8 Ekim 2008 Çarşamba

CANIMIZ KANIMIZ COPÇU AMCAMIZ

















Reinhardt Saftig zamanı Mapeza'nın 2 gol attığı meşhur Galatasaray-Beşiktaş maçıydı. Maça kalabalık bir gruplar gitmiştim ve içlerinde bulunan amcam, fenalaştığı için staddan çıkarmak istediğimizde stad kapılarında bekleyen polis görevlisi "buradan güvenlik sebebi ile çıkış yok, Beşiktaş taraftarları orada, diğer tarafa yürüyün" diyerek bizi stadın en uzak köşesine göndermişti. Sonradan apandisitinin patladığını öğrenmiştim stadda maçı bitirip eve döndüğümüzde. O haliyle izin alamayan amcam iki büklüm halde, üsteleyince Türk polisinden bir de ölüm tehdidi almıştı. Yıllar geçti. Joachim Löw'lü Fenerbahçe'yi Ali Sami Yen'de 2-0 mağlup ettiğimiz maç öncesi Mecidiyeköy'de bugünkü İkbal lokantasının bulunduğu yerde saatlerce tutulup kuyruğa girmek için çağırıldığımızda, tek bacağım polis kordonunun muşamba ipine değdiği için iyisinden bir cop yemiştim. 2 gün ayağımın üstüne basamadım. Yine yıllar geçti. Eric Gerets'in ikinci sezonunda İstanbul'da oynadığımız ve 3-3 berabere biten Konyaspor maçı öncesi bir polis memuru ortada hiçbir sebep yokken bir Galatasaraylı taraftarı kendisine sert baktığı gerekçesi ile 6 arkadaşıyla beraber dövmüş ona karşı çıkan maça beraber gittiğimiz arkadaşımı da kafasından tutup polis otobüsünün kaportasına fırlatmıştı. Bu yıllar boyu hiçbir maçta bir tek güler yüzlü polis gördüğümü hatırlamıyorum. Fıldır fıldır gözlerle cebindeki korkunun sığınağı o sopayı çıkartıp bütün egosunu tatmin edecek kurban aramayan bir polis hatırlamıyorum. Taraftarlar sıkışıklıkta susuzluktan kavrulurken karşılarına geçip soğuk ayran içen, itip kakan, aramaların afedersiniz bo.unu çıkaran ve sürekli bir rahatsızlık içinde olan bir dolu adam hatırlıyorum oysa.

2 yıl daha geçti. Hollanda'ya ilk ziyaretimde ADO Den Haag-AZ maçı için Den Haag'ın Zuiderpark Stasyumu'ndaydım. Tüm bir kalabalığı kontrol eden 2 atlı polis vardı ve Hollanda'nın en belalı taraftarları olarak bilinen ADO'lularla şakalaşıyorlardı. Maç bitimine kadar da bir daha onları görmedik. Sonra Hollanda'ya yerleştim. Utrecht kombinesi aldım. Aynen zamanında Galatasaray kombinesi aldığım gibi. Bu sene henüz içeride üçüncü maçımızı oynadık. İlk 2 maçtan önce turnikelerden geçerken (hoş o iş de tamamen taraftarın kendisi tarafından yapılıyor) güvenlik görevlileri sessizlik içinde bizi beklediler. Yanlarına yaklaştım. Beni arayacak güvenlik görevlisi "İyi akşamlar" dedi. Yüzüne baktım tam tarifi ile aval aval. Gülümsedi. Sonra da ceplerime kısaca dokunup anahtarımı görmek istedi. Ardından da "iyi seyirler" dileyerek içeri gönderdi beni. Herhalde milyonda bir olacak bir polise rastlamıştım. İkinci maç geldi. Yine iyi akşamlar ve iyi seyirlerle karşılaştım. Üstelik bu sefer elime aldığım cep telefonu ve anahtarları gören görevli "her şey burda zaten, neyi arayayım geçebilirsin" demişti. Geçen pazar Twente maçına 12 dakika geç girdim. Utrecht 7. dakikada 1-0 öne geçmişti. Güvenlik görevlisi "golü kaçırdın neredesin yahu" anlamına gelen bir şeyler söyledi. Ben de "maalesef ama daha gol görürüz" diyip içeri yürüdüm. Maç 3-0 bitti. Çıkışta aynı güvenlik görevlisiyle göz göze geldik. Gülerek "3-0, 2 golü gördün en azından" diyerek ve "iyi akşamlar" dileyerek gönderdi beni evime.

Utrecht Nieuw Galgenwaard Stadyumu'nda bugüne kadar ne bir polis-taraftar kavgası gördüm ne de bir hadise. Olan hadise maç öncesi sokaklarda oluyor o da en ezeli rakip Ajax maçları öncesi. Stadda önce güvenlik taraftara, daha sonra bunu gören taraftar da insani duygular gereği onlara saygı duyuyor. Ne bir koltuk söküldü bugüne kadar ne stada bir zarar verildi. Galatasaray taraftarının meşhur pet şişe sağanağı Fenerbahçe maçı öncesi kendi stadındaki koltukları sökme nedeni polise fırlatmaktı. Çünkü bir düşman vardı karşısında. Çok normaldi bu, çünkü düşmanca davranışa maruz kalıyordu senelerdir. O gün patladı. Bu her tribünde her stadda var. Bizim de suçumuz yok mu? Var elbet. En büyük zorluklarla, en insanlık dışı muamele ile stad kapısından içeri girdiğimiz maçlarda, galip gelen taraf olunduğunda her şey unutuluyor. O kapıdan içeri girene kadar maruz kalınan davranıştan şikayette üzerimize yok, ama kapından içeri girdiğimiz anda artık dışarıdakilerin neye uğradığı umurumuzda değil. Marsilya tribünlerinin dün desteklediğimiz hareketi tebrik edilesi. Sınır ötesinden Madrid polisine tepki veriyorlar. Bu yardımlaşma son yıllarda 3 büyük kulübün taraftar grupları aracılığı ile Türkiye'de de kendini göstermeye başladı. Umarız devam eder. Zira stadlardaki "yasal mermi"li meslek sahiplerinin kendilerini düzeltmeye niyetleri yok. Birilerinin düzelmelerini sağlaması lazım.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

hocam öyle güzel yazmışsın ki neden Hollanda da yaşamıyorum diye efkar bastı,eline emeğine sağlık ;)

