Bundesliga etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bundesliga etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2011 Salı

SKIBBE NEREYE KOŞUYOR?



















Valla bilmem. Parmagima degil isaret ettigim yere bakin. :P

Michael Skibbe. O bir Arsene Wenger, o bir Alex Ferguson, o bir Van Gaal, dersem inanma. Ama özellikle GSli taraftarlar arasinda bu masallara cok inananlar vardi, ki hala varlar. GS'in sampiyon kadrosundan Hakan Sükür'ü ekarte edip, Baros'lu, Kewell'li, Meira'li süsleyip bu adamin eline verdiler, daha ileri götürsün diye.

Cikan sonuc, su anda üstüne tüy dikilen GS futbol takiminin icinin bosaltilma sürecinin baslangici olmustu. Idmanlar rahat gecmeye basladi, baska bir kültürün, bizim kültürümüzün icinde yetismis futbolculardan birdenbire elektrik carpmasi sonucu Avrupa düzeyinde profesyonellige adapte olmalari beklendi. Idmanlar Boekamp'la Davala'ya birakildi. Skibbe hoca kadroyu performansa göre degil, gönlüne göre kurmaya basladi. GS'in en sert ve en sikisik mac trafigine girdigi dönemde rotasyona gitmeyip, yine gönül bagi olan oyuncularla oynamayi yegledi.

Kalli'nin hususi olarak kuduz köpeklere isirttirip bizzat kuduz presi yapmayi asiladigi futbolcularinin kondüsyonlari 60'dan sonra beyaz bayrak sallamaya, takim bu yüzden yine Kalli'nin takimi gibi birbirine daha yaklasik, daha kisa mesafe icinde oynamaya alismisken, oyun ve topcular arasindaki mesafeler daha da genislemeye baslamisti.

Yani GS futbol takiminda "Saldim cayira, mevlam kayira" dönemi Skibbe'yle bizzat lansman edilmisti.

Aceto da yazmisti, "GS'a 5 attigi icin geldi, GS'la 5 yedigi icin gidiyor" diye.

Skibbe'nin arkasindan hala aglayip, türbe yaptiran renkdaslar icin tek bir dayanak var: deplasmandaki Benfica macinda GS'in sergiledigi performans. Hani topu aldiginda dönebilmek, düsünebilmek, en dogru karari verebilmek icin en cok zamana ihtiyaci olan GS/Türk futbolcusu Ayhan'in bile hic pres yemedigi ve bu vesileyle hayatinin topunu oynadigi mac.

Detaya girip Kayseri, Kocaeli, kupadaki Ankaraspor maci, 3-5-2'nin kanadina Kewell'i hatta Mehmet Güven'i koymasi falan filan diye cakma analiz uzmanligi yapmayayim...

Eleman gelmistir, olmamistir. Gittigi hicbir yerde olmadi zaten. Kendisini cok fazla gelistirmesi lazim iyi bir TD olmasi icin. Ekstra iletisim dersleri almasi lazim. Antrenmanlara herkesten önce gelmesi ve degisik antrenman konseplerini bilip uygulayabilmesi lazim. Sahaya boncuk gibi 4-2-3-1 dizmesi degil TD'lük, sonra da saha sola sallamasi degil. Formda oyuncuya sans vermesi, gencleri kazanmayi bilmesi lazim. Farkli kültürlerde farkli algilarin var oldugunun, dünyanin tekdüze olmadiginin farkina varmasi lazim. Almanya'yi ve de özellikle kendisini dünyanin merkezi olarak görmeyi birakmasi lazim.

Gelelim kariyerine:

Dortmund'u batirip sivadi, kovdular, o sene Krauss geldi yerine. GS'la da o dönem yenmisligimiz var bunlari Westfalen'de. Ertesi sene ayaga kalkma ve bir yil sonra da Almanya sampiyonlugu yasadi Dortmund.

Sonrasinda 4 yil süreyle Almanya Milli Takiminda Völler'in yardimciligini yapmisligi var. Almanya Milli Takimi demisken... Denir ya, Almanya 2002'de Dünya Kupasi finali oynadi, bu da Skibbe'nin basarilarindan biridir diye. Denir de, cikip bir de 2004 Avrupa Sampiyonasindaki ilk turu gecemeyen, hatta ön elemelerde Faroe Adalarina karsi bile zorlanan Almanya'ya bakilmaz. Biz de Senol Günes'le Dünya 3. olduk, Ünal Karaman'i bu kadar konusmadik be kardesim. Hepimiz din kardesiyiz yahu. Yamyam da degiliz, ne bu birbirimizi yeme arzusu?

Neyse... Allah'tan Völler'le aralari iyiymis, ki onun istegi dogrultusunda standarti yillardan beri orada duran bir Leverkusen'den gecti (ve maalesef iste GS'in bos bir aninda BayArena'da GS'a 5 atip ilgimizi cekti). Sempatik adam, kaslar biraz Kücük Emrah tadinda ve insanin ici isiniyor vallahi. Ki ben bu yüzden hala severim Skibbe'yi. Mahsun durusu, mimikleri valla cok sicak bir etki yaratiyor. Ama hani Leverkusen'i de bilmesek Skibbe'yi TD'den sayacaz.

96-97 sezonundan beri bulundugu yerde Leverkusen, basaltinda. Daum ve Topmöller'le zirvenin kralini yapip, Augenthaler, Skibbe, Labbadia ve Heynckes'le her zaman oldugu yerde duran bir takim. Yönetimin isleyen bir sistemi var, futbol takimlarinin yerini koruyarak kendini gelistirmeye acik oyuncu bulup, iyi pazarliyorlar:

Emerson, Ballack, Juan, Ze Roberto, Berbatov, Lucio, yakinda Vidal diye devam eder. Iyi para kazandirip gitmislerdir Leverkusen'den, ki saglam kan kayiplaridirlar ama Leverkusen'in Güney Amerika'nin her yerine palazladigi scoutlari yenisini bulur aninda koyarlar, takimi ve Bayer Leverkusen limited sirketini sikir sikir isletirler.

O Skibbe Dortmund ve Leverkusen tribünlerinin "Defol Skibbe(Skibbe raus!)" yankilariyla bu takimlardan sutlandi.

Her neyse iste. Skibbe'yi daha fazla sivamak istemiyorum ama yazmak da lazim. Herkes kadar o da bir Alman hocadir iste, her Alman hoca kadar o da anlar bu isten, ki is buluyor hala. Yazmistik bunu "Bundesliga. Kerametin kendinden menkul" derken. Topmöller ne kadarsa, Berti Vogts ne kadarsa, hatta 1860 Münih'le mucizeler yaratip Leeds'e karsi oynadiklari macta Haessler'in direkten dönen frikigi yüzünden Sampiyonlar ligi kapisindan dönen Werner Lorant kadar. Fenerbahce'ye gelen, Sivas'a giden sonra rezil rüsva olan Lorant kadar iste.

Abartip kendisinden birer adet Wenger, Ferguson nüshasi cikarmanin anlami yok. Fazla zorlamak lazim bunun icin.

Röportajlar verdi "Türkiye'de profesyonellik anlayisi yok, cart yok, curt yok. Kamp yapmamiza gerek yok, oyuncular profesyonel olmak zorunda, filan falan". Ne alaka simdi bu?

