17 Ekim 2008 Cuma

ABOUT A BOY



















Cuma akşamı veya hafta sonu için bir tavsiye verelim. Nick Hornby günümüzün en yetenekli yazarlarından birisi. Kitapları insanı daha birinci sayfadan avucunun içine alan karakterlerin içsel diyalogları ve genelde toplum üzerine buram buram zeka kokan saptamaları ile doludur. İlginçtir ki Hornby, karakterlerini uzun betimlemelerle anlatmaz, onların diyalogları ile zaten kafamızda bir profil oluşturur. Dolayısıyla bir film senaryosu gibidir kitapları ve filme uyarlanmaya son derece elverişlidir. Hatta kitabı okurken sahneleri kafanızda canlandırır hangi oyuncunun hangi karakteir oynayacağı hakkında fikir yürütebilirsiniz. About A Boy da yazarın bu tür bir kitabından uyarlanmış 2002 yapımı bir film. 30'lu yaşlarının sonuna gelen ama babasından kalan telif hakları geliri ile yaşayıp mesleki anlamıyla "hiç bir şey yapmayan" bir adamın hikayesi. Filmi tipik bir yetişkin-çocuk ilişkisi filminden kurtaran da Hornby'nin parmağı. Hugh Grant tartışmasız kariyerinin en iyi rolünde, Will karakterine enfes hayat veriyor. Tabi her Hornby filminde olduğu gibi favoriler kısmına atılacak bir dolu diyalog var filmde. İnsanın olgunlaşması ve büyümesi için aslında biraz çocuklaşması ve küçülmesi gerektiği üzerine giden ve süresi bittiğinde yüzünüzde zeki, anlamlı ve halinden memnun bir gülümseme bırakan bir film. Bize göre Hornby'nin High-Fidelity'si hala onun kitaplarndan uyarlanan filmler arasında lider konumda ama About A Boy da onun sadece 1 basamak altında yer alıyor.

Will: The thing is, a person's life is like a TV show. I was the star of The Will Show. And The Will Show wasn't an ensemble drama. Guests came and went, but I was the regular. It came down to me and me alone. If Marcus' mum couldn't manage her own show, if her ratings were falling, it was sad, but that was her problem. Ultimately, the whole single mum plotline was a bit complicated for me.

1 yorum:

kartalsafa dedi ki...

2 sene evvel hazırlıktayken, kitabın ingilizce özetini istemişti hoca. burun kıvıra kıvıra yarım yamalak ingilizcemle okumaya çalışmıştım. gerçekten çok güzel bir kitap, epey sardı. filmini izlemek kısmet olmadı daha..