9 Şubat 2009 Pazartesi

ŞAMPİYON YAPMAZLAR ADAMI


















Duymaktan bıktınız biliyorum. Türkiye haritasında şampiyon çıkarmış şehirleri boyadıktan sonra aldığınız boyaları geri götürseniz kırtasiyeciye kullanılmamış diye yutturursunuz. 2 şehrimiz var 50 yıllık tarihimizin çıkardığı. Bu şehirlerden bir tanesi 25 yıldır şampiyonluk yüzü göremiyor. Geri kalan şehirler ise hiçbir zaman şampiyonluk görememiş durumdalar. Bu futbolumuzun önemli problemlerinden birisi. Türk futbolu üzerinde oluşmuş birçok klişe görüş var ama bazılarının gerçekliğini göz ardı edemeyiz. Çeşitlilik bunlardan en önemlilerinden. Bu sadece bize özgü değil, tüm dünya futboluna, onu da geçtim insan doğasına aykırı bir durum. Her gün üstüste kahvaltıda haşlanmış yumurta yiyerek kaç gün gidebilirsiniz ki? İnsanoğlunun kendi hayatı değişikliğe olan arzusu ile dolu zaten. Yanıbaşımızdaki Yunanistan Ligi önemli bir örnek. Olympiakos Son 10 yılda 9 kez şampiyon oldu. Hollanda'da AZ'in yarattığı 11 puanlık fark 28 yıl sonra 3 büyüklerin hegemonyasını bitireceği için büyük bir sevinçle karşılanıyor. Hollanda'daki devrim bizde de olabilir. Üstelik burada ligin kuruluşundan itibaren şampiyon olan 6 farklı şehirden 7 farklı takım var. Bu sayı Türkiye'de 2 ve 4. Yani bir devrime daha fazla ihtiyacımız var. Belki de yıllardan sonra buna çok yakınız. Bir çoğumuzun göz ardı etmesi ve etmek istemesine rağmen de her geçen hafta daha çok yaklaşıyoruz. Bu anlatılanların odağındaki takım Sivasspor'la ilgili bir kaç kelam etmenin zamanı geldi.

Türk basınında ve kamuoyunda Sivasspor'un mücadelesi ile ilgili birçok yanlış bilgilendirme, yanlış yönlendirme, önyargılı yorumlama ve kavram karmaşaları var. Bunlardan ilkiyle başlamak lazım ki bence futbol takımını yorumlama sırasında yapılan en önemli hatalardan birisine de dikkat çekecektir. Bülent Uygun. Bugün Türkiye'de Sivasspor ile ilgili yapılan yorumların bir çoğu Bülent Uygun'a karşı hissedilen duygulardan hareketle yapılıyor. Uygun'un tavırları ile destek aldığı topluluk zaten Sivasspor'a da övgü yağdırıyor. Ancak ondan rahatsız olanların bunu Sivasspor'u eleştirmek ve futbol takımının oynadığı oyunu değerlendirmek amacıyla kullanması tehlikeli bir durum. Bir teknik adamın saha dışındaki veya maçlardan bağımsız olan davranışları, onun başında olduğu takımın değerlendirilmesinde bir kıstas olmamalı. Jose Mourinho gibi bir adam var önümüzde. Tipik bir nefret/hayranlık keskinliği yaratmış adam. Seven sonuna kadar destekliyor, öte yandan nefret edenin de duygu yoğunluğu çok fazla. Ama bu Mourinho'nun yönettiği takımların sürekli üstün performans gösterdiği ve onun özgün ekipler yarattığını göz ardı etmemeli. Karakteri, açıklamaları, yarattığı profil değerlendirilecek konular elbet ama Chelsea, Porto'nun ve Inter'in saha içindeki performansını değerlendirme sırasında işe karışmamalı. Bülent Uygun için de aynı şey geçerli. Ben de onun çizdiği profilden rahatsız olanlardanım ama bu rahatsızlık sahada yarattığı takımı değerlendirme sırasında bir önyargı oluşturmuyor.