Orasi Almanya kardesim. Almanya yaziyorsun ama vallahi ici 7 harfe nasil sigar, hala anlamam. Ekonomik tarihine, düsünce tarihine bakin, filozoflarina bakin. Biz kontraplaktan Anadol yapip, onun da icine etmisken, dünyaya Mercedes yapan, BMW yapan bir mentalite'den bahsediyoruz. 2 kere herkese savas acip dünyanin anasini aglatmaya yeltenmis bir gücten bahsediyoruz. 45'de yerle bir olmusken, bugün Avrupa'nin en büyük ekonomisi, Avrupa Birliginin ana finansörü, Fransa disinda hepsinin ekonomisini, kendi ekonomisiyle beraber sirtlayan bir güc'ten bahsediyoruz.

Sen nesin? Türk.! Kendine ait orjinal hicbir fikir cikaramamis, varsa yoksa taklit etmeyi becerebilen, fikir calan, Londra'da Regent Street'de ayakkabi magazalarini elinde Alman yapimi Carl Zeiss mercekli fotograf makinasiyla gezerek model araklayan, dönüp bunu Türkiye'de orijinal fikir diye satmaya calisan bir kültürün ürünüsün. Asagilamiyorum kendimizi, durum bu. Amma egitim sistemi, amma baska bir sey. Hepimizin toplamindan cikan sonuc bu.

Sen busun iste. O yüzden de oraya isci olarak biz gitmisiz, Alman amcam her gün 4 tane ciftlik yumurtasi, 5 bardak washington portakalindan su, her aksam karpuzun cekirdeksiz göbegini götürmek icin sadece ve sadece 250 Avro'ya ucak dahil Antalya'ya tatile gelirken.

Yok "Türk topcusu profesyonel degilmis". Yahu burasi Türkiye ya, adam sokakta 300 kelimeyle büyüyor zaten, kafa o kadar dönüyor. Idmana gitmeden önce vakit gecsin diye kahvede okey oynuyor, tost yiyor, cay iciyor, Alman topcu daha altyapida laktat testi yaparken. Bir de gelmissin rüstünü bile ispatlamadan Türkiye futbolu hakkinda röportaj verip dogru olmayan yerlere deginiyorsun. Senin üstüne vazife mi bu? Senin olmayan TD'lük becerin hakkinda kim versin röportaj? Atalarin (Derwall, Piontek, Kalli vs vs) gelmis buraya, bir cogu bir iz birakip gitmis, bir konsept birakip gitmis. Sen?

Simdi de aynen Dortmund ve Leverkusen'de yasadigi bir sürecten gecip, ayni sonla bulusacak. Kovulacak yani. Almanlarin taze rüzgar etkisi dedikleri etki bittikten sonra, Skibbe'nin yetersizligi yine yüzüne vurulacak. Isler zora girdiginde Skibbe yine caresiz kalacak. Takimi, yetkisi altindaki futbol unsurlarini herseyden cok kontrol edip yeni bir ivme kazandirmasi gerekirken yine titreyecek, caresiz kalip isi inatciliga vuracak.

Frankfurt.... Cenk Tosun.... Amanatidis... Ümit Korkmaz... Bir türlü kendi yerinde, santraforda oynayamayan Halil Altintop... Almanlarin Leistungsprinzip dedikleri, formda olan, performansi iyi olan oyuncunun öncelik hakkini söke söke alma ve formsuz olanin kenara alinmasi prensibini yok sayma... Genclere sans verme sözünün icinin tekrar bos olusu...

Cenk Tosun demisken, bu cocugu elinden kaciran Adnan Sezgin'e mi kizmali, altyapilarinda 14 yil top oynadiktan sonra Skibbe yüzünden elinden kaciran Frankfurt'a mi sasirmali, bilemiyorum. Yalniz Adnan Sezgin'le Skibbe harbiden iyi bir ikili olmuslar zamaninda. Söyle bir röportaj vermis Cenk henüz 5-6 gün önce Frankfurter Rundschau'ya.

Skibbe, Cenk'in Türkiye'de kisa sürede attigi gollerle basariyi yakalamasina "Türkiye ligi bir Bundesliga degil" diyerek cevap vermis. Cenk de bu yoruma "Almeida da burada ama 7 mactir golü yok. Vurguladigi kadar kötü bir topcu degilimdir herhalde" diye karsilik vermis. Cenk'in cevabi cok sahane olmus da, Skibbe'nin Türkiye ligini asagilamasina ne demeli? Hayir sen de geldin emmoglu buraya, sayende senin de GS'in da arkasina zil taktilar. Türkiye futbol haritasindan kaybolan Kocaeli'ne son zaferi yasatip kactin. Sen ne yaptin emmoglu?, demezler mi adama.

Tekrar Frankfurt... O nasil bir ikinci yari baslangici öyle... Bundesliga tarihi yazildi... Takim dökülüyor... Bir tek Stuttgart maci var adamakilli gol pozisyonuna girilen... Hakemin yardimiyla 80 dakika 10 kisi oynamak zorunda kalan Stuttgart, o haftaya kadar Bundesliga'nin acik ara en kötü takimi, 3 gün önce de Benfica'dan dayak yemis...2 kontratak, mafis...

Ligin deplasmanda bir baska kötü takimi Kaiserslautern'e karsi alinan bir puan Lakic'in 90. dakikada bombos pozisyonu degerlendiremeyerek Frankfurt'a bahsettigi bir mucize...

Daha 5 hafta önce "Amanatidis benim planlarimda yok" deyip, 3 hafta önce el mecbur kadroya alip, oynatmak...

Bunlari niye yaziyorum... Bundesliga uzmani degilim ama Bundesliga'yi 88'den beri yakindan takip ederim... GS'a ve Türkiye'ye gelenler gidenler ilgi alanima girer.. GS ise ilgi alanimin odak noktasidir.. Skibbe GS'dan gideli 2 yili gecti... Biliyorum hala Skibbe diye aglayan renkdaslar var... Bir kere Skibbe iyi olsun, olmasin aglamamak lazim. Kaygisizca yasanmis bitmis, aldatmanin tadina varilmis.. Herkes evine, sican deligine yani... Rijkaard icin de aynisi... Karar yanlis olur, dogru olur.. Alinmis bir kere.. Olmus bitmis.. Ileriye bakmak, arabesk takilmamak lazim...

Bunlari niye yaziyorum, demistim.

GSlilar olarak bizim derdimiz bize yeter zaten, yahu birakalim da biraz da Eintracht Frankfurt'lular "Skibbe" diye aglasin...

by meinkissen

27 Şubat 2011 Pazar

EINTRACHT FRANKFURT



Skibbe muss raus, yoksa seni ....

by meinkissen

10 Aralık 2010 Cuma

BUNDESLIGA, KERAMETİN KENDİNDEN MENKUL!


























Sunu merak ediyorum:

Almanya... Milli Takim bazinda, Dünya Kupalari, finalleri, dereceleri... Avrupa Sampiyonalari, finalleri, dereceleri... Ekol... Tartisilamaz, dokunulamaz bir ekol...

Kulüpler bazinda son 20 yilda Avrupa'da Ispanya, Ingiltere, Italya liglerinin bas oldugu klasmanda sadece ve sadece basaltinda güresen bir lig...

Son 4 yila kadar futbolu da gerilemeye yüz tutmus, yetistirdigi futbolculara son 4 yila kadar risk almamayi, garanti oynamayi ögretmis, en iyi ileriye dönük orta saha oyuncularini sürekli liberoya geriletmis bir lig...

Evet yeni bir kusak yakalanmis, iyi bir altyapi calismasiyla, amenna, tek kelimeyle takdir edilesi...

