futbol değildir ve ben Sivasspor'un başarısızlığına seviniyorum..



Ülke futbolunun gelişimi için dört büyüklerin dışında bir takımın şampiyon olmasını aklı selim her vatandaş ister. Bir yıl boyunca üç değil altı,yedi önemli maç serisine sahip olmuş oluruz, üç büyükler için şampiyonluğun anlamı Premiere Lig'de oldugu gibi daha önemli olur ve ligimizin kalitesi artar. Ülke futbolu gelişir, lig utanç verici bir şekilde üç takımın çevresinde dönmez. Kocaeli, Antep,Gençlerbirliği ve daha başka takımlar bu başarıya doğru koştuğu zaman heyecanlandim. Başarmalarını istedim ve fakat mevzubahis konu Sivasspor olduğu vakit net bir sekilde belirtmek isterim ki istemiyorum onların şampiyon olmasını veyahut Avrupada başarı kazanmasını. Sivasspor başkanı ve Sedat Peker'in enistesi, düne kadar çete kurma, haraç alma, ruhsatsız silah taşıma , adam yaralamaktan ve pek çok kirli işlerden yargılanmış olup kulüp başkanı olunca sessizliğe gömülen, her şeyi unutturan Mecnun Odyakmaz ve çok iyi bildiğimiz geleceğin şairi üsüyen adam Bülent Uygun tipolojilerinin futbol başarısı altında ülkede daha görünür olup daha da futbol merdiveninden yukarıya çıkarılıp örnek gösterilmesini hiçbir şekilde istemiyorum. Bir başkası tam da aksi yönde tam da bu yüzden bu insanların başarısını isteyebilir. Ne benim onları ne de aranızdan herhangi birisinin benim neden böyle düsündügümü sorgulama hakkı yoktur. Hemen hemen aynı çıkarları gözetiyoruz. Sadece yaptigi is ile degerlendirilmesi teoride güzel bir düsünce iken önemle belirtiriz ki buna basta kendileri izin vermiyorlar. Dolayisla futbol disi bir degerlendirmeye de davetiye cikariyor insanlar..



Bu insanlar futbolu sadece futbol olarak görmüyorlar, ben bu gerçeğe rağmen nasıl göreyim ? Basit bir Hakan Şükür eleştirisinde "o eleştirenleri ben camide görmedim" diyerek toplumsal bir baskinin istemeden de olsa oluşturulmasında katkıda bulunuyor. Bu ve benzer demeçlerin sahibi insanın Türkiye Şüper Liginde bir ilki gerçekleştirip mehter marsi ile isindirdigi takımını şampiyon yaptığı zaman söylemleri de bu başarı üzerinden suni bir gerçeklik kazanmayacak mıdır ? Geçmişi belli bir siyasi parti yöneticisine ağıtlar yakıyor, gazetelerde şiirlerini görüyoruz ve benim toplumsal yasamimi zora sokacak her türlü kivilcimi cakmak icin türlü türlü soytariliklar sergileniyor. Sivasspor ya da futbol başarısı olmasa bunlardan biz haberdar olabilir miydik ? Tüm bunlar benim icin Sivasspor'un türk futboluna yapacagi katkidan daha fazla degerlidir. Peki bu durumda futbol sadece futbol nasıl oluyor? Benim icin degil. Sivasspor başkanı o kirli geçmişini nasıl ki futbol ile temize çıkartıp tuhaf söylemlerini normalleştirme eylemi güdüyorsa bana anormal gelen pek çok olgu futbol başarısı altında olağanlaştiriliyor. Bu ve pek çok nedenden dolayı ben Sivassporun başarısızlığına seviniyorum ve buna karşılık futbol, sadece futboldur diyene de kafayı çakıyorum genelde.. İnanmayan denesin. Hitler selami veren zamaninda Di Canio değil de bugün Christiano Ronaldo olsaydı bu dönemin ergen veletlerin yüzde sekseni Hitlere sempati duymayacak mıdır? Nazizm dahi çok basit bir futbol basarısı ile sevimli hale gelecektir ergenlik çağına henüz girmemis insanların gözünde.. Bunlar olmasa dahi basit bir sekilde taraftarlik ile futbolun bizzat kendisinin iliskisi tartismaya da acilabilir. Ve birakin futbolu herhangi bir seye taraf olmanin kistasi genelde benzesir, sacindan sakalina, giyiminden kusamina, günlük yasamda sergilenen tutumlara kadar pek cok etken söz konusudur.


