Türk spikerlerinin Türk futbol literatürüne kazandırdıkları bazı kelimeler ve ifadeler var. Bu kelimelerin yabancı dillerde ve futbolun uluslararası dili olan İngilizcede bir karşılıkları yok. Misal "makas". Savunma yapan iki oyuncunun hücum yapan oyuncuyu aralarına alarak faul yapmaları. İngiliz futbolunda "scissors" şeklinde bir deyim yok. Bunu uzun şekilde açıklıyorlar. Fransızların ve İspanyolların "sombrero"su var örneğin. Yani İlhan Mansız'ın 2002 Dünya Kupası'nda, taç çizgisi kenarında Roberto Carlos'un kafasının üzerinden ayaklarının arkasıyla kaldırıp aşırdığı topla onu ekaret ettiği hareket. Bakın uzun uzun anlattım, çünkü onu tek kelimeye indirgeyen bir ifademiz yok. Dünya futbolunda bu tür kelimeleri dillere göre bir derleyelim dedik. Aşağıda göreceğiniz gibi bizde de kullanılan bazı deyimler diğer kültürlerde de mevcut.
Almanca: Anschlußtreffer: "Farkı bire indirme". Almanlar herhangi bir takım iki farklı mağlupken bir gol atıp farkı bire indirdiğinde bu kelimeyi kullanıyorlar.
Aufzugsmannschaft veya Fahrstuhlmannschaft: Bizde bunun karşılığı var. "Asansör takım". Yani bir düşüp bir çıkanlar.
Angstgegner: Ters takım. Yani Eskişehirspor Bundesliga'da oynasa idi rahatlıkla bu damgayı yiyecekti.
Ehrentreffer: Şeref golü.
Notbremse: Anlamı acil durum freni. Gole giden oyuncuyu düşürmekten başka çaresi kalmayan oyuncunun hareketi. Yani son adam.
DancaMoses: Musa'ın Kızıl Denizi asasıyla yarmasına ithaf. Hücum oyuncusunun iki defans oyuncusunu geçerek ceza sahasına atak yapması
Fransızca: Aile de Pigeon: Güvercin kanadı. Zlatan Ibrahimovic'in Euro 2004'te İtalya'ya attığı gol. Yani futbolcunun topa arkasında iken ayağının topuğuyla vurması hareketi.
Le Foulard: Cristiano Ronaldo'nun çok sık denediği ve bir ayağı öbür ayağın arkasına getirerek topu ortalama hareketi. Bu hareketi Ünal Karaman da arar ara uygulamıştır.
Le petit pont: Sağdan atıp soldan geçme
La roulette: Garrincha dönüşü diye bilinen, Zidane ile tekrar gündeme gelen, kendi etrafında top ayağnızda iken 360 derece dönme hareketi.
Le saut de grenouille: Kurbağa Zıplayışı. Uzun anlatmayacağım. Meksika'lı Blanco'nun hareketi. Anlayan anlamıştır.
İspanyolca:Chumpigol: Barajın arasından geçerek ağlara giden frikik golü
Hacer la cama: Anlamı yatağı yapmak. Yani hücum oyuncusunun arkasında defans oyuncusu varken kafa topuna çıkmayıp kendisine faul yapıldığı süsünü vermesi.
Rabona: Bkz. Le Foulard
La vaselina: Kalecinin üzerinden aşırtma ile atılan gol.
İtalyanca:Cucchiaio: Anton Panenka'nın 1976 Avrupa Şampiyonası'nda şampiyonu belirlediği topun dibine girilerek kalenin ortasına yapılan penaltı vuruşu. İtalyancada kaşık anlamına geliyor.
Melina: Maçı önde götürürken defans oyuncularının kendi sahasında zaman geçirmek için paslaşmaları.
PortekizceBrinca-na-areia veya Jogador triatlo: Ülkemizden en iyi örneği Isaac Promise, yani çok yetenekli ama gol bölgesinde son vuruş eksiği olan oyuncular. Plaj futbolcuları anlamına geliyor.
Chap: Şapka. Yukarıda bahsettiğimiz "Sombrero"nun Portekizcedeki karşılığı.
Frango: Bizdeki sokak kültürü ifadesi ile "beşlik". Yani kalecinin bacaklarının arasından geçerek ağlara giden gol.
Peixinho: Uçan kafa
Son bir not: Alman hat-tricki ile İngiliz hat-tricki yani tüm dünyanın kullandığı hat-trick arasında bir fark var. Almanlar bir futbolcu bir maçta 3 golü arka arkaya, yani araya hiç bir gol girmeden ve bu golleri tek devrede atarsa buna hat-trick diyorlar. Örneğin, bu anlamda Semih Şentürk geçtiğimiz çarşamba MTK Budapeşte'ye 4 gol atmasına rağmen Alman sistemine göre bırakın pokeri, hat-trick bile yapmış olmuyor. Zira Semih'in ikinci devrede attığı 3 gol arka arkaya gelmemiş gollerin arasına Emre'nin golü girmişti. Tabi bu hat-trick sayısını bir hayli düşüren bir anlayış.
İnceleme kategorisindeki tüm yazılar için
11 yorum:
Almanca da bir de "Lupenreiner Hat-Trick" vardır ki o da şöyle olur, hem Alman hat-trick'i yapıyorsun, hemde attığın gollerin biri sağ ayakla biri sol ayakla biri de kafayla atılmışsa "Lupenrein" olmuş oluyor
ya bunları daha önce uğur meleke yazmamışmıydı hemde yıllar önce
herkes ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüo
@sekerse tehlike
sizin aklınızda sıcak kalmış anladığım kadarıyla, zira ben o yemeği hiç yemedim, adresi verin, ben de gidip yiyeyim o restoranda.
rabuna diye bisi vardı bide. böle top misal sol ayagının yanında dururken sag ayagı sol bacagın arkasından atarak topa vurmak. maradona yapıyomus bol bol zamanında
birde yugoslav faulü vardır. bizim uydurduğumuz mu yoksa yabancı ülkelerden gelme bir deyim midir bilmiyorum deyimmidir onu da bilmiyorum. her neyse
yugoslav faulü: orta sahada rakipin tehlikeli akın başlangıcını kesmek için yapılan faul.
Yugoslav faulü basketbolda kullanılan bir deyim aslında ama futbola da uygulanabilir tabi. Bi de özellikle Aurelio ve Yıldıray Baştürk'ün sık sık yaptığı bi hareket var.Şöyle ki; top sürürken arkanda seni kovalayan bi futbolcu varsa bi anda durup kıçını dayamak suretiyle arkadan koşarak gelen oyuncunun çarpmasını sağlıyor ve bu yolla bedavadan faul kazanıyosun. Buna da bi isim bulmak lazım bence.
Sözlük anlamı "küçük köprü" olan "le petit pont", benim bildiğim "beşlik" demek oluyor. Yemek oldukça lezzetliydi. Şefin ellerine sağlık.
işte sevgili flying dutchman uğur melekenin
31 mart 2006da yazdığı yazı ilgini çeker belki eksiklerini tamamlarsın
http://meleke.com/viewtopic.php?t=151
http://www.milliyet.com.tr/2006/03/31/spor/spo11.html
bide bu war tabii
@sekerse tehlıke
her iki yazıyla da ılk defa karşılaşıyorum, linkler için teşekkürler
La vaselina: Kalecinin üzerinden aşırtma ile atılan gol
Bunun karsılıgı bizde şandel
Yorum Gönder