Çekme Kaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çekme Kaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2009 Cuma

ÇEKME KASET - 4: İSYANKAR KADINLAR (TÜRKÇE)

Türkiye’de kadınlar tarafından yazılan, bestelenen ya da sadece yorumlanan muhalif (neye göre kime göre) şarkıların kendi halinde, anlık esintiyle yapılmış listesidir. Muhalefet dedik mi, özgün müzikten yüzlerce örnek bulunabileceği akla geliyor. Mevzu, konsepti muhalefet olmayan, yani popüler müzikten bu tip örnekleri bulup çıkarmakta. Albümlerin genelde A yüzünün sonu gibi kuytu köşesine saklanmış bu eşsiz örnekler kolaylıkla dikkatten kaçabilecekken işi gücü gereksiz detaylarla didiklemek olan birileri böyle hizmetinize sunuyor.

Aşka dair söylenebileceklerin tamamını Shakespeare tüketmişken, Serdar Ortaç'la inatlaşırcasına, rockçıların da aşkın suyunu çıkarması, benim gibi müzik müptelalarının çaresizlikle yabancı sözlü müziğe gark olmaya itmiştir. Neyse ki ender de olsa aşağıda sıraladığım gibi şarkılar, anadilde müzik dinlemenin keyfini yaşatıyor.

AYLİN ASLIM – GÜLDÜNYA: Güldünya Tören için yazılan şarkı. Yorumsuz...

canım abim vurma beni,
bu dünyadan alma beni,
dökülür mi kardeş kanı ?

bir karında yatmadık mı,
bir anadan doğmadık mı,
bir memeden doymadık mı ?

seni gönderene söyle,
köydeki büyük meclise,
söyle daha çocuk yaşta üstüme çıkan herife...
eğer böyle ölürsem iki elim yakanızda,
hayaletim gezer düşer peşinize,

binbir yarayla, tek bir kurşunla gitti Güldünya,
kim farkında kimin umrunda yandı bir dünya...



*
Şarkıyı dinlerken aklıma hep Abdullah Oğuz'un Mutluluk'u gelirdi. İsabet ki biri daha benim gibi düşünüp o filmden sahnelerle bir video yapmış.


SEZEN AKSU – ÜNZİLE: Erken evlendirilen kadıncıkları daha iyi anlatan bir şarkı daha yapılmadı desem yeridir. Şarkı yazılalı 25 yıldan fazla olmuş, ama konu hakkında ülkede hala bir arpa boyu yol alınamamış. Sonumuz hayrolsun demekten başka yapacak şeyler de var. Sadece tribünde deşarj olmak da bir seçenek tabi.


Bir Aysel Gürel-Onno Tunç çalışması:

Ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe ufak
Ve gelir de görücü

İnci gibi dişi
Görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider
Olur hatun kişi

Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk,hem de kadın
Onikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın ünzile

Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbirşey sormuyor


Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine

Ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mihletini yüklenipte beline


ŞEBNEM FERAH – VAZGEÇTİM DÜNYADAN: Oldum olası sevmem bu şarkıyı. “Bakın, sosyal içerikli şarkı yaptım.” tadı verir bana. Sözleri de güzel olmasa ne işi var bu listede… ah bir de mahalle baskısı…

Yürekler alınmaz pulla parayla
Kim yenmiş kaderi duayla


Gelinlik giymeden ışığı görmeden
Bebeğimden önce vazgeçtim dünyadan
Kaderi yenmeden utandım kendimden
Daha sevilmeden vazgeçtim dünyadan
...
Mezarlar bile küsmüş of kadınca ölene
...

ÖZLEM TEKİN – SEBEPSİZ SAVAŞ: Türkçe söz yazmanın zorluğunu bilmek için dahi olmak gerekmiyor. Özlem Tekin’e hayranlığım en çok da bu yüzdendir. “Savaşlar olmasın, trallallalaaa” ya da “imagine all the people, living life in peace” gibi dimdirekt sözler yerine “Sebepsiz savaşın izleri, dostların kanayan külleri, durdurmaya yetmedi ki insafsız elleri” daha sembolik bir anlatımın, insana ve hayata dair derin mevzuları daha iyi ifade ettiğini düşünmüşümdür. Hippi yalınlığını küçümsemekten değil de, 60’larda tüm dünya daha umut doluyken bugün daha karamsar bir hava hakim olduğundan, sadece dilekleri sıralamak yetmiyor içine çökmüş ruhlarımızı ifade etmeye… evet, muhtemelen bundan…

Çocukları cezbeden kötülükler
Gençleri zehirleyen süslü sözler
Kurşunlar sizin olsun
Kurusun gözler
Kadınları namusundan edenler
Bir ölüye binbir para verenler
Zulümler sizin olsun açılsın güller

Özlem her zamanki gibi yorumu ile şarkının ruhunu çok iyi veriyor. Bkz. “durdurmaya yetmedi ki insafsız elleri

Özlem’in performansındaki tavrı şarkının ruhuyla kel alaka olsa da, pek de bilinmeyen bu şarkıyı illa ki dinleteyim istedim. Başka da malzeme bulamadım:



* Siz yine de şarkının orijinal stüdyo kaydını dinleyin .

SEZEN AKSU - BİN DOKUZ YÜZ KIRK BEŞ: 1984 Eurovision elemelerinde yarışmış bir şarkı. İyi ki de kazanamamış diyorum. O dönemki makus Eurovision talihimizden payını alıp son sıralarda yer almasıyla anılmaması gereken bir şarkı çünkü. Bestenin formu o kadar çok değişiyor ki pop müziğimizde benzer bir tane örneği dahi olduğunu sanmıyorum. Onno Tunç'un en iyi bestesi desem abartmış olmam.

Sözlerse, inanamıyorum ama Aysel Gürel'e ait. İyi bir söz yazarı olduğuna şüphe olmamakla birlikte bu kadarı da... daha fazla yoruma gerek yok. Şarkı kendini anlatıyor zaten:

Gel asırlardan uzan da tut ellerimi sımsıcak
Yoksa bendeki çocuk da böyle çaresiz kalacak
Öfke ile beslenen çocuklar yanlızdırlar
Ve ümitleri çiceklerden acıları tarihlerden
Senin gibi benim gibi onlar da hep insandılar
Ve sevgiye inandılar ve saygıya inandılar
Senin gibi benim gibi

Onlar biraz terkedilmiş biraz küskün çocuktular
Sanki biraz önce bilmiş, sanki yetersiz sevilmiş
Sanki utandılar kavgadan ve sustular

Öp incilenen göz yaşları, kurusun inançlarında
Sene bin dokuz yüz kırk beş, onlar da hep insandılar
Ve sevgiye inandılar ve saygıya inandılar
Senin gibi benim gibi...