Mevzubahis konu klup/oyuncu taraftarlığı ise sempatinin kaynağının sadece futbol olması da gerekmiyor ki neden Galatasaraylı,Fenerbahçeli ya da x sporlu olunduğunun sebebi de futbol değildir zaten. Sonuç itibari ile cok kucuk yaslarda bir takımın taraftarı olursunuz. O cocuk denilecek yasta cok da bilincli olmayan secimi yillar icerisinde degisen tüm kimliginize ragmen takip ediyor olusun mantikli bir acilimi zaten yoktur. Sanildigi gibi taraftarligi tek basina basarili olma durumu ya da sadece futbolun kendisi aciklayamaz. Taraftarlik ve Futbol yer yer birbirlerini hicbir sekilde icermeyecek sekilde iliski icerisindedir. Basari dahi taraftar olma durumunda önemli bir rol oynamayabiliyor. Öyle olsa Almanyada geçen oynanan DFB kupasi macinda ücüncü lig takımı 50 bin kişiyi stada getirip 400 bin euro'ya yakın para kazanamazdı. Yine öyle olsa hiçbir başarısı olmayan tonla klübün taraftarı olmaz ya da herkes Madrid/Barca taraftari olurdu. Doğduğum şehir dersiniz benim gibi Dortmund karşısında almanya kupasında Weiden'i desteklersiniz, sahaya cikarken yakasini kaldirmasini estetik bulup futbolcuya tav olursunuz vesaire.. ben altı yaşımda Galatasaray'lı oldum. Hatırlamakta bile zorlandığım basit bir Simoviç sevgisidir bügün üzerine milyon satır yazdığım bu sevdanın çıktısı. Velhasıl taraftar olmanin tarihi , sempati beslediğiniz kulübe fanatizm boyutunda sorgulamadan uzak bir yaklaşım göstermenizi, her eylemine olumlu anlam atfedip çeşitli köylü kurnazlıklarını sergilemenizi gerektirmiyor.


Galatasaray taraftari Balili'ye irkci tezahurat yaptigi zaman cekinmeden o gruba ait olmadigimin altini cizmek istemis ve bunu da eyleme dökebilmisimdir. Galatasaray'a olan tutku, ayni sekilde bu takima tutku ile sevdalanan ülkenin farkli farkli kesimlerinden olusan her grubun yaptigi her eylemi kabul etme zorunlulugunu bana dayatmiyor. Keza futbolu sevmem, türk futbolunun her arenada gelisismesini istemem karsiliginda bana eger Mecnun Odyakmaz ve Bülent Uygun sahsiyetlerinin, mehter marsi ile isindirdiklari takimlarinin basarisina sevinmemi ve militarist söylemlerinin ülke basininin her santimetrekaresinde milyon kez dile getirilmesini istemem olarak dayatiliyorsa hic kusura bakmayin sevgili futbolseverler, futboldan daha önemli konular vardir en azindan benim hayatimda. Taraftar olma kimi zaman sizden bagimsiz gelisen tasvip edilmeyecek olaylari engelleme adina cesitli eylemleri de yapmanizi da iceriyor. Ve ben isterdim Sivas sehrinin insanlarinin bu gibi demeclerin ve tavirlarin anlamsizligini belirtsin, kulube yakismadigina dair söylemleri olsun, bunlari degistirmek icin tavir koysunlar. Velhasil Sivasspor ya da daha doğrusu bir kulüpten ziyade o kulübün teknik direktörü ve başkanına taraf değilim, oynadığı her rakibin de taraftarıyim. Bu tarafliligin da futbol ile ilgisi yok ve daha da önemlisi olmasi da gerekmiyor. Tüm bunların ışığında..



