27 Şubat 2009 Cuma
55
Meşhur bir laf var bizde "bu takım bizim ligde oynasa küme düşmeye oynar?" diye. Bordeaux genel olarak Turkcell Süper Lig'de oynasa ne gibi bir derece alır bilemem ama dün akşamki futbolunu sürekli oynasa onuncu sıradan yukarı çıkabileceklerini sanmıyorum. Devre başladığında Fransız futbolcular hafta sonu oynayacakları Lorient maçını düşünmeye başlamışlardı, üçüncü golü yediklerinde de dönüş yolunda uçakta ne içsem diye düşünmeye. Böyle bir takımı tura ortak etti Galatasaray. Sinan Engin Liverpool'daki 8-0 sonrası mikrofona "eloğlu yakaladı mı acımıyor" demişti. Biz acıdık yine. Eğer ikinci yarı başındaki tabloda roller değişseydi bir Türk takımı sahadan astronomik bir mağlubiyetle ayrılabilirdi. Zira Galatasaray'ın Fransız oyuncuların 3-1'deki ruh halinden skoru 5-10 dakika içinde 4-1 veya 5-1'e getirmesi işten bile değildi. Ama olmadı, bunun 2 nedeni var.
Birincisi Fernando Meira. Bir futbolcu için takımdam gönderilsin söylemine girmem pek. Ama Meira'nın ya dikkatinin çekilmesi ya da yerinin garanti olmadığının hissettirilmesi lazım. Portekizli defans kurgusunu inanılmaz derecede bozuyor ve bu yetmediği gibi her maç doğrudan skora etki edebilecek 1-2 hata yapıyor. Dün maçın başına yenilen gol onun konsantrasyon eksikliğinden kaynaklandı, ikinci gol onun pozisyon hatası yapıp Cavenaghi'ye 2 adamla basılmasına ve arka tarafta Chamakh'ın bomboş kalmasına yol açtı ki çok amatörce bir yerleşme hatasıydı. E zaten defans kurgusu altüst olmuş bir takımın o komik üçüncü golü yemesi çok zor olmadı. 7 yıl önce Mondragon-Fleurquin anlaşmazlığının bize yedirdiği Roma golünün bir benzerini kalemizde gördük. Bülent Korkmaz'ın işi zor. Zira defans kurgusu başını çok ağrıtacak. Hem bireysel hatalarla hem de yerleşme hatalarıyla uğraşmak zorunda. Galatasaray son 10 günkü haliyle 1982 Brezilyasını hatırlatıyor. Maçı sunan İngiliz spiker bu derece fazla gol atıp bu derece fazla gol yiyen takımların günümüz futbolunda ayakta kalması çok zor dedi. Bu şekilde düşünüyorum. Birkaç gün sonra Ivica Olic gibi formunun zirvesinde ve Bordeaux forvetlerinden çok daha etkili bir adam ile Rincon gibi tehlikeli adamlar meşgul edecek bizi.
Gelelim ikinci sebebe. Cassio Lincoln. Fatih Terim'in Hagi ile ilgili "bu tip oyuncuları idare etmek çok zordur ama başardığınız zaman maksimum verim alırsınız" şeklinde bir açıklaması var. Bazıları hiç idare edilemez, bazıları da suyuna gidildiğinde büyük işler başarabilir. Eric Cantona bunun canlı örneği. Lincoln dün akşam çok net biçimde gösterdi ki Michael Skibbe'nin görevden alınmasına bozulmuştu. Arasının çok iyi olduğu Alman hocanın görevden alınması onu moralman çok etkilemiş durumda. Maç sonunda suratı hep asıktı, kendisini neşelendirmeye çalışan Harry Kewell'a oralı olmadı. Adım gibi biliyorum ki Brezilyalı, Bülent Korkmaz'ın Lincoln ile ilgili soruya "kimse Galatasaray'dan büyük değildir" açıklamasına dahi bozulmuştur, çünkü bu tür oyuncular olmadık şeylerden nem kapabilirler. Galatasaray önümüzdeki haftalarda ufak çaplı bir Lincoln krizi yaşayabilir. "Man-management" veya "anger-management" denilen şeyi Bülent Korkmaz'ın çok iyi ele alması lazım. Türk futbolunun uluslararası alanda en tecrübeli ve en görmüş-geçirmiş oyuncusunun bu yeteneğe sahip olduğundan eminim. Nasıl kullanacağını göreceğiz.