Sezen, 2009 konserlerinde, arkasındaki müthiş müzisyenlerle (yaylılar da vardı) 1945'in hemen ardından hiç kesmeden "Bir Çocuk Sevdim" adlı şarkısına girmiştir ki gerçekten izlemeye değerdi. Zira arkada çok da kalabalık sayılmayacak orkestra bu geçişi öylesine heybetli yaptı ki, senfoni orkestrasıyla söylemiş kadar oldu Sezen. Sözlerde ara ara eşlik eden Ladies&Gentlemen korosu da bu etkiyi pekiştirdi. Zaten iki şarkının ne kadar güzel olduğunu düşünecek olursanız, orkestra ve koronun yarattığı etkiyle seyirciden kopan o müthiş alkışı da hayal edebilirsiniz.



ÖZLEM TEKİN – HERKES ŞANSLI DOĞMUYOR: Rock dediğin böyle olur. 80'lerde tüm dünyadaki apolitikleşmeyle paralel olarak felsefik köklerinden gittikçe kopmaya başlayan rock, 90'larla birlikte pop dediğimiz kategorinin bir parçası oldu. Bugün, bırakın isyanı, sistem eleştirisi barındıran şarkı sözü bulmak, zifiri karanlıkta mumla iğne aramaya eşdeğer. Özlem, genelde çizdiği boş teneke imajına rağmen kafasının ne kadar çalıştığını, istediğinde harbi rock diyebileceğimiz nitelikte şarkı yapabileceğini, yani rüşdünü bu şarkı ile ispatlamıştır. Bu saatten sonra arabeske de kaysa bıraktığı izin derinliği azalmayacaktır.

Çok küçük yaşı zulmetmiş sokaklar
Çocukluk gitmiş gözünde yıllar var
Bir değil miyiz ki Herkes şanslı doğmuyor
Doğmuyor niye

Ümidi yok bizden yardım dilesin
Güvenmez ki el sözünü dinlesin
Hiç mi sevmez anacığına dönesin
Kimden hesap sorasın

NAZAN ÖNCEL – BEN SOKAK KIZIYIM: Ben sokak kızıyım, bana iyi davranmayın! Hayata karşı dış kapının mandalı gibi duran, bazen farklı bir gezegenden geldiğinden şüphelendiğim Nazan’ın en sıkı şarkılarından biri. Hem rock alt yapısı hem sözleri hem de klibiyle unutulmayacak şarkılar arasına girdiği kesin.

SEZEN AKSU – MASUM DEĞİLİZ: Meral Okay ve Sezen Aksu tarafından yazılan bu şarkının 2 kişi tarafından nasıl bir anda, nası bir iç hesaplaşma halinde yazıldığını hayal etmek eğlenceli oluyor. Kafaların dumanlı olduğu çok belli. Yoksa hangimiz böylesi itirafları başkasına yapıyoruz ki? Hele de kadınsanız ve hissettiklerini bastırmak, toplumun görmek istediği gibi biri olmak konusunda itinayla yetiştirildiyseniz... Ama Meral Okay ve Sezen Aksu'nun bu standart Türk Kadını profiline sokulamayacağı çok net ortada. Virginia Woolf'un "Kendine Ait Bir Oda"da ortaya koymaya çalıştığı, kadınların erkeklerle eşit koşullara sahip olması halinde onlar kadar yaratıcı ve üretken olacakları teorisinin yaşayan kanıtlarından ikisi değil midir bu nev-i şahsına münhasır ablalarımız...

Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece,
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna,
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık herşeye,
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
İçindeki çocuğa sarıl sana insanı anlatır

Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkar

Masum değiliz hiçbirimiz



ŞEBNEM FERAH – PERDELER: Şebnem Ferah’ın söz yazarlığında doruk yaptığı albümdür. İçine cin mi kaçmıştır diye merak ederim; sen bunları yaz, sonra serbest nazım gibi bir stile dön. Tamam, içinden geldiği gibi de yaz, öyle de yap müziği. Ama Türkçe gibi şarkı sözü yazması çok zor bir dilde sınırları bu kadar da zorlama. Neyse, Perdeler diyorduk. Klibi de çok güzeldir bu şarkının.

...
Çok düştüm yaralandım ama sarıldım hayata

Ardımda büyük büyük kocaman ağır yükler
Heryerimden çektiler beni beklettiler
Dinlendim su içtim aktı dudaklarımdan
Hergün güneş doğar yeter ki açık olsun perdeler

Düşündüm buldum sandığım yüzyıllık gerçekler
Hepsiyle giyindim durdum bazen büyük geldiler
...
Bir yanda hiç susmadan konuşan dudaklar
Bir yanda küsüp susmuş sessiz akıllar
Dibe vurduysak ne olmuş elbet çıkarız
Bir gün var bir gün yokuz kiralıkmış hayatlar
...

ŞEBNEM FERAH – KORKARAK YAŞIYORSAN: Şebnem Ferah’ın söz-beste-yorum uyumunun doruk yaptığı şarkısıdır. Albümün yayınlandığı 2001 yılında sözleri okuduğumda hissettiğim şaşkınlığı halen hissediyorum. Şebnem Ferah’ın söz yazarlığının en nadide örneklerinden bir kaçına rastlanır bu albümde. Korkarak yaşıyorsan komik de bir akıbete uğramış. Sözleri, şarkıyı bilmediğiniz halde bir yerlerden tanıdık geliyorsa, muhtemelen bir ara Nietzsche tarafından yazılmış bir şiir olarak mail kutunuza düştüğündendir. Bu şehir efsanesi o kadar büyümüştür ki, ismini/cismini hatırlamadığım bir köşe yazarı bile Nietzsche tarafından yazıldığını belirterek köşesinde bu sözleri yayınlamıştır. Şebo’ya bir güzelleme olarak yorumladığım bu durum, böylesine harikulade sözlerin bir çok insan tarafından okunmasını sağladığı için anlamlı bir gülümseme yaratıyor.

öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de
öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de
bazıları seyrederken hayatı en önden kendime bir sahne buldum oynadım
öyle bir rol vermişler ki okudum okudum anlamadım

öyle bir hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım
öyle çok değerliymiş zaman hep acele etmem bundan anladım

kendi kendime konuştum bazen evimde
hem kızdım hem güldüm halime
sonra dedim ki söz ver kendine

denizleri seviyorsan , dalgaları da seveceksin
sevilmek istiyorsan , önce sevmeyi bileceksin
uçmayı seviyorsan , düşmeyi de bileceksin
korkarak yaşıyorsan , yalnızca hayatı seyredersin

UMAY UMAY – DÜŞMEDİM DAHA: Ah, dar sokak vurgunları, kaldırın düşenleri, ağır ağır... düşmedim daha...