..Bülent Uygun, başarılı bir teknik direktördür.. Sivas klübünde tek yetkili olduğu düsünülürse Manchester'in Fergusonuna yaklaşan bir kimliği vardır ve bu da klübün başarısı ile teknik adamın özdeşleştirilmesini sağlıyor. Klübü aldığı yer ile bügün getirdiği konumu ortadadır. Almanya'da ücüncü ligden gelen Hoffenheim, on yıllık Bundesliga geçmişine rağmen Şampiyon olan Wolfsburg yönetimi de iyi işler yapsa da onlardan farkı bu işi parasız bir şekilde becerecek kadar futboldan anlamasıdır. Bülent Uygun, hem Wolfsburg'dan hem de Hoffenheim'dan daha başarılı olmuştur tek başına. Anderlecht maçında seyrettiğim defansif orta saha Cihan Yılmaz, üç büyüklerde oynayan bütün defansif orta sahalarla parasız değiş tokuşa sokabileceğiniz yetenekte bir adamdır ve bunu 500 bin euro'ya Karşıyaka'dan alıyor.. Keza Agbetu.. Bu örnekler arttırabilir ve toplamda Bülent Uygun, futbolun sadece futbol olduğu yerde kesinlikle ve fazlasıyla basarili bir futbol adamidir. Oynattigi futbolun ne kadar pozitif oldugu ya da anti-futbol elestirileri de mevcut kadronun ekonomik ciktisi esliginde cok da önemli bir ayrinti degildir. Ola ki Lincoln-Keita-Guiza-Elano'lu bir kadroya sahip olup böyle bir görüntü cizer, is degisebilir.




Bir tarafta bir klubun basarisizligini neden istedigim durur iken diger yanda o kulubun teknik adaminin analizi yer aliyor. Fanatizm boyutunda bir takimin basarisizligini, küme düsmesini dahi ister iken diger acidan yapilan futbol degerlendirmesi cok baska olabilir ve olmalidir. Bu konunun imkansizligina dair yazilar yaziliyor, ben de bunu anlamiyorum. Insanlarin neye ve hangi nedenden dolayi sempati duydugu bir daha belirtmek gerekirse kimseyi ilgilendirmiyor ve fakat isin analiz/degerlendirme/nitelendirme kismi, icten ice olmasini istediginiz ile uyusmasi sart degil. Demirkol gibi bunu uyusturmak icin takla atmaniza da gerek yoktur (Abi nasilsin, iyisin?) Sahada oynanilan neyse onun yorumu yapildigi sürece tarafgirlik hicbir sekilde sorun olmaz blog ve spor yazarligi konusunda.. Sizler benim Sivasspor'u gönülden desteklememi, Demirkol'un Lincoln'ü sevmesini, Osman Tanburaci'nin Hakan Sükür'e bayilmasini, Hincal Uluc'un Lucescu'ya sevdalanmasini, FD'nin Özlem Tekin'e hayran olmasini, su saniyeden sonra Sivassporlularin beni sevmesini bekleyemezsiniz. Ve fakat degerlendirme asamasinda degerlendirilen konunun objektif analizi beklenilendir. Misal: Bülent Uygun iyi bir teknik direktördür, Mehmet Demirkol ülkenin en iyi bes spor yazarindan birisidir.(baristik?)



Elimde bir fotograf var ama izin cikmadigi icin yayimlayamiyorum. Bu da siyasi ayrintilarin disinda da kimi eski futbolcu yeni yazar/yorumcularin tüm sene boyunca istisna barindirmadan her Galatasaraylinin tepki gösterdigi objektif olmayan yazilari nasil ve neden yazdigini cok iyi bir sekilde gösteriyordu. Blog yazarlarinin spor yazarlarindan daha cekici kilan en önemli unsur o iliskiler agindan uzak bir bakis acisi ile Türk Futblunu degerlendiriyor olmalaridir. Keza Avrupa Futboluna olan yaklasimin güzelligi de tarafsizligin yarattigi objektif olma durumudur. Bu yüzden bu güzel alemin bozulmadan, daha kötüye gitmeden ve belki de en önemlisi spor basinina bulasmadan varligini korumasidir, aksi takdirde orada yer alan insanlarla aslinda bugün yazan bloggerlari ayiran fark karakter degil onlari bicimlendiren sahip oldugu kosullaridir. Öyle olmasaydik böyle olmazdik(laf ola beri gele )

By Borges

6 Ağustos 2009 Perşembe

BUNDESLIGA BAŞLIYOR.!