Merak ediyorum, neden Almanya liginde yilin futbolcusu secilmis topcular, ya da Bundesliga özelinde kaliteli topcular yurtdisina giderken üst liglere transfer yapmakta zorlaniyorlar? Transfer yapanlar da niye genelde tepetaklak oluyorlar? (simdilik Özil, Khedira gibi taze örnekleri gecelim, yenice olan bi durum bu. Disariya cikan Alman ve Almanya kökenli topcularin toplamindan Özil, Khedira sonucu cikmiyor iste.)

Fransa'yi gectim, ligi Bundesliga'dan daha zayif olan Hollanda'yi da gectim, mesela niye bu arkadaslar yurtdisina, özellikle de daha büyük liglere hala daha az topcu ihrac ediyorlar?

Niye basa güresen Avrupa liglerinde herhangi bir takimin basinda herhangi bir Alman Teknik Direktör göremiyoruz?

Wolfsburg sampiyon olmus. Sampiyon olan kadroda kayip hemen hemen sifir. O sampiyon takim, kadro niye ertesi sene tepetaklak oluyor?

Stuttgart sampiyon olmus. Armin Veh takimin basinda. Bi sonraki sene eh iste, ondan sonraki sene tepetaklak ve Veh kovuluyor. Wolfsburg'un basina geciyor 5 ay sonra oradan da kovuluyor. Hamburg'ta simdi. Bizde olsa, hep Samet Aybaba, Riza Calimbay, Ziya Hoca, Sakip Hoca mi yine durumu yani? Eee hani bu adam Stuttgart'i sampiyon yapmisti?

Skibbe.. Geciniz efendim, yazmaya bile degmez.. Almanya'da, ancak bir Alman hoca olabilecek capta "bir Alman hoca" iste. Neyi basarmis bugüne kadar? Neye ulasabilmis? Frankfurt harici paso doksana sut olmus her gittigi yerde. Yarin Frankfurt'ta olmayacaginin da garantisi yok.

Örnekleri uzatmayayim..

Misimovic'e anca gelebildim... Almanya'da yilin futbolcusu secilmis. Helal olsun. Helal olsun da hangi yil yilin futbolcusu secilmis tam olarak onu da bilmiyorum. Wolfsburg'un sampiyon oldugu yil bildigim kadariyla bu ünvani Grafite almis. Hadi o da o sampiyonluga cok fazla katki yapmis, inkar etmeyelim. Cok da önemli degil ünvan, adamin yaptigi ortada.

Ünvan demisken, o ligde Ailton da yilin futbolcusu secilmisti, Türkiye'ye de gelmisti sonra bu arkadas. Ingiltere'de, Ispanya'da yeteneklerine ragmen tutunamayan Robben de gecen sene bu ünvani aldi. Muazzam topcu Robben, laf edilmez. Bundesliga'yla dalga gecti resmen gecen yil. Niye bunu Ispanya'da, Ingiltere'de bu düzeyde yapamadi? Ya da Huntelaar, Ispanya'da, Italya'da tutunamayan Huntelaar...

Almanya'da yilin futbolcusu secilen adamlar niye bir üst lige Ispanya'ya, Italya'ya, Ingiltere'ye transfer yapamiyorlar? Ya da orada tutunamayanlar niye Bundesliga'yi dagitiyorlar. Bundesliga'dan gele gele niye Türkiye'ye, daha alt bir lige geliyor bu adamlar? Merak konusu...
Enteresan bir lig Bundesliga. Kabul edelim. Her sene ligde 4-5 lige oynayan Leverkusen disinda ve asansör Köln disinda basari ve basarisizliklari istikrarlastiran takim sayisi cok az. Mainz, bilemiyorum ne olur seneye. Hani Hoffenheim vardi bir ara, ligi süpürüyordu, ne oldu bu arkadaslara? Volkswagen'in Wolfsburg'u? Hey gidi hey Hamburg, Stuttgart?

Bu sene böyle seneye Allah kerim...

Alman futbolunu demiyorum, ama Alman ligini hem futbolcu olarak hem de hoca olarak dagitmis magitmis sahislar beni ilgilendirmiyorlar, bir veri degil benim icin Almanya'da yaptiklari. Cikabilmeyi basar o ligden, ondan sonra yap yapabiliyorsan. Buradan bakinca, topcunun bulundugu cografyadan simdilik bakinca, "adama zaman vermedik, dinlemedik, anlamak istemedik" deniyor da, Almanya'dan bakinca da "gitti, gittigi yerde bu boku yiyemeden geldi" diye bakiliyor...

Biz ne diyoruz Rüstü icin, Hakan Sükür icin, Hami Mandirali icin? Ne diyoruz? "Gittiler bu boku yiyemeden geri döndüler", diyoruz. Tony Pullis mi hakli, Tuncay mi, yoksa Tuncay'in menejeri mi? Ya da hepsi mi?

Misimovic'in kadro disi kalma olayini bilemiyorum, neden, nasil? Ama form düzeyi dibe vurdugu an Galatasaray'a geldi, ya da bize geldigi icin form düzeyi dibe vurdu. Tamam Galatasaray'da futbol ve futbolla ilgilenen ve futbolla ilgili her unsur yerlerde sürünüyor..

Eee kardesim bi sut cek, bir frikigin diregi siyirsin, bir pas at Allah aski icin.. 8-9 macin birinde takim arkadaslarindan siyril.. Ne diye bu kadar titriyorsun sahada?

Enteresan bir lig Bundesliga. Futbolcu ve takimlar tamamen form düzeylerinden, yakaladiklari rüzgardan besleniyorlar. Bayern disinda (hatta o bile) sampiyon olan herhangi bir takim (Stuttgart, Wolfsburg, vsvs) kadrolari bozmadan ertesi sene afallayip, tepetaklak olabiliyor. Takim bir sistemle sampiyon olsun, o sistemden beslensin, göremiyorum. Sezon icinde elbette bagli olduklari belirli bir tertipleri var ama Bundesliga maclari ya herro, ya merro.. Denir ya, "Bundesliga maclarinda kimin kimi yenecegi belli olmaz", tamam güzel seyir zevki, heyecan falan da. Niye "kimin kimi yenecegi belli olmuyor?". Futbol gercekleri acisindan enteresan degil mi bu? Sistem, iyi kusak, standartlari olan futbolcular falan, onlar ne olacak?

Formdaysan bu sene Dortmund gibi, götürüyorsun isi, seneye ayni kadro ilk 5-6'e ancak oynar, yazayim buraya. Aynen yine Alman futbolcular sezondan sezona cok sert, cok zikzakli form grafikleri ciziyorlar. Gecen sene dökülen adam, bu sene döktürüyor. Döktüren adam da dökülebiliyor.

Fazla mi bodoslama girdim bilmiyorum ama her türlü yoruma acigiz.

by meinkissen

21 Kasım 2010 Pazar

GERMAN ENGINEERING

















Bayer Leverkusen-Bayern Munich maçı. İlk yarı



















İkinci yarı:

Sarbi, marbi dedik, burasi Türkiye dedik... Yalnııızzzz, German Engineering'den bu çıkınca küçük bir şok yaşadık.

Ha.. Markaya dikkat çekmek için yeni bir taktik mi acaba bu diye de, kıllanmıyor değilim.

by meinkissen

27 Eylül 2009 Pazar

KISA KISA BUNDESLIGA.!