Sivasspor 2 senedir zirve yarışında. Ciddi olarak şampiyonluk kovalıyorlar. 28 yaşındayım. son 15 senedir derinlemesine bu işi takip ediyorum. Daha önce ligde şampiyonluğu olmayan bir takımın 2 sene üstüste bu derece ciddi olarak şampiyonluğu takip ettiğini görmemiştim. Sivas çok önemli bir işi başarıyor bu anlamda. Özellikle futbolumuzda çok eksik olan, hele Anadolu topraklarında çok nadir olarak görülen bir işi. İstikrar. Bülent Uygun 3 senedir takımın başında. Ligin dibinde aldığı bir takımı 2 sene üstüste şampiyonluk yarışına soktu ve en önemlisi de her gün takımın oyun planına bir tuğla koyarak ilerliyor. Marjinal uygulamaları var elbet. Her futbolcusunun hafta içi 1 gün antrenmana gelmeme hakkının bulunması gibi. Teknik direktör değiştirme ortalaması nerede ise 2-3 aya düşen Anadolu'da, üstelik bu durumu kıyasıya eleştirip, nöbetçi hocalar ordusundan şikayet ederken, 3 senedir yönettiği takımla sürekli vites arttıran bir adama ve kulübe de en azından bu yönde övgüde bulunmak lazım. Sivas 2 senedir adım adım ilerleyerek ama ana futbol planından vazgeçmeyerek önemli bir ekol oluşturdu. Artık Sivasspor'un nasıl bir futbol oynayacağını aşağı yukarı tahmin edebiliyor herkes. Mücadeleci, sert, oyunu kuralına göre oynayan, organize, ne istediğini bilen bir oyun yapısı. Bu profili oturtmak önemli bir başarı.

Sivasspor'la ilgili yapılan ve hiç katılmadığım bir eleştiriye değinmek lazım oyun planı demişken. Takımın göze hoş gelen, kaliteli futboldan uzak olduğu ve ne demek olduğunu anlayamadığım "anti-futbol" denen oyun ile bulunduğu yere geldiği. Ne demek olduğunu bilmiyorum ama birkaç fikir üretebiliriz, oynatmamayı amaçlayan, bir oyun planı olmayan, rakibi sertliklerle yıldırmaya çalışan, genellikle bulduğu golleri organize ataklar yerine duran toplar ve benzeri karambollerden bulan bir takım. Daha başka örnekler de verebilirsiniz. 2 açıdan bakacağım olaya. Her ikisi de bu iddiaların ne kadar yersiz olduğunu gösteriyor. Birincisi meşhur "yalan söyleme yolu" istatistiki açıdan (yeri gelmişken bu lafa da fena halde içerlediğimi belirtmeliyim, tüm dünya futbol tarihi sayılarla, toplanılan puanlar ve atılan gollerle şekillenmişken nasıl yalan söylemenin yolu oluyor bambaşka bir konu). Sivasspor 12 golle ligin en gol yiyen ikinci takımı. Birinci sırada Kayserispor var 11 sayısı ile. Yani sadece 1 gol var arada. En az gol yiyen takım Kayserispor 19 gol atmış bugüne dek. Sivas'ın attığı gol sayısı ise 32. Bu listede de 41 gollü Galatasaray'ın ardından ikinci sırada. Yani ligin en az gol yiyen ve en çok gol atan ikinci takımından bahsediyoruz. Doğal olarak da en iyi gol averaına sahip takımından. Böyle bir istatistiğe sahip bir takımın futbolu öldürdüğünden, plansız oynadığından bahsetmek çok komik kaçıyor. Bir takım aynı anda hem gol yememek adına rakibi oynatmamayı düşünüp, oyun planını ona göre kurup hem de aynı anda bu kadar fazla gol kaydına muvaffak olamaz. Olursa dünyanın en iyi kontratağa çıkan ve en efektif ekibi ile karşı karşıyayız demektir ki meşhur iddialarını yapanlar buna pay biçse bile razıyım. Sivas'ın istatistiklerinin bize gösterdiği çok net bir gerçek var ki bu da ikinci bakış açısında. Sadece son Kocaelispor maçında atılan 2 gol bile bunun göstergesi. Her 2 golü de izleyin, planlı, görerek geliştirilmiş, son vuruşa kadar doğru zamanlama ve doğru paslaşmalarla atılmış 2 gol. Geçen hafta içinde Galatasaray'ın kupaya havlu attığı maçı 1-0 yenik götürürken kurdukları 15 dakikalık baskı çok önemli bir gösterge. Sarı kırmızılı takım bu sene hiçbir maçta bu derece mahkum ve baluka altında oynamamıştı. Belki Berlin'deki Hertha maçının son 10 dakikasında. Sivas futbolu öldürerek, çirkinleştirerek değil, tatlı-sert futbolun "sert" tarafına biraz daha vurgu yaparak, saha içine çok iyi dağılarak, çok iyi yardımlaşarak ve en önemlisi de "ne yaptığını" bilerek oynuyor.



