Bayern Münih'in yeni transferleri. Edson Braafheid ve Daniel Pranjic degerlendirmesi icin biraz daha beklenilmesi gerekir. Lucio'nun gidisi sonrasi umut baglanilan genc yetenek Holger Badstuber bu sene sürpriz bir cikis yapabilir. Teknik direktöre zaman verilmesi gerceginin altinda yatan nedenler buradadir. Eger Van Gaal ile anlasma cok önceden yapilmis olsaydi misal Podolski satilmaz, Gomez de alinmazdi belki. Ribery-Podolski -Olic'li müthis bir 4-3-3 de Bundesliga'yi bekler idi. Lakin Gomez'in transferi sonrasi olusan kenarlara milim kaydiramayacaginiz üc tane sirik forvet (Gomez,Klose,Toni) zorunlu olarak 4-4-2'ye gecis yaptirdi. Bu tarz forvetlerin beslenmesinin en iyi yoludur zaten.. 10 numara pozisyonunda ise Ribery'i oynatacagini deklare etti Van Gaal.. Ribery'nin sakatliginda ya da olmamasi durumunda da yerine üc aday belirledi: Sosa, Müller ve Baumjohann. Müller, Hamit ile beraber hazirlik maclarinin yildizi olur iken onu öven basina Van Gaal'in cikisi da muhtesemdi ki bir paragraf su hocaya ayirmak isterim ben..



Türk takimlari genelde kesfettikleriyle övünürler. Benim icin Van Gaal, onlarin bir sekilde Alkmaar öncesi kesfedip takima koyamadigi cok önemli bir teknik adam kaybidir. Bu adam Türkiye Süper Ligine ve Türk basinina göre özel olarak hazirlanmis bir karaktere sahip. Düne kadar yazilanlar ile hakkinda bilgi sahibi oldugum bu güzel teknik adama yakindan bakinca daha iyi görebildim.. Her gün oyunculara, basina ayar verip duruyor.. Tüm Almanya birlesip "a" dese o yine "b" diyecektir, bildigini okuyacaktir. Fatih Terim'e burun kiviran kitlenin bir de Van Gaal kibiri ve ayarlariyla tanismasini öneririm. Terim ve Van Gaal'i basariya kosturan önemli unsur basin ve haliyle baski karsisinda caresiz kalmayacak kadar ne yaptiklarindan emin oluslari, kendinden biraz da fazlasiyla emin duruslaridir. Sakat olan Toni'nin neden oynatilmadigini soran basina yaptigi cikis, oyuncunun sakatligini aciklayacak olan asistanini susturup muhabire verdigi ayar, görülmeye degerdir. Bir daha üzerinden geciyorum, olasi bir basarisizliginda türk takimlari üzerine üsüssün, bu ülkenin basinina, kosullarina daha iyi uyacak bir teknik direktör yoktur. Cok iyi oynadigi mac sonrasi Mülller'i öven spikeri de keza susturup "bu yasta bir oyuncu bu kadar övülemez" demesi ve daha antrenmanda estirdigi terör, herkese korku vermesinin yaninda adaleti de takdire sayandir. Yildiz oyuncularin tüm yildizini söküp atmasina kadar.. Ribery'e "kafasi burada degilse bir yil da tribünde oturur" ultimatomu ve daha cok sey.. Baskinin, korkunun yildiramadigi bir adamdir. Düne kadar hakkinda yazilanlari okuduk, bugün de bire bir yasiyoruz ve arkadaslar, otoritesine hayran kaliyorsunuz.. Tek bir elestiri memleketlisine kiyak geciyor ihtimalinin kafalarda Timoschuk yerine Van Bommel seciminden dolayi olusmasidir ama onu da zaman gösterecektir..



Hamit Altintop bugün benim Türk Milli takimi icerisinde, türk kimligi altinda oynayan milyon futbolcu arasinda en sevdigim ve takimima ilk alacagim oyuncudur eger ben bir teknik direktör olsaydim.. Geride kalan türk oyuncularin milli takim kampina geldiklerinde bol bol muhabbet edip futbolundan ziyade futbol fikrinden yararlanmalarini da tavsiye ediyorum zira ülkede eksik olan ne varsa hepsi Hamit Altintop'da toplanmistir. Audi Cup'da kendisinden daha deneyimli oyuncularin da oldugu yerde kaptanlik pazubandini da koluna gecirmistir. Yillar önce Hoeness'in kankasi Heynckes onu Bayern'e tavsiye eder iken futbolunu dile getirdikten hemen sonra sunu ekler..