Ben bu hocayi her gün biraz daha cok sevmeye basladigimi itiraf etmeliyim. Karizmatik her seyden önce. Yavas konusuyor ama her kelimesi nasil desem ilgi cekici, dinlemeye deger cümleler kuruyor. Belki her antrenörün söyledigini söylüyor ama onlardan en büyük farki dile getirilen cümlelerin icerigini saha icerisinde pratize edebilecek cesarete sahip.. Elinizde düsünün üc tane cift haneli rakamlarla ölcülen avrupa capinda forvet var.. Klose, Gomez ve Toni... 60 milyon euro verirler bu ücüne.. Bunun yaninda bedava aldigi Olic ve genc yetenek Thomas Müller.. Siz de hemen herkes gibi kim iyiyse onu oynatirim gibi bir cümle kuruyorsunuz ve fakat bu ücünü de yedek birakip Olic ile genc Müller'e forma sansini sanirim sadece Van Gaal gibi karaktere sahip hocalar verebilir.. Kibirlidir, Terimvari diye öncesinde benzestirmistik blogda.. Ayarlari saglamdir ama adaletli ve ne yaptigina cok fazla hakim bir hocadir. Sunu diyemiyorum ben: Bayern Münih, Van Gaal'den büyüktür. Kendi evinde oynadigi defansi gercekten cok saglam olan Nürnberg karsisinda zorlanarak yetmiste golü bulduktan sonra Ilkay Gündogan'in nefis asisti ile esitligi sagladi Nürnberg.. Van Buyten sonlara dogru kurtariyor belki takimi ama teknik adam tüm bu sacmaligi bir cümle ile özetlemekten de geri durmuyor.

"Siz 70 dakika boyunca gol atamadiginiz bir takima karsi öne zar zor geciyorsaniz o zaman defansi boslayacak sekilde ikinci golü arama lüksünüz ya da rahatliginiz olmamalidir, olursa cezasini cekersiniz bugünkü gibi"

Demek istedigim sudur hoca gerek oyuncu performansi konusunda gerekse de mac sonu aciklamalarinda son derece objektif acilimlar sergiliyor, dolayisla ezberden gitmiyor genelde. Size de onu takip etmek kaliyor ki cok eglenceli buluyorum ayni zamanda, keyif getirdi Bundesligaya..

Robben transferi sonrasi sadece 4-3-3'üne degil ayni zamanda Hitzfeld'e göre cözümlenemeyecek bir soruna da kavusmustur Lui Fan Gahl.. Öyle ki bu formasyonda 5 tane hangisini oynatsa sorun yasamayacak forvetlerin arasindan sadece birisini sahaya yerlestirebilir.. Üstelik o merkez forvet konumunda olan oyuncu 4-3-3 formatina göre belirlenecektir.. Fark sudur: Kanatlardaki adamlari ters ayakli olarak yerlestiriyor, Ribery sag ayagiyla solda ve Robben sol ayagiyla sagda.. Bu ayni zamanda cizgiye inip ortalarin gelmeyecegi anlamina geliyor, daha cok ice kat edecek ve forvetlerle icli-disli bir iliski kurmak durumunda kalacaktir.. Haliyle kafadan Toni'yi eliyoruz.. Klose en uygun aday gibi dursa da Olic'in gösterdigi performans muazzam.. Bu acidan ben 4-4-2'nin iki defansif orta sahali sistemine gecis yapacagini dusunuyorum.. Kenarlarda Ribery-Robben ikilisi, arkada Timoschuk-Van Bommel ve ileride iki forvet.. Acikcasi baska sansi da yoktur..

Bu sistem karmasasi icerisinde bocalayacaktir bir süre daha.. Ama böyle bir hocaya gerekli zaman verildigi takdirde basari inanin kacinilmazdir.



Schalke takimi bugün yasanilan tüm ekonomik kriz ve basarisiz sonuclara ragmen nefes almistir Magath ile.. Seyirci ona inanilmaz güveniyor. Sezon basi bugün olan durumu cok net bir sekilde ortaya sermistir ve bu yüzden cok fazla gürültü cikmiyor Schalke'de.. Nedir bu durum ? Schalke'nin ekonomik sikintisi üst düzeyde. Birakin oyuncu transfer etmeyi cok önemli olan sag bek Rafinha'nin gerekli miktara ulasildiginda satilacagini da acikladi ki bu cok büyük hatadir bana göre. Gecenlerde Rafinha, uykularinin kactigindan bahsediyordu.. Yaklasik 50 tane menajer kendisini aramis ve hepsi onun satisindan elde edecekleri karin pesinde oyuncuya zor günler yasatmistir.. Mali durum budur, transfer istedigi gibi olmadi ve bu yüzden seneye degil ancak 4 sene icerisinde 50 yildir Sampiyonluk yüzü görmeyen bu cok önemli klubü sampiyon yapacagini söyledi. Herkes her seyin farkinda.. Takim Engelaar'dan gelen 4 milyon'un üzerine 2 daha ekleyip iki genc yetenek olan Holtby (3,5) ve Jan Moravek(2,5) transferlerini gerceklestirdi. Baska bir atilim olmadi zira para yok.. Haliyle alt yapiya ve genc transferlere yönelen Schalke takimi yoluna 18 yasindaki gürcü yetenek Kenia ve 20 yasindaki Lukas Schmitz ile devam eder iken Hoffenheim'dan sonra (23,2) Bundesliganin en genc yas ortalamasina sahip ikinci takimi oluyordu (24.3)

Diger acidan Magath cizgileri son derece keskin ve seffaf bir yönetim anlayisina sahiptir. Dogrulari vardir ve degismez. Sistemi tanidiktir, oyunculardan istedigini orada oynamayan dahi bilir. Takim ikinci devre cosar.. Sezona iyi giremez.. Kadroyu henüz sekillendirebilmis degil, Farfan'i Daum'un Alex'i gibi cok dogru bir sekilde forvetin yanina civiledi baska türlü size zarar verir.. Yanindaki isim ise henüz netlesmis degil, Kuranyi istedigi düzeye cikamadi ve Halil "güven" sorunu yasiyor.. Yeteneklerini sahaya koyamiyor, bunu Halil ya onunla asacaktir ya da Fenerbahce,Galatasarayda ömrünü devam ettirecektir..

Ama iste böyle bir karizma böyle calkantili bir klube gerekiyordu.. Seyircileri ateslidir ve uzun zamandan beri baltalarini cikarmis takimin kafasina kafasina vurmakla mesguldu, simdi egleniyorlar ve üstelik maglubiyet arti cok kötü futbol(Freiburg maci) sonrasinda dahi.. Zira onlar bu isme cok güveniyor.. Haliyle bir Schalke takimindan ziyade bastan sonra bir Magath portresi söz konusudur.. Simdilik durum kisaca budur..



Hoffenheim ve Leverkusen..

Her iki takim da gecen sezona muhtesem bir giris yapti.. Sadece skor olarak degil oyun acisindan da Bundesliganin en iyi iki takimiydi.. Seyri en güzel, en keyif veren.. Her iki takimin gecen sene yas ortalamasi en genc olan(24 ) idi.. Hoffenheim ilk yariyi gecen sezon lider bitirir iken Leverkusen de 3 puan gerisinde ücüncüydü.. Ve fakat ne olduysa oldu her iki takim da ikinci devre tam anlamiyla cöktü.. Hoffenheim icin bu ilkti belki ama Skibbe'nin kovulmasina da neden olan ikinci yari cöküsü Leverkusen'de uzun zamandir varolan durumdu ve artik kronik hale geliyordu. Ikinci devre ve son ceyrek cöküslerini suraya yazsak "Oha" dersiniz.. Sadece son üc macta tek bir galibiyet aldigi takdirde Sampiyon olacak takim yillar öncesi olamadi, Sammer girdi o yola.. Son iki yil da bundan farkli degildi.