Gelelim başlıktaki adama. Dünkü maçın 89. dakikasında ağlara giden o top bir şeyin kanıtı. Türk seyircisine de sonucunda ders alması gereken büyük bir tokat. Hiçbir futbol izleyicisi, hiçbir taraftar kendi futbolcusuna küfür etmemeli, onu aşağılamamalıdır. Dün turu getiren o golden sonra yıkılan tribünlerin içinde mutlaka daha 3 gün önce Sabri Sarıoğlu'na ağzından salyalar akarak küfür edenler ve hemen biletinin kesilmesini isteyenler vardı. Küfür ettikleri adamın golüyle sevindiler. Bu Galatasaray'da değil sadece Fenerbahçe-Selçuk, Beşiktaş-İbrahim Üzülmez gibi bağlantılarda da geçerli. Nasıl kendilerinde sevinme hakkı buluyorlar anlayamıyorum. Umarım bu sefer ders alınır. Bir taraftar alsa ve asla kendi oyuncusuna hakaret etmemelidir...asla....asla...ve asla...
AC Milan ve Valencia'nın gidişi kupayı acaip bir hale soktu. Futbolun yasal soyguncuları bahis şirketlerini bir kenara atın bence 16 takımın tümünün eşit şansı var. Metalis Kharkiv-Aalborg finalini görsek bile şaşırmayacağım. Doğu blokunun yükselişine dikkat çekmek gerekiyor. 3 Ukrayna ve 2 Rus takımı. Yıllardır eleştirilen Rus patronların futbola para akıtması acaba meyvesini yeni mi veriyor? Şanssızlık bu 5 takımın 4 tanesinin birbiriyle oynayacak olması. E öte yandan bu, çeyrek finalde en az 2 doğu bloku takımını göreceğimizin garanti olması demek. Metalist'i artık incelemek farz oldu. Beşiktaş maçlarından beri gol dahi yemediler bırakın mağlubiyeti. Hamburg maçını daha sonra merceğe alırız ama söyleyceğim sadece Almanya'da seyirci avantajımızın olması bu maçı çok kolay bir hale sokmuyor. Hamburg Bordeaux'dan çok daha iyi bir takım. Ama itiraf edeyim, Metalist, CSKA Moskova veya Shakhtar Donetsk ile oynamaya tercih ederim.
Yol açık olsun
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
23 yorum:
galatarasay taraftarı da, kulübü de, türkiye'de arda gibi bir futbolcuya sahip olduğu için gurur duymalıdır... attığı 2 gol veya tartışılmaz yetenekleri için değil, maç sonu yaptığı şu açıklama için:
- skibbe ve burak dilmen'e teşekkür etmemiz gerekir, bizi buraya onlar getirdi!
ulan bir galatarasaylıya bu kadar içten helal olsun çekeceğim aklıma gelmezdi ama binlerce kez helal olsun!
kıskançlık ve hayranlık karışımı içinde izledim maç sonunu... ben bordeaux'nun iyi bir takım olmadığına katılmıyorum, bence galatasaray gerçekten çok iyi takım... ötesi berisi beni çok ilgilendirmez ama bu arda yı, baros u , kewell i, sabri yi vs. izledikçe benim takımımı yıldızlar topluluğu diye bize yutturanlara ancak gülüyorum...
tebrik ederim (kayıtlara geçsin, her zaman elim gitmez:)
geçen akşamki protestoları da tasvip etmiyorum, ama gel gör ki 55'i hiçbir zaman tasvip etmeyeceğim. bu kadar futbol fakiri, bu kadar kendini geliştirme hususunda beceriksizini dünya alem bir daha görmeyecek. geçen akşamki küfürlere katılmamakla birlikte, sabri'nin golüyle kazanmaya buruk olarak sevinebildim. alt komşum olacak o takoz bile atsa golü daha çok sevinirdim.