Ferman

Adsız dedi ki...

kesinlikle turk polisi konusundaki gozlemlere katiliyorum. hollanda polisini tanima sansim olmadi henuz. saracoglu'nda 100 maca gittiysem 50'sinde polisten bi sekilde bir tersleme, laf dokundurma, herhangi bi tciz yani gelmistir. ben bunu ulkemizdeki issiz gucsuz egitimsiz adamlarin 6 aylik ya da 1 senelik, her neyse kurslardan gecirilip polis unvani verilmesine bagliyorum. aynisindan bizim ailede de var. adamla 2 kelime konusamazsin. dunya gorusu, kultur, bilgi, birikim koca bir sifir. ama polis olmus. bu adamin herhangi bir olayda duzgun tepki vermesini beklemek hata.

Adsız dedi ki...

AliSamiYen de ön arama işkencesi vardır.Bu arada bir sürü yankesisici ceplerinizi didikler durur.Bir keresinde arkadaşımın cebinden telefonunu yürüttüler ve ben de gördüm ama sıkışıklıktan adamı tutamadık.Polise bağırıyorum tut şu herifi hırsız telefon çaldı diye.Aval aval bakıp çekti gitti 2 polis birden.Şimdi gel de inanma polis hırsız ortak çalışır lafına

murarty dedi ki...

Galatasaray taraftarının meşhur pet şişe sağanağı Fenerbahçe maçı öncesi kendi stadındaki koltukları sökme nedeni polise fırlatmaktı. Çünkü bir düşman vardı karşısında. Çok normaldi bu, çünkü düşmanca davranışa maruz kalıyordu senelerdir. O gün patladı. Bu her tribünde her stadda var.
Yazınıza genel olarak katılmakla birlikte;yukarıda bölüme katılamayacağım.O maçta yaşanan olayların çok başka nedenleri olduğunu,kombine sahibi birisi olarak bilmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Hoşçakalın.

ti esti to dedi ki...

süper bir yazı. ellerinize sağlık. ali sami yen e girerken en az 3 defa aranıyorsunuz. çok berbat bir durum.

Adsız dedi ki...

orada görev yapan memurlarda nihayetinde aldıkları emirleri yerine getiren insanlar
asıl onların büyüklerini amirlerini sorgulamak gerekir
çevik kuvvette çalışan polisler 30 yasın altında ve gençlik enerjisiyle kendine verilen emirleri yerine getiriyorlar.
bu kadar da insafsız olmayın bence
veli

arnawut dedi ki...

bence de onların durumunu hiç düşünmyorsunuz. Emirlere uyuyorlar.
ki nedense 2 senedir kombinem vardı bu sene alamadım, tek bir kötü olay yaşamadım şahsi olarak. Sami Yen'de 3 kere değil, 2 kere arandım. Saraçoğlu'nda 5 ayrı güvenlikten geçtim..
Sami Yen'de Abdi İpekçi'de kaç kere polislerle muhabbet ettim sayısını bilmiyorum. pet şişe sağnağı olan Fener maçında, kapıda polis bana şişe sokamıyoruz kardeşim dedi. İstersen içiver biraz şimdi ama içeri sokmamamız söylendi diye açıklama yapmıştı. Bana mı denk geldi polisin iyisi?ilginç..
Bizim taraftarımızın da suçu yok mu bunlarda? Satır sokarken taraftar kötü, polis arayınca polis niye kötü?
Şu masum ayağına yatmayı da hiç sevmiyorum. Bugüne kadar tek bir polis görmedim sebepsiz yere birini coplarken. Bende yedim copun ağlasını ama azgınlık yaparken. Bence abartılı olmuş yazı..

Adsız dedi ki...

Yazarın kaleminde insafsız olmamasıyla çubuk kuvvet'in orantılı güç! kullanmasını birbirine karıştıran ve polisi savunan arkadaşlar hiç maça gitmemişler veya 1mayıs2008'deki Taksim ve çevresinde yaşanan rezaleti görmemişler anlaşılan. Bu gençlik, enerji, insaf ve emir kulu ayaklarını çocuklara anlatmak gerek kanımca! Tek çözüm polisin futbol ve tribün ortamından derhal uzaklaştırılması ve bu güvenlik önlemlerinin sadece üst düzey emniyet görevlileri kontrolünde özel şirketlere devredilmesidir. O 30 yaş altı enerjik çubuk kuvvetler de poligonlara gitsinler :)

Ortega dedi ki...

Kadıköy'de polis tarafından aranmadan içeri girebilmek mümkün. Hani apaçi ağzıyla söylemek gerekirse "sinyalci" olmanız lazım bunun için. Avrupa kupası maçları hariç, genelde aranmadan girdiğim çok olmuştur maça. Bunu yapmak için kalabalıktan ayrı takılmanız ve tabir-i caizse gözü açık bir şekilde çevreyi iyice kolaçan etmeniz gerekmekte.

Tüm bunları yapmak yerine, karşımızda anlayışlı bir polis olsa, biz de bunlarla uğraşmayız tabii ki.