8 Mart 2008 Cumartesi
SOSYETEEE SOSYETEE ŞINGIR MINGIR SOSYETEE...
Öyle dönemler, mekanlar vardır ki o dönemi yakalayanların özlemle andığı,orada bulunduğu için kendini şanslı saydığı, hafızlarında efsane olarak yer ettiği,yakalayamayanların ise gıptayla yaşanan hikayeleri dinlediği ,videolarını seyrettiği….İşte böyle bir dönem ve mekan Spor Sergi…Hani derler ya anlatılmaz yaşanır..Gerçekten de öyle…Şimdiki spor merkezlerine göre salaş sayılabilecek Harbiye’nin bu güzide mekanı tribüncü insanların gözünde hala efsanedir…
Benchin karşısında, televizyondan görülen bayraklı tribün ki burası en geniş tribündür…Bayraklı tribünün solunda pota arkası kısmı skorbord tribünü..Adından da anlaşılacağı gibi skorbord burada bulunmaktadır..Bayraklı’nın sağında Sosyete tribünü…O zamanın tikkylerinin kız arkadaşlarıyla takıldığı mekandır… Bayraklı tribünü tamamen almak kıymetli bir durumdu o zamanlar…Bayraklı’nın tam karşısında benchin arkasındaki isim verilemeyen bir mekan..Şeref tribünün de olduğu renksiz yer…Ayrıca tüm bunların birer de balkonu bulunmaktaydı…Büyük bir maç olmadıkça seyirci olmazdı balkonlarda…Dizayn olarak inanılmaz keyifliydi…Tahta tribünlerin de yapılan omuzomuzalarda hissedilen sallanma, kimsenin umurunda olmazdı….
Dönemi yakalayabildiğim için kendimi çok çok şanslı görürüm. Ama dönemi yaşadıktan sonra son yıllarda ortaya çıkan taraftar profili biraz burukluk yaratıyor yürekte.Forma olmadan, atkı olmadan (bazen bir örme atkı) yani üzerinde çoğu zaman materyal olmadan gidilen maçlar…Hemen her maç öncesi (derbilerde) tanık olunan kovalamacalar…Aliço, Altobelli Can,Williams,Baba Necdet,Richardları canlı seyretmek…
Kendimi şanslı görmemin yanında babama ve abime (nam-ı diğer lacivert) de hayatım boyunca şükran duygusu beslemişimdir içimde. Yaşıtlarım (5-6 yaşlar) evlerinde oyuncaklarıyla oynarken ya da sokakta top teperken sabahın sekizinde, dokuzunda kolumdan tutup Spor Sergi’ye götürdükleri için…O dönemi yaşamak ve Fenerbahçe taraftarının o halini gözlerimle görmek şimdilerde bi nebze de olsa yüreğimi sızlatmıyor değil açıkçası….O zamanlar hemen her maçta salondaki çoğunluğu elinde tutan taraf olan Fenerbahçe çoğu maçta rakiplerinin azınlıkta kalmasına sebep olmuştur ( hatta bunun üzerine "bu maçta orası,ondan sonra yarısı,ondan sonra yukarsı” tezahüratı çıkmıştır)..Ama napalım multimedya devri yok o zamanlar…Tek arşiv, dönemi yaşayan beyinler…Bu da bana ve benim gibilere yetiyor en azından…
Bu ufak çaplı hatırlatmadan sonra tekrar yaşanan efsane günlere dönelim…Salonda sigara yasaktır…Ama neden olduğu bilinmeyen bi sisvari atmosfer hakimdir…Mesai gibi sabah girilir akşama kadar çıkılmaz…Eczacıbaşı, Paşabahçe’nin maçları da oynanır aynı gün…Spor sergi “Türkiye’ye basketi Efes Pilsen getirdi” diyen zihniyete tokat gibi bir cevaptır aslında….
Ne anılar yaşandı orda …. Önde abim ya da babam arkada onların ellerini sıkı sıkı tutan ben, spor sergi tribünlerine doğru yol alış.…91’deki alınan Çetin Yılmaz önderliğindeki ilk şampiyonluk….Şampiyonluktan bir sene önce Çukurova’ya son saniye üçlüğüyle elendiğimiz maç sonrası yaşanan hezeyan…(tarihte yanlışlık varsa affola..)Ki futbolda Denizli’de son maçta kaybedilen şampiyonluktaki acı bunun yanından geçemez bile….Ayılanlar bayılanlar, camları yumruklayanlar, kapıları kıranlar, Çukurova soyunma odasına saldıranlar, maç sonrası dakikalarca yerinden kıpırdayamanyanlar… Beşiktaş tribünüyle yaşanan kargaşadan dolayı sahaya inmemiz…Fenerbahçe tribününe soktuğumuz Galatasaraylı dayımın öndeki adama beni ezdiğini ileri sürerek saldırması…Abim lacivert’in bir Beşiktaş maçı öncesi kendini kavganın içinde bulması, ondan haber alamamamız (e ne cep telefonu var ne bişey), karakollara taşınmamız meğerse onun tekrar dönüp maça gitmesi….
Anlatılmaz dedim ama az da olsa anlatmaya çalıştım birkaç anıyı kısa cümlelerle…Daha neler var ama hafıza zorlanıyor artık….
1988’de (Yanlış hatırlamıyorsam) Lütfi Kırdar spor salonu adı verildi…1992 gibi de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'ne çevrildi… Anılarıyla hala kalbimizde…Önünden geçerken dolan gözlerle hala anarız o günleri abimle…
by Barad-dur
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
çok güzel bi yazı elinize yüreğinize sağlık,o yıllardan en hüzünlü hatırladığım,fenerbahçemizin orhun eneli eczacıbaşına kaybettiği bi maç sonrası ekran karşısında ağlarken babamın noluyor diye sorup,fenerbahçe yenildi ya daha ne olsun dediğimde yüzünde oluşan şaşkınlık ifadesidir.onun için ağlamaya değmez ama benim için fenerbahçeye ölmeye değer...
Yorum Gönder