Ben mi yanlis gordum bilmiyorum ama, Lincoln o meshur baska tarafa bakarken ters yone verdigi pasi verince (no look pass) , iki bordolu oyuncunun bakisi "noluyoruz nereye bakio bu adam" tarziydi, ve kaldilar oyle:D
bilmiyorum belki ben gormek istedigimi gordum ama ilgincti:D
En sonunda dellendirecekler Bülent'i, elini kolunu sallayacak, sıyıracak montu eşofmanı, "çık a.q. ben oynayacam" diyecek ve dalacak sahaya.
@hell
Bülent Kormaz, futbolcu-menejer olsun:)
Mustafa.
@adsız: Lincoln'ün başka tarafa bakıp verdiği pasta defansın bakışları hakketen görülmeye değerdi, evet.
Hayatımda gördüğüm en iyi 10 uzaktan şut gollerinden birini atan Oz Büyücüsü'nün yeteneğinin tartışıldığı bir memleketteyiz biz. Adam gerilmeden ve birkaç saniye içerisinde topu nereye yolladı. Gol olduktan sonra maçı izlediğim yerde, "kısmete bak" diye ayağa kalkan 2-3 kendini bilmezi Kewell'ın sol ayağına havale ediyorum.
Galatasaray dün 70 dakikalık bölümde hücüm bakımından oldukça yeterliydi bence. Son 20 dakka ise Lincoln ve Kewell yürüyemez hale gelmişti.
Defans açısından da bütün maç kötüydük. Servetin olmaması ve Mehmet Topal'ın erkenden çıkması bunda büyük rol oynadı.
Servet'siz oynamaya alışmamış Meira da anormal hatalar yaptı, hepten morali bozuldu, topu ıskalamaya falan başladı, gerçekten çok kötüydü Meira.
Galatasaray sanırım Bülent Korkmaz ile bir hava yakalayacak. Ama büyük kaptanın çok zorlanacağı anlar olacaktır. Özellikle şu anda taraftarın sevgilisi durumunda olan Lincoln ile olan ilişkilerini çok iyi ayarlamak durumunda. Ondan büyük fayda da alabilir, bütün takımın gidişhatını da bozabilir. Göreceğiz.
İnsan ilişkilerinin çok kuvvetli olmadığını düşündüğüm Bülent Korkmaz'dan takıma defansif anlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum. Ancak yıldız futbolcu ilişkilerinde Feldkampf dönemindeki tehlikeler yine bizi bekliyor.
Bu blogta hiç bu kadar zıt düşünmemiştim herhangi bi yazıyla ama beğendiğim taraflar oldu yine de nedense neredeyse söylediğiniz herşeyin zıttını düşünüyorum bi galatasaraylı olarak(Meira konusu hariç şimdi aklıma geldi:D:D)
enson gs veya valencia aldığı vakitler hükmü olan bir kupaydı uefa. biz fortis kupasına ne gözle bakıyosak avrupa için de uefa öyle.
ya arkadaşlar kimse kusura kalmasın ama dün elenen a.c.milan adlı klüp zaten o kupayı müzesine sokmaz! biraz düşünün son yıllarda kimler almış o kupayı. ha elbette bordo hamburg vs gibi takımlarla kapışmak zevkli oluyo bi şekilde ama adamlar pek iplemeden oynuyo.
