10 Kasım 2008 Pazartesi

BÜYÜ SAHADA DEĞİL KAFADA














8 Kasım 1992. Yani 1 günlük farkı saymazsak tam 16 yıl önce. Fenerbahçe Ali Sami Yen Stadı'nda Aykut Kocaman'ın golü ile Galatasaray'ı 1-0 mağlup etti. 4 gün önce Sigma Olomouc'tan 7 gol yemişti Fenerbahçe, Galatasaray ise Eintracht Frankfurt'u UEFA Kupası'ndan elemişti. Normal şartlarda Fenerbahçe'nin bir 7 gol de Feldkamp'ın kupa canavarı takımından yemesi gerekiyordu. Olmadı. Avrupa'da dibe vuran ve zirveye çıkan iki takımın mücadelesinde dibe vuran gitti zirveye çıkanı deplasmanda mağlup etti. Bunun için "derbi" diyorlar işte. Normal futbol mantığının dışında gelişen, oturup sabaha kadar konuşup bir dolu taktik varsasyonla analizini yapsanız sonucunu tahmin edemediğiniz bir maç. Hoş maçtan bir gün önce Ortega'nın blogunda derbi yazısıyla ilgili 3-1 veya 4-1 biter şeklinde bir skor tahmini yapmıştım ama oturup derin analizler sonucu yapmadım bunu. Genelde Fenerbahçe o stadda kazanıyordu ve Galatasaray tahmin edildiği gibi çok iyi değildi. En azından cidden problemleri olan Fenerbahçe'yi rahatça mağlup edebilecek kadar iyi değildi. FBenerbahçe-Galatasaray derbisinin tek değişmeyen gerçeği bu, Kadıköy'de tarihin tekerrüre dönmeye başladığı. 16 yıl geçmiş. Fenerbahçe yine Avrupa'da grubunun dibinde, Galatasaray grubunun zirvesinde. Sonuç: Dipte olan zirvede olanı yine mağlup etti.

Fenerbahçe'de değişen bir şey yoktu aslında. Aynı oyun planının eksikliği, aynı sistemsizlik, aynı kadro sıkıntısı. Bu sıkıntı öyle göz önündeydi ki Fenerbahçe'nin son yarım saatte yarım hücum adamıyla oynaması ve buna karşı tek başına Servet'in karşı koyabilmesi önemli bir göstergeydi. Ama Galatasaray sadece o yarım saat değil, daha uzun sürede bir şey üretecek gibi durmadı hiçbir zaman. Londra'daki Arsenal'in hareketsiz hali gibiydiler. Rakip yarı sahanın ortasında bir sağa sola 8-9 tane pas, ardından dikey oynanan her topun Fenerbahçeli oyunculara verilişi, onların 2-3 pasla rakip alana gidip cılız ataklar geliştirmesi. Son 30 dakikanın özeti budur. Bu oyunda Selçuk ve Josico'nun Galatasaray'ın orta sahasına yaptığı baskının payı var ama baskı asla Ayhan ve Meira'nın bu kadar etkisiz kalmasına yol açacak büyüklükte değildi. Tabi Ümit Karan-Baros-Nonda-Kewell dörtlüsünün nerede ise tek bir adamlık iş üretememesi ve orta saha ile yardımlaşma konusunda hiç bir varlık gösterememeleri en önemli faktör. Geçtiğimiz sezon "önemli maçlarda sahada yok" denilen Lincoln'ün tek başına kıpırdanmaya çalıştığı anlar zaten yalnız kaldığı anlar. Hücum hattında uluslararası üne sahip 5 oyuncunun hiçbirisi katkı yapamadılar. Hal böyle olunca yarım saat boyunca derbi tarihinin en sıkıcı maçlarından birisi oldu diyebiliriz.

