4 Ağustos 2008 Pazartesi
WACKEN GÜNLÜĞÜ vol. I
Okuyacağınız 5 günlük bir Wacken Open Air hikayesi. Ancak uzunluğu sebebi ile üçe böldüğümü söylemeliyim. Festivalin 3 gün olduğunu düşünerek.
30 Ağustos sabahı Amersfoort istasyonunda başladı yolculuk. Osnabrück trenine bindiğimizde bizimle beraber trende sadece 3 Wacken yolcusu vardı. İki buçuk saat süren bir yolculuktan sonra Osnabürck'e ulaştığımızda ise bu sayı 20'ye ulaşmıştı. Osnabrück'ten topladıklarımızla önce Bremen sonra da Hamburg'a vardığımızda 200 kadar siyaha bürünmüş insan Hamburg istasyonundaydı. Ufak bir araştırma ile Wacken'a 15 dakika uzaklıktaki Itzehoe istasyonuna doğru yola çıktık. Tren Itzehoe yazısıyla buluştuğunda kompartımanın içini "Wackeeeeen" çığlıkları kaplamıştı bile. Bizi Itzehoe'da Wacken'ın hoşgeldin komitesi bekliyordu. 7 euroya bizi heavy metalin cennetine götürecek gidiş-dönüş otobüs biletini aldıktan sonra tekerlekler döndüğünde 5 gün sürecek ve aylardır rüyaları süsleyen festivalle aramızı giderek kapatmaya başladık....15 dakika sonra...Gidenlerin anlattıklarından bildiğimiz, fotoğraflarına bakıp imrendiğimiz, dünyanın en büyük rock-heavy metal festivali gözümüzün önünde arz-ı endam eylemişti. Kapıda kolumuza Wacken bantları takılıp Wacken tarihçesini içeren oyun kartları, yağmurdan korunmak için gerekli poncholar, wacken arması ve programı içeren Wacken çantasını alıp içeri yollandık. Önümde dillere destan ve etrafını dolaşması 45 dakika alan Wacken kamp alanı vardı. Uygun kamp yerini bulmak için aranırken daha ilk gün ilk saatten tuvaletler yerine çalılara tuvaletini yapan insanları gördüğümde, 3 günün nasıl geçeceğini ve bastığım yeri toprak diyip geçmeyip tanımam gerektiğini anladım, bu düşüncelerdeyken sadece çalıların değil her yerin tehlike içerdiğini gördüm. Zira 25 yaşlarındaki bir kız arkadaşlarına çadır kurmada yarıdm etmeyi bırakıp kamp alaının ortasında, bluzunu göğüslerine kadar kaldırıp işemeye başladı. İlginç olan kimsenin buna şaşırmaması ve işine devam etmesiydi. Kız da işini bitirdiğinde hiçbir şey olmamış gibi çadır kurulumuna yardım etti. Ufak şaşkınlığı atlatıp girişteki kamp yerinin sahneye uzaklığını görüp daha içlere ilerledik. Neyseki daha önce tavsiye edilen ve haritadan gördüğüm, kosner alanına en yakın C bölgesinde uygun bir yer bulup çadırı 5 dakika içinde kurduk. Gidenler bilirler. Bu çadır kurulumu ve toplanması festivallerin en meşakkatli işidir. Çadır iplerini bağlayacak ve çakacak yer bulamazsınız, 2 saat sonra geldiğinizde çadırınızın çıkış yerinin önüne başka bir çadırın geldiğini görürsünüz, insanlar çadırınızın iplerine takılıp destek demirlerinin yerinden çıkarmıştır vesaire....Bu yüzden kendiliğinden açılır bir çadır almıştık ve bu zahmetten kurtardık kendimizi.