Mete Özgencil’in güzel bestelerinden bir tanesi. Bu şarkıyla anladık ki söz yazarlığı, bestecilik, yönetmenlik meziyetlerinin yanı sıra çok da güzel şarkı söylüyormuş. Klip de şarkı kadar güzeldi.

*Yazının başındaki resim için Diren Ayhan'a teşekkürler.


by Gand

25 Temmuz 2009 Cumartesi

ÇEKME KASET - 3: KADIN




















Mekan: Ev
Vakit: Akşam üstü (mümkünse Cuma günü)
İçki: Kırmızı Şarap
Yiyecek: Belki bir kaç çeşit peynir. Mide boş olmalı mutlaka.
Ruh Hali: Yalnızlığı özlemiş, kendiyle boğuşmaya sabırsızlanan bir ruh. Yaratıcılık, coşku hat safhada. Ruhsal kusma sonrası biliniyor ki müthiş bir huzur kaplayacak, dingin, derin bir uyku uyunacak. Birikimler, ürün verdiği için bu huzur hali uzun süre idare edecek. Bardak tekrar dolup, taşmaya kalkıncaya kadar. Öyle bir rahatsız hal...

Her bir şarkı kendi içinde çok değerli, bir hazine. Yok öyle bu birinci öteki ikinci. Kaderlerine razı, harf sırasındalar. İlginçtir, “A”lar, “J”ler ve “T”lerden ibaret liste.

Sıranın ortasında olmak her zaman iyidir. Hocalar ne kadar adil olmaya çalışırsa çalışsın en çok sıranın başındaki ve sonundakiler sözlüye kalkar. İstatistiğini tutmuşluğum var 7 yıllık orta öğretim yaşantımda. Ama siz adil olun, hepsine bir bakın…

Kadınların ağzından çıkmış ve benim duyduğum en güzel şarkılar… Liste uzar giderdi. Daha neler vardı (Bu söz de bu dizinin mottosu oldu). Ama bir yerde durmak lazımdı.

Her zamanki gibi paylaşımlarınızı bekliyorum.

ALANIS MORISETTE – Uninvited (4:35): Güzel ses, karmaşık sözler, değişik müzik. Hep Melekler Şehri’nin müziği diye anılır. Bana da hep haksızlık gibi gelir Alanis’e… karmaşık sözler yazanlardan Alanis. Bu şarkının sözleri ise, sanırım ancak yaşandığından anlaşılacak cinsten. En lezizinden yani… Sevilince kimin gururu okşanmaz ki… ama değersiz olduğunu düşünmüyorum, düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Like anyone would be
I am flattered by your
fascination with me
Like any hot-blooded woman
I have simply wanted an object to crave
But you, you're not allowed
You're uninvited
An unfortunate slide

AMY WINEHOUSE – You Know That I’m No Good (4:17): Amy, bu şarkı ile hayatıma girdi. İyi ki de girdi. Kontralto sesi, orijinal yorumu ve arızalılığı ile genelde sevmediğim caz gibi bir tarzı hayatıma sokmayı başardı . Aslına bakarsanız soul, R&B, ska ve rock & roll gibi çok değişik tarzlarda şarkı yazıyor olsa da ben caz yorumundan çok daha fazla keyif aldım. 1983 doğumlu İngiliz şarkıcının yaşını duyduğumda ise çok şaşırdım. Demek ki pazarlama harikası popçular dışında da genç yaşta şöhret olmak (yetenek ve çalışma ile) mümkünmüş.

Abartmak istemiyorum ama Amy’yi her duyduğumda Janis geliyor aklıma. Sesleri benzemiyor elbette. Ama orijinallik… evet, belki…

ANEKE VAN GIERSBERGEN – Nighttime Birds (7:01): Bu şarkıyı koymayacaktım. Çok az bilindiği için. Ama beni böylesine ayrı bir aleme götüren başka bir şarkı olmadığı için kendimi tutamadım yine. Miyazaki ile LeGuin bir evren yaratsa, şarkısı bu olurdu. Saygıyla eğiliyorum her birinin önünde ve Aneke seni feci kıskanıyorum. Bu ses bir insana ait olamaz…

ANEKE VAN GIERSBERGEN _ SHARON DEN ADEL DÜETİ – Somewhere (4:24): Sharon’ın solisti olduğu Within Temptation adlı grubun The Metropole Orchestra ile yaptığı Black Symphony adlı muhteşem canlı performansta yer alan bu düeti, Avrupa’nın en iyilerinden iki kadın vokalin adı ile listeye almak istedim. Bu iki bülbül şarkıyı iki sesli söylemişler. 02:00’ıncı saniyeden itibaren 2. Sesi dönüşümlü olarak söylüyorlar. Hangisi hangi anda hangi sesi söylüyor diye takip etmek hem kafa karıştırıcı hem de çok eğlenceli oluyor.
Seslerinin güzelliği bir tarafa, böylesine yalın bir şarkıyı yüzlerce kere dinlemeye değer kılacak bir güzelliğe ulaştırmaları, ikinci seste yakaladıkları çok renkli armoniden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. İşin özü, mutlaka dinlenmeli…

AZİZA MUSTAFA ZADEH - Desperation (6:19): Henüz dinlememiş olanlar varsa Dance of Fire albümünden başlamalarını tavsiye ederim. Hep söylerim, caz sevmem diye. Ama sentezin hastasıyım. Aziza Ders No. 1 dersek de Dance of Fire şahane bir başlangıç biz Türkiyeliler için. Çünkü fazlasıyla bizden ezgilerin caz formunda yorumlanmış hali. Aziza’nın piyanosuna da ben ne diyebilirim ki, dünyaca saygı görürken o…

AZİZA MUSTAFA ZADEH – Ay Dilber (5:23): Türkü olması itibariyle bizim için daha bir dinlenesi şarkı. Piyanosu ve vokali iyi olan bir kadın hele bir de türkü yorumluyorsa dadından yinmiyor.




















JANIS JOPLIN - Summertime(4:02): 27 yaşında ölünür mü? Ayıptır, yazıktır. 1970 yılında ölüp de hala böylesine anılmak… Rock’ta kadın vokallerin öne çıkmasındaki öncül… Sonuna kadar ününü hakeden acaip insan. Mercedes Benz, Piece of My Heart ve diğerleri… Hep saygıyla anılan cırtlak ses…

JEM – I Always Knew (3:09): Sevimli melodisi ile kandıran şarkılardan biri. Sanırsınız ki “hayat ne güzel, çiçekler, böcekler, kuşlar filan” diyor. Oysa ki kadın anlatıyor, müziğe nasıl baktığını: “Becoming a bitch is not what I got into music for”. Budur!

JEWEL – Intuition (3:53): Çok eğlenceli şarkı. Yüzeysel? Yok değil. Baştan sona sözlere bakmalı.