"Man Utd uefa'yı aldı!" (olur mu hiç 3 kulak dön de arkana bak!)
dediğiniz gibi 3-1 olunca işte 5'lik maç dedim ama GS li futbolcular acemi gibi davrandı biraz. Topla beraber gereksiz aşırı deparlar ile hem kendilerini yordular hem de maça acayip tempo katmış oldular. Birçok oyuncunun pili tükendi. Sonra da Blanc ın yerinde hamleleri ile hücuma gelmeye başladılar. Bunu görüp tam Bülent sen çık oyna derken arkadaşa goller geldi zaten. Sabri de yıllık isabetli kontenjanını doldurdu sanırım...
Metaliste gelirsek şanslı kuraydı dii mi? :D
@adsız: avrupanın bu kupaya nasıl baktığını nerenden uyduruyosun? asıl türkiye türk takımı olmayınca umursamıyo bu kupayı, bkz: geçen seneki finali yayınlayan kuruluş.
tüm avrupa ülkeleri gayet ciddi bakıyo bu kupaya, tabi senin gibiler avrupayı bi halt sanmaya devam etmeseler dha iyi olcak
Sabri'ye, Selcuk Sahin'e, Ibrahim Uzulmez'e, Cihan Haspolatli'ya ve diger benzer karizma fakiri garibanlara non stop sallayan, futbol elestirisini bu tur oyunculara kufretmek olduguna inanan modeli incelemek istiyorum, bunlardan biri ya da birkaci gecerlidir:
1. Spor yapmamistir, spor=futbol sanir ve belli seviyede sporcu olmak, olmamak konusunda hicbir fikri yoktur.
2. Spor yaptigini sanir, playstation veya FM oynamakla spor yapildigina inanir.
3. Komplekslidir. kendini gordugu icin nefret ediyordur, veya kucumsedigi bu insanlarda kendi yetersizliklerini elestiriyordur.
Ha bu futbolcular içlerindeki cevheri gizleyen pırlantalar mı ? Tabi ki değiller, diğer sıradan onlarca futbolcu gibiler, zaten Cihan gidince yerine gelen de yeni Cihan olur, yeni İbrahim olur, yeni Ümit Özat olur.
Bay Y:
@adsız kardeşime katılıyorum kimse iplemiyor bu kupayı,Tottenham'ı Aston'u şu su bu su hep yedek kadro cıkıyor,Kadıköyde final oynamasında Galatasaray yarı finale kadar gelsin önemli değil:)
Ferman
şöyle belirlemek lazım bu ipleme durumunu
kendi liginde daha kritik hedefleri olanlar oraya yöneliyor...bordeaux gibi..örneğin st. etienne haftalar ilerledikçe kızışan düşme mücadelesinde UEFA'ya çok eğilemeyecektir diye düşünüyorum.
Ama kendi liginde başarılı olamayıp artık çıkış yolunu "bari bir kupa alalım"da bulan takımlar UEFA'ya yükleniyor. Ajax, Man. City, Galatasaray bunun örnekleri olacaktır. Yani bu takımdan takıma değil sezondaki performansa göre değişen bir durum
Yoksa Man United'ın da Inter'in de müzelerinde bundan çok daha rahat 10 maç oynayıp uzanılan UEFA ve Kupa Galipleri Kupaları var.
Hamburg her türlü harcar bu takımı.
Ayrıca cimbomu tebrik etmiyorum.
Ne yalan söyleyim bir gram sevinmedim! :)
kupanın iplenmediği yorumlarını yapanların şu an avrupa'da izleyecek bir takıma dahi sahip olmayan fenerbahçeliler olması artık iyi niyetle mi açıklanır başka şeylerle mi, orası da ayrı konu.. ha bu durum biz galatasaraylıları ancak daha da fazla keyiflendirir orası tartışılmaz.. şurası da kesin ki biz bu sene ikinci kez de alsak bu kupayı, fenerlilerin mottosu belli: yine tesadüf :)
seviyorum sizleri arkadaşlarım, çok yaşayın..
İlkini aldığımızda "tesadüf" demişlerdi,ikincisine doğru yürürken de "işe yaramaz" diyecekler elbette.