Konserlein yapıldığı alan da devasalıkta kamp alanını geride bırakmıyordu elbet. Yaklaşık 100 adet büfe, barlar, ufak çaplı bir süpermarket, t-shirtten battaniyeye, bayraktan, çizmeye, kamlıdan wacken vibratörüne kadar aklınıza gelen her şeyin bulunabileceği bir metal market, seyyar tuvaletler, 3 büyük ve 2 küçük sahneyi içeren ve aynı anda 65.000 kapasiteyi alabilen alanı dolaşmamız zaten 2 saati buldu. Henüz kapıları açılmayan sahne alanına baktık. Sadece 12 saat sonra yerinden oynayacak alanın yeşilliğine. O alan sadece 3 gün sonra çamur ve toprak deryasına dönecekti. Saat 7 gibi yataklarımızdaydık, ertesi günkü Iron Maiden konseri için güç toplama amacı ile. Ertesi gün saat 9'da uyanmak zorundaydık zira yavaş yavaş yükselen güneş çadırın içinde kalmamızı imkansız hala getirmişti. Ayrıca yan çadırda 24 saat boyunca Finlandiyalı Folk Metal gurub Korpiklaani'yi dinleyen Finliler de zaten buna yardım ediyordu. Konser alanının yakınındaki dinlenme yerinde yaklaşık 5 saat geçirdik. Saat 12 olduğunda kalabalığın çoğu beşinci birasına başlamıştı. Aynı anda Iron Maiden konseri için alanın 3 kapısının önünde kalabalığın toplanmaya başladığını gördük. Saat 3 olduğunda biz de kapının önünde yerimizi aldık. 3 buçukta görevliler festivali resmen başlattılar insan selini içeri alarak. Maiden'ın Rock In Rio konserini izleyenler bilirler. Görevlilerin aramasından geçenler en ön sıraya doğru elleri havada Maiden diye bağırarak koşarlar. Birebir yaşadık bu görüntüyü. Yaklaşık 500 insanın Kibar Feyzo'daki Şener Şen gibi ayakları kıçlarına vura vura 200 metre boyunca koşuşunu kolay kolay göremezsiniz. Tabi bu depar için aylardır antrenman yapanlar avantajlı id ive biz kendimize ancak üçüncü sırada yer bulabildik. Hep şunu savunmuşumdurç Heavy metal konserlerinde ya ilk sırada olacaksınız ya da 25-30. sırada...Eğer bu iki bölgenin arasında kalırsanız işiniz var demektir. Eğer az tanınan bir grupsa mosh-pit'in ortasında kalırsınız. Eğer tanınmış efsane bir grupsa mosh-pitten de kötüsü. Nefessiz kalana kadar sıkışırsınız. İkincisinin olacağını 7 saat önceden tahmin etmiştim. En ön sırada Maiden için 7 saat boyunca kılı kıpırdamadan ayakta duran insanlarla beraber beklemeye başladık ve festival başladı. Bu dakikadan sonra grupları alt başlıklar altında anlatacağım.
Girlschool
Festivali açtı 30. yaşını kutlayan ve 4 bayandan oluşan grup. Bildiğimiz old school rock'n roll ile başladı Wacken. 30 yıllık davulcu Denise Dufort ve yine eski elemanlardan Kim McAuliffe'nin sürüklediği grup klasik hard rock şarkıları ile gözümüzün önündeydi. Yaklaşık 45 dakiak boyunca 7-8 adet şarkı söylediler. Race With the Devil ve Hit&Tun dışında çok aklımızda kalan da olmadı, zaten bu 2 şarkı grubun 2 ağır top klasiği. Sahneden indiklerinde dev ekrana kendileriyle yapılmış bir röportaj verildi. Herkesin edindiği izlenim şu, konuşma ile ilgili bir iş yerine müzik yapmaları son derece yerinde olmuş. Zira arkamdaki yoğun İngiliz mizahına batmış genç "That's the most meaningless interview I've ever seen" diyerke olaya noktayı koydu.
Lauryn Harris
Artık fikrim sabittir. Bu hanım kızımız bu camiada varsa babası Steve Harris sayesinde var. Zaten arkamda salınmaya devam eden İngiliz genç daha ilk şarkıda "She looks like stripper" ve "She only took pants form his father" gibi eşsiz saptamalar yaparak kızı bitirdi. Girlschool'dan da beter şekilde Harris ailesinin zayıf halkası akılda tek şarkı bırakmadan sahneden indi gitti. Tavsiyem müziği bıraksın babası ona Sanctuary Records'da bir iş bulur.