Aragones 34 yıldır bu işin içinde olan bir teknik adam. Galatasaray derbisine özel bir hazırlık yapmadığı her halinden belliydi. Kulübedeki halinden de. Bazı ataklarda sahaya bile bakmayan, kaçan gollerde kahrolmayıp, gollere çok sevinmeyen görmüş geçirmiş bir evliya. Sadece maçın sonlarında kulübeden çıkıp Burak Yılmaz'ın takımı forvetsiz oynatan hali için bir kaç uyarı yaptı o kadar. Gelecek hafta Ankaraspor maçında da farklı bir Fenerbahçe görmeyeceğiz elbet. Hala etkisizler ve hala günlük performanslara bakıyorlar. Galatasaray'a gelince. Bir hastalık var sarı kırmızılılarda. Maça iyi başlamışken ve iyi götürürken rakibin ilk gol pozisyonunda konsantrasyonlarını kaybediyorlar. Bu Fenerbahçe maçında oluyorsa yıllarca bu derbiyi oynamış ve genelde kaybeden Sabri, Ümit Karan, Arda, Ayhan, Emre Aşık gibi adamların Selçuk'un golünden sonra yaşadıkları yıkımı suratlarından görmek mümkündü. Selçuk'un 6. dakikadaki golünde maç bitti bana sorarsanız ya da şöyle diyeyim yukarıdaki oyuncular kafalarında işi bitirmişti zaten. Galatasaray'ın bu staddan son 9 yılda beraberlikle çıktığı tek maç var. O da ilk yarısını golsüz berabere bitirdiği tek maç. Fenerbahçe'yi mağlup etmek istiyorsanız o stadda ilk yarı gol yemeyeceksiniz, hele isminiz Galatasaray ise.

Skibbe'nin en azından bu maç özelinde eleştirilmesi gerektiğini düşünmüyorum. Ümit ve Baros ilk yarı hiçbir varlık gösteremediler ve hepimizin ikinci yarı oyuna sokulmasını beklediğimiz adamları devrenin başında sahaya gönderdi. Nonda-Kewell ikilisi yerlerine girdikleri ikiliden daha kötü olamazlardı. Evet daha kötü olamadılar ama daha iyi de olamadılar. Avrupa Şampiyonası finali görmüş Milan Baros gol pozisyonunda topa eliyle vurma yolunu seçiyorsa bu, Skibe'yi eleştirmek için bir neden değildir. Alman teknik adama benim takıldığım yer Meira ve Ayhan bu derece kitlenmişken oraya geçen sene takıma şampiyonluk getiren adam Mehemt Topal'ı monte etmeyişi oldu. Kulübede olduğuna göre oynayabilecek durumda idi. Geçen sene Galatasaray'ın 1 beraberlik 2 galibiyet aldığı 3 Fenerbahçe maçında Alex'i kitleyen Topal, onun yokluğunda bu maçta önemli bir katkı yapabilirdi.

Am bu, işin dediğimiz gibi "derbi" sözcüğünü kullanınca fasa fisoya dönüşen yorumu. Galatasaray Kadıköy'de galip gelebilmek için 10. yılı bekleyecek. Her geçen sene bu daha büyük bir psikolojik baskıya dönüşüyor. İşin büyüyle, şanssızlıkla alakası olduğunu söyleyenler çok kolaya kaçıyorlar. Galatasaray hiçbir zaman o stada psikolojik olarak hazır çıkmıyor, hiçbir zaman rakibi iyi analiz etmiyor ve hiçbir zaman maçı koparacak anda veya maçın sapma noktalarında belirleyici takım olamıyor. Her sene de kalede görülen her gol "işte yine başlıyoruz" korkusunu açığa çıkarıyor. "Yine mi yenileceğiz" korkusunu daha durum 1-1'e geldiğinde takımın yarısının suratından okuyorsak bunun adını şanssızlıkla, stadın büyüsüyle koymaya çalışmak çok komik oluyor. Bunu ne zaman aşacağını göreceğiz camianın ama kısa zamanda olacağını zannetmiyorum. Yani kısaca "o sene" uzun bir süre gelmeyecek.

