Bundan 10-15 yıl sonra, Avrupa kulüpleri 2000’li yılların ortasından itibaren başlattıkları “stadları ticarethaneye donüştürme hareketinin onlara çok şey kaybettirdiklerinin farkına varıp rüzgarı geri döndürmeye uğraşacaklar, ancak o zaman çok geç olacak. İngiltere’den, özellikle de Manchester United tribünlerinden başlayan akım yavaş yavaş tüm Avrupa’yı esir almaya başladı. Kulüpler artık stadlarında manevi değil maddi desteği birinci tercihlerine yerleştirdiler. Onlar için kalbi dakikada 150 kez kulübün renkleri için atan adam değil, gunde 150 euro kazanan adam daha cazip geliyor. Bu örnekleri daha önce blogda defalarca verdik. Bu akımın bir diğer zararı, söz konusu gruba dahil olacak maddi gücü olmayan toplulukların, bir nevi dünya literatüründeki ”Ultras” felsefesi mensuplarının, ilgili yüksek hayat standartına sahip gruba cephe alması. Stada gelen tüm taraftarları belli bir geliri kazanan Old Trafford’da belki bu sorun değil ama karşı tribünde oturan kişinin aldıgı maaşın onda birini alamayan insanları da barındıran, örneğin Ali Sami Yen, İnönü Stadları için bir sorun. Bu sorun kulüplerin bir süre sonra, tribün sıralarına, eski ruhu kazandırmak için, ateşli taraftarları tekrar davet etmesine yol açabilir.
Bunun örnekleri Premier Lig’den gelmeye başladı. Yani tam tersi akımın doğduğu yerden. Boşuna futbolun beşiği demiyoruz. İngilizler Premier Lig’deki tüm kombine kart sahiplerinin ortalama yaşının 44’e ulaşması ile tehlike çanlarının çalmaya başladığını gördüler. Bu sene ortalama % 7.2 oranında artan kombine bilet fiyatları genç nüfusu tamamen stadların dışına itti. Bu stadlardaki atmosferin giderek düşeceğinin bir göstergesi.
Bu yolda adım atan kulüplerden birisi Newcastle United. St James’ Park tribünlerinde, sürekli tezahürat yapan, ateşli taraftarlar için bir bölüm tahsis ettiler. Sadece onlara ait olan. Bu ultras felsefesinin kulüp eliyle desteklenmesi gibi bir durum. Söz konusu bölgenin kombine bilet fiyati, ortalamaya göre düşük bir rakam olan 390 pounda çekildi. Bolton ve Middlesborough genç nüfusu stada çekmek icin 2 senedir indirimli bilet politikası uyguluyor. Reebok Stadı’na gelen çocuklar için sezonluk bilet fiyatı 50 pound tutarında. Bu rakam M’boro’da 18 yaş altı gençler için 95 pound olarak bu sene ilan edildi. 18-21 yaş arası taraftarlara da özel indirimler sunuyorlar.
Rüzgar hafif meltem ile terse esmeye başladı. Takımların başarıya giden yolun paradan geçmediğini ve futbolun ruhunun, atmosferinin stadyumlardaki büyüden kaynaklandığını anlamaları çok geç değil bana sorarsanız, ama milyarder patronların ve Man. United’ın rüzgarı son 10 yıldır futbolu öyle bir vurdu ki toparlanmak zaman alacaktır.
Bunun örnekleri Premier Lig’den gelmeye başladı. Yani tam tersi akımın doğduğu yerden. Boşuna futbolun beşiği demiyoruz. İngilizler Premier Lig’deki tüm kombine kart sahiplerinin ortalama yaşının 44’e ulaşması ile tehlike çanlarının çalmaya başladığını gördüler. Bu sene ortalama % 7.2 oranında artan kombine bilet fiyatları genç nüfusu tamamen stadların dışına itti. Bu stadlardaki atmosferin giderek düşeceğinin bir göstergesi.
Bu yolda adım atan kulüplerden birisi Newcastle United. St James’ Park tribünlerinde, sürekli tezahürat yapan, ateşli taraftarlar için bir bölüm tahsis ettiler. Sadece onlara ait olan. Bu ultras felsefesinin kulüp eliyle desteklenmesi gibi bir durum. Söz konusu bölgenin kombine bilet fiyati, ortalamaya göre düşük bir rakam olan 390 pounda çekildi. Bolton ve Middlesborough genç nüfusu stada çekmek icin 2 senedir indirimli bilet politikası uyguluyor. Reebok Stadı’na gelen çocuklar için sezonluk bilet fiyatı 50 pound tutarında. Bu rakam M’boro’da 18 yaş altı gençler için 95 pound olarak bu sene ilan edildi. 18-21 yaş arası taraftarlara da özel indirimler sunuyorlar.
Rüzgar hafif meltem ile terse esmeye başladı. Takımların başarıya giden yolun paradan geçmediğini ve futbolun ruhunun, atmosferinin stadyumlardaki büyüden kaynaklandığını anlamaları çok geç değil bana sorarsanız, ama milyarder patronların ve Man. United’ın rüzgarı son 10 yıldır futbolu öyle bir vurdu ki toparlanmak zaman alacaktır.