Yukarıdaki eleştiriyi yapanların göz ardı ettikleri bir başka gerçek var. O da Türk futbolunun genel profili. Türkiye birinci futbol liginde hiç bir dönemde 4 ya da 5 takımın aynı anda göze hoş gelen ve insanları maçları izlerken zevk almaya teşvik edecek bir oyun ortaya koydukları görülmedi. Standardımız ne ki Sivasspor'dan sanki Turkcell Süper Lig'deki geri kalan 17 takım 1982'nin Brezilyasının futbolunu oynuyormuş gibi joga bonito bekliyoruz? Tüm futbol tarihimizde her bölgesi tıkır tıkır işleyen, makine düzeninde ve insanların yüzünde sürekli tebessüm bırakan kaç tane takım çıkardık ki? Kusura bakmayın 1999-2000 senesinin Galatasaray'ı dışında bu unvana kimse layık olamadı. Çok değil 6 ay önce tarihimizin en büyük Avrupa şampiyonası derecesine ulaşmamızı sağlayan golün kalecimizin topu ceza sahası içine şişirmesiyle oluşan karambolden geldiğini ne çabuk unuttuk. En şaşaalı şampiyonlarımızın uluslararası arenada elleri boş halde yurda döndüğünü çok gördük. Süper Lig'de Premier Lig ya da Bundesliga kalitesinde futbol oynanmıyor bunu herkes biliyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş özellikle son dönemde hiçbir müspet futbol kırıntısı gösteremiyorlar. Galatasaray bu kırıntıları zaman zaman gösteren bir takım ancak onlar da son 2 aydır başaşağı gidiyorlar. Üstelik Avrupa'da baharı görebilmiş tek takımımızla 15 günde 3 maç yapıp yenilmemiş ve bu 3 maçın totalinde rakibine sonuç olarak büyük üstünlük sağlamış bir ekipten bahsediyoruz. Hal böyle iken Sivasspor'a "göze hoş gelen futbol oynamıyor" demek kusura bakmayın çok inandırıcı gelmiyor.

Size acaip gelebilir ama bugün Hollanda'da insanların Türklerle yaptıkları futbol sohbetlerinde ilk sordukları takım Sivasspor. "Kim bu takım, nereden çıktı, yıllardır Galatasaray'ı duyardık nasıl oynuyorlar?" diye sorup duruyorlar. Yukarıda belirttiğimiz gibi aynı kaderi bu sezon onlar da paylaşıyor. Üstelik aynen Sivasspor gibi AZ de geçen sezon olmasa da evvelki sezon şampiyonluğu zorlamıştı. Onların hadiseye dışarıdan bakışı daha spekülasyondan uzak, daha önyargısız. Puan durumunu önlerine alıp konuşuyorlar. Biz ise Sivasspor'un şampiyonluğu için komplo teorisi üretmeye başladık bile. Acaip topluluklar yarattı Sivas'ın çıkışı. Birinci grup "bırakın şampiyonluk laflarını, Sivasspor'u şampiyon yapmazlar" grubu. Bu grubun önemli bir bölümü İstanbul takımlarından birisinin taraftarı ve her kaybedilen maçtan sonra hakemlerin yönetiminden şikayet eden grup aynı zamanda. Yine bu grup son zamanlarda şekil değiştirmeye başladı. Zira Sivas'ın işe asıldığı görülünce kazlar çevrildi ve şu hale dönüştü. "Birileri Anadolu'dan şampiyon çıksın diye Sivasspor'u itiyor". Yani Sivas'ın şampiyon olamayacak olması da, olur ha şampiyon olması da aynı sebepten. O meşhur birilerinin isteyip istememesinden. Yani şu deniliyor. O birileri sezon başında oturdu, Sivas'ın gidişini görünce dediler ki "arkadaş bu sene Anadolu'dan bir şampiyon çıkaralım, onları arkadan itelim, maç yayınları, Şampiyonlar Ligi gelirleri gibi bütün konularda futbol federasyonuna daha avantaj sağlayacak (ve sağlamış olan) İstanbul kulüplerini göz ardı edelim, Sivas'ı zirveye oturtalım, para nedir ki elimizin kiri." Sivas attığı 32 yediği 12 golü ve 2 senedir zirveyi kovalamasını buna borçlu. Fütursuzca yapılan milyon dolar harcamaları yanında toplam 550.000 euroya mal olan Yannick Kamanan transferini de buna borçlu bu zihniyete göre. Aynı zihniyetin bir de kardeş grubu var. "Sivasspor şampiyon olamaz olsa da bu ancak bir kere olur". Bu adamın adı afedersiniz "Bay Ezik". Bu adam Galatasaray UEFA Kupası'nı aldığında da, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea ile eşleştiğinde de aynı şeyi söylemişti. Bugün de aynı şeyi söylüyor. Ona göre futbol Cristiano Ronaldo'nun frikiklerinden ibaret. Sivasspor da filmin jeneriğinde 38. sırada ismi görülen bir aktör sadece. Son grup meşhur "Anadolu kardeşliği" grubu. Ben Galatasaraylıyım. Bu ligde tek bir takımın şampiyon olmasını isterim. O da Galatasaray. "Galatasaray olmazsa bari...."ciler ekibinden şiddetle kaçtım hep. Sivas'ın arkasında aslında onlara zarar verecek bir grup var. Genellikle Anadolu'da yer alan takımları destekleyen ve sırf İstanbul'dan bir şampiyon çıkmaması için Sivasspor'u destekleyenler. Sivas'ın oynadığı futbol, çizdiği tablo için değil. Bir şehre olan muhalefet yüzünden. Yani bu destek gelecek sezon bambaşka bir takıma gidebilir.