Hakemi sonda konuşmak gerekir. "Herhalde bu maçtan sonra hakemin konuşulmayacağı güzel" dediğim bir derbi oldu ama yine ortaya bazı düşünceler atıldı. Meşhur serbest vuruş hadisesi. Bir çok yerde okuyup hayrete düşüyorum. Galatasaray tarafı hakemin "bir gollerini yediği" görüşünde. Lincoln'ün kimseye dokunmadan ağlara giden golünün iptal olması FIFA kural kitapçığının bir gereği. Endirekt serbest vuruş adından belli olduğu gibi direkt olarak kullanılamıyor. Yani Hüseyin Göçek'in golü iptal etmesi değil vermesi fahiş bir hata olurdu. Bunun üstünden giderek topun ağlara gittiğini görünce "aslında direkt vuruş verilmeliydi, direkt vuruş verilse top da ağlara gittiğinden Galatasaray öne geçmişti" demek çok temelsiz oluyor kimse kusura bakmasın. Hüseyin Göçek hatasız bir maç yönetmedi (mesela o direkt vuruşu kullanacak Lincoln'ün sarı kart gördüğü pozisyonun hemen arkasından kendisini yere atmasını kartsız geçiştirerek) ama skora zerre kadar etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Hele hele, ikinci yarı sözüm ona "baskılı oynadığı" dakikalarda yan pastan başka hiç bir şey yapmayan, kalenin 5 metre üstünden dışarı vurduğu 3 şut dışında 45 dakika boyunca kaleyi tutan tek şut atamayan ve eğri oturup doğru konuşalım hiçbiri normal bir gol pozisyonunun sonucunda gelmeyen 4 gol yiyen Galatasaray camiasının hakeme sığınmaya hiç hakkının olmadığını düşünüyorum.

16 yorum:

Jordi Metal dedi ki...

Kişisel yorumum :

http://hakanbaysal.blogspot.com/2008/11/ben-senin-kadkyde-galip-gelebilme.html

Adsız dedi ki...

Allaha şükürler olsun,çok sevinçli ve mutluyum :))

İyi ki Fenerliyim yav :))

Ferman

Kurt dedi ki...

Eğer bulabilirseniz o serbest vuruş pozisyonunu tekrar izleyin. İlk anda serbest vuruş veriyor eli ilerde akabinde 10-15 saniye sonra bu sefer eli havada çift vuruş diyor ki müdehale de görülebilieceği üzere faul yani tehlikeli hareket filan değil. Tüm bunların yanında Hüseyin Göçek özellikle ilk yarı da Galatasaray lı futbolcuları tamamiyle sindirmeye yönelik oynadı. Selçuk un yarım uçan tekmesine neden sarı kart yok diyen Lincoln e sarı kart gösterdi. İkili mücadelelerin hepsinde Fener den taraf oldu. Maç koptuktan sonra da sesini bile çıkarmadı. Galatasaray ın Hüseyin Göçek ile galibiyeti yok henüz ve her maçı facia...

Ortega dedi ki...

Skor tahminin tuttu. Helal olsun valla :D

aksilaz dedi ki...

hakemın sıfır etkısı var gıbı sozler cok yanlış bence.golden once dırek vurus vermıstı.umıt karana once selcugun sonra deividin yaptıgı hareketlere bir kez daha bakınız.Selcuk tipik bir kambura yatma hareketi yapıyor, deivid ise kara kucak yapıyor.ama tum bunlara ragmen hakemın sıfır etkısı var denılıyor.nedeni ise kadıköyde 50014 e 11 maç oynanması

Adsız dedi ki...

KARDEŞİM SEN FUTBOLU ÇOK İYİ BİLDİĞİNİ ZANNEDİYORSAN GİT İDDAA OYNA BELKİ TUTTURURSUN. :)

Unknown dedi ki...

ilk paragraf dışında hiç katılmıyorum yazına.