Genc takim kurmak cok iyidir ama su kesin ki defansinizin icerisinde istediginiz kadar "yetenekli" futbolcu barindirsin ortalamasi cok genc oldugu vakit isler zorlasacaktir.. Bunu her iki kulup de farketti ve oraya gerekli transferleri yaptilar. Sami Hypia, 35 yasinda Leverkusen'e gelir iken Hertha Berlin'den 7 milyon euro karsiligi transfer edilen tecrübeli Simunic Hoffenheim'in yolunu tuttu. Cok dogru iki hamledir benim gözümde.. Bundan sonraki cöküse neden olan sorunlar birbirlerinden ayriliyor..

Leverkusen takiminin sadece oyunculari degil sahada duran hocasinin da genc olup kimi baskilari kaldiramamasi, sacmalamasi ve oyuncular ile hocanin acilmasi gibi türlü türlü sorun yasadilar.. aa bak Labadia ne kadar iyi diyen basta Barnetta olmak üzere hemen hemen bütün futbolcular kovulmasi icin elinden geleni yaptilar ki o takim zaten bir daha kendine o hocayla gelemezdi, gelemedi.. Yönetim de ne yapacagini sasirdi ve tam bu noktada Hamburg firsati degerlendirip Labadia'yi cekip aldi.. Onun yerine gelecek olan aday da aranilan en önemli özellik baskiya karsi durabilecek tecrübeye sahip hoca olunca Heynckes de cok güzel bir secim oldu.. Artik Leverkusen icin tecrübesiz deyimi pek yerinde degil, yas olarak belki ortalamasi hala genctir lakin Barnetta dediginiz adam 100 Bundesliga macini devirmistir misal.. Rolfesleri, Adlerleri,Kiesslingleri filan da.. Ilk 5'in icerisinde bitirecektir bana göre bu sezon..



Burada bu adami ben cok begenirim, sezona da müthis bir giris yapti. Savasci bir forvettir Stefan Kiessling.. Hakan Sükür tipi forvete en uygun aday her daim bunun oldugunu belirtmisim ki gol vurus becerisi de fazlasiydi sükürden.. Böyle bir forvetinizin olmasi takim savunmasina öyle etki ediyor ki fazladan bir hucumcu orta saha oynatmaniza dahi imkan veriyor ayni zamanda pas alisverisi ve ortasahamsi oyun yapisiyla kollektif oyuna da yol aciyor.. Bundesliganin en cok gol atani olmasina ragmen milli takima secilmeyisi de cok büyük tartismalara neden oluyor lakin aynen Türkiyede Terim'in Sabrisi gibi Podolski,Schweinsteiger ya da Kiessling yerine alinan Klose milli formayi sirtina gecirince bir baska oynuyor ve tartismalar cok cabuk bir sekilde sönüyor.. Demba Ba gibi tek basina sistemi belirleyen forvet tipidir, her ikisini de takdir ederiz cok..



Hoffenheim'in ise sikintisi ne hocasi ne de ibisevic sakatligi idi, su resmini gördügünüz adamin gecen sezon ikinci devre aldigi cezalar yani yoklugudur basli basina sorun. Sezon basi Wolfsburg, Stuttgart ve hatta Milan 20 milyona kadar ciktilar yine de vermedi Hopp oyuncusunu. Keza Demba Ba da ayni sekilde.. Her ikisinin de klube maliyeti toplam 10 milyon euro iken satilsa 4 kati kar yapilabilirdi kesinlikle.. Bu da Hoffenheim takiminin vizyonunu ve hedeflerini cok iyi bir sekilde ortaya seriyor..

Eduardo hala ve inatla muthis oynamaya devam ediyor, kisaca fark yaratiyor.. Taktiksel acilimlarinizi cöpe atiyor, bir kisiyi degil bazen iki kisiyi gecip her seyinizi bozuyor, öyle bir pas ya da frikik ya da sut... Cok iyi, cok genc ve cok yetenekli kesinlikle.. Gecen sezon ikinci devrenin basinda Olic ile depistigi icin2 mac, arkasindan refleksif bir hareket ile diger macta kirmiziyi görünce katlamali olarak gelen ceza sonucu 5 mac daha yok olunca Hoffenheim tükenmistir.. Iste bu sezon buna ve tecrübesizlige bir sekilde önlem aldilar.. Maicosuel ile Zuculini transferleri bir yana Simunic tecrübesi ile bu sene yeniden tepeye oynayacaklar..

Hocalari Rangnick icin kucuk ayrintilar yetmez, basli basina bir portre cizmek gerekir. Televizyonda o malum taktiksel acilimi tahtada tüm Almanyaya anlattigi günden beri "bilirkisi" olarak anilir ve futbol profesörü de lakabidir.. Delicesine egilir taktikler üzerine, analitistir, Stuttgart okulunun kurucusudur.. Kitaplarin,onlarin bunlarin taktikler üzerine cok da yazilip cizilmedigi zamanda Helmut Gross ile 3 bin marklik bir video alirlar.. zamanin cok önemli takimi olan Sacchi'nin Milanini bir ileri bir geri yaparak analiz etmekten makinayi bozarlar ki artik ondan ikiser ikiser almaya basladigini belirtir.. Bu denli hastasidir futbolun bu yakasinin.. Schalke'ye güzel futbol oynatmasi sonrasi kovulsa dahi herkes onu saygiyla anar.. Birinci Bundesliga'dan Bölgesel lige gecisini sadece parayla aciklayamazsiniz, futbol deneyi icin güzel bir firsattir bu teklif.. Rahat bir ortam ve istediklerini gerceklestirebilecek her türlü maddi olanak, daha ne ister insan ? O da oradan kalkip bu noktaya gelmis ve takimi da pesinden sürüklemistir.. Keyif veriyor onun Hoffenheim'a oynattigi futbolu.. Toplamda Hoffenheim, Leverkusen ile beraber hala ve inatla "oyun" acisindan en iyi olanidir.. ikisi de Bundesliganin mini "Barca" sidir benim gözümde.. Ilk besimin diger adayidir Hoffenheim..



Berlin'in düsüsü de bu blogda incelenmisti zaten.. Üzerine söylenebilecek cok fazla bir sey yok aslinda.. Neden düstü ? Orda olmasi o kadro ile mucize iken bu sene bu gerileyis cok da olagan aslinda. Cünkü yatirim yapilmamistir.. Transfer sezonunu karla kapatan -yaklasik 5,5 milyon euro- nadir kluplerdendir.. 7 milyon Simunic'ten kazanmislar ve bunun sadece 2 milyonunu yeni sezona harcamis takim.. Lakin giden sadece Simunic degil Voronin ve Pantelic gibi iki önemli ismi de takimdan ayrilmistir.. Voroninli, Simunicli kadrosu ile dahi aslinda gecen sene bulundugu yeri haketmiyordu, maclari izleyen görür.. Leverkusen'e karsi doksan dakika sahada yoklar son saniyede cikip üstelik deplasmanda üc puani alip evine dönüyorlardi.. Bunun gibi bes maci daha vardir.. Keza Stuttgart maci vesaire.. Güzel futboldan ziyade sonuc futbolu ve elbette Voronin gibi tek basina fark yaratan bir futbolcunun varligiydi.. Bu sezon yatirim yok, para da cok yok haliyle bu durum da aslinda kacinilmaz..

