
2010-11 sezonu Eredivisie için çok büyük sürprizleri olan bir sezon değildi. Geçtiğimiz sezonun Avrupa'daki 2 büyük şampiyonu Bursaspor ve Twente'den sezonu sonuna kadar sürdürme havası veren FC Twente oldu. Başkan Joop Munsterman ve yeni teknik direktör Michel Preud'homme ne transferde ne de diğer alanlarda maceralara girmediler, futbolcular kendilerini şampiyon yapan Steve McClaren'in arkasından bir "Don Revie Sendromu"na girmediler. Sonunda takım şampiyonluk yarışının içinde. Daha da önemlisi nisan ayına gelmemize rağmen 3 kulvarda da yarışa devam ediyor.
ADO Den Haag sezonun en büyük sürprizi oldu. Kariyerinin sonlarında yolu İstanbulspor'dan da geçen John van der Brom, AGOVV Apeldoorn ile Jupiler League'de yaşadığı başarılardan sonra (takım son sezonunda play-off'a kalmıştı) Hollanda'nın en büyük üçüncü kenti ve hükümetinin merkezinin bulunduğu kenti tekrar ayağa kaldırdı. 5. sıradalar ve Avrupa Ligi vizesini kovalıyorlar. Bundan 5 sezon önce sonuncu olarak küme düşmüşler, geri döndükten sonra 13.lükten yukarı çıkamamışlardı.
Takımın en son 5. sırada ligi bitirdiği sezon 1972-73 sezonuydu. Tarihlerinin en iyi derecesi de 1960'larda 3 kez elde ettikleri üçüncülük. Kısacası 40 yıla yakın bir süre sonra taraftarlarını mutlu etmeyi başarabiliyorlar. 11 yıl önce Şampiyonlar Ligi'nde oynayan Willem II ise adım adım ikinci lige doğru uçuyor.
Hollanda'nın son yıllarda oyuncularını parlattıktan sonra yurt dışına pazarlama yaşı oldukça düştüğünden, gençlerin A takımda şans bulma yaşları da giderek düştü. Royson Drenthe Real Madrid'e transfer olduğunda 20, Robin van Persie ise Arenal'e transfer olduğunda 21 yaşındaydı. Bu yaşlar 90'ların ortasında biraz daha yukarıdaydı. De Boer kardeşlerin ülke dışına çıkması 28'i bulmuştu örneğin. Sezonun bitmesine 6 hafta varken öne çıkan oyuncuları bir tarayalım.
1-Nacer Chadli: Dün deplasmanda Avusturya'yı 2-0 mağlup ederek grupta önemli bir avantaj yakalayan Belçika'nın ilk onbirinde sahadaydı. Chadli Fas milli takımının da formasını giymişti aslında 1 kez, ancak bu maçın resmi bir maç olmaması sebebiyle halen varolan Belçika'yı seçme şansını kullandı. Yukarıda bahsettiğimiz, Jon van der Brom'un Apeldoorn döneminde en büyük kozlarından birisiydi. Ligin ilk yarısındaki performansı, ikinci yarıda biraz düşse de 21 yaşındaki oyuncu bu sezonun en büyük çıkışlarından birisi olduğnu kabul ettirdi. Milli takımın Belçika ile Brüksel'de oynayacağı maçta başımızı ağrıtabilir ama karşısında
Gökhan Gönül'ün olması onu muhtemelen durduracaktır.
2-Luc Castaignos: Castaignos'un adını ilk kez zikrettiğimizde 2 yıl önceydi ve o zamanlar geleceğin Hollanda milli takımında mutlaka yer bulacağını söylemiştik. Feyenoord altyapısından yetişti, geçtiğimiz sezon ilk kez A takıma çıktı. Henüz 18 yaşında olmasına rağmen 4 Martta Inter'e imzayı attı. Sezon sonuna kadar Feyenoord'da kaldıktan sonra Milano'ya uçacak. Bir Balotelli olmayacak bndan eminiz. 17 yaş altı takımında oynadığı toplam 17 maçta 13 gol atmıştı ki, takımın tarihinde böyle bir ortalamayı kimse tutturmamıştı. Feyenoord kariyerinde çoktan 10 gole ulaştı. 1.87 boyunda, babası Fransız, annesi Cape Verde adalarından ve aynı zamanda İtalyan pasaportu var. Böyle bir sentezden çıkabilecek en iyi yeteneklerden birisi. Zaten tipik bir Hollandalıdan çok Fransızların uzun boylu güçlü forvetlerini andırıyor. Henry'le karşılaştırılması kaçınılmazdı.
3-Kolbeinn Sigþórsson: Evet İzlanda hala yurt dışına oyuncu ihraç etmeye devam ediyor. AZ onu daha 15 yaşındayken ülkesinin Handknattleiksfélag Kópavogs takımından aldı. Şu an 21 yaşında. Bu sezon A takıma çıktı, Venlo'ya attığı 5 gol onu, Eredivisie tarihinde Afonso Alves'ten sonra bir maçta 5 gol atan ikinci yabancı yaptı. Kulüp tarihinde son kez bir maçta 5 gol atan oyuncu ise, 33 yıl önce bunu başaran Kees Kist'ti ve ne ilginçtir ki o da bunu Venlo karşısında başarmıştı. İzlanda milli takımında da gollerine başladı. Bu sezon attığı 11 golle takımının en golcü ismi. Şota'yı örnek aldığını söylüyor kendisine.
