9 Mart 2010 Salı

FUTBOL EFSANELERİ ÜZERİNE






Zaman zaman gazetelerimizde görürüz bu tip haberleri. Herhangi bir takımın attığı golden sonra golü atan futbolcunun tek başına ya da bir kaç arkadaşıyla sevinmesini o takımda var olan grupçuluk hadisesine bir kanıt olarak görürüz. Bunun bir başka çıkarımı sadece golü atan futbolcunun takımda istenmediğidir. Gol atıldığında futbolcu hocayı geçip yedek kulübesine koştuysa bu onun hocayı sevmediğinin kanıtıdır aslında. Saha içinde meydana gelen olaylardan daha çok saha dışındaki bazı gerçeklere çıkarımlar yapmayı çok severiz. Geçtiğimiz yıl İngiltere'de piyasaya çıkan bir kitap futboldaki tüm "anlamlandırma" çabalarına bir ışık tutuyor ve bu konuda önemli bir eser.







Kitabın adı "Myths and Facts About Football" yani "Futboldaki efsaneler ve gerçekler". Genellikle futbol gazeteciliğinin yarattığı efsanelerin doğruluk payı olup olmadığına akademik bir araştırma ile ışık tutuyor. Gol sevinçleri, forvetlerin form durumu, penaltı atışlarında kendi seyircisi önünde atışları kullanan takımın gerçekten avantajının olup olmadığı, gol atan bir takımın hemen ardından yapılan atakta gol yeme riskinin normalden daha yüksek olup olmadığı gibi. Tabi bu konuda en önemli yardımcı bu olayların varlığı ile elde edilen sonuçlar yani istatistikler. Yani zaman zaman futbola bazen yakıştıramadığımız rakamların bilimine giriyor kitap. Kitabın yazarlarından Londra Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Peter Ayton "televizyon yayınlarından futbolla ilgili bu tür anlamlandırmaları sürekli duyuyoruz. Bizim yaptığımız buna sayıları ve futbolcu psikolojisini katarak bilimsel bir yaklaşım getirmek" diyor. Kitabın ortaya koyduğu gerçekler tabi ki bu efsanelerin ve inanışların hepsini yalanlamıyor. Örneğin iki ayaklı elemelerde ilk maçı deplasmanda oynayan takımın gerçekten turu geçmek için daha avantajlı olduğu bir gerçek. Aynı şekilde gol sevinçlerini toplu halde, aşağı yukarı tüm takımın katılmasıyla kutlayan takımların bunu yapmayan takımlardan daha başarılı oldukları da bir gerçek. Penaltı atışlarını kalenin ortasında doğu kullanan futbolcuların da başarılı olma şansı köşelere vuranlara oranla daha yüksek.

Kitabın ortaya koyduğu bir başka gerçek meşhur "gol orucu" ve "çok formda" yorumları. Örneğin 1994-95 ve 1995-96 Premier Lig gol krallığı listesinde ilk 12 sırayı alan oyuncular baz alınmış ve golcülerin herhangi bir maçta attıkları golün bir diğerini getirmediği yani bir gol serisine yol aşmadığı açıklanmış. Örneğin Alan Shearer'in 1994-95 sezonunda kendi evinde oynadığı maçların % 79'unda gol atması ancak bu yüzdenin bir önceki maçta gol atmadığı maçlarda daha da yükselmesi ve % 85'e yükselmesi aslında boş geçen bir haftanın bir sonraki hafta atılacak gollerin ihtimalini daha da artırdığına bir örnek. Aynı araştırma deplasman maçlarında ve Beardsley, Cantona, Fowler, Le Tissier ve Sheringham üzerinde yapıldığında da aynı sonuçlara ulaşılıyor. Yani "istim üzerinde" kavramı biraz bizim tarafımızdan yaratılmış bir kavram. Tabi bu Hakan Şükür'de aşırı derecede baskındı. Şükür'ün 6-7 maç gol atamadığı maçlardan sonra 3-4 gol birden atması onun futbolunda rakamların değil psikolojinin ne kadar ağır bastığının bir göstergesi.