Favre'nin kötü bir teknik adam oldugunu düsünmüyorum lakin takintilari coktur.. Oyuncularin sigara icmesine dahi izin verir baska acidan "sen" diyemez kimse ona, öyle bir mesafe de vardir.. Her seye ragmen kadrosunun su an bulundugu yeri de haketmedigini, basta Kacar olmak üzere Ebert,Domocivski,Raffael gibi güzel oyunculara sahip oldugunu da ekleyelim..



Canli canli izlemesem farkina varmazdim.. Nürnberg macinda gördüm ve biz bayildik bu adama.. Televizyondan cok görülemez diyerek suraya ekliyorum ki Gladbach'in yaptigi cok güzel bir transfer hamlesidir. 2,5 milyon euro'ya Standart Lüttich'den almislar.. Hani biz daha cok Bobadilla'yi Gladbach'da ya da Ilkay Gündogan'i da Nürnberg'de izleriz diye gitmistik ki Hoffenheim-Nürnberg maci da söz konusuydu, bunu tercih ettik.. Lakin hepsini bosverin, bu cok baskaydi..

Gladbach, cok fazla emek harciyor bu ise.. Bana göre yaptiklari en buyuk hata bugün benim bulundugum sehrin(Augsburg) takiminin basina gecirilen Luhukay'i cok erken bir sekilde kovmak idi. Daum'un da Kölnünü de barindiran o dönemin cok güclü takimlarinin oldugu ikinci Bundesligada Luhukay acik ara önde giderek birinci Bundesligaya takimi cikarmisti, gelenege ters bir sekilde dokuzuncu haftada kovdular hocayi.. O hamle, cok sey kaybettirdi, ahenki bozdu ve yeniden yakalama pesindeler.. 10,5 milyon euro transfere bu sezon harcadilar.. Bobadilla,Arango ve yukarida bahsettigimiz Dante gibi pahali oyunculari getirdiler.. Lige de iyi bir giris yaptilar.. Bu sezon en azindan düsmeye oynamayacak bir görüntü ciziyorlar, seyri zevkli maclara gebe bir takim olusturdular.. Izleyelim ve görelim diyorum..



Söz verdigimiz üzere bundesliga ayrintilarini isledik, vakit ve yaptiginiz planlar suya düsünce bugüne sarkti.. Hamburg,Stuttgart, Bremen,Dortmund ve Nürnberg ayrintilari da baska zamana.. bitmez yoksa bu is. Son olarak futbloglar üzerine iki kelam etmek isterim efendim;

Bundesliga ayrintilarini isleyen veyahut genel olarak Bundesligaya egilen bloglari özellikle takip ediyorum.. Lakin genel görüntü icerisinde Bundesliga agirligi kazanmis olangillerin pek cogu isi TRT haber bültenine dönüstürmüs, surda bu oluyor, burda su oluyor seklinde.. iyi de sen buna ne diyorsun ? Saf bir yorumdan, bilgiye yorum katma eyleminden de bahsetmiyorum.. Kurulan iliski yok.! Verilen bilgi mutlaka ki bir degerdir ama aslolan her zaman derim o bilgi ile bilgiyi veren arasinda kurulan iliskidir. Bu iliskinin niteligi blogun da kalitesini belirler.. Misal Lambuja ve Tardini Büfe bloglari yer yer Bundesligaya egilirler lakin bu adamlarin bu lig ile kurduklari bir baginti vardir.. Bloga post yazmak icin mac seyretmiyorlar, seyrettikleri ve ilgi duyduklari ayrintilari bloga tasiyorlar, bu fark önemlidir zira samimiyeti ve kaliteyi dogurur.. Magath Wolfsburg'u birakmis haberini vermiyorlar, bir gün Magath'i neden sevmediklerini belirtir iken Wolfsburg'u birakti ayrintisini isliyorlar.. Daha cok yazmak icin bir maci seyretmekten ziyade hali hazirda ilgisi olan konulari takip ettikleri icin buraya yaziyorlar ki bu isin bana göre en önemli ayrintisidir. Meslek degil ki bu post icin ilgilenmediginiz alanlara yönelip vaktinizi ziyaden edin.. Iliski gercek oldugu sürece kriket izleyip yazsaniz dahi takip edileceksiniz zira belirleyici olan verilen bilgilerden ziyade sunma bicimidir ki bunu da aradaki iliski berliyor..

Bunlar bir okurun yorumlaridir. Ayda yilda misafir konumunda yaziyoruz belki ama kesinlikle cok iyi ve degerli bir okur oldugumu düsünüyorum. Günün bir vaktini buradaki haberlere ayrimayi ihmal etmiyorum ve bu yüzden bu elestirileri yapmayi üstten bakistan ziyade gayet de hakkim olarak degerlendiriyorum..

By Borges

25 Eylül 2009 Cuma

İKİ GÜZEL TEKNİK ADAM



Imdi, haftalar sonra yaziyoruz ve gelis-gidis geyigi yeterince siktigi icin ben hemen konuya giriyorum. Iki antrenör söz konusu. Birisi ne kadar "tanidik" ise digeri de o kadar yabanci.. Ve fakat aslinda birbirlerine o kadar benzer ki ayni post icerisinde yer veriyoruz.. Tanidik olandan baslayalim..

Ülkemizden geldi gecti lakin ben hala pesindeyim kendisinin.. Sadece cok basarili, cok süper oldugu ya da olacagi icin degil digerlerinden ayirip farkli bir köseye koyabildigim icin belki de.. Ya da spikerin Funkel icin "Frankfurt'u geriye dogru götürdügü adam" derken onu susturup "hayir, takimi geriletmedi o daha cok Bundesliga'da bu takimi düsürmeyerek kalici olmasini sagladi" ayrintisini sokarak enkaz aldim geyigine hic bulasmadan ve meslektasina saygida kusur etmeyerek takimin basina gectigi icin belki de... 44 yasinda olmasina ragmen 20 yilin üzerinde bir zaman dilimi bu meslegi icra eder iken alaman topraklarinda futbolun bilimsel yönü konu edildiginde akla gelen bir kac isimden birisi olmasindan dolayidir da.. Daha önceden de isledigimiz gibi taraftarlik olgusu salt basari üzerinden kendisini varetmiyor ve artik Bundesliga maclarini golden gole, mactan maca yani konferans seklinde seyretmiyorum, Frankfurt maci varsa öncelikli olarak onu doksan dakika canli izlemeyi tercih ediyorum yoksa Mainz (ona da gelecegiz) , olmadi Bremen, Hoffenheim ya da Bayern macina gecis yapiyorum.. Bundesliga'da net bir sekilde bir takimi tutuyorum da diyebiliyorum artik .. Eintracht Frankfurt..