"dikkat ceken belki daha önemli konu su ki onun kusursuz/mükemmel (einwandfrei) bir karakteri var"

Van Gaal gelince antrenmanlarda B takimina aldi ve bu cesitli dedikodulara neden oldu. Türk basininda cikan transfer haberlerinin kaynagi da onun Van Gaal yönetimi altinda forma bulamayacak olmasi ve satis listesinde oldugu cikarimidir. Belki öyleydi de.. Ne zaman öyle degildi ki? Schalke'ye geldiginde onu taniyan var miydi ? Bayern Münih'e transferi sonrasi onun oynayarak Schweinsteiger'i kesecegini düsünen ? Bugün de Hamit'in oynayacagina diger sezonlarin basinda oldugugu gibi inanan bir teknik adam yoktu. Lakin Hamit tüm bu olup biten karsisinda ses cikarmadan daha fazla calisarak ve hazirlik maclarinda sergiledigi müthis performans ile 11 milyon euro vererek aldiklari sag kanatta da oynayabilen Timoschuk'u dahi yedege attiracak sekilde onu kadroya soktu. "Neden Timoschuk oynamiyor" diyen basina "cünkü orada Hamit oynuyor" diyen Van Gaal otoritesi de inanilmaz.. Hamit kadar yetenekli futbolcu yetistirmek degil Hamit'in futbola bakisini oyuncuya kazandirma problemi cekiyor ülke.. Basari yeteneklerinden ziyade kisinin futbol aklindan/futbola bakisindan geciyor artik buralarda..



Mario Gomez, Almanlarin dünya capinda yildiz adayidir.. Su an icin capi oldukca genis olsa da yakin zaman icerisinde daha da büyüyecektir. 30 ve kimi kaynaklara göre 35 milyon euro verilen bu adam bu fiyata deger bir oyuncudur. Artik bu ayrintiya da dikkat ediyorum inceleme söz konusu oldugunda: Futbola uygun karakteri de vardir.. Sakatlik harici onun gole giden yoluna tas koyabilecek bir unsur yoktur. Bayern 30 yasindaki tek kullanimlik forvetlere yillardir cift basamakli rakamlar ödeyip duruyor, herkesin aksine ilk defa bu bölgeye akilli bir yatirim yaptigini düsünüyorum. Ribery gibi bir kac yil sonra bu fiyatin üzerinde bir paraya satilabilme ihtimalini tasiyor, Makaay, Toni, Klose gibi cift basamakli milyon eurolara gelip bedelsiz gideceklerin aksine üc-dört yil sonra verilen parayi cikaracak potansiyele de sahiptir.



Levan Kenia 90 dogumlu gürcü yetenek. Gecen sene sakatligi ona engel cikardi ve fakat bu sene Magath'in parlatacagi yildizlardan olacagini düsünüyorum. Farfan, her an sorun cikarabilecek durumda ve onun yedegi de buradadir. Kupa macinda sonradan oyuna girip attigi nefis gol bu sene neler olacagini gösteriyor ki o kadar övülen bu genc yetenegi de biz yakin zamanda ekranlarimiza konuk edecegiz.. Ülkesinin milli formayi giyen en genc oyuncusu ve Schalke'nin gürcü geleneginin bir devami.. Merakla bekleniliyor tarafimdan.. Baska acidan bu sene Schalke'li oyuncularin performansi teknik adamin takima etkisinin de belirleyiciligi konusunda önemli acilimlar saglayacaktir. Kuranyi, Grafite olacak midir ? Farfan ya da Kenia , Misimoviclesecek midir ? Bu gibi pek cok soru cevap bulacaktir önümüzdeki iki yil icerisinde..



Haldun Üstünel'in bir baska versiyonu bu kluptedir. Son dönemlerde Hamburg cok akilli transferlere imza atiyor. Berg, Elia ikilisi ileride isminden siklikla söz ettirecektir. Van der Vaart,De jong, Kompany gibi son üc yilda sattigi yildizlardan elde ettigi geliri güzel bir sekilde kullandilar. Su kadroya baktiginiz vakit Berg ve Elia disinda para verilerek alinmis oyuncu yok gibidir.. Ze Roberto hamlesi de oldukca akilliydi.. Üc-bes yila kalmaz parlayan Bundesliga ile beraber eski sasali günlerine dönecektir.. Bir baska soru isareti Bruno Labadia.. Fürth'ün basinda tanidik, Leverkusen'in güzel futbolunu sadece bir yari devam ettirebildi ve simdi aranilan teknik adam oldu. Lakin ben bu teknik adama güvenmiyorum..