4-Christian Eriksen: 2010 Dünya Kupası'nın en genç oyuncusuydu. Umarım bu unvan onun üzerine "Genç Semih" gibi yapışmaz. Ajax'ın geçtiğimiz sezon yaptığı en iyi iş, onu A takıma yavaş yavaş yedirmek oldu. 16 yaşında Odense'den gelen oyuncu bu sezon takımın ilk onbirine iyice oturdu. Rio Ferdinand şubat ayında Danimarka ile oynadıkları ve 2-1 kazandıkları maçtan sonra Eikssen'e Twitter hesabından övgüler yağdırdı. Ona övgü gönderenler arasında Frank Lampard da vardı. İngiltere'nin en önemli 2 oyuncusu ona övgüleri gönderince Premier Lig kulüpleri de peşine düştü. 2015'e kadar kontratı var. Ajax kendisini sağlama almış durumda. Fizik gücünü kesinlikle geliştirmesi gerekiyor.
5-De Jong Kardeşler: Siem Ajax'ta, Luuk ise Twente'de. Kupa finalinde karşı karşıya gelecekler mayıs ayında. Siem geçtiğimiz yıl kupa finalinde Feyenoord'u yıkmıştı, Luuk ise Johan Cruijff Kupası'nda (bir nevi Süper Kupa), maçın tek golünü atıp Ajax'ın elini boş göndermişti. Siem 22, Luuk 20 yaşında. Luuk hücum hattında uzak forvet olarak oynayabiliyor, Siem ise bir nevi sahte 10 numara. Beraber oynarlarsa büyük işler başabilirler. Her ikisi de milli takım formasını Bert van Marwijk'ın ufak çaplı yenileme çalışmaları sırasında giydiler.
6-Jeremain Lens: Hollanda standartlarına göre pek genç sayılmaz ama patlamasını bu sezon yaptı. AZ'le yapılan Dirk Marcellis takasında PSV'ye geldi. Aslında her 2 taraf da bu transferden kârlı çıktı ama PSV'ninki biraz daha fazla. Bu sezon Eindhoven takımının değişmez oyuncularından. Geçtiğimiz hafta Rangers deplasmanında attığı golle takımını çeyrek finale taşıdı. 22 yaşında. PSV şampiyonluğa ulaşırsa, İskoçya'daki asistin sahibi Dzsudzsák'la beraber buna en çok pay sahibi oyuncu olacak. Arada kanunla başı derde giriyor (ehliyetsiz araba kullanma ve hız yapma gibi) ama o kadar olur, en azından Eindhoven'dan Groningen'e bastı mı 1 saatte gitmiyor.
7-Oussama Assaidi: Gerets'in yeni yıldız adaylarından. Fas milli takımına çağırdı Cezayir maçı için. Hollanda alt yaş gruplarında forma giymişliği var. Heerenveen'in bu sezon en çok gol pası veren ismi. 22 yaşında. Bunun yanında 6 golün de altına imza koydu. Heerenveen'den çok Fas için neler yapacağını merak ediyorum. Cezayir maçı onun ilk kez milli formayı giyeceği maç olabilir.
8-Dusan Tadic: Heerenveen'in transfer politikasındaki kardeşi ve benim deyimimle Hollanda futbolunun Gaziantepspor'u Groningen'in geçtiğimiz yıl FK Vojvodina'dan transfer ettiği Sırp oyuncunun bonservisine 1.3 milyon euro ödendi. O da 5 gol ve onu dalında zirveye yerleştiren 13 asistiyle bu parayı geri ödedi. Takımı lig dördüncüsü. 22 yaşında olması muhtemelen Kuzey Hollanda takımının onu 1-2 sene içinde minimum 5 milyon euroya satacağını müjdeliyor. Milli takım formasını 2 kez giydi.
9-Nikolay Mihajylov: Listedeki kaleci kontenjanını dolduran isim. Kulüp için bir efsane gelen Sander Boschker'den kaleyi devraldığında Twente taraftarları biraz düşünceliydi. 1994 Dünya Kupası'nda dördüncülüğü kazanan Bulgaristan'ın kalesini koruyan, kaptanlığını yapan ve ülke tarihinin en çok milli formayı giymiş olan ismi Borislav Mihaylov'un oğlu olması genç yaşta geçtiği Levski kalesinde taraftarlarla sorunlar yaşamasına sebep oldu. Liverpool onu İngiltere'ye getirdi ama Reina varken forma giymeis çok zordu. Twente onu önce kiraladı sonra da 1.8 milyon euroya bonservisini aldı. Ligin gol yeme ortalamasında Stekelenburg'un ardından ikinci sırada. 2012 elemelerinde Bulgaristan'ın kalesine geçti. Bunda babasının Bulgaristan Futbol Federasyonu'nun başkanı olmasından çok kendi yeteneğinin etkisi var.
10-Ricky van Wolfswinkel: İlk yarıda öyle bir patladı ki tamam dedik yeni Marco van Basten geliyor. Bu rüzagrla milli takıma da seçildi. Sonra ikinci yarının başında duraklama dönemine girdi. Son haftalarda biraz toparlandı. Sakatlıkların da etkisiyle gol krallığı listesinde geride kaldı ama 17 maçta attığı 12 gol hala çok iyi bir rakam. İyi de bir penaltıcı, zira gol krallığı listesinde gollerini en fazla penaltıdan atan isim. Önümüzdeki sezon onun ne yapacağı ile ilgili çok önemli bir gösterge olacak. Takım bazında bir atlama yaparsa onun kariyerine olumlu yansıyabilir. 22 yaşında.