Frankfurt, takimin basinda 5 yil gibi rekor süre hizmet etmis Funkel ile yollarini ayirdiginda kulubün ligi 13.bitirmesi bir yana ekonomik kriz ile bogusur durumdaydi.. Üzerine yeni sezonda satilmasi planlanan 70 tane locadan 20'si elde kalinca kriz yaklasik 5 milyon euro daha da derinleserek yeni teknik adamini karsiladi.. Nihayetinde Köln'ün de takimin basina gecirmek icin caba harcadigi Skibbe geldi ve her seye ragmen taraftarlar onu cok cabuk bir sekilde kabul etti. Onu "Fachmann" yani isinde uzman kisi olarak bellemislerdi. Kadro sikintisi hali hazirda kendisini aciga cikarmis iken Fink ve Inamato'nun gidisi sonrasi defansif orta saha acigi ve parasizlik yeni teknik adamin en önemli sorunlariydi. Kulüp tarihinin en pahali transferi Caio uzun zamandir yatar durumda ve laktat testlerini bir türlü gecemez iken kaptanlik sorunu da diger yandan halletmesi gereken önemli konulardi bankalarin sehrindeki Skibbe'nin.. Taraftarlarin beklentisi yok denecek kadar azdi. Kadro yok, transfer sansi cok fazla degil ve beklenti Frankfurt'un ligde kalmasi ve güzel futbol yönündeydi daha cok.. Tüm bu olumsuzluklara ragmen Skibbe gelir gelmez ofansif/güzel futbol sözü veriyordu.. Gecmise nazaran en önemli farkliligi da hem saha icerisinde oyunu ve ayni zamanda saha disinda teknik adam karakterini agresif bir yapiya dönüstürmesiydi. Bu o kadar acik ve net idi ki dis görünüsüne dahi yansimisti.. Ofansif futbol ve ayaga pas gibi dilinden düsürmedigi kelimelerin yanina Türkiye tecrübesi sonrasi artik "agresif olacagiz" da ekleniyordu..



Transfer haliyle yapamadi takim.. Teber, bedelsiz bir sekilde Hoffenheim'dan alinir iken Karlsruhe'nin galibiyete giden yolda her türlü pislik/dirsek mubahtir diyerek kaptanliga yükselmis Maik Franz'i (begenirim ben cok) da 700 bin euro karsiligi takima kazandiriliyordu . Fink-Inamato sonrasi acilan defansif orta saha boslugunu da Leverkusen'den tanidigi ve israrla istedigi genc yetenek isvicreli arkadas Pirmin Schwegler icin (takip edin, süper) 500 bin euro bonservisine ödeyerek dolduruyordu. Schalke'den bedelsiz aldigi kaleci Fahrmann da listenin son sirasinda yer alir iken kayda deger cok da bir sey yoktu aslinda..

Kupada son sekize kalmasi bir yana bugüne kadar takimin basinda ciktigi 8 resmi macta henüz yenilgi yüzü görmez iken birisi Bremen'i Bremen'de mağlup ediş olmak üzere 4 galibiyet 4 beraberlik aliyordu. Hamburg macini da yenebilseydi takim, 3 puanli sisteme gecisten sonra Frankfurt tarihinin en basarili sezon acilisini yapmis olacakti. Kendi evinde oynadigi Dortmund macinda direklerden döner iken galibiyeti yine kendi evinde Hamburg karsisinda takim, Skibbe'nin ezeli ve ebedi sorunu takima kondisyon yükleyememe nedeniyle beraberlige sevinen bir görüntü ciziyordu. Magath'in Schalke'sini bir hafta önce Gelsenkirchen'de yenen Freiburg karsisinda son derece akilli bir top oynayan Skibbe'nin cehresini tamamen degistirdigi Frankfurt, girdigi üc gol pozisyonunun ikisini golle sonuclandirip deplasmanda bu güzel mütevazi takimi yeniyordu.. Köln macinda baskin oynamasina ragmen gecen senenin belki de en iyisi diyebilecegimiz Ochs'un kirmizisi engel oluyordu gole ve galibiyete.. Toplamda ayaga tek pas ile kopuk kopuk da olsa hucum futbol karakterini ortaya kisa sürede koymayi basarmistir Skibbe..

Bir karakter söz konusuydu artik. Elbette isin diger yakasi da takimin defansinda istikrar saglayamamasi ve takima fizik-kondisyon sorunu yasatmasi.Takim, 70'den sonra "hala" düsüyor, kendi sahasinda, hafta ici Avrupa Ligi maci oynamis Hamburg'dan daha cabuk düsmesi, Aachen'a atilan alti golün yaninda yenilen dört gol de bahsedilen eksikliklerinin sonucu.. Gencleri yetistirmesi, analist ve bir "beyin" olarak görülmesine karsi oyunculari olmasi gerektigi gibi degil, daha cok zayif ve güclü yönlerini bir bütün icerisinde kabul edip oradan olabilecek en iyisini elde etmesi nedeniyle varolan yetenegi her türlü probleme ragmen sahada isleyebilmesi de bilindik artilari.

Alexander Meier ve Pirmin Schwegler basta olmak üzere Ochs,Maik Franz, Amanitidis yeni takiminin dikkat ceken oyuncularidir.. Fenin ve Caio'nun forma girdigi takdirde Chris ve Bajramovic'in de sakatlanmadiklari sürece keyifle izlenebilir diger önemli oyunculari olacaktir.. Ve biz elbette takipteyiz, zaman zaman Frankfurt analizleri ile de karsinizda olacagiz süphesiz..



Sezon basi herkesin kesin düser dedigi Mainz takimi kimsenin tanimadigi bir ismi takimin basina getirdi..

Bu güzel adam Tuchel konusuna girmeden önce iki farkli teknik adam modelinden bahsetmek gerekiyor.. Misal birbirlerine zit iki antrenör derseniz Skibbe ve Magath derim.. Zaccardo, dün Italyada alman Bundesligasini tanimlar iken fizige ve ikili mücadeleye dayali oyun yapisini belirtiyordu lakin bir baska ilginc noktanin da altini ciziyordu: Biz gecen sene neredeyse hic taktik antrenmani yapmadik.. Yapmadik dedigi takim alman Bundesliga sampiyonu Wolfsburg ve Magath.. Buna inaniyorum ben, Magath'in sistemi sir degil, 20 yildir oynanilan 10 numarali 4-4-2.. Ileride iki forvet, birisi süpürücü digeri oyun kurucu iki orta saha, iki kanat ve dörtlü klasik defans kurgusu..