Ilkay Gündogan hakkinda cok önceleri yazmistik.. Nürnberg teknik adami Michael Oenning gecen sene Bochum altyapi antrenörü idi. Nürnberg, inanilmaz kötü gider iken bu adami takimin basina gecirdi ve muazzam bir cikis yakalayip birinci Bundesligaya misafir oldu. Pek coklari tartismasiz bicimde Magath'i gecen senenin teknik adami secer iken bir iki istisnanin önerisi de ikinci Bundesligada müthis isler cikaran Nürnberg teknik adami Oenning idi. Bochum altyapisinin yüzde 30'u türklerden olusuyor ve oraya hakim bir teknik adam bu türklerden yetenekli iki tanesini hemen yanina aldi. Ne oldugunu cok iyi bildigi önce Ilkay Gündogan ve sonrasinda gerceklesen Güngör Kaya transferi oldukca önemlidir. Ilkay, kupa macinda ilkonbir baslamis ve attigi gol ile gündeme oturmustur.. Orta sahanin ofansa bakan üc bölgede de oynayabilen bu güzel oyuncu teknik adam destegi artisi ile bu senenin önemle takip edilmesi gereken yildizlarindan.. Keza Güngör'ün Bochum genc takiminda attigi gol orani -40 macta 37 gol- önemli bir ayrintidir.



O artik bizim takip listemizdedir. Frankfurt gibi güzel bir takimin basina gecti. Türkiye ona yaramis, gecmise göre oldukca sert takiliyor ama oyunculara karsi anlayisli tavri da devam ediyor. Amanitidis'den kaptanligi alip Christop Spycher'e verince ortalik gerildi. Yunan futbolcu bu kararin agir oldugunu ve hazmetmekte zorlandigini dile getirmesinin ardindan idmanda olay cikardi, kavga etti. Buna ragmen Skibbe onu kupa macinda takima koydu ve Amanitidis takimin galip gelmesinde önemli rol oynadi. Türk basinin aksine bugüne kadar olan tutumu da alman basinindan sürekli övgü aldi. Sert kararlar aliyor ve fakat ne olursa olsun sahada oyunculari görüyorsunuz ve gecmisin aksine yeteneklerini de.. Frankfurt'un Lincoln'u Caio hicbir testi gecemez iken bir sekilde onu forma sokup güzel teknik bir on numarayi da Bundesliga'ya kazandirmistir. Hos da bir asisti vardir kupa macinda.. Basarilar Skibbe&Frankfurt..



Diego'nin gidisinin yarattigi hüznü biraz olsun dagitmis olan transferdir Hleb.. Özel adamlardir, ne kadar basarili olurlar onu bilemiyoruz ama futbolu golün olmadigi zamanlarda dahi keyifli kilan isimlerdir.. Ribery de bu sene 10 numarali pozisyonda oynayacaktir, Van Gaal'in suyuna gidip forma bulabilirse elbette.. Carlos Eduardo keza Hoffenheim'da bizi bekler.. Marin ve Özil ikilisi Diego'nun boslugunu doldurmak icin cirpinacaklardir Bremen yakasinda.. Misimovic, resitalini devam ettirecektir Wolfsburg sehrinde.. Nuri Sahin'in verdigi muazzam destek ile Thomas Hajnal, Karlsruhe'deki görüntüsüne kavusuyor ve yine takimin her seyi olacaktir o yakada.. Ve fakat Dortmund icin benim daha da ümitlendigim ise Feulner'dir.. Farfan olmazsa da genc yetenek Kenia bize hünerlerini gösterecektir Schalke kisminda.. Trochowski ile Petric birlesecektir Hamburg kiyisinda bu güzel adamlarin estetigini gölgelemek adina.. Süphesiz ki bu saydigimiz isimler kadar potansiyel tasiyan Renato Agusto, Heynckes ile cok farkli olacak ve sölene damgasini vuracaktir bu sezon..Raffael, Hertha'da görünmez kahraman kimiligiyle takimini sirtlamaya devam edecektir arkasindaki formanin numarasi esliginde.. Skibbe'nin gelisiyle konusmaya baslayan Caio, hazirlik maclarindaki görüntüsünü tüm sezona yayacaktir.. Hannover'de Bruggink, Bochum'da Azaouagh yer yer "biz de buradayiz" diyeceklerdir.. ve arkadaslar, TRT'nin yayin haklarini satin aldigi Bundesliga cuma günü basliyor.!