ümit karan ve baroşun hiç bir varlık gösteremediğine inanmıyorum, daha doğrusu ne yapması lazım bir forvet adamının varlık gösterebilmesi için? tek başına 3 defans adamını meşgul ediyorsa, ve durmadan oraya buraya koşup rakibin oyun kurmasını teee rakip sahada bozmaya başlyorsa bence çok çok büyük iş yapmış demektir, ki ümit karan bunu dün yapmıştı, neden çıktı bilemiyorum.

maç galatasaray için 5. dakika da değil 8. dakika da bitti. hakem faul'ü çaldığı an endirekt olduğunu göstermedi, çok çok sonra gösterdi, oysaki düdüğü çaldığı an eli havaya kalkması lazımdı, eli ne zaman havaya kalktı? lincoln'ün arkasına saklandıktan sonra.

deivid'in ümit karana yaptıklarını kimse yazmıyor nedense?

peki 8. dakika da galatasaray 2. defa öne geçseydi nolurdu? herşey farklı gelişirdi, bu sefer "ulan gol yediğimiz halde yine öne geçebildik" diye moral kazanacaktı saydığın 3-5 kişi, ve galatasaray bu maçı alacaktı.

taraf tutmadığın maçları daha iyi analiz ettiğini düşünüyorum.

Frapppedaki dedi ki...

Vre yarim hucum adami kim :)
Kadro sikintisina evet de sistemsiz oynadiklarina inanmiyorum. Aragones`in hakkini su mac olsun versek

Flying Dutchman dedi ki...

Genel olarak yorumlarda geldiği için söylüyorum Selçuk'un Ümit Karan'a hareketinin penaltı olduğunu düşünüyorum ben de. Ama Ümit ilk yarı boyunca o kadar çok her hadisenin içindeydi ve o pozisyonda da o kadar teatral bir havaya büründürdü ki hareketi daha yere düşerken ellerini havaya kaldırmıştı penaltı diye. Daha çok harekete uğrayan değil uğramak isteyen bir adam görüntüsündeydi.Bu hakemi yannıltmış olabilir.

Ha ama derseniz ki futbolcunun hareketi önceki dakikalarda olnları bir kenara bırak hareket penaltı mı değil mi söyle o zaman penaltı derim o ayrı.

Endirekt serbest vuruş kararını da iyi analiz etmek lazım. Ben spikerin vuruştan önce "bu bir endirekt vuruş" dediğini hatırlıyorum. Eğer vuruş esnasında ve top ikinci kişiye (yani ağlara bu pozisyonda) değene kadar eli havada ise bunun bahanesi olamaz. Bu bir endirekt vuruştur verdiği anda elini kaldırmamış olabilir, pozisyonu görmüştür düdüğü çalmıştır kafasında 2 saniye analiz etmiştir sonra elini kaldırmıştır. Pozisyonu tekrar sadece hakeme odaklanarak izlemek lazım diye düşünüyorum.

Ortega dedi ki...

Hakemin o pozisyonda tek hatası işareti verdikten sonra Lincoln'ün arkasına geçmesidir. Gerçi Lincoln'ün arkasına geçmeden eli zaten havadaydı ama yine de duruş yeri iyi değildi bence.

Adsız dedi ki...

Hadi Selçuk'u geçtim de Josico'nun 70'te atılması kesindi.

Hüseyin + Kadıköy maçı aldı götürdü, tebrikler

turhanatakan dedi ki...

yorum yapmayacağım ve yazmayacağım diye düşünüyordum ama flying dutchman yine klavye başına geçirdi beni.

flying dutchman'in halinden ben anlarım diye düşünmek istiyorum, galatasaray taraftarının hakeme sığınmaması lazım, sığınmasın da. ama aynı tarz hatalar (evet, elimde terazi var) bizim lehimize yapılınca yerin göğün yıkılması da sinirlerimi bozuyor.

