10 Şubat 2009 Salı

DAS WUNDER VON BERN

























Sağa sola koşuşturup, gerçekten top oynuyormuş izlenimi vermeye çalışan figüranların arasından gayet “kalas” hareketlerle sıyrılan başrol oyuncusu, kalecinin de şapşal plonjonu sayesinde topu ters köşeye bırakır. Seyircilerin tuttuğu takım öne geçmiştir, yüksek ihtimalle de bu bir son dakika galibiyet golüdür. Heyecan yerini coşkuya bırakır, başrol oyuncusunun sevdiği kıza bakış atması fazla gecikmez. İşte filmin esas golü de saha kenarında olmuştur, film kaldığı yerden devam edebilir.

Evet, Türk sinemasında da pek çok filmde rastladığımız futbol görüntüleri bundan ibarettir. Yüksek ihtimalle futbolu seven yönetmenlerin küçük eklemeleri bize bu küçük anları hediye etmiştir. Hatta bazı filmler tamamen futbol üzerine kurulmuştur. Gelgelelim, filmler tamamen futbol üzerine kurulu olsa da, bazı filmler, en hoşgörülü futbolseverlere bile “hadi canım sen de!” dedirten cinstendir.

İşte belki de tüm bu kötü geçmişi silmek için üzerinde saatlerce uğraşılmış bir filmden bahsedeceğim: Bern Mucizesi. Alman futbol tarihinde çok önemli bir yere sahip olan 1954’te İsviçre’de oynanan dünya kupasını konu alan bu film, hem işlediği hikaye, hem de çekim teknikleriyle benzerlerinden kolayca sıyrılıyor.

Film, küçük bir Alman çocuğun hikayesi gibi başlıyor. İkinci dünya savaşı ardından büyük sıkıntılar çeken Federal Almanya’nın Essen şehrinde yaşayan ailenin babası savaşa gidip sonrasında haber alınamayanlar arasındadır. Aileyi anne, bir barı işleterek idare etmektedir. Matthias’ın abisi komünizm savaşçısıdır. Ablası ise annesine yardımcıdır. Matthias bu karmaşada aradığı idolü Rot-Weiss Essen’in müthiş forveti Helmut Rahn’da bulur. Rahn şehrin takımının en önemli futbolcusudur ve Rahn’ın çantasını antrenmanlara giderken taşıma şerefi Matthias’tadır. Hatta öyle ki, gece içkinin dozunu fazla kaçıran Rahn’ın kapısına sabahın köründe dikilen Matthias, güç bela Rahn’ı kaldırıp antrenmana götürür.

Sonrasında hikaye daha bir şekillenir. Baba savaştan döner, ama çok değişmiştir. Matthias’ın Rahn’la görüşmesini istemez, futbolu ise ahmaklık olarak görür. Abisiyle kavga eder, aileyi zaptürapt altına almaya çalışır. Gerilimler yaşanır, aile içi çatışmalar artar. Abi komünizm sevdasıyla bir gece yarısı evden kaçar. Kız subaylarla aşna fişnede basılır. Derken artık aile iyice karman çorman hale gelir.

Bir yandan aile bu gerilimlerle uğraşırken Almanya’nın 1954 kadrosu seçilir. Rahn kadrodadır. Serseridir ama yeteneklerinden faydalanmayı düşünmektedir Herberger. Orada da birebir yaşanmış gelişmeler filme tüm gerçekliğiyle anlatılır.

Öte yandan da bir muhabirin öyküsü anlatılır. Futboldan hiç anlamayan zengin bir kadınla evlenmiş muhabirimiz, bir son dakika gelişmesiyle İsviçre’ye Alman milli takımını takip etmeye gönderilir. Ancak tarih tam olarak balayıyla çakışır. Onun da işin içinden bir şekilde çıkması gereklidir.

Gerçi maçın hikayesini biliyorsunuz, yani söylesem bile bulandırmış olmayacağım filmi ama yine de her şeyi anlatmayayım, sadece şunu tekrarlayayım. Futbolu bu kadar iyi bir biçimde içine katmış başka bir film izlemedim bugüne kadar. İzleyin, pişman olmayacaksınız.

Das Wunder von Bern
2003, Almanya
Yönetmen: Sönke Wortmann
Oyuncular: Louis Klamroth, Peter Lohmeyer, Johanna Gastdorf, Mirko Lang, Birthe Wolter, Katharina Wackernagel, Lukas Gregorowicz, Péter Franke, Sascha Göpel, Knut Hartwig, Holger Dexne, Simon Verhoeven, Jo Stock, Martin Bretschneider, Christian Broos

not: Bu yazı Kuva-i Kaf Sin Kaf Fanzin'i için yazılmıştır
by tunchay

5 yorum:

Alper Öcal dedi ki...

Film efsanedir, sen geç keşfetmişsin Dutchman :)

El Portero vardır bir de, o da enfestir. İspanyadaki dikta rejimi döneminde şov yaparak para kazanmaya çalışan eski ve penaltı uzmanı efsane Real Madrid kalecisini anlatır.

Faşizme isyan edenlerle, dikta rejiminin askerleriyle girişilen seri penaltı atışları bölümü efsanedir.

biraz daha janjanlı işlenebilirmiş gerçi, sinematografi açısından kadar üst düzey ama gayet güzel bir filmdir. Tavsiye ederim.

Müsait bir zamanda da en iyi 10 Futbol filmi konulu bir yazı yazmak lazım ayrıca.

Flying Dutchman dedi ki...

@Alper Öcal

yazı tunchay'ın benim değil, bir de o da izleyeli çok oldu diye biliyorum, yazıyı bugün koymak nasip oldu

bir de son cümlene istinaden

http://vliegendenederlander.blogspot.com/2008/09/futbol-filmleri-re-mastered.html

saygılar :))

SAFÆ dedi ki...

film-i bulursam dierk alıcam, bu arada hatırlarsanız ilyas salman'ın da bir filmi vardı ismi aklıma gelmedi ben şahsen o filmi de çok beğenirdim. Son maç kendi kalesine 90dan takmıştı.

Flying Dutchman dedi ki...

@SAFÆ

Ya Ya Ya Şa Şa Şa

Baris dedi ki...

Linklerini bulamıyorum..