By Borges

ELANO TRANSFERI ÜZERINE



Elano, Galatasaraya gelmeden önce Köln icin adi gecen bir futbolcuydu. Köln taraftarlari cesitli forumlarda tek bir agizdan cikmiscasina hemen hemen ayni seyleri söyleyip durdular. Iki temel düsünce ortaya atildi. Birincisi "böyle bir transferi kulubumüz gerceklestiremez zira bu oyuncu birinci sinif takimlara gider, Bayern Münih gibi". Ikincisi ise "biz Elano gibi bir futbolcunun maasini ödeyemeyiz, cok iyi bir futbolcu ve fakat bizim kulubün bütcesini asar".. Ben burada oyuncunun iyi bir futbolcu oldugunu belirtmekten ziyade Köln taraftarinin bilincine vurgu yapmak icin su ayrintiyi ele aliyorum. Yorumlar arasinda "keske alsak" söylemleri dahi bulunmuyor, varolan gercegi kabullenip kulubün kendi imkanlari ölcüsünde yapacagi transfer bekleniyor. Galatasaray taraftarina da herhangi bir elestiri getirme niyetinde degilim zira bu takimin ekonomik durumunun ne oldugunu cok insan algilayamiyor. Neden kötü, ne zaman iyilesti, hangi ara oyuncularin parasi verilemeyecek noktaya gelindi, bilinmiyor.. Meira'nin satisi ve Sabri'nin Terim'den maaslarin ödenmedigi icin yardim istedigi haberleri ile yaklasik 15 milyon euro bonservislerine verilip en azinin yillik alacagi 2,5 milyon euro olan Rijkaard,Elano ve Keita transferleri arasindaki zaman farki ortadadir.. Sampiyonlar Ligi'ne de girseydi takim Ronaldo icin Madrid ile kapisirdi sanirim.. Üc ay sonra takimdaki futbolcular paralarini alamadigi icin isyan etse kimse buna sasirmayacaktir. Tüm bu olup bitenleri benim gibi pek cok insan anlamiyor ama yine de bu yönetime bir güven duyuyoruz, yönetimden ziyade öncesinden yasanilmis 100 milyon euroya yaklasan Ribery sacmaligindan ders alinmis olmasina..

Bunlarin disinda Elano, cok güzel bir transferdir. Kimileri Manchester City'nin bu oyuncuyu birakmasi ile oyuncunun niteligi arasinda baginti kurma cabasi icerisindeler. 7,5 milyon euro gibi bonservisin gözardi edilmesi bir yana sistem sorunu yasanabilir, mevkisinde oynayan birden fazla iyi oyuncu olmasi, oyuncunun kendi istegi, daha önceden cikardigi ariza nedeniyle teknik adamla arasinin acilmasi gibi milyon tane ayrilmasini saglayan faktörler olabilir. . Barcelona da ayni sekilde Hagi'yi/Popescu'yu birakti, bunu veri olarak alabilir miyiz ? Stuttgart Meira'yi, Schalke Lincoln'u birakmak istemez iken Liverpool Kewell'a, Lyon da Baros'a yol verdi, sonuc ? Juventus da Henry'i istemedi gibi cok fazla örnek vardir önümüzde.. Ki ingiliz takimlarinin son yillarda yaptigi transferlerin ne kadar anlamli oldugu ise bir baska tartisma konusudur. Bizzat sattigi oyuncuya daha fazla para vererek geri almalari disinda tüm Almanya'yi kendisine güldürecek sekilde alakasiz bir oyuncuya 8 milyon Euro verip aldigi oyuncuyu bir süre sonra rezerve takima atmasi gibi tonla sacmaliklar dönüyor.. City'nin yaptigi her is dogrudur gibi bir veri alinarak degerlendirme yapabilir insanlar lakin ben De Jong'a 20 milyon euro'ya yakin bir para veren zihniyetin her eylemine dogru yaftasini yapistiramiyorum. Keza ayni zihniyetin Baros degerlendirmesi nasil oluyor ? Gittigi her kulupte gönderilmek istenilen oyuncu burada gol krali oldu.. Almasa miydik Baros'u, Hagi'yi, Popescu'yu filan.. ? Diego'yu da Porto elden cikarmak istedigi icin Bremenin almamasi gerekir diye gitsek sabaha bitmez örnekler..