Ama özetle:

I'm just a simple girl
In a high-tech digital world
I really try to understand
All the powers that rule this land
They say Ms. J's big butt is boss
Kate Moss can't find a job
In a world of postmodern fad
What was good now is bad
It's not hard to understand
Just follow this simple plan

Follow your heart
Your intuition
It will lead you in the right direction
Let go of your mind
Your intuition
Is easy to find
Just follow your heart, baby






















JOAN BAEZ – Diamonds And Rust (4:39): Joan Baez’in Bob Dylan için yazdığı söylenegelmiştir. O ise eşi David Harris için yazdığını söylemiştir. Her neyse, erkek bahane, şarkı şahane… Şeker kamışı sesli (Birleşik Devletler’de yaşayan kimi kızılderililer ona bu adı vermiştir), titrek, tapılası kadının en güzel şarkısı olmakla kalmaz… kelimeler yetse daha neler neler…

Now you're telling me
You're not nostalgic
Then give me another word for it
You who are so good with words
And at keeping things vague
‘cause I need some of that vagueness now
It's all come back too clearly
Yes I loved you dearly
And if you're offering me diamonds and rust
I've already paid


TANITA TIKARAM – Twist In My Sobriety (3:56): Sobalı bir ev, yepyeni renkli televizyon. Ever, forever and ever TRT 1 ve bize verdikleri… Kısa saçlı bir kadın! Aman tanrım, sene 1988! Kısa saçlı kadın mı olur! Üstelik de sesi erkek gibi! Siyah beyaz bir klip! Hiçbir şey anlamıyorum, daha ufacığım! Ama, ama o nasıl bir melodi. Arkadan da bir enstrüman (sonradan öğreniyorum ki obua), nasıl, nasıl içli çalıyor… Çocukluğumdan unutamadığım 2 şarkı var, biri Jason Donovan Sealed with a Kiss, diğeri de bu. Ha bir de Top Gun oynardı o yıllarda. Tüm genç kızlar Tom Cruise’a aşıktı. Erkek kıtlığından olsa gerek…

Ödüllü şarkı, ödüllü klip. en çok sevdiğim üç klipten biri. Eşsiz... Şarkı ise bence 20. Yüzyılın unutulmayacaklarından. Yıllarca dinlenip de bıkılmayacaklardan. "All God's children need travelling shoes" sözü Maya Angelou’nun bir kitabının adı imiş.

TARJA TURUNEN - Sleeping Sun (4:03): Listeye son anda eklenenlerden. Kıyamadım bu şarkıyı almamaya, her ne kadar sahibi Nightwish olsa da. Müzikal estetik diyeceğim yine. Söz-beste-telaffuz-vokal yorumu uyumu. Tarja çok teknik söyler evet, biraz da soğuktur. Ama şahanedir yahu... Bu şarkının soundu da (klavye ile yaratılan atmosferik hava) bu estetiği beslemiş... Klip de şarkıya çok uygun. Eh ne diyelim. "Aferin"i haketmişler.

TRACY CHAPMAN – Talking About Revolution Songs (2:39): Dünyada ters giden şeyler üzerine umut dolu, neşeli besteler yapılmasını çok seviyorum. Türkiye’de yaşayan Kazakistan’lı bir arkadaşım kendi toplumu ile bizim toplumumuz arasındaki en büyük farkın umut olduğunu söylemişti. “Biz neler yaşadık, ne ölümler gördük daha dün; her şeye rağmen umut doluyuz geleceğe dair. Sizse her zaman depresifsiniz, ülkenizi, insanlarınızı sevmiyorsunuz ve büyük potansiyeliniz olmasına karşın iyi bir şeyler olabileceğine dair en ufak inancınız yok.” demişti. Potansiyelimiz var mıdır, olsa da bir işe yarayacak mıdır bilemem ama umut olmadan yaşam şekersiz çay, kötü şarap, bozuk kaldırım, nemli sıcak hava ya da beton bir kent gibi… Daha iyisi olabilirdi, mükemmelliğin sınırı yok. Ama tek başına nefes almak bile yeterince umut verici değil mi… O yüzden değil mi en berbat koşullarda, açlıkta, savaşta bile insanlar yaşamak için son nefeslerine kadar direniyorlar… Tracy Chapman’ın “her şeye rağmen umut dolu” sesi ve müziği, her zaman doyumsuz bir huzur vermiştir. Yalnız paylaşım için müzik yaptığını her notasında hissedebiliyorum.

Poor people are gonna rise up
And get their share
Poor people are gonna rise up
And take what's theirs

















TORI AMOS – Iieee (4:07): Tori Amos’un sürreel sözlerini anlamak çok zor olsa da beste-söz uyumu, hece, vurgu ve tonlamaları ile yarattığı estetiğe takdir etmemek işten değil. Tori’nin müzikal estetiğinin en güzel örneğinin bu şarkı olduğunu düşünüyorum.

TORI AMOS – Winter (5:41): Winter’ı her dinlediğimde, babama hissedip de söyleyemediklerim gelir aklıma. Babadır sonuçta, hep bir mesafe vardır çocukları ile arasında. Yıllar geçip bireysel sorgulamalarla iletişim, toplumda alışılagelmişin çok üstüne çıksa da, baba ile aradaki duvarlar asla tam olarak yıkılamaz. Ben böyle hisler içindeyken Tori’nin böyle bir şarkı yazmış olması, bir nevi tercüman olması, şarkıyı her dinlediğimde duygusallaşma ile rahatlama arasında değişik hazlar yaşatıyor.

Winter’ın aynı zamanda Tori’nin sözleri arasında en anlaşılır olma özelliğine de sahip olduğunu düşünüyorum.

I hear a voice, "you must learn to stand up
For yourself, 'cause I can't always be around"
...
Skating around the truth who I am
But I know dad the ice is getting thin

When you gonna make up your mind?
When you gonna love you as much as I do?
When you gonna make up your mind?

'Cause things are gonna change so fast
All the white horses are still in bed
I tell you that I'll always want you near
You say that things change, my dear

You say "I wanted you to be proud of me"
I always wanted that myself


TORI AMOS – Me and A Gun (3:44): Me and A Gun, olmazsa olmazlardan. Hem dinlemesi güç isteyen hem de dinledikçe güç veren bir şarkı. Tori’yi anlamak için önemli bir mil taşı.
Tori, bunları bunları yaşadı da ona rağmen neler başardı arabeskliğine girişmek en son istediğim şey. Çünkü tecavüz gibi bir gerçeği böylesine netlikle yüzümüze vururken diğer yandan “So I must get out of this (ve bundan kurtulmalıyım)” diyerek umut da aşılayan, yaşamında da bunu sürdüren böylesine güçlü bir insan, sadece kadınlara değil erkeklere de yaşama sevincine dair çok güzel şeyler öğütler gibi…

Aslına bakarsanız kendi sözcükleri ile zaten yeterince güzel özetlemiş:

"I really do feel as though I was psychologically mutilated that night and that now I'm trying to put the pieces back together again. Through love, not hatred. And through my music. My strength has been to open again, to life, and my victory is the fact that, despite it all, I kept alive my vulnerability".