Yukarıdaki düşüncelerin hepsi ortaya bir tek şeyi çıkartıyor. Sivas şehri bu sene de şampiyonluk umutlarını önümüzdeki seneye bırakabilir. Ama ortada gerçekleşmesi muhtemel bir ihtimal var. Türk futbolunun içinden çok dersler çıkaracağı bir ihtimal. Bunun analizini yapacağımızı hiç sanmıyorum. Sahada oynanan futboldan önce tartıştığımız çok şey var. Oraya gelince de işimiz bağcıyı dövmek oluyor genelde. Kim bilir belki de ben yanılıyorumdur.......zaten Sivas'ı şampiyon yapmazlar abi....

11 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Açıkçası Sivasspor'un başarısının diğer ülkelerdeki muadilleri kadar sevimli görünmemesinin nedenlerine bakmak lazım öncelikle.

Bence ilk neden takımın bu kadar başarılı olmasınıda sağlayan Bülent Uygun. Çok iyi bir taktisyen ve organizatör belki ama kesinlikle basınla ilişkiler konusunda ciddi sorunları var. Bazen yaptığı açıklamarı hiç bir mantık süzgecinden geçirmeden ağzına geldiği gibi yapıyor.

Bir diğer neden onları plansız gibi gösteren ooyun planları. Sivas'ın bir oyun planı yok demek hata olur. Daha doğrusu Yunanistan'ın oynadığı gibi karşı takımı kilitleyeyim sonra bir punduna getirir gol atarsam ne ala mantığında değiller. Fakat oyun planları son derece basit. En özetle ilk yarıda topu Herve Tum ve Mehmet Yılmaz'a uzun toplarlar yollayıp. Bu oyuncuların güçlü fizikleri ve top saklama becerilerinden faydalanarak kanat oyuncularını boş alanlara kaçırmak. Ardından ikinci yarıda Tum'u çıkarıp yerine karşısında ilk 45 dakika boyunca iki güçlü oyuncu tarafından yorulan defansı güçlü deparları ile geçebilecek Balili oyuna giriyor. Gerçi yeni yabancıları Kamanan sonrası bu taktik biraz değişecek gibi görünüyor.

Peki Sivas tüm bu olan bitenin sonunda ipi göğüsleyebilir mi dersek bence bu sorunun cevabı neden olmasın olur. Ama yinede hem kendi organizasyonları içindeki hatalardan (daha doğrusu işini iyi yaptığı kadar basınla ilişkilerinde iyi olmayan teknik direktör ve bazı yöneticileride diyebiliriz) dolayı hemde her ne kadar ülkemizde yeni bir şampiyona şimdilik hoşgörü ile bakılacak gibi görülsede bu gerçekleştiğinde bundan rahatsız olacak ciddi kitleler olmasından dolayı; Sivas'ın olası başarısı onları bu ülke içinde yaşıyan insanların gözünde bir Hoffenheim kadar sevimli yapamaycaktır.