Bu işleri bırakın, Semih gibi Fenerbahçe adı için oynayacak çocuklar çıkartın altyapınızdan.
ben zaten gs'nin aldığı uefa'ya asla laf etmem, taş gibi ve iddialı olan rakipleri yenerek aldılar. sorun şuanki uefa cup; zaten platini ve ekibi de bu konuda yenileme arayışlarındalar.
ben fenerliyim ve bundan sonra fb'nin alacağı bir uefa cup asla 2000deki kupanın yerini tutmaz demiş oluyorum aynı zamanda.
lyon enayi mi yıllardır CLde final bile oynayamıyo işte, nye 3.olup gidip uefayı almıyo? lyon'u bilmem ama iddiam da ciddiyim şuanki uefa'yı milan realmadrid gbi takımlar müzesine sokmaz...
zenit bu sene duble yaparsa sasirmayin! temennim (galatasarayi bir kenara birakiyorum, klasman disi su anda) saracoglundaki cska-zenit ya da metalist/d.kiev galibiyle - shakhtar finali... ya da su nasil olur; ajax-man city... hollandalilarla ingilizler... bu olasiliklar gerceklesirse en az 50 bin polise hazir olalim kadikoyde...
işyerinde milli hentbolcü bir arkadaş var. bugün de muhabbeti geçti. malum hentbolde avrupanın epey gerisindeyiz. bir sırp, hırvat takımıyla falan avrupada maç yaptıklarında onların kadrosundaki oyuncuların hemen hepsinin yetenek olarak kendilerinden aşağı olduğunu düşündüklerini, ama takım haline gelince adamların onları elediklerini bahsetti. hatta daha önce kendilerinde olan ama banka mahkum oyuncunun kendilerine karşı coştuğunu söyledi.
söylemek istediğim sabri,selçuk veya ibrahim üzülmez eleştirileri ile ilgili. tamamen dutchmane katılıyorum. sabrinin beklentileri karşılamaması başka birşey ama 25 yıllık mütevazı davrandığımda fena sayılmayacak futbol bilgimin bana söylediği de sabrinin futbolcu olmadığına dair yorumların komik olmaktan öteye gitmediği. kimsenin görüşünü hafife alma niyetim yok ama dünyanın üst düzey sağ bekleri dışındaki oyunculara baktığımızda da içlerinden kaç tanesi hücumda sabriden daha verimli buna bakmak lazım. savunmada zaafları olduğunu ben de kabul ediyorum ama ilginç olan adamın eleştirildiği nokta hücumdaki hataları. zaten aslen bir savunma oyuncusu olmadığından ve fiziksel yetersizliğinden ötürü savunmada aksıyor.
öte yandan harry kewell maç boyu nerdeyse hiç mücadele etmiyor ama yeteneğinden ötürü takıma katkısı var, o da her rakibe karşı işler mi tartışılır.
başta demek istediğim her alanda -iş hayatı, okul hayatı, sosyal hayat- takım olma olgusuyla ilgili. biz takım olmayı herkesin aynı görevi yapması, aynı ölçüde mücadele göstermesi olarak algıladığımız müddetçe fazla başarılı olamayız. önemli olan herkesin en verimli olacağı rolü yerine getirmesi, bunu yaparken de takım içinde birbirini ikame edebilen oyuncuların bulunması.
uefayı aldığımız sezona bakıyorum, bir de şimdiye. gerçekten o potansiyele yakını var görünüyor. ama gerçekçi olmak gerekirse de savunmamız epey sorunlu. bu hücum gücüyle uefadaki en iyi takımlardan biriyiz ama bizim kadar kolay gol yiyecek takım bulmak da zor. yine de normal şartlar altında ilerleyebileceğimizin ışığını gördük bordeaux maçında.
yolumuz açık olsun.
ilk beşiktaş maçında beri benim kupa için favorim metalist takımıydı....heavy metalist olan ben kharkiv takımının kupanın en büyük favorisi haline gelidiğine inanıyorum.
Kupayı biz alalımda varsın tesaduf desınler dımı Alessandro DP:)
Yorum Gönder