NOT: Hayatım boyunca belli gruplara takıp yıllar yıllar boyunca onların şarkısını dinledim, en ince detayına kadar öğrendim. O kadar çok dinledim ki kendimden sıkıldım. Ama yine de vazgeçemedim bu muhafazakarlığımdan. O yüzden bir müzik eleştirmeniymişim gibi yazmıyorum tüm bunları. Müziği, asla sürekli takip edilmesi gereken bir olgu gibi algılamadım. Yeni neler çıkmış beni hiç ilgilendirmedi. Dikkatimi çekmeye değdiğini sandığım ne varsa çekti, onları hatmettim, paylaştım. Müziği çok daha iyi araştıran, yorumlayan bir dolu insan var. O nedenle bu listelerin son derece kişisel olduğunu hatırlatmak isterim.


*Yazının başındaki resim için Diren Ayhan'a teşekkürler.



By Gand

5 Haziran 2009 Cuma

ÇEKME KASET - 2: FİLM MÜZİKLERİ
















Olmazsa olmaz kaset. Bunca sene bir dolu film izleyip, arada müzikleri farkedip filmin bitmesinin ardından hemen müzikleri bulmak en büyük keyiflerden biri olagelmiştir. Ama öyle her filmin müziğini araştırıp bulmak gibi değil. İşin keyfi, herhangi bir filmde konuyu-anafikri anlarken aradan kaydadeğer şarkıları da bulup çıkarmaktadır. O şarkılar birkaç saniye bile duyulsalar kendilerini hisettirirler zaten. Bir süre sonra müzik filmin önüne bile geçebilir.

Liste uzadıkça uzadı, karıştıkça karıştı. 120’lik kasetimizi alıyoruz ve dualar etmeye başlıyoruz sığsın diye. Olmadı Film Müzikleri I, Film Müzikleri II diye iki kaset yaparız, nedir yani…

Şarkıları dinlemeden bu listeden kaset yapayım demeyiniz. Tarzların karmaşasından beyniniz süngere döner, siz ambale olursunuz. Öyle ünlenmiş film müziklerinin bir çoğu da yoktur bu listede muhtemelen. Buna da şaşırmayın.

Eveeeet, gerekli önlemleri alıp reklamın iyisi kötüsü olmaz cinsinden tavsiyelerimizi sıraladıktan sonra işe koyulalım.

ÇİNGENELER ZAMANI
GORAN BREGOVIC – Ederlezi (4:56): Bir numaraya bundan başkasını koyamazdım. Hangi şarkı bu denli çok çalınıp hala bu denli etkili oldu ki? Ah bir de ne anlattığını anlasak :)

KORO
BRUNO COULAIS – Les Choristes (1:32): İsviçreli bilim insanlarınca kanıtlanan müziğin iyileştirici etkisini belki en çok Harlem sokaklarında uygulamalı olarak gördük. Fransa’nın kırsalında bir yatılı okuldaki kimsesiz çocukların müzikle yoğruluşunun bu sevimli hikayesi Bruno’nun müzikleri olmasa belki sıradan bir genç filmi olmaktan öteye gitmezdi. Filmin güzel ve sevimli konusunun yanı sıra bestelerin, solistlerin ve koronun sevimliliği “keyifli seyir” denen durumun tercümesi oluyor.
Filmi izlerken en çok bu çocukların nasıl bu kadar güzel şarkı söyleyebildiğine şaşmıştım. Sonradan öğrendim ki çoğu eğitimli olan bu çocuklar ciddi bir elemeden geçirilerek seçilmişler.
Tüm soundtrack ışıl ışıl parlıyor. Ama ben yine de soundtrackin main theme’i olan ezginin bu en sade versiyonunu seçiyorum kasetimiz için…

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ
ENYA – May It Be(3:32): Solist kadın’ın büyüleyici elfvari sesi ile destansı yüzük hikayesi unutulmaz olmuş. Bu şarkı olmasa, “Blind Guardian’sız Yüzükler filmi mi olurmuş, peh!” diye dövünür dururdum.

AMELIE
YANN TIERSEN - Comptine D'une Autre Été L'ap (2:20): Yann Tiersen’in soundtracklarinin her biri dinlenmeye değerdir. Ama en çok aklıma geleni koymakla yetiniyorum. Filmin başında Amelie hakkındaki sözlerinin sonuna gelirken kısaca kristal adamı da tanıtır. Bu sırada Amelie elinde bir şeyle uğraşırken pencereden kristal adamı izlemektedir. Kristal adam yine aynı tabloyu resmetmektedir. Şarkı biter, film başlar…
Ürkek Amelie’nin hayatında en anlamlı değişikliği yapan bu adamla soundtrackin bu güzel şarkısının çakışması ayrı bir keyif vermiştir.

KARA KEDİ AK KEDİ
GORAN BREGOVIC – Bubamara (Vivaldi Version) (2:36): Ne yalan söyleyeyim filmi izlemedim. Ama zaten güzel olan bu şarkının yaylıların hüneri ile daha da güzelleşmiş versiyonunu dinlemek ayrı bir keyif.

KUŞLAR KANATLI UYGARLIK
NICK CAVE – To Be By Your Side (4:04): Bruno’dan incilerle devam ediyoruz. Bir adam farklı tarzlarda nasıl bu kadar güzel şarkı yapar tahayyül edemiyorum. Nick Cave’in çok doğal, en ufak kasılmayan vokali, yaylılar, değişik ritm atan vurmalı ve ara ara duyulan kuş sesleri ile insan kendini göçmen kuşların kanatlarında denizleri aşarken buluveriyor.

For I know one thing,
Love comes on a wing,
For tonight I will be by your side,
But tomorrow I will fly.


BRUNO COULAIS – The Return of Cranes (2:35): Bruno’ya torpil geçmiyorum. Hayır, yok böyle bir şey. Sadece anlamıyorum, bir adam fransız tarzı çok sesli müzikten, klasik batı popuna ve ardından hiç utanmadan Balkan müziğine nasıl el atıp da böyle güzel besteler yapabilir? Nesin sen be adam, kendine gel diye omuzlarından tutup silkeleyesim geliyor deyyusu. Evet bu şarkı da Balkan folku tarzında. Yanık sesli ablalar tiz tonlardan söylerken obua/klarnet gibi enstrümanlar, psikato tekniği ile yaylılar ve tabi ki kuşlar eşlik ediyor.
Balkan müziğini seviyorsanız bunu da mutlaka dinleyin derim.

