23 Nisan 2009 Perşembe

TESTİYİ ERKEN KIRMAK LAZIM


















23 Nisan sebebi ile 1-2 yazıyı gündeme getirmek gerek. Günü ufaklıklara ayıracağız ağırlıklı olarak



2 sezondur FC Utrecht'in maçları için Galgenwaard Stadyumu'nda yerlerimizi alıyoruz. İlk olarak tribünlere ayak bastığım FC Utrecht-SC Heerenveen maçından beri dikkatimi çeken bir şey var. Hangi maç olursa olsun ve devre skoru ne olursa olun klübün yaptığı bir uygulama var. O gün hangi takımla maç yapılıyorsa iki takımın minikleri, yaşları 10-11'i geçmeyen çocuklar, kızlı erkekli olmak üzere sahaya çıkıyorlar ve çeşitli organizasyonlar yapılıyor. Penaltı maçı, topu belli bir noktadan üst direğe vurdurma yarışması veya dribbling yarışı gibi. Sonuç ne olursa olsun mücadele sonunda beraber poz veriyorlar ve Utrecht takımının oyuncuları tüm tribünleri dolaşarak selamladıktan ve 20.000 kişinin alkışını aldıktan sonra 2. devrenin başlamasına az bir süre kala staddan ayrılıyorlar. Resimler de bu organizasyondan zaten. Bu gelenek sadece onlara özgü değildi. Çok iyi hatırlarım Ali Sami Yen Stadı'nda da buna benzer organizasyonlar 10-15 sene önce yapılırdı. Genç takımın penaltı yarışmasını çok iyi hatırlıyorum örneğin. Sonra bu işler yavaş yavaş bırakıldı. Yine aynı süre zarfında PAF takımının maçları A takımın maçlarından önce yine ayndı stadda yapılır, böylece gençler arkasına seyirci desteğini alırlardı. Futbol-seyirci bütünlüğünün önemi büyük olduğundan PAF takımında oynayan genç bunu çok tasa etmezdi çünkü sonuçta 30.000 kişi önünde oynuyordu işte. Biz bunu da bıraktık.



















Artık devre arasında olan şu. Tribünlerin yarısı tuvalete gidiyor, geri kalan yarısı stad hoparlörlerinden 5. sınıf Türk pop şarkılarını dinlemek zorunda bırakılıyor. 2 sene önceki bir Samsun maçında Ali Sami Yen Stadı DJ'i stad hoparlörlerinden Coldplay'in "Clocks" şarkısını çalar gibi olmuş, belli ki gelen uyarıdan şarkının yarısında Serdar Ortaç'a geçmişti ve bütün stad rahatlamıştı. Devre aralarımızın özeti bu. Ha bir de yine stad hoparlörlerinden arada bir anons yapılıyor. Zaten o hoparlörlerin bass ayarını kısmak kimsenin aklına gelmediğinden mır mır mır bir ses bize Galatasaray'ın anlayamadığımız bir takımının anlayamadığımız bir turnuvada şampiyon veya ona benzer bir şey aldığını söylüyor. Sonra bahsi geçen çocuklar GS eşofmanlarıyla sahada tur atıyorlar. Niye oradalar, ne kazanmışlar, kim bunlar bilen yok. Tören yok, tanıtım yok, saldım çayıra mevlam kayıra. Yüzme veya su topu takımının bile stada çağırıldığı oluyor. Sahanın ortasına havuz inşa edemezsin 15 dakikada. Ama oraya yıldız, genç, PAF takımlarını çağırdığında bir şut çalışması veya bir penaltı atışı yaptırmak çok zor değil. Aslında bu işin ödül törenlerinde değil tüm maçlarda yapılması lazım. Ali Sami Yen Stadı'nda devre olduğunda sahaya genç takımlar çıkmalı ve bu çocukların kalabalıklarla buluşması sağlanmalı, tanınmaları sağlanmalı. Arda Turan'ın A takım futbolcusu olmadan önceki tek fotoğrafı hangisi? Top toplayıcı olarak Ümit Karan'n golüne sevindiği görüntü. Çünkü adamı ondan önce gören yok. Eskiden olduğu gibi PAF takımların A takımı maçı öncesi aynı stadda maçlarını oynamaları zor zira işin içine zeminin bakım masrafları ve yıpranabilme ihtimali gibi bir sürü faktör girdi. Ama hiç olmazsa 12-13 yaş altındaki çocuklardan yeşil çimleri esirgemeyelim. A takıma çıkana kadar bu çocuklar hiç büyük kalabalıklar önünde oynamıyorlar, gazozuna maç dahi olsa. Sonra birden bir 30.000 kişinin önüne konduklarında ilk uğultuda bocalıyorlar tabi. FC Utrecht'in 9 yaşındaki minikleri 20.000 kişi birden aynı anda gol diye ayağa kalkarsa nasıl bir ses çıkacağını biliyor, çünkü bizzat rakip miniklere attığı golden tecrübeli. Ayrıca bu olay daha çok küçük yaşlardan o çocukların gelecek vaad edip etmedikleri ile ilgili çok ufak bir fikir de vermiyor mu? Sneijder, Van der Vaart, Ven Persie gibi adamlar böyle yetiştiler. Bizim fırsatımız varken, hele hele geçmişte benzer işleri yapmışken bu uyglamadan vazgeçmemiz çok ilginç. Sizi bilmem de ben 10 yaşındaki genç Galatasaraylı'nın penaltı atışındaki güçsüzlüğünü görmeyi, Serdar Ortaç, Hande Yener, Tarkan'a tercih ederim. Sizi bilmiyorum.

4 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

Türkiye'deki özkaynak sorununun sebelerinden biri bu. Aşağısıyla ilgilenmek, sabır göstermek zor geliyor bizimkilere. İstiyorlar ki hemen olsun, gelsin. O yüzdendir ki hala bizim ülkemizdeki 19-20 yaşındaki oyunculara gelecek vaat eden oyuncular diyoruz. Avrupa'da o yaştakiler ne olacaklarını çoktan belli etmiş oluyorlar. Eskiden paf maçları A takım maçlarından önce oynanırdır. Çimler zarar görüyor gibi salakça bir ifade de verilmişti vaktiyle. Genç oyuncunun kendi stadında, kendi taraftarı önünde oynaması kadar güzel ve onu ilerideki döneme bu şekilde hazırlayacak başka ne vardır?

varol döken dedi ki...

bizde de güiza'nın oğlu okçu selamı veriyor ya tribünlere:)

bonedriven dedi ki...

cimlere adam gibi bakmazlar, sonra cimler yipraniyor diye paflari tesislere yollarlar.

hatirliyorum ben lisedeyken 19 mayista oynanirdi paf maclari asil mactan once, sabri'yi ilk bir gencler maci oncesi izledigimi bilirim mesela, sedat yesilkaya'nin ceza yayi uzerinden muhtesem bir vole vurdugunu hatirliyorum ayni macta. hepimiz gencleri merak ediyoruz oysa, biraz vakti olan, meraki olan erken gelir izler iste, biraz tribunden yureklenme alsalar fena mi olur. o sedat'in sutuna samiyen de bir 'wayyyy' cekse seyirci, sedat'in hayati farkli olmaz miydi?

Pads dedi ki...

arda'nin baska bir fotosu:

http://2.bp.blogspot.com/_fVqUsK7UeU4/SeGzrbJpJ8I/AAAAAAAACbU/o-EchdZaTWA/s1600-h/arda-paf-fb.jpg

zoban'in arsivinden:(http://www.flickr.com/photos/zoban/)