Elano transferi üzerine bir de sistem tartismasi.. Rijkaard'in sisteminden uzaklasiyor gibi yorumlari okuyorum ki anlamiyorum isin dogrusu . Bu sistem tek basina 4-3-3 basligi altinda incelenemez. Öyle olsaydi Rijkaard ile Mourinho ayni dizilim ile sahaya ciktigi halde Rijkaard'i örnek göstererek Cruyff , Mourinho'nun taktigini kiyasiya elestirmezdi. Ayni dizilim ama birbirlerine zit oyun felsefesi söz konusu. Bunlarin basinda da cift ofansif orta saha ya da tek capa oynatmasi yer alir 4-3-3'ün taniminda da oldugu gibi. Gecis asamasinda iki capa ve daha cok mevcut kadronun kotarabilecegi sistemler oynanacaktir lakin ileride ulasilacak olan nokta bana göre tek capali iki ofansif orta sahali sistem. Iki oyun kurucu ile sahada yer almak ayni zamanda forvetin yanina dikilen ilerideki iki oyuncunun görevini belirler. Bu ayrinti takimin defans kurgusundan hücumuna kadar her noktasini farklilastirir, velhasil sistemin özünü belirler. Yokluktan dolayi Arda o bölgeye cekilse de Galatasarayin orta sahalarinin büyük cogunlugunun defansif yapida olmasi sikinti olusturuyordu. Hazirlik maclarindaki pozisyon sikintisi da cok net kendisini gösterdi. Elano, Keita gibi bu sisteme uyabilecek en iyi futbolcular arasindadir.. Daha iyisi samda kayisi. Saga ve sola dogru acilim gösterecek iki oyun kurucu istiyor sistem. Bu dis forvetlerin klasik bir 4-4-2 kanat oyuncusu olmasini engelleyecektir. Arda Elano ya da Elano Ayhan olabilir lakin bu iki orta saha saga ve sola dogru acilip bekler ve disforvetlerle kombinasyona gidecektir. 10 numaranin dagitacagi toplarda kanat adaminin ortalarindan dogacak pozisyonlardan ziyade Arda-Kewell-Balta ya da Elano-Sabri-Keita ile kurulacak ücgenlerin yarattigi farkli bir oyun anlayisi olacaktir, enlemesine sahanin tamamina hakim olup bosluk yaratma konusunda avantajli duruma gececek iken iki ofansif orta sahanin dogurdugu defansif problemini de beklerin biraz daha ileride mevzilenip üclü ortasaha ile bütünlesip besli bir savunma hatti kurarak defans ile orta sahanin arasini minumuma indirerek mesafeyi kisaltip takim halinde presi/savunmayi kolaylastirarak cözecektir. oyunun iki merkezli yapisini ve ayni zamanda oyun merkezinin de hucum bölgesinde kurulmasini garanti eder bir secenektir. Diger türlü kenar adamlari ortasahalasacaktir, disforvet özelligini kaybedecektir. Oyun her iki kenara da oyun kurucular tarafindan uzun toplarla degil kisa paslarla ve yer yer forvetin/capanin yardimi ile yayilacaktir.. Ezber bozacak sekilde hareketli Baros ve arkadaki capalar da görev bölgesine ve mevkisine zit sekilde hareket edip topu gerekli bölgeye tasimada önemli roller alacaktir.. bunlar gecmise bakip yapilan cikarimlardir.. ve fakat hazirlik maclarinda da gördük ki forvet özellikleri daha baskin olan adamlari tek forvetin yanina yerlestirerek iki oyun kurucuyu zorunlu kilan bir sistemi Rijkaard insa etme cabasindadir.. Yaser, Kewell ya da Keita forvet özelliklerini oyuna yansitabilecegi sekilde yer alacaktir daha cok.. Hepsi bir öngörüdür ve bir ihtimal 7-9-43 de oynayabilir takim zira sistem/dizilim fetisisti olmamak gerekir..

By Borges