Ben bu hazırlık kampı denen hadiseye takmış durumdayım. Herkes bilir yıllardır Rus, Alman ve Hollanda’nın orta karar takımları sezon öncesi kampı için Antalya’ya, 3 büyükler Almanya’ya, Trabzonspor Gerede’ye olmadı o da Almanya’ya, geri kalan takımlar da Kızılcahamam’da kampa girerler. Bu yıllardır boyledir. Bunu hiç değiştirmedik. Sezon öncesi hazırlık macı yapılan takımların Mahallenin Muhtarlarıspor karakterinden hiç kurtulmadıkları gibi. Türk takımları bu kamplar çerçevesinde öyle takımlarla maç yaptılar ki kulübün yer aldığı kasaba toplasanız 30 tane haneden oluşuyor. Amaç ne? 34 haftalık lig maratonu ve Avrupa Kupaları öncesi hazırlık. 2 sene önce Galatasaray ve Fenerbahce bakalım hangimiz amatör takımları daha farklı mağlup edeceğiz diye sıraya girmişlerdi. Almanya 7. lig ekiplerini 18-0, 21-0 gibi skorlarla yenmişti iki ekip. Basınımıza da gün doğuyordu tabi. Rekabetin sırtından para kazanmak için bir fırsat daha. Peki bu kampların kulüplere kattıkları? Koskoca bir hiç. Artık bir kaç sene önce katıldıkları turnuvalara da katılmıyor ekipler. Devre arasındaki Efes Pilsen Cup tek tesellimiz. Amsterdam Arena’daki dörtlü turnuvalar hayal artık. Yakında Faroe Adaları’na gidip B36, YU75, F16, AK47 gibi takımlarla maç yapmaya başlayacaklar ondan korkuyorum.
Mustafa Denizli hazırlık maçlarını hiç sevmeyen bir hocaydı ki bunu milli takımdaki dönemlerinde de uygulamıştır. Daha önce de söylemiştim blogda, 1970 Brezilyası ile 1986 Arjantini zaman makinesine binip bugüne gelip hazırlık maçı yapsalar, diger yanda da Forfar Athletic-Stirling Albion İskoç Lig Kupası 2. tur mücadelesi olsa ben gidip ikincisini izlerim. Zira ucunda ulaşılması gereken bir hedef vardır. Peki hal böyleyken hazırlık kamplarını çekici hale getirmenin yolu ne? Kulübün tanıtımı. Manchester United ve Liverpool kulübün çok parası olduğundan ve şahsi şovları için mi Japonya’ya ve Güney Afrika’ya gidiyor acaba? Biliyorlar ki oraya gitmek demek satacakları 5000 forma demek. Galatasaray’ın Fatih Terim dönemindeki ABD kampını hatırlayın. Enfes tasarlanmış bir kamptı. 2002 yılında milli takımın Kore’de ve Japonya’da yarattığı etkiyi hiçbir kulüp kullanmayı düşünmedi. Beşiktaş eğer o sene hazırlıklarını İlhan Mansız etkisiyle Japonya’ya taşısaydı elde edeceği gelir muazzam olabilirdi. Yapmadılar. Uzak Doğu insanı bu anlamda bulunmaz bir maden. Herkesi sevdikleri anda kucaklayan bir toplum. Bir sürü bahane olabilir bu ülkelere gidilmemesi için. Hepsi altı boş bahaneler. Vücut saatinin değişimi arada bir ileri sürülen bir konu. Ancak kimse oraya yerleşin demiyor ki? 15 günlük bir kamp ne metabolizmaya bir zarar verecektir, ne de oyuncuların bir anda bonzaiye dönmesine. Kulüpler maddi yükün de önemli bir zorluk olduğu düşüncesinde. 17 milyon euroya İspanya Gol Kralı, 10 milyon euroya Schalke orta sahasının beynini transfer eden bir takımın bu bahanelerinin de içini doldurması gerekiyor.
