Fight Club’da Tyler Durden, anlatıcıya düştüğü psikolojik rahatsızlık ve uykusuzluk problemleri üzerine böyle diyordu. “Sahip olduğun şeyler, sana sahip olmayı” bıraktı. Tüketim toplumuna yöneltilmiş en büyük eleştirilerin yer aldığı ama bunun gözümüze sokulurcasina değil alt metinlerle yapıldığı filmlerin şahıdır Fight Club (hoş bu filme de “Hollywood’un tezine kendi anti-tezi” gibi heyecanlı ama bizce içi boş yorumlar yapılmıştır ama).
Bu hadise artık günümüz bireyinde giderek üst düzeye çıkmaya başladı. Bu silahı artık arz edenler çok net kullanmaya başladılar. Fight Club filminin uyarlandığı aynı adlı kitabın yazarı Chuck Palahniuk bir başka şaheseri “Gösteri Peygamberi”nde “yaşam boyu yaptığımız her şey birilerine kendimizi beğendirebilmek içindir” diye buyurur. İşte bu iki gerçek birleştiğinde ortaya bugünkü tüketim toplumu çıkıyor.
Bu yazıyı yazmamın sebebi dün yolda giderken aklıma gelen şey. Malum tüm dünyada giderek popülaritesi artan İsveçli bir mobilya-dekorasyon mağazası var. Türkiye’de de iki mağaza açtılar. Reyonlarına giriyorsunuz. Küçük alanlarda büyük işler başaran ufak hacimli daire tasarımlarını görüyorsunuz. Sonra da zannediyorsunuz ki bu perdeyi alıp evime götürdüğümde evim bir dekorasyon harikasına dönüşecek. Ama olmuyor. Kalorifer boruları, çıkık sütunlar, duvara monte kombi ve bilumum şeyleri unutuyoruz. Tüketim açlığındaki insanları harekete geçirmenin en güzel yoludur. Tasarla, olmayan ihtiyacı yarat, süsleyerek yarattığını sun ve pimi çek.
Kaç kişinin medya marketlerde izdiham yaratarak aldığı lap-top’a ihtiyacı vardı ki? Mesela o insanların kaç tanesinin hayat sigortası ya da çocukları için bir birikimleri var? Kaçımız bunun üzerinde düşünüyoruz?
South Park’ın Something Wall-Mart This Way Comes blümünde dendiği gibi. "It's simple economics son, I don't understand it at all. but... God i love it "
1 yorum:
bu yazıyı tükettiğim için mutluyum. tüketim beni mutlu ediyor. başka bir amacım yok.
Yorum Gönder