Antrenörler arasi bu ayrimi cok farkli sekillerde yapabilirsiniz.. Temel fark teknik adamlarin gecmisinde de göze batar. Futbolculuk kariyeri olmayan ya da erken sakatlik nedeniyle futboldan kopup futbol bilgisi ile yeniden sahneye cikan teknik direktörlerin büyük cogunlugu taktisyen hocalardir zira baska sanslari da yoktur. Mourinho'sundan Skibbe'sine kadar bu böyledir.. Almanya'da belirli bir düzeyde 10 yil futbolcu olarak görev yaptiginiz takdirde dandik bir kurs ile antrenörlük diplamaniz cok kisa sürede elinize verilir ve fakat ise sifirdan basladiginiz vakit harcadiginiz emek basta olmak üzere cok sey farklilasiyor. Benzer analojiyi futbol yorumcularin cocuklugunda futbol oynamis ya da oynayamadigindan/ilgisizliginden dolayi en fazla mahalle macinda kaleye gecirilmek durumunda kalan insanlarin sonrasinda futbolu yorumlamalarinda dahi bulabilirsini.. Farkli acidan yaklasirlar ve futbolculuk deneyimi olmayan yorumcu/teknik adamlarin isi daha bilimsel ele aldiklari göze carpar. Bu ayrintilar da isin teknik-taktik yönüne daha cok yönlenmenize neden oluyor. Motivator hocalarin buyuk bir kismi eski ünlü futbolculardir. Ister Magath-Skibbe farki deyin, ister Klinsmann-Löw ya da Terim-Yanal farki. Farki belirleyen biraz da futbolculuk kariyerlerinin belirledigi teknik adamliga gecis asamasinda harcanilan enerjidir. Freiburg'un tarihindeki en cok golü atmis olan futbolcu Löw ve her türlü basariyi futbolculuk kariyerinde de tatmis Rijkaard bir acidan digerlerinden ayrilir. Rijkaard Hollandali olmasinin yani sira bir bakima Ajax okulu mezunu iken Löw de bu okulun almanlardaki karsiligi Stuttgart okulundan antrenörlüge adim atmistir. Mevzubahis konu Rangnick ve Mentroru Helmut Gross'un insasinda katkida bulundugu Stuttgart okuludur.. Fink analizinde de belirttigimiz gibi, futbolcunun en önemli özelliklerinden birisi olan taktiksel dehasinin altini cizer iken Stuttgart okulunda ögrenimini gördügünden bahsediyorduk. Toplamda bu antrenörlük meslegi tuhaf kacacak biraz ama "berberlik" meslegi ile benzestirilebilir. Okuluna gitmeden cirak olarak baslayip usta olmak ile Almanyadaki gibi okuluna gidip berber olmak arasinda cok buyuk farklar yoktur, bazen onu bazen de digerini ararsiniz, begenirsiniz.. Su ayrimi belirtir iken böylesi daha iyi diye yargi koymuyorum belki ama futbolculugunda yasadigi talihsiz sakatlik sonucu futboldan koparilan insanlarin biraz daha azimli bir sekilde bu ise el attigini pek cok örnekte görebiliyorum, Uli Hoeness'in basarisinda dahi sakatligindan dolayi futboldan erken kopmasinin yarattigi bir azim vardir da diyebiliriz. Bunlara bir baska örnek ise Stuttgart okulunun yetistirdigi son yetenek abidesi teknik adam Thomas Tuchel..



Skibbe'nin her bakimdan bir benzeridir. 36 yasinda (Roberto Carlos'dan 4 ay kucuktur) birinci Bundesliga takiminin basina hakkiyla gecmis bir teknik adamdir. Zamanin ücüncü liglerinde oynayan defans oyuncusuydu. Ralf Rangnick'in basinda oldugu bölgesel lig takimlarindan Ulm'ün ikinci Bundesligaya yükselisinde "futbolcu" olarak emegi olan adamdir. 25 yasinda ikinci Bundesliga'da sadece 8 mac yaptiktan sonra Skibbe gibi sakatlanir ve zamaninda genc milli takima da secilmis iken futbolu 1998 yilinda birakmak zorunda kalir. Bu bir soktur onun icin ama soktan kurtulusu da bir baska önemli ayrintisinda saklidir zira onun yine Skibbe gibi Abitur'u vardir, zekidir. Futbol hayati boyunca bir yandan futbol oynar iken diger yandan İngilizce ogrenip spor akademisinde okur, psikoterapi egitimi görür.. Futboldan dolayi bunlari yarim birakir ama futbolu biraktiktan sonra varolan abitur'u devreye sokup isletme okur, bitirir..

Hoffenheim'in bugünkü hocasi Rangnick ve ayni zamanda Bayern'in parlayan genc defans oyuncusu Badstuber'in gecenlerde vefat eden babasi Hermann Badstuber -Stutttgart akademisindediler- onun bugünkü konumunda etkili iki isim olmustur. Bir geri dönüs gerceklestirmek adina eski hocasi ile iletisime gectiginde cok baska bir teklif ile karsilasir.. Stuttgart takiminda iken Rangnick ona U-14/15'in basinda antrenörlügü önerir.. 2000 yilinda bu teklifi kabul ederek teknik adamliga adim atar Tuchel. 2004'e kadar U15 ile mesgul olduktan sonra U19'un yardimci antrenörlügüne atanir ve takimi sampiyon yapar. Akabinde Augsburg'a döner ve genclerin basina gecer.. Sonra U19, U23 diye devam eder..

2007 yilinda antrenörlük diplomasini eline alir ama kücük bir ayrinti: 1,4 not ortalamasi ile.. Bu ortalama bugüne kadar gördügüm en yüksek ve basarili antrenörlük diplomasi notudur. Abitur yapmasini gectim, böyle bir ortalama ile teknik adam olan baska bir adam tanimiyorum. Mainz iste tam bu sirada ise el atar ve genclerin basina Tuchel'i getirir. Tuchel, o muhtesem ortalamasini hemen pratige döker ve A genc takimini gecen sene sampiyon yapmayi basarir.. Yönetim gecmisine bakarak bu adama takimi teslim etmeye karar verir. Klup yönetimi öyle emindir ki dogru is yaptigindan Andersen'in kovulmasi sonrasi baska hicbir teknik adamla ilgilenmezler ve hemen elinin altindaki madeni islemeye koyulurlar.

Daha düne kadar isletme okuyan, barlarda barmenlik yapip para kazanmak durumunda olan adam, biraz Rangnick cokca da mentoru Hermann Badstuber'in egitimiyle böyle bir konuma yükseldi. Kesin düser dedikleri takimi Skibbe'nin Frankfurt'unun bir puan yukarisinda bugün ligde besinci durumda. Her sezona firtina gibi giren Leverkusen'e yenilmemek, akabinde Bayern Münih, Hertha Berlin gibi rakipleri yenmek gibi güzelliklere imza atmis olmasi bir yana futbol aclimlari da o denli beni benden almistir.. Röportajinda Barca'dan etkilendigini belirtir ama Messi'den ya da yildiz oyuncularin yeteneklerinden degil o starlarin top rakipte iken takim halinde yildizliklarinin üzerine cikip toplu halde savunma yapabilme durumuna hayrandir, yani ona göre mütevaziliktir baska acidan Barcayi digerlerinden ayiran ve basariya kosturan.. Diger yandan Inter'i inter tipi futbol, Juventus'u Juventus tipi futbol diye ayrimlar ve bu farkli kosullara sahip futbol takimlarinin dogrularinin artik kopya edilemeyeceginden de bahseder. Her takimin kendi karakteri, kimligi oldugundan ve dogrularin bu kosullar icerisinde kendine has olmasi gerektiginden ve aslinda daha cok seyden bahseder Tuchel..




Takimina gelince.. üc önemli isimden bahsedebiliriz.. Öncelikle cok genc yasinda parlamis ve 20 yasinda ülkesinin milli takiminin kaptani olup yurt disina cikip inisli cikisli bir grafik cizen Avusturyali oyun kurucu Andreas Ivanschitz. Panathinaikos'dan satin alma opsiyonu ile beraber kiraladilar. Muhtesem bir giris yapti Bundesliga'ya. 6 mac 3 gol 4 asist. Keza Aristide Bance.. 3 golü var ama cok fazlasini da size vaad eder görüntüdedir. 18 yasinda daha gecenlerde profesyonel sözlesme imzalayan Andre Schürrle. Schurrle, genc teknik adamin FSV Mainz yani Mainz'in A genc takimi ile sampiyon olmasinda büyük emegi olan futbolcudur. Tuchel ve takimi sampiyon olur iken Schürrle, 47 macta 24 gol atiyordu. Velhasil bu üclü ilerleyen zamanlarda Eugen Polanski'yi de yanlarina alarak daha cok isimlerinden bahsettireceklerdir.

By Borges