endirekt serbest vuruş pozisyonunda ise hakemin lincoln'ün arkasında durması ve elini geç kaldırması talihsizlik. arda'ya sarı kart çıkarmak için oyuncu açıkta olduğu halde uzun uzun yanına gelmesinde ısrar eden fırat aydınus bir yana nerdeyse saklanarak endirekt serbest vuruş kararı veren hüseyin göçek bir yana. ayrıca kuralda tam geçiyor mu bilmiyorum ama vuruşu kullanan oyuncunun hakemin havadaki elini net görebileceği bir yerde olması gerekmez mi hakemin? ama hakem direkt vuruş vermemişken golümüzü yedi demek de saçmalıktan öte birşey değil.

yılların getirdiği stres ve psikoloji konusunda ise birşey eklemek isterim. galatasaray yenildiği hemen her maça etkili, baskılı başlayan taraf oluyor saracoğlunda. ama maç başladıktan sonra direnci artan hep fenerbahçe iken azalan da biz oluyoruz geçen seneki kupa maçı istisna.

bir sözüm de iki takımın taraftarına. kimle konuştuysam, kimes sorduysam fenerlilerden, umutsuzlardı. bunla ilgili yazı da yazdım. tam tersi gereksiz yere bizimkilerde de yenmemiz garanti, fark da olabilir psikolojisi vardı. maça böyle çıkar, fenerbahçeyi zayıf yakalamışken üzerine gideyim dersen sonu budur.

bizim açımızdan daha acısı dün fenerbahçe de ahım şahım top falan oynamadı. hatta iddia ediyorum ligdeki herhangi bir maçı böyle oynasalar ki böyle oynuyorlar az çok, hiçbir takımı 4-1 yenemezler. kimse mücadeleden de bahsetmesin, ilk yarı devamlı faullerle durdurdular, ikinci yarı karşılarına gelecek bir rakip yoktu.

son olarak bu galibiyetin fenerbahçe açısından işleri daha zora koşacağını düşünüyorum çünkü objektif gözle bakıp da dün akşam mükemmel top oynamadıklarını analiz etmek yerine istesek süper oynayabiliyormuşuz kolaycılığına gidecekler.

baha dedi ki...

hakem zaten orda elinin ic tarafini "taban daldi" dercesine havaya kaldirmisti, yani tehlikeli hareket... 4-1 ve halen tartisiliyor yahu. GS pozisyona girdi de atamadi mi? Mazereti yok Galatasaray'in.. 0-0 biten kupa maci gibi olsa anlayacagim da bu maca itiraz biraz garip kaciyor.

Dalga gecilen Selcuk ve nerdeen getirdiler denen Josico GS orta sahasinin suyunu sıktı. Cok iyi top cevirdik, pas yaptik falan diyen GS taraftari arkadaslara da Fenerbahçe'nin 4-5 yildir tempo yaptigi kac mac sayabilirsiniz? Geriye yaslanip kontrollu olmak uzun zamandir uygulanan bisey Fenerbahce icin.. Gecmis olsun, Turkiye Kupasi icin gecen yillar da GS icin Kadikoy hasretiyle gecsin.

salva dedi ki...

ben mi bir tek cervantesim yoksa gerçekten kimse dikkat mi etmiyor ?

servetin elmacık kemiği kırıldı, ceza alanı içerisinde ve edunun dirseği ile... yani pozisyon gereğimi bu hareket yoksa kasıtlı yapılmış penaltı ve kırmızı kartmı ??? servetin illa kafasımı kopması gerekiyordu ?

Alper Öcal dedi ki...

Sanıyorum 2004 - 2005 sezonundaki maçın da ilk yarısında gol olmamıştı.

Nobre'nin maçın 60 küsürüncü dakikasında attığı golle kazanmıştı Fener. Dolayısıyla ilk 45 dakika o stadda gol yemeyeceksin tezi, ilk golü atarsak kazanırız tezi gibi çürüyor.

Flying Dutchman dedi ki...

4 yıl sonra cevap vereyim :)), o maç bizim 100. yılımızda Fenerbahçe'nin şampiyonluğa çıktığı biraz farklı karakterde bir maçtı. Bir de zaten geçen sezon ligin son maçında da ilk yarı gol yemeyip şampiyonluğun kazanıldığını gördük