Airbourne
Old school hard rock Airbourne ile devam etti. Avustralyalı grubun vokalisti Joel O'Keeffe biraz enerjik bir arkadaşımız. Konser boyu sürekli Jack Daniels içerek rock'n roll üzerine nutuklar çektiği yetmediği gibi kolonları tutan 30 metre yüksekliğindeki demirden iskeleye gitarıyla tırmanıp, tepesinde gitar çalmaya devam etmesi, akabinde seyircilerin üzerine atlaması ile kulaktan çok göze hitap etti söyleyeyim. Ama hakkını verelim, Girlschool ve Lauryn Harris'ten sonra adam gibi bir şeyler dinlemek de iyi oldu tabi ki. Yalnız konser biterken "are you ready for Iron Fuckın' Maiden?" sözüyle 30 yıllık efsaneye öyle fucklı mucklı yakıştırmalar yapınca gözümden düştü Joel kardeşimiz. Yolları açık ola, daha 2 albüm yapmışlar. Selametle
Avenged Sevenfold
Şimdiden söyleyeyim tartışmasız konserin en rezalet performansı idi. Bir kere vokalist Matthew Charles Sanders isimli M. Shadows takma adlı arkadaştan başlamak istiyorum. Ne ses var, ne ritim var, ne bir sahne duruşu var. Ancak bol fucklı cümleler, kolları kaplayan dövmeler ve anlamsız şarkılar. Bu kadar kötü olacağını beklemiyordum grubun zira bir hayli methini duymuştmu. Zaten M. Shadows, Synyster Gates, Zacky Vengeance gibi takma isimleri olan grup elemanlarının oluşturduğu gruptan çok bir şey beklememek lazım. Iron Maiden için sabırsızlanan seyirci bu rezaleti görünce sonlara doğru orta parmaklar havaya kalktı tabi. Neyse ki işkenceyi 50 dakika tutup sahnedne indiler.
Iron Maiden
Ne yazayım. Saat 21:20 olduğunda iki yan sahnedeki Leaves Eyes ve Avenged Sevenfold konserini izleyenler sağ ve soldan, dışarıda saatlerdir içki içenler turnikelerden geçip arkadan ortada ve öndeki kalabalığı bastırınca 60,000 kişinin önünde yer alan 5.000 kişinin en öndeki 100 kişilik bir gruba öldüresiye baskı yapması ile daha konser başlamadan eşim dahil yaklaşık 20 kişi insanların ellerinin üzerinde güvenlik tarafından güvenli bir yere alınmıştı. Bu kargaşada 7-8 kişilik bir grup yere düştü ve geri kalan ve kendini sakınamayan grubun üstlerine basması ile bir kaçının ayak bilekleri kırıldı ve sedye ile dışarıya taşındılar. İişin konser başladığında daha kötü olacağını biliyordum. Nitekim introyu izlerseniz Bruce Dickinson'ın Aces High vokaline başladığında artık ayakta durmanın imkansız olduğunu anlarsınız. İşte o an orada daha fazla kalırsam sağlığımın tehlikeye gireceğini görüp (zira 2 metre boyunda 100 kilonun üstündeki insanlar bile isyan etmiş ve uzaklaşmıştı) arkaalara giden bir Alman gencini tutup beraber hareket etmeye başladım. Dün bahsettiğim genç bu arkadaştır. En az 100 metre boyunca benim hala arkasında olup olmadığımı kontrol ederek ve geride kaldığım anlarda beni omzumdan tutup kendine çekerek kalabalıktan kurtardı. Bir kere daha teşekkürler ona. SOnraıs malum...Maiden işte. Ötesi var mı? Hiç görmediğimi de gördüm, Dickinson 60.000 kişilik Wacken topluluğuna Meksika Dalgası'nı yaptırdı ve klasiklerle dolu bir play-listle konseri bitirdi. Benim için en özel anlar Revelations ve The Rime Of The Ancient Mariner anlarıydı. Onlarla sadece 13 gün sonra bu sefer Hollanda'da üçüncü Maiden konserimiz için (ilki 2007'de Fields Of Rock festivalinde idi) buluşacağız. Bu sefer umarım daha yakından.
...ve ilk günün sonu..yorgun biçimde çadıra gidiş ve uykuya dalış...çok geçmeden...ertesi günü düşünerek....Aklımızda Steve Harris'in uyarısı ile ön sıralardaki kargaşayı fark eden Dickinson'ın o tatsızlığı dağıtan sözleri.
"Hey guys, in the frontline, we really worry about you (Harris uyarmasa görmeyecekti ya), if somebody falls down, you know what to do, step back and let him get up, if he's dead, drink him beer......."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 yorum:
Avenged Sevengold ne kadar ziyan bir gruptur.. Line-up'a nasil girmistir..
dickinson için:
bira=ab-ı hayat :D
"if he's dead, drink him beer"
dickinson rullez!
Yorum Gönder