Ha bu çok önemli yada olması gereken bir şey mi derseniz elbette değil. Hala spor kültürü tam olarak oturmamış bir ülkede ancak bu kadar oluyor.

Fuzzy Logic dedi ki...

Ben hala Sivassporun isi son iki hafta kala bitiremezse, yani galatasaray macina kalmadan,sampiyon olamayacagini dusunuyorum, bu sivasspor'u sampiyon yapmazlar demek degil biraz da tecrübe farki. Gecen sene oldugu gibi, kader macinda galatasaray'a yenilmislerdi. " Fakat bu sene farklilar istanbul takimlarindan puanlar aldilar " denilebilir ama ben hala o kadar tecrübelendiklerini düsünmüyorum.

Unknown dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş.Başarıya çamur atma kampanyalarının tavan yaptığı şu dönemde, başarıyı irdeleyen bu yazı gerçekten kusursuz olmuş gönülden tebrik ediyorum...

Adsız dedi ki...

@dutchman

çoğu kişi sivas'a bir oyun planı olmamasından ziyade, bir oyun planı olduklarını iddia ettiği için kızıyor. bülent uygun şu tarz bir futbol oynatıp, "zevk veren futbol oynuyoruz, o yüzden turkish coffie diyorum" gibi hem gerçeği yansıtmayan hem de mantıksız bir cümle kurarsa tepki çeker.

sivas'ın oyun stili budur, saygı duyarım. bunda kötü bir şey yok; ama şu futbol zevk veren futbol değil, kusura bakmayın. bu kötü bir şey de değil, herkes müthiş keyif veren futbol oynayacak diye de bir şey yok ama böyle iddia ederse o takımın teknik direktörü bunu, o zaman antipatik oluyor işte.

yazı için eline sağlık. geriye kalanların hemen hemen hepsine katılıyorum.

Yavuz

Noat Samisa dedi ki...

Çok iyi yerlere vurgu yapılmış, kahinlik yapmaktansa bunları söylemek gerek.

Lig tv'de Sivasspor'un da maçları canlı yayınlanmaya başladı, bu da önemli bir adımdır.Naklen yayınlanan maç sayısı 5/10 oldu, yarısına ulaştık.Üst üste birkaç Sivasspor maçı daha izleyince Bülent Uygun'un oyun planına dair daha detaylı değerlendirme yapabileceğiz.Yazıda da bahsedilen ''sözde anti-futbol'' saçmalığına karşın, Bülent Uygun'un çok doğru planlayarak, adeta bedavaya oluşturduğu takımının gollerini ve savunma yerleşimini hayranlıkla takip ediyorum.Bir örnek de ben vereyim, deniyor ki ''Bülent Uygun'un tek bildiği Balili'yi oyuna sokmak, başka bir planı yok''.Yahu adamın bir kulübesine bakalım.Başka biri var mı ki?Düzen çalışıyor, Balili ekstrayı oynuyor.Şimdi Kamanan geldi, muhteşem transfer.

Balili oyunda, Sivasspor gol atıyor; Balili oynuyor, gol atıyor.Sivasspor kazanıyor.E daha ne?Bir takım buna çözüm üretebilmiş mi?Bozabilmiş mi Sivas'ı?Balili'yi lehine çevirebilmiş mi?Anadolu'nun bir başka köşesinde yüzüne dahi bakılmayacak İbrahim Dağaşan, Josico-Maldonado-Cisse üçlüsünü sırtına alarak oynuyor adeta, bunlar şansla olmuyor.Sivas'taki hava ve saha şartları dillerden düşmüyor, ama bakıyoruz deplasmanda da farklı oynamıyor Sivasspor.

Sivasspor'un Ali Sami Yen'de 2 forvetinin ayrı ayrı becerisiyle attığı golden çok zevk aldım ben mesela, keza Sivas'taki lig maçında soldan gelişen kontraatakta golü atanın ''sağ bek'' Abdurrahman oluşu apayrı bir futbol heyecanı yaşattı bana.Taze olduğundan aklıma bunlar geldi, biraz düşününce daha pek çok bilinçli atak girişimi sayabilirim.Gerekirse top şişiriyorlar, gerekirse pas yapıyorlar.Dün Tottenham-Arsenal maçı 0-0 bitti, ama anti-futbol ya da her neyse işte, kimse bu maça dair bunu söyleyemez.Üstüne kazanıyor da Sivasspor.Bizler eğer futbol konuşuyor isek, bu oyundan zevk alıyor isek bunları söylemek zorundayız.Bu açılardan bakmalıyız.Ha, mesele taraf olmaya gelince ben de Beşiktaşlıyım, yalnızca bu gözle bakarsak küme düşsün Sivas, kimsenin umrunda olmaz.