DONNIE DARKO
GARY JULES – Mad World (3:09): Bu şarkı üzerine koca bir yazı yazmışlığımız olduğuna göre daha fazla söze gerek yok.

V FOR VENDETTA
TCHAIKOVSKY -1812 Overture (15:29): Bu kadar uzun soundtrack şarkısı mı olur demeyin. Filmin soundtrackine, bu en vurucu eseri koymamışlar, ben de orjinalini aldım listeye ne yapayım. Aslında sırf V ile Evey’nin dans sahnesi için Julie London’ın Cry Me A River’ını alacaktım ama sonra, filmin müziklerini hiç de beğenmediğimi hatırlayıp, bence filme en uygun olan, V’nin Madame Justice’i bombaladığı sahnede tüm Londra’ya verdiği müziği listeye almaya karar verdim. Bu beste, Napolyon’un Rusya’ya yaptığı ve başarısızlıkla sonuçlanan 1812 saldırısı üzerine yazılmış.

PRIDE AND PREJUDICE*
DARIO MARIENELLI** - A Postcard to Henry Purcell (2:41) : Yemişim filmini, Jane Austen bir harika diyecekken, salt bu beste ve 2005 yapımı film versiyonundaki yorumu neredeyse filmin bile önüne geçiyor… Bay Darcy ile Liz’in etkileyici dans sahnesinde baştan sona çalar…
* Türkçe çevirisinden hazzetmediğimde orjinal adı ile bıraktım.
** Henry Purcell’ın bestesi Dario Marienelli tarafından düzenlenmiş.




















SACCO VE VANZETTI
ENNIO MORRICONE&JOAN BAEZ - The Ballad Of Sacco And Vanzetti, Part 1 : İki İtalyan anarşistin ABD’de nasıl asıldığının gerçek hikayesini anlatan bu dokunaklı filmin Ennio Morricone’nın müthiş besteleri ve Joan Baez’in büyüleyici sesiyle taçlanan soundtrackinden bir şarkı koymak kaçınılmazdı.

The step is hard that tears away the roots
And says goodbye to friends and family
The fathers and the mothers weep
The children cannot comprehend
But when there is a promised land
The brave will go and others follow
The beauty of the human spirit
Is the will to try our dreams
And so the masses teemed across the ocean
To a land of peace and hope
But no one heard a voice or saw a light
As they were tumbled onto shore
And none was welcomed by the echo of the phrase
"I lift my lamp beside the golden door."


SON MOHİKAN
TREVOR JONES - Last Of Mohicans Theme (3:59): Ennio Moricone zat-ı şahanelerinden bir şaheser daha. Basit, akılda kalıcı ama unutulmaz bir melodi. Ortaokulda elimizde yelpazelerle bu şarkı eşliğinde 19 Mayıs gösterisi yapmışlığımız vardır. O kadar ayağa düşmüş yani…

CESUR YÜREK
JAMES HORNER – Braveheart Theme (1:34): Bir Son Mohikan bir de bu. Muhtemelen basit ezgiler olmasından, yurdum sokaklarında, 19 Mayıs/23 Nisan gösterilerinde, işte müzik olan her yerde Serdar Ortaç’ın çalınma rekorları ile yarışırlar. Ama güzel midir, güzeldir yahu… yine de güzeldir

SCHINDLER’İN LİSTESİ
JOHN WILLIAMS – Schindler’s List Theme (Violin Solo) (4:12): Filmi de müziğini de pek bir popülist bulurum. O son sahne “yüzüğümü, arabamı da satar daha çok Yahudi kurtarırdım” sözleri tam Çağan Irmak duygu sömürüsüdür. Müzik de bir o kadar basit ve malesef etkileyicidir. Bunu dinleyip de intihara kalkışanları duymuşluğum vardır. Buna kadar şarkı yok sanki…

BİR RÜYA İÇİN AĞIT*
CLINT MANSELL – Requiem For A Dream Summer Overture (2:34): Ömrümde görüğüm en depresif film. Karamsarlıktan başka bir şey anlatmaz. Aynen müziği gibi. Gene de seviyoruz işte, ne varsa… Sevenleri çokmuş ki theme “Da Vinci Şifresi”nden “Ben Efsaneyim”e ve hatta inanmazsınız Yüzüklerin Efendisi’ne kadar bir dolu filmde yeniden yorumlanıp kullanılmış. Yüzüklerin Efendisi’ndeki hali (Requiem For A Tower) de ayrı bir güzeldir.
* Birebir çeviri olduğu halde filmi Türkçe ismi ile anan bir insana daha rastlamış değilim. O yüzden orjinal adını da hatırlartayım: Requiem For A Dream

SAKINCALI DÜŞÜNCELER
COOLIO – Gangsta’s Paradise (4:00): Stevie Wonder’ın Pastime Paradise’ının zamane-şahane yorumu. Fırat Dopal’a göre Donnie Darko’da Mad World ne ise bu şarkı da benim için öyledir. Yani ortakarar bir filmi güzelleştiren nefis şarkı. Klasikleşmiş pop melodilerinin R&B ya da rap şarkıcılarınca yapılan yorumlarının en güzel örneği olsa gerek. Sözler de filmle çok güzel örtüşüyor. Tarz kelalaka olsa da bu şarkı bu kasete girer.

8 MİL
EMINEM –Lose Yourself (5:31): Eminem’in hayatından esinlenerek yapılan filmin son sahnesinde önce piyano, ardından gitarla giren şarkı, anında algılarımı açmıştı. Tarz olarak benden çok uzak olsa da Eminem’in şarkılarında hep sevdiğim bir taraf oluyor: Melodikliği ve gerçek enstrümanlar kullanması… Eminem’in en güzel şarkısı olmakla yetinmez, sözlerde de döktürür…

CAHİL PERİLER
ANONİM – Birdenbire (2:01): Filmin hayatı umursamaz rahatlığının müziğin ruhu ve şiirin büyüsüyle anlatıldığı şarkı. Sözleri Ferzan Özpetek ve Andrea Guerra yazmış. Müzik ise anonim olup yine Andrea Guerra tarafından aranje edilmiş.


















ÖZEL BİR KADIN
ROY ORBISON – Pretty Woman (2:58): Filmi izleyeli 15 sene olmuştur belki. O zamanki ergenlik haliyle pek bir büyülenmiştik. Şimdi ara ara görüntüler geçer çeşitli yerlerde de, 80’ler demodeliği gözüme çarpar Julia Roberts ve Richard Gere’ın hallerinde. Şarkı, filmden daha unutulmazdır, orası kesin…

TRAINSPOTTING*
LOU REED – Perfect Day (3:44): Şarkıyı her duyduğumda Mark Renton karakterinin eroini çekip kırmızı halı üzerinde mezara gömülür gibi olması ve ardından dışarı sürüklenmesi sırasında merdivenlerden paldır küldür indirilişine rağmen (vücudunda merdivene çarpmadığı uzuv kalmamıştır yahu) umursamazlığı rahatlığı… Tam bir serseri/esrik filmi/şarkısı…
* Bu filmin isminin Türkçe’sini hiç duymadım. Bilen varsa aydınlatabilir.

