23 Mart 2009 Pazartesi

HAFTASONU NOTLARI - 8



Ne acaip bir haftasonu oldu yine! Şampiyonluğa oynayan 5 takımdan hiçbirisi üç puan alamadı yahu. Cuma akşamı ofisten çıkıp maçı izlemeye doğru yollanırken Uğur abiyle konuşuyorduk. Abi dedim, kaybedelim de bitsin şu sezon artık yeter! Olmadı, yine olmadı.

* Her zamanki yerimizde izlemeye başladık maçı. Burada