8 Mayıs 2008 Perşembe

NÖBETÇİ ÖĞRENCİ



Liselerde veya üniversitelerde hala bu uygulama devam ediyor mu bilmiyorum. Öğrencilik hayatının en stresli günleri "nöbetçi öğrenci" denilen görev sırasının size geldiği gündür. O günden bir gün önce akşam ben sakinleştrici alır, ayaklarımı sıcak suya sokar, sabah kahvaltıda bal yer okula öyle giderdim. Nöbetçi Öğrenci insanlık tarihinin gördüğü en pis iştir. Halbuki dışarıdan bakılınca çok arzu duyulan bir görev gibi görülür. O eziyeti çekmeyenler hep "bir türlü bana sıra gelmedi ah ah" derler ama....Bir kere bu sorumluluk ve çektiğiniz çile görev yerine göre ayrılır. Sınıfta nöbetçi öğrenci olanlar çok acı çekmezler. Gerçi onların da ağzına bin tane tebeşir sokup üzerinde zıplamak istediğim "tahtayı nöbetçi öğrenci silsin" , "nöbetçi öğrenci neden bekliyor oğlum" tarzı öğretmenlerden ağzı yanmıştır. Okulun giriş kapısında nöbetçi olanın yine bir ayrıcalığı vardır. En kıyak olanı odur. Kapalı yerde oturur bir kere. Gelen gidenin kimliğini sorar. Kaydını yapar. "Giremezsiniz, alamayız" gibi otorite belirten laflar söyleme imkanı vardır. Hoşlandığı kızı odaya çağırır orda konuşur, "bak seni sıcacık odada oturtuyorum" havası atar. Araştırmalara göre lise çağında giriş kapısında nöbetçi öğrenci olanların % 89'u sonradan gümrük memuru olmuştur. Ben asla o göreve kendimi getirtemedim. Çok hayıflandım ama olmadı.

Asıl darbe yiyen ve intihar sebebi olan baş müdür yardımcısının odasının önündeki nöbetçidir. İşte o görevde bulunup büyüdüğünde vatana milete hayırlı olan, fizik veya kimya profesörü olan bir gence ben rastlamadım. Bir kere o adam aynı zamanda çaycıdır. Dakikada bir çay ocağına gider, çay getirir. Olmadı öğretmenler odasına gider bir öğretmeni çağırır. Olmadı teneffüs zili çalınca öğrencileri sınıflarına sokar, o arada (mutlaka olur) 1-2 zibidi yüzünden kavga yapar. En streslisi de günün sonunda tek tek sınıflardan "sınıf defteri" denen olmaz olası şeyi toplama anıdır. Her sınıfın kapısı tek tek çalınır, "hocam sınıf defterini alacaktım" denir. Genelde öğretmenden "git oğlum sonra gel sırası mı" fırçası yenir. Yenmezse kurtulunur mu sanıyorsunuz? Elbette hayır. Sınıftan içeri girilir, öğretmen defteri imzalarken sınıfın önünde yalı kazığı gibi dikilinir. Bu arada sınıftaki bazı, şimdi kötü konuşmak istemediğim, zirzoplar sizinle "eheheh mala bak", "eeehehe ne dikiliyosun lan" tarzı laflar veya baş parmak, orta parmak hareketleri ile sizinle dalga geçer. Okul büyükse bu acı defalarca tekrarlanır. Gün gözyaşları içinde bitirilir.

Nöbetçi öğrenci Türk gencinin ergenlik çağındaki en kabus dolu gündür. Kimse o günü hatırlamak istemez. Nöbetçi öğrenci olacağı gün tebeşir yutup okula gelmeyen arkadaşları bilirim. Ama hakkını verelim maç yapmak istediğinizde ve adam eksik olduğunda nöbetçi öğrencinin futbolcu sayısının fazla olduğu sınıfa gidip "hocam Frank Lampard'la Steven Gerrard'ı müdür muavini çağırıyor" yalanı ile sınıftan adam alma güzelliği de vardır. Yine de yok arkadaş, ben nöbetçi möbetçi olmak istemiyorum. Askerde günde 8 saat nöbeti yazın, nöbetçi öğrenci yapmayın. Bir de bayrak töreninde bayrağı göndere çekmek var, of of hiç girmeyeyim. Çay kaç şekerliydi hocam?

2 yorum:

a.c. sedef dedi ki...

bi de ilkokul koridorlarında nöbetçilik vardır en pisi odur bence.sürekli kapıları açan psiko çocuklar , yaptığı gürültüyle koridoru inletenler veya kamikaze pilotu gibi yakalanacağını bildiği halde koridordan kaçmak için koşan çocuklar

sonuç:açılan kapıların direk küçücük çocukların suratına kapatacak kadar sinirlenmek , gürültü yüzünden sınıfa girip bağırmak koşan çocukları sınıfa koyup tekrar sana doğru gelmelerini beklemek ve günün sonunda bağırmaktan ağrımış bi boğaz ağrıyan ayaklar ile inanılmaz bir uzanma isteği :D yine de zevkli be

arnawut dedi ki...

Vallahi ben nöbetçi olduğum zamanlar, genelde, bahçede top oynadığımdan bana biraz abartmışınız gibi geldi :D
şimdi farkettim öğrencilik hayatımın her devresindfe gevşek b adamdım ben yahu :D