25 Temmuz 2008 Cuma

RUNNING WILD

























Daha önce blogda bir kaç kez belirtmiştik. Özellikle heavy metal ve rock camiasında her ne kadar yaptıkları müzik tarafımıza hitap etmese de yıllar geçtikçe türünden taviz veren gittikçe soft, bilgisayar destekli doğal olarak da altyapısı zayıf türlere kayan grupların yanında kale gibi sağlam ekolleriyle ayakta duran istikrarlı gruplara saygımız büyüktür. Örneğin Within Temptation ve Metallica ilk aklıma gelenler. Bu 2 gruptan birincisi piyasaya Evanescence'den önce çıkmasına ve çok kaliteli işler yapmasına rağmen her albümünün bir diğerinden daha çok nu-metale kayması ile geleceği hakkında iyi sinyaller vermiyor. Metallica olayına hiç girmiyorum, hayranları ile kapışırız. Efsane olmanın kıyısından dönen bir gruptur bence Metallica, efsane değildir. Load, Reload ve St. Anger albümü onlara çok fazla şey kaybettirmiştir. Giderek zayıflayan altyapıda 2 albüm ve ardından gelen metalcore saçmalığı. Yeni albüm onların ya çıkışı olur ya bitişi söyleyeyim. Geçmişlerine lafım yok ama ortada 20 yıldır tavizsiz gruplar dururken onlara efsane denmesine katılmıyorum. Bu anlamda Iron Maiden, Judas Priest, Motörhead, Manowar, Blind Guardian, Kreator gibi gruplar çok daha öndeler bana sorarsanız.

Bu karakterin enönemli gruplarından birisidir Running Wild. Blind Guardian'a "canım orta dünyadan çal çal şarkı yap" diyen sığ müzik ulemaları, aynı eleştiriyi Running Wild için "korsan literatürü" üzerinden yaparlar. Gerçekçi olursak Runing Wild tarafında biraz da haklıdırlar, şarkı isimlerinden, üstad Andreas Marschall'ın çizdiği albüm kapaklarına, sahne kostümlerinden, web site tasarımlarına kadar her şeyinden denizlerin haydutlarının esintisi okunur. 32 yılı devirdi Hamburg'lu grup. Grubun beyni Rolf "Rock'n'Rolf" Kasparek'in önderliğinde 32 yıl boyunca yelkenleri hep fora olan grup bu süreye 13 stüdyo albümü, 2 konser albümü sığdırdı. Her biri destansı nitelik taşıyan Treasure Island (Define Adası romanından uyarlama), War and Peace (Tolstoy'un ünlü romanından uyarlama), The Battle Of Waterloo, The Ballad of William Kidd gibi 10 dakikanın üzerindeki şarkılarla beraber Lead Or Gold, Riding Storm, Freewind Rider, Under Jolly Roger, Welcome To Hell, The Rivalry, Port Royal, Victory, Rebel At Heart gibi klasikler bu dönemin ürünüdür. 2005'te çıkardıkları "Rogues and Vouge" albümünden beri suskun olan gruptan şimdilik yeni albümle ilgili bir çıkış tarihi gelmese de bize klasikler yetiyor çoğu zaman. İlginçtir yukarıda saydığımız şarkıların dışında Running Wild'ın en sevdiğim şarkısı 1984 tarihli ilk albüm "Branded and Exiled" albümüde yer alan "Prisoners Of Our Time" şarkısıdır. İlginç olan tarafı genelin aksine korsanlarla ilgili olmayan bu şarkının sözlerini grubun şarkılarının % 99.99999'unu yazan Rolf Kosparek değil, 1984-85 yıllarında grupta elektro gitarda çalan Gerald "Preacher" Warnecke yazmıştır.


We are prisoners of our time
But we are still alive
Fight for the freedom, Fight for the right
We are Running Wild

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Kendi benliğinden uzaklaşarak yoluna devam eden gruplar içinde en çok üzüldüğüm In flames.. Clayman albümüne kadar herşey ne kadar güzeldi iliklerimize işliyordu o melodiler

Adsız dedi ki...

metallica efsane degildir , yorumu inanilmaz komik olmus. the beatles'in ardindan en cok album satan(100 milyon ustu), dunyanin her yaninda milyonlarca kisiye konser vermis, tum radyo yayinlarinin %5'ini sarkilariyla kaplayan bir olusum. efsanenin es anlamlisidir ne olursa olsun.

Adsız dedi ki...

metallicanın o 3 albümü yapması efsane oluşunu engellemez veya önemini azaltamaz, çünkü metallica o albümlerden önce efsane statüsüne erişmişti. üstelik ben o 3 albümden ikisinin kötü olduklarını düşünmüyorum, daha "samimi"ydiler o kadar. ama görüşüne sonuna kadar saygılıyım tabi ki flying dutchman

taviz konusu üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu

Flying Dutchman dedi ki...

Isımsız arkadaşa hitaben

Yazının komikliği konusunda farklı düşünüyoruz, çünkü aksine sizi yorumunuza hiç katılmadığımı belirteyim. Zira albüm satışı, büyük kalabalıklara konser vermek ve radyolarda çok çalınmak bir grubun "efsane" olma kriteri ise aşağıdaki isimlerin de efsane olduğunu kabul etmeliyiz.

Britney Spears
Madonna
Christina Aguilera
Backstreet Boys
Take That
Spice Girls

bu saydığım isimlerin hepsi Metallica'dan fazla albüm sattılar, ondan çok daha fazla radyo ve tv'de videolarını döndürdüler ve bazıları en az Metallica kadarb azıları da ondan çok daha fazla kalabalıklara konser verdiler. Bu mantığa göre bu isimlerin hepsi Metallica'dan katbekat büyük efsaneler. Gerçekte öyle mi? Değil.

Efsane olma kriteri saydığınız şeylerden bağımsızdır başka şeyler içerir, yazıda bir kaçını belirttiğim.

krAmer dedi ki...

malum pazar günü de geldi çattı , hiç gerek yok böyle gerilimlere . :) bir bleeding me ile orta yolu bulursunuz ..
ancak efsane olmak , olmamak konusunda dutchman'a katılıyorum , efsane blind guardian'dır , testament'tır ve tabii ki Iron Maiden'dır . Tabi herkesin görüşü farklıdır .

Scatterbrain dedi ki...

görüşüne saygılıyım fakat Iron Maiden, Judas Priest, Motörhead, Manowar, Blind Guardianü gibi taytmetal olarak tanımladığım gruplara tahammülüm yok.
ve Metallica'nın yeryüzüne gelmiş en büyük marka olduğunu düşünüyorum.
ama bu da kişisel bir görüş tabii ki.