Adsız dedi ki...

Yukarda arkadain dedigi gibi hep diyorlar bulent hoca bi balili tutturmus gidiyor ona bakilirsa fenerde alex besiktasda delgado gsde arda tutturmus gidiyor. Sivasin bit aleximi varda oynatmiyor yada bi delgadosu mu var, artik biraz adil olma zamani geldide gecti. Benmi ben besiktasliyim hemde bayagi koyu bi besiktasliyim AMA gerckleri gorup gozumu kapatip hiyakeye uyduramam. AsA

Minero dedi ki...

Anadoluluyum ve yıllarca Anadolu takımlarının İstanbul tarafından ezildiğini düşünüyorum. Ama bunun nedeni Anadolu takımlarının kötü yönetilmesidir. Sivasspor bunu kırabilen tek takım çünkü gerçekten çok doğru yönetiliyor. Bülent Uygun'un şahsından hiç hoşlanmayanlardan biriyim ama adamın teknik hamlelerindense yönetimsel hamlelerini çok daha başaırılı buluyorum basın sözcülüğünü kendisinin yapması dışında. Ve bu sezonun en istikrarlı takımı oldukları gerçeğini hiçbirşey değiştirmez. Sezon finalini heyecanla bekleyenlerdenim. Ama Sivas alırsa gerçekten çok sevnirim...

Pads dedi ki...

Sivas gecen sene ligin topa EN AZ sahip olan takimiydi. Bu sene de devre arasina kadar oyleydi, su anku durumu net bilemiyorum ama ilk 2 de oldugu kesin.

Sivasspor cok da iyi savunmasi olmamasina ragmen alan birakmayarak ve iyi yardimlasarak rakibi durdurmayi, topu ileri 'dikmeyi', rakip sahada kontrol ederek hizli, guclu ve top teknigi olan oyuncular ile altipasa inmeyi basaran bir ekip.

Ilkel de olsa bir oyun sistemidir bu. Cok mac kazandirabilir iyi yapilirsa. Hatta kupa bile kazandirabilir.

Ama, dunyada kontratak futbolu ile lig sampiyonu olan bir takim ornek verebilir misiniz? Mac dengede iken kontratak yapmak guzel tabii. Peki yarin geriye dustugunde ne yapacak Sivas? En fazla rakip ceza alanina dolusup top sisirecek.

Iste bu yuzden sampiyon olamaz Sivas. Dutchman, sen de dahil pek cok kisi istiyor bunu belki ama duygusal davraniyorsunuz. 4 sampiyonluk adayi var ligde, ve Sivas bunlardan biri degil bence.

Flying Dutchman dedi ki...

@pads

yazının sonunda dediğim gibi ben Galatasaraylıyım bu ligde şampiyon olmasını istediğim tek takım vardır dolayısıyla....

Olympian dedi ki...

sivas in yayinlanan butun maclarini seyrettim ve bu adamlar anti-futbol falan oynamiyor. 2 tane galatasaray maci seyredip yorum yapanlar, yanlis yapiyor diye dusunuyorum.

kaldi ki, bu takim daha bu sezon, fenerbahce yi geriden gelip yendi, galatasaray la ise berabere kaldi. sadece bu iki ornek bile yeterlidir sanirim.

Pads dedi ki...

Dutchman, biliyorum senin Galatasarayli oldugunu. Statuko'dan sikilma durumuyla alakali olarak sen de dahil insanlarin istemesini vurgulamak istemistim orda. Cevremde buyuk takim taraftari olup da Sivas'in sampiyon olmasini isteyenler var cunku. Iyi bir taraftar istemez bence de o ayri konu.

Olympian, ben de yayinlanan maclarinin cogunu izledim Sivas'in. Geriden gelip hic mac kazanamasa su an lider olamazdi zaten, benim demek istedigim gecen sene 33uncu haftadaki Galatasaray maci mesela. O mac zorlu gozukse de gayet kolay gecmisti Galatasaray acisindan, mental ve taktik olarak. Bu sene de bu tarz kirilma anlarinda kirilan takim Sivas olacaktir. 26'inci hafta gorusuruz (Mustafa Denizli was here)