Gelelim ilk maçı deplasmanda oynama ritüeline. Üniversitenin Fransız araştırması Lional Page 1995-2006 arasında oynanan 6,182 Avrupa Kupası eşleşmesi yani 12,364 maçı ele aldığında % 53,77 oranında ilk maçı deplsmanda oynayan takımın daha avantajlı olduğu sonucuna ulaşmış. % 6 'lık bir üstünlük ama yine de inancın doğru olduğunu gösteriyor. Bu rakamda özellikle iki türlü eşleşmelerde uzatmaya giden maçların da doğal olarak ikinci mçı evinde oynayan takımın evinde oynanmasının da payı var tabi.

Penaltı kullanımı konusuna gelince. 1974 Dünya Kupası finalinde Hollanda Almanya maçının ilk dakikasında penaltı ile takımını öne geçiren Johan Neeskens üst düzey uluslararası bir maçta penaltıyı kalenin ortasına vuran ilk futbolcuydu ve başarı sağladı. 2 sene sonra bunu meşhur Antonin Panenka uyguladı ve başarı sağlamakla kalmadı bugün Thierry Henry'nin sıkça uyguladığı bir penaltı tekniği yarattı. Alman ekonomistler Wolfgang Leininger ve Axel Ockenfels 1997-2000 yılları arasında Fransa ve İtalya Liglerinde kullanılan penaltıları incelediklerinde ortaya kullanılan penaltıların % 81'inin gol olduğu gerçeği ile % 70,1 oranında sağ köşe ve % 76,7 oranındaki sol köşeden önde olduğu. 268 penaltı incelerek ulaşılan istatistikler ilginç bir sonucu çıkarıyor. Kaleciler penaltı anında hiç kıpırdamadan köşelere planjon yapmasalar penaltıyı savuşturma şansları daha yüksek. Aynı şekilde 1986-2006 yılları arasında Alman Kupası'ndaki mücadeleler göz önüne alınarak ulaşılan sonuç da seri penaltı atışlarında ilk penaltıyı kullanan takımın genelde daha avantajlı olduğu ancak penaltıları kendi seyircisi önünde kullanan takımların daha başarılı olduğu inanışının gerçeği yansıtmadığı.

Kitabın buna ilaveten öne sürdüğü ilk yarının bitişinden hemen önce atılan gollerin maçı kazanma ihtimalini artırdığı, Bundesliga'da 1995-2004 yılları arasında yapılan araştırma sonucu bir oyuncunun ücretinde yapılan değişikliğin (inidirim ya da zam) performansını mutlaka değiştirdiği, Israil Premier Ligi'nde yapılan bir araştırma ile gol sevinçlerini toplu kutlayan takımların daha fazla başarılı olma şansları olduğu gibi gerçekler var.

Kitap piyasada şu anda. "Paperback" denilen cep versiyonu 12.99 pound, büyük boyu ise 39.99 pound. Tam adını da verip kenara biraz parayı ayırın derim kapatırken. "Myths and Facts about Football: The Economics and Psychology of the World's Greatest Sport"

4 yorum:

Ortega dedi ki...

Ben askere gitmeden biri bana bu kitabı hediye etse ne iyi olurdu. Sağa sola haber salayım, belki tutar :D

Adsız dedi ki...

http://www.independent.co.uk/sport/football/news-and-comment/fact-or-fiction-form-in-football-954440.html

MaX CadY dedi ki...

"Kitabın buna ilaveten öne sürdüğü ilk yarının bitişinden hemen önce atılan gollerin maçı kazanma ihtimalini artırdığı."

bkz. 8 mart 2010 eskişehirspor galatasaray maçı.

Protanopia dedi ki...

Bu tür çıkarımlar yapılırken futbolu da matematiği de iyi bilmek lazım ve durumu etkileyecek tüm faktörlere bakılıp bakılmadığına.

Mesela %53 olan ilk maçı deplasmanda oynayan takımın elemesinde genelde güçlü torbadan gelen takımın ilk maçı deplasmanda oynamasının da etkisi vardır. Onu da hesaba katmak gerek.

"Kaleciler penaltı anında hiç kıpırdamadan köşelere planjon yapmasalar penaltıyı savuşturma şansları daha yüksek" denmiş. Biliyorum bu sizin mi yoksa araştırmacının mı çıkarımı ama bunu söylemek için sağ köşe, sol köşe ve ortaya atılan penaltı atış sayısının kabaca eşit olduğu varsayılıyor galiba ama köşelere atılan top sayısı çok daha fazla oluğu için bu çıkarım da yanlış mesela.

Elbette bütün araştırma yanlış demiyorum ama bazı konular iyi incelenmemiş gibi.