VANILLA SKY*
REM – All The Right Friends (3:03): Hollywood versiyonu Vanilla Sky’ın çıktığı sırada Radyo Odtü’de bir kez çalmıştı şarkı. REM’i -tutku düzeyinde olmasa da- sevdiğimden anında tanımıştım. Ama en çok da şarkının “I don’t wanna be with you anymore” kısmı ve yol şarkısı modundaki rahat rifleri hoşuma gitmişti. Gel gör ki, şarkıyı bulmak için aylarca beklemem gerekti. Zira film yeni çıkmıştı, ortada ne soundtrack ne de download edilecek bir ortam vardı. Bu süreçte sırf şarkıyı dinlemek için filmde çılgınlar gibi araştırma yapmıştım. İşin komik tarafı, şarkıyı filmde bulmak da bir o kadar zor olmuştu. Zira filmin başlarında bir sahnede Tom Cruise’un arabada arkadaşı ile konuşmaya başlamasından hemen önce, sadece bir kaç saniyeliğine, radyodan çalıyordu. Ardından da ses kısılıyor, bir şey duyulmuyordu…
* Ben bilmen, beyim bilir.

ALİ
SALIF KEITA – Tomorrow (5:11): Daha önce yazılanlardan.

LEON
STING – Shape of My Heart (4:43): Neredeyse unutuyordum! Winampin shuffleı sağolsun, bir anda Sting çalmaya başlayınca Leon ve çiçeği, ah bir de Mathilda’nın sevilesi ağlak yüzü aklıma geldi. Filmin hangi sahnesinde çalıyordu şimdi hatırlamıyorum. Ama filmin en çarpıcı sahnelerini gözümün önüne hızlı flaşbekler halinde getirmeye yetiyor bu şarkı. Ah Gary Oldman, sen ne şahane bir oyuncusun ki hala seni görünce sinirlerim bozuluyor. Beethoven’ı canlandırmış olman bile yetmiyor Leon’da yarattığın tiksintiyi silmeye. Hoş, Beethoven da pek sevimli bir insan değil ya neyse…

IMMORTAL BELOVED*
BEETHOVEN – Ayışığı Sonatı (2:05): Yıllar yıllar önce televizyonda izlediğim bir filmden aklımda kalan sahnede küçük Beethoven babasının rutin akşam dayağından kaçıp bir göle gider. Üzerinde o dönemin bol beyaz gömleği, göle uzanır. Gecedir. Gökyüzü bulutsuz… Göle yansır tüm yıldızlar. Kamera yukardan çekmeye başlar. Simsiyah gökyüzü ve yıldız pırıltılarının arasında huzurla uzanan bir Beethoven ve Ayışığı Sonatı çalmaya başlar… Kamera gittikçe uzaklaşır…

Bu sahne hangi filme aitti bilmiyorum. Ama Ayışığı Sonatı ile ilgili bulabildiğim tek sahne, Immortal Beloved’da Beethoven yeni bir pianoyu denerken onu gizlice izleyen kişilerce sağır olduğunun anlaşılması ve sonrasındaki tartışma oldu. Bestenin hüznüne istinaden, neşeli bir sahne bulmayı beklemiyordum zaten.
Bu tip filmlerde en sevdiğim yön, Olimpos’un tarılarıymışçasına tapındığımız “büyük” insanların da ne kadar insan olduğunu hatırlatmasıdır.
* Ben var bilmemek, aydınlatılmayı beklemek…

AMADEUS
MOZART – REQUIEM (…): Mozart’ın renkli kişiliğini başarıyla anlattıkları bu eğlenceli filmde Requiem’in bestelenişi süreci ve Salieri’nin rolü çok güzel kurgulanmış. Hikaye’nin gerçekliği tartışılır. Ama aynı anda güzel müzik dinleyeyim, bolca güleyim derseniz mutlaka izlenmesi gereken bir film.

BARDA
ÜÇ NOKTA BİR – Dediler ki (4:00): Üç Nokta Bir’in ülkece tanındığı şarkı oldu. Genel olarak grubu çok bilmem ama bu şarkı ün kazanmayı haketti.

Dediler ki umut sürer
İnsanları seversen eğer

Mutlu olmak için
Mutlu etmek yeter dediler


SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM
CAHİT BERKAY - Tema (4:44): Filmiyle müziğiyle toplumumuzda bıraktığı etki, değerini kendi kendine kanıtlıyor. Ne desem boş olacak.


VİZONTELE TUUBA
KARDEŞ TÜRKÜLER – Denize Yakılan Türkü(2:58) Listemizdeki kel alaka şarkılardan da anlaşıldığı üzere benden dicey micey olmaz. Her tür kayırma, torpil bende mevcut. Neyse, konumuza dönelim. Kardeş türkülerin kaliteli vokalleri ve düzenlemesi ile yepyeni bir türkü katılmış kültürümüze. Sözler Yılmaz Erdoğan’a ait.
...


Yine tembellik ettim, ne zamanlamaya baktım ne de şarkı sıralamasının uyumuna. Bir de onlara girişsem 1 ay daha yazamayacaktım. Artık idare edeceksiniz ya da benim gibi üşenmeyeceksiniz işin djlik kısmını siz yapacaksınız.

Benim listem budur. Arada unuttuğum, henüz hiç dinlemeyip günün birinde aşık olacağım ne şarkılar vardır kimbilir. O şarkıları günyüzüne çıkarmak da okurlara düşüyor...

By Gand

9 Mayıs 2009 Cumartesi

ÇEKME KASET - 1: YOL ŞARKILARI
















Artık yaşlanıyor muyuz nedir, son zamanlarda “Ahh ah, eskiden kasetler vardı. Bir albümü alırdın, baştan sona dinler, her şarkıyı sevmesen de albümün ne olduğu hakkında bir fikre sahip olurdun.” diye nostalji yapmaya başladık. Ama kaset döneminin en unutulmaz tarafı, orijinal albümü ancak Akmar, Hayri Müzik gibi yerlerde bulabilmemiz, oraların da öğrenci cebi için ateş pahası olması hasebiyle alınmak istenen albümlerin sağlam bir örgütlenme ile farklı kişilerce alınması, daha sonra da değiş tokuş yöntemi ile çoğaltılması idi. Korsancılık kanımızda var…

Hatırlıyorum da, çekme kasetler bir kültürdü. Raks’ından Maxell’ine, şimdi bazıları cd markası olan bir dolu marka vardı. 30’luk, 60’lık, 75’lik, 90’lık… Silver, gold, black gibi kayıt kalitesine göre bir dolu adları vardı. Hangisi daha kaliteli kayıt yapıyor hiçbir zaman karar verememiştim.