6 yorum:
zamanında roy keane ve alex ferguson old trafford'da taraftarların ruhsuzluklarından olan rahatsızlıklarını ''artık sahaya sadece cips paketlerinin sesleri geliyor'' tarzında birşeyler diyerek açıklamışlardı..
şükrü saraçoğlu stadında geçen yıl fenerbahçe-bursaspor (0-2) maçını fenerium alt tribününden izledim hayatım boyunca 100ün üzerinde maça gittim böyle rahat maç izlediğimi hatırlamıyorum..
maç esnasında ve devre arasında ellerinde tepsilerle güzel hostesler tarafından kahve çay kakao vs.. servisi yapılıyor oturduğunuz koltuk feci rahat ön koltuğun sırtında cepler var çantanzı telefonunuzu koyun diye zaten heryer temiz insanlar farklı :) kendimi yurtdışında maç izliyor gibi izledim üstelik fenerbahçe kendi sahasında 2-0 mağlup olduğu bir maçta bir galatasaraylı olarak bu kadar rahat bir maç izlediğime bende inanamadım artık yılların verdiği yorgunluktan herhalde bana çok tatlı geldi öyle stadda maç izlemek :)
eskiden futbol alt tabakanın sporuydu. ama endüstrileşen futbolla bu olayda yok oldu. bir öğrenci olarak ayda 1 maç bile çok lüks kaçıyor. hatta kahvehanelerde bile parasızlıktan maç izleyemediğim oluyor. terse rüzgar eseceğini de sanmıyorum bundan sonra... yavaş yavaş futbol tenis gibi izlenmeye başlanıcak diye düşünüyorum.
Para desteği satın alamaz. Kulübün kasasını madden doldurup manen boşaltırsanız maddi başarılarınız da belirli bir süre sonra silinir. Maddiyat maneviyat çizgisi hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da dengeli olmalıdır.
başarıya giden yol paradan geçmiyorsa manu geçen sene hem lig şampiyonluğunu hem şampiyonlar ligi şampiyonluğunu nasıl kazandı? old traffordda seyirciler 90 dk bağırıp rakibi baskı altına alıyor da ben mi kaçırıyorum yoksa? beşiktaş partizan seyircisi bu kadar ateşli madem niye arzulanan başarılar gelmiyor? ben camp nou' dan tezahurat sesi yükseldiğini hatırlamıyorum hiç, tiyatro salonu gibi. 2006' da bu adamlar duble yapmadı mı paralı seyircisiyle? ya da Real Madrid, son şampiyonlar ligi şampiyonluğunda bernabeu' da sürekli destek halinde bulunan kaç bin kişi vardı, taş çatlasa 5 bindir. taraftar istediği kadar bağarsın, kalbi kulubü için atsın, kendini tatmin etsin. bu işler artık böyle yürümüyor ne yazık ki..
@frankiegar
Eğer geçmişteki şu yazıya bakarsan Manchester United'ın 95-96 sezonunda tek kuruş harcamadan da duble yaptığını görürsün. İstanbulspor gibi bir takımın Cem Uzan hamlesinden sonra ulaştığı nokta da ortadadır. Bana sorarsanız futbolda desteğin ve arkadaki manevi itici gücün halen çok büyük önemi var.
http://vliegendenederlander.blogspot.com/2008/04/saadet-iin-her-zaman-para-gerekmez.html
"Takımların başarıya giden yolun paradan geçmediğini.."
İtirazım yukarıdaki bölüme, futbolun ruhuna kesinlikle karşı bir insan değilim, lakin başarıya götürdüğü inancında da değilim.
1997-1998 Real Madrid
1998-1999 Manchester United
1999-2000 Real Madrid
2000-2001 Bayern Münih
2001-2002 Real Madrid
2002-2003 Milan
2003-2004 Porto
2004-2005 Liverpool
2005-2006 Barcelona
2006-2007 Milan
2007-2008 Manchester United
son 10 senenin şampiyonları bunlar da, misal. Liverpool' u, hadi biraz da zorlayıp Milan' ı kenara alıp bakarsak bu takımların hangileri futbolun ruhuyla hangileri büyük bütçeleri ve kaliteli kadrolarıyla şampiyonluğa ulaştı? (liverpool ve milan da sadece taraftarlarıyla götürmüyorlar işi bu da bir gerçek). Mesele tek kuruş harcamadan şampiyonluğa uzanmak ise Ajax'ta yaptı bunu zamanında hem de şampiyonlar ligi şampiyonluğunu kazanarak, ama taraftarının itici gücüyle değil altyapıdan çıkardığı kaliteli kadrosuyla yaptı. Keza verdiğiniz Manchester örneği de aynı şekilde, o sene altyapıdan çıkan yetenekli gençlerle dubleye uzandı manchester, taraftarlar sahaya inip oynamadı hiçbir zaman. Parayı bastırıp şampiyonluğa uzanan çok takım vardır, ama sadece mükemmel taraftarlara sahip olup kötü bir kadrosu bulunan takımın büyük başarılara ulaştığı görülmemiştir. Verdiğiniz manchester örneği de bu bağlamda iki tarafa da ait değildir, para harcamadan kaliteli bir kadro oluşturmuştur, çok ayrı bir konsepttedir. güzel paylaşım için de teşekkür ederim=)
Yorum Gönder