Kolombiya Milli takımı 1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Dünya Kupası’nın en büyük hayal kırıklıklarından biriydi. Aslında Kolombiya herhangi bir uluslararası turnuvada hayal kırıklığı yaratacak kadar büyük bir takım değildi, ama gerek Güney Amerika elemelerinde gösterdikleri performans (Arjantin’i kendi evlerinde 5-0 mağlup etmişlerdi) gerekse de Oscar Cordoba, Faustino Asprilla, Freddy Rincon, Victor Aristizabal, Carlos Valderrama, Adolfo Valencia gibi üst düzey oyuncuların varlığı onları turnuvanın sürprizleri arasında ilk sıraya yerleştirmiş, hatta bazı yorumcular (buna Türkiye’deki dahil) Kolombiya’nın kupayı kazanabileceğini belirtmişti.
Ancak Kolombiya beklenenlerin yarısını bile vermekten uzaktı. Birleşik Devletler’de 1 galibiyetle grup sonuncusu oldular. Evlerine döndüler. Sonra da bilinen Escobar faciası.
İşte o Kolombiya’nın turnuvadaki en büyük umudu Faustino Hernan Asprilla Hinestroza, Amerika’ya mükemmele yakın 2 yıllık bir Parma kariyeri ile gelmişti. 80’li yılların sonunda kendini tanıttığı Atletico Nacional kariyerinden sonra Serie A’ya transfer olan golcü Parma’nın 1993 ve 1994 yıllarında önce Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazandığı izleyen yılda da final oynadığı yıllarda takımın en önemli oyuncularındandı. Ardından 1995 yılında Parma ile bir de UEFA Kupası kazandı. Daha sonraki adres St. James’ Park oldu. Newcastle formasını giydiği 2 sezonda Parma’daki kadar başarılı olamayan futbolcu 1998 sonbaharında bir anlamda yuvaya geri döndü. İlginçtir o sene Parma UEFA Kupası’nı tekrar kazandı ilave olarak da İtalya Kupası’nı müzesine götürerek duble yaptı. Böylece İtalyan takımının 90’larda estirdiği fırtınanın tüm temel taşlarında Asprilla kadronun bir parçasıydı.
Ancak 1999 yılı onun kariyerindeki son kurşunuydu. Sonra baş aşağı giden bir kariyer. Bir sezonu zor tamamlayabildiği arka arkaya gelen Palmeiras, Fluminense, Atlante, Atletico Nacional,Universidad de Chile ve Estudiantes La Plata takımlarını içeren Güney Amerika turu. Bu 5 yıllık sürede Tino sadece 60 civarında maça çıkabilmiş ve 20 civarı gol atabilmişti. 2004 yılında futbolu bırakarak Kolombiya’da alt yapı çalışmalarnda yer almaya başladı.
Asprilla attığı gollerden sonra attığı taklalar, genelde (özellikle Newcastle kariyerinde bu çok belirgindi) kendisine nedense hep bol gelen ve üzerinde çarşaf gibi duran formalar ile hatırımızda. Vücudunun bu çevikliği ve esnekliği sebebi ile ona takılan lakaplardan birisi de “Ahtapot”tu.
Ancak Kolombiya beklenenlerin yarısını bile vermekten uzaktı. Birleşik Devletler’de 1 galibiyetle grup sonuncusu oldular. Evlerine döndüler. Sonra da bilinen Escobar faciası.
İşte o Kolombiya’nın turnuvadaki en büyük umudu Faustino Hernan Asprilla Hinestroza, Amerika’ya mükemmele yakın 2 yıllık bir Parma kariyeri ile gelmişti. 80’li yılların sonunda kendini tanıttığı Atletico Nacional kariyerinden sonra Serie A’ya transfer olan golcü Parma’nın 1993 ve 1994 yıllarında önce Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazandığı izleyen yılda da final oynadığı yıllarda takımın en önemli oyuncularındandı. Ardından 1995 yılında Parma ile bir de UEFA Kupası kazandı. Daha sonraki adres St. James’ Park oldu. Newcastle formasını giydiği 2 sezonda Parma’daki kadar başarılı olamayan futbolcu 1998 sonbaharında bir anlamda yuvaya geri döndü. İlginçtir o sene Parma UEFA Kupası’nı tekrar kazandı ilave olarak da İtalya Kupası’nı müzesine götürerek duble yaptı. Böylece İtalyan takımının 90’larda estirdiği fırtınanın tüm temel taşlarında Asprilla kadronun bir parçasıydı.
Ancak 1999 yılı onun kariyerindeki son kurşunuydu. Sonra baş aşağı giden bir kariyer. Bir sezonu zor tamamlayabildiği arka arkaya gelen Palmeiras, Fluminense, Atlante, Atletico Nacional,Universidad de Chile ve Estudiantes La Plata takımlarını içeren Güney Amerika turu. Bu 5 yıllık sürede Tino sadece 60 civarında maça çıkabilmiş ve 20 civarı gol atabilmişti. 2004 yılında futbolu bırakarak Kolombiya’da alt yapı çalışmalarnda yer almaya başladı.
Asprilla attığı gollerden sonra attığı taklalar, genelde (özellikle Newcastle kariyerinde bu çok belirgindi) kendisine nedense hep bol gelen ve üzerinde çarşaf gibi duran formalar ile hatırımızda. Vücudunun bu çevikliği ve esnekliği sebebi ile ona takılan lakaplardan birisi de “Ahtapot”tu.
1 yorum:
aslında yanılmıyorsam şöhretini efsane milan'ın galibiyet serisini bitiren maçta parma'ya galibiyeti getiren golü atarak elde etmişti.
Yorum Gönder