Kaset döneminin kapanmaya başladığı, mp3 bile çalan cd playerların taa Amerikalardan getirtildiği dönemde hiç unutmam, bilgisayarımdaki 40 gb’lık mp3’lerle övünür dururdum da cd playerım olmadığı için onları dışarıda dinleyememenin acısını çekerdim. Sonra bir gün rüyamda mı gördüm nedir, evdeki bilimum jakları ucuca bağlayıp eski model müzik seti ile bilgisayar arasında bir şekilde bağlantı kurmuştum ve mp3’leri kasete çekmeyi başarmıştım. Dünyalar benim olmuştu. Bağlantıyı nasıl kurduğumu hatırlamaya çalışayım: Arkadaştan alınma elektro gitarı, amfi olmayınca müzik setine bağlamak için, bir tarafı gitar jakının girebileceği şekilde dişi, diğer tarafı eski model müzik setinin “aux”una uygun (bu ne demek bilmiyorum ama gitarı müzik setine bağlayınca, aux seçeneği ile sesi müzik seti hoparlöründen çıkıyordu) çift audio erkek jack olan bir kablo yaptırmıştım Ankara Ulus’taki elektronikçilere. Ayrıca bilgisayardan ses çıkışı alınabilecek bir kablo daha vardı (işte bu kablo nerden çıkmıştı onu hiç hatırlamıyorum) ve sonuç itibariyle toplamda 3 kabloyu birleştirerek öğrenci kesesine uygun mp3 playerımı yaratmıştım. Gerçi winampta bir liste hazırlayıp kasede çekmek saatler alıyordu ama olsun. İlk mp3 playerımı alana kadar uzun bir süre idare etti. Babam da "Kızım, manyak mısın?" dercesine bakmıştı bu Mac Gyver düzeneğini görünce, ama ben kendimi Einstein gibi hissediyordum o sırada.

Evet, şimdi 60’lik silver Maxellimizi alıyoruz ve ilk kasedimizi doldurmaya başlıyoruz. Yalnız hatırlatmak isterim, bu şarkılar yolcu değil şoför şarkılarıdır. Mekan da öyle üstü açık 64 model Chevrolet ile çölde dümdüz bir yol değildir. Olsun olsun Fiat marka dizel Albea ile en iyi ihtimal İç Anadolu’nun buğday tarlası manzaralı düzlükleri:

YOL ŞARKILARI

A YÜZÜ

1. MEGADETH – Symphony of Destruction (4:02): Cın cın cın, cın cın cın, cın cın cın, cın cın cın the world starts to rumble (böyle yazınca bi şeye benzemedi, bilenler anladı) Hız: 110-150 km/saat arası

2. METALLICA – Broken, Beat & Scarred (6:25): Yol şarkısı deyince şöyle cın cın gitar rifi olmazsa olmaz. Öyle power metal de olmaz. Onlar at binerken dinlenir. Trash gruplarının eskilerinden, yol şarkısı ünvanını hak edecek yüzlerce çıkar belki ama listeye yeni şarkılar eklemek de kaçınılmaz. Metallica’nın son albümünden en(belki de tek) sağlam şarkı olarak BBS olmazsa olmaz… Hız: 140 km/saat

3. SCORPIONS & BERLİN FİLARMONİ – Hurricane (6:04): İtiraf ediyorum, keman sevdam ve 25,5.’uncu saniyedeki keman cın cınları için bu şarkıyı listeye aldım. Ama yani tadından yenmiyo… Hız: Yol mol bahane, müzik şahane…

4. WASP – Wild Child (5:12): Genel cın cın rif havasına uymasa da sırf davulları ve Blackie Lawless’ın yırtık sesi için bu şarkı bu kasedi hak eder… Hız: 120 km/saat

5. MEGADETH – Countdown to Extinction (4:16): Nakaratta gerideki 10 notalık gitar solo için değmez mi… Hız: 150 km/saat















B YÜZÜ

1. DIABLO SWING ORCHESTRA – Balrog Boogie (3:53): Yol dümdüz uzuyordur ve artık gözler ağırlaşıyordur. Bir anda Balrog Boogie zilleriyle, baslarıyla girer ve 16. saniyede olay kopar. Şoför o anda zıplayarak kendine gelir, direksiyonu döverek ritm tutar ve 58. saniyede vokalle birlikte çığlık atarak yolu pek de görmeden devam eder. Hız: 80 km/saat

2. HAGGARD – Per Aspera Ad Astra (6:40): 16. saniyedeki atak ile şoförün kafa sallamaya başlamayacağını umalım da kaza bela olmasın akşam akşam… Hız: 120 km

3. VEGA – K9 (3:51): Bu albümü ilk dinlediğimde “Vay be! Tam yol şarkısı.” demişliğimden kelli, Vega’nın en sıkı şarkısı kasetteki yerini alır. Hız: 110-150 km/saat arası değişiyor.

4. BULUTSUZLUK ÖZLEMİ – Yine Düştük Yollara (6:04): Kasedin olmazsa olmazı. BÖ, BÖ olalı böyle şarkı yapmadı. Yolumuz Konya ovasından Olimpos’a döndü bir anda. Toroslardan Antalya’ya doğru inen, iki yanı çamlık o muhteşem yoldayız şimdi. (Ve akla o anda gelir: Ah bir de Güneye Giderken olsaymış şu kasette...) Hız: Keyif km/saat

5. DIO – Don’t Talk to Strangers (4:55): Karışık kasetler hazırlanırken hep bir falso olur. Çok sevdiğim bu şarkıyı muhtemelen Dio hazretlerine ayıp olmasın diye koymuşumdur. Tamam, gazdır, rifler şahanedir ama ne bileyim, sound mu eksik kaldı, ses mi fazla yırtıcı… Hız: Tırıs tırıs km/saat

6. BLIND GUARDIAN – Mirror Mirror (5:05): Şarkı dinleyeyim, yolun tadını çıkarayım derken saat epey geç olmuştur. Artık gidilecek yere varılmalıdır. Evet, pratikte Albea ile bu hıza ulaşmak oldukça zor. Yol şarkıları kasedine hafif geldi bu araba… Ama ne yapalım, çıkacağız o hıza. Şarkı öyle emrediyor. Hız: 170 km

İki yüzden birinin son şarkısı kesin yarım kaldı. Oldum olası tutturamam şu hesabı, saniyeden şaşar… 75’lik kasete çekseydim keşke…

Sizin yol şarkılarınızı da bilmek isteriz...

By Gand