Tabi bunları yazdık ama bilinen bir gerçek var. Yarın Hossenshatle Kommenzschaft ile bir hazırlık maçı yapan sarı kırmızılı takım yurda döner. Biz de bu hazırlık kampı olayını unuturuz. Dünya kulübü olmanın anlamı “tüm dünyanın sizi tanıması” ile beraber “sizin tüm dünyaya kendinizi tanıtmanız”dan da geçiyor. Temmuz Ağustos boyunca geçirilen ölü aylar da bunun için bulunmaz bir fırsat.
5 yorum:
Yazılanlara harfiyyen katılmakla beraber küçük bir ekleme yapmak istiyorum. Bu uzak doğu ülkelerinden bir de futbolcu aldınız mı ilgi daha da artıyor. Örnek vereyim. Biz Lee-Eul Yong'u aldığımızda Kore'den Lee'nin maçlarını izlemek için gazeteciler, taraftarlar geliyordu. Kore televizyonu Trabzon'u anlatan bir belgesel hazırlamıştı. Trabzon tribünlerinde renkli görüntüler oluşturuyordu bu Koreliler. Milli takımlarından bir oyuncuydu Yong. Diğer 10 milli takım oyuncusu gibi.
Al kardeşim bir koreli, japon, çinli. (Manu'nun yaptığı gibi. Çinli bir kaç oyuncu aldı ki ben tamamen reklam amaçlı olduğunu düşünüyorum. Çin'de satacağı formalar için yapılmış bir hamle.)
Hazırlık döneminde de o adamın ülkesine git. Al sana ekstra gelir. Bu kadar zor mu bu işler? asla değil.
aslında uzak doğu turneleri takımları bir hayli kötü etkiliyor sezon içerisinde.bu almanya gerede gibi yerlerin seçimi herkes oraya gidiyor nasılsa biz de gidelim mantığı değil.
anadolu kuluplerinin bütçesi ancak geredeyi kaldırıyor.paraları olsa onlar da almanya'ya avusturya'ya giderler.sebebi ise aslında sporcu sağlığı ve form tutmaya elverişli ortam.
30 derece sıcak yüzde 80 nem oranı olan bir ortamda tüm sezona hazırlanmak o takımı sezonun ortasında güçsüz bırakır.hatırlayın beckham'lı real madridi.sanırım 15 günlük uzak doğu turnesi yapmıştı madrid o yıl ve sezonun sonunu getirememişti.aynı şey man u için de geçerli.
bir de türk kuluplerine getireceği maddi getiri o kadar yüksek olamaz.18 saatlik yolculuklar jet-lag bilmem ne filan bi sürü ıvır zıvır...o kadar heves edilmesine en azından şimdilik bence gerek yok.
ama amstel turnuvası ya da amerika'da düzenlenmiş olan major kuluplerin katıldığı turnuvalar prestij açısından getirdiği katkılarla benim tarafımdan desteklenmekte :).yani ha almanya da göttingenle oynamışın ha caponyada kavaguçi osaka ile aralarında güç olarak büyk farklılıklar da yok..
Bazen diyorum TSYD geri mi dönse. Tabi biraz daha makyajlanarak , biraz daha profesyonelleştirilerek.
Şampiyon olduğumuz ve DK'nın ertesi sene yani 2003 yazında Güney Kore'de Barış Kupası'na katılmıştık. Hatta Lyon'u yenmiştik ancak ilk maçta Seongnam'a kaybedip , son maçta da Kaiser Chiefs ile berabere kalınca (keza ii hatırlıyorum J.L. Mosheu de oynamıştı ve Kaiser de oyuna 3 haneli forma no olan birisi girmişti vs. ) turnuvada finale kalamamıştık. Finale kalsak iyi para , şampiyon olsak çok iyi para alacaktık .. (sanırım 2.5 mio dolar )
Üstad senin dediğin çapta büyük bir merchandising olayı değildi belki ama yine stad baya doluydu ve takımın ismini duyuran bi hadise olmuştu . Güzel günlerdi vesselam ..
yukarıda verecektim , unutmuşum bu da linki ;
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=81613
altta da Prates : mücadeleyi severim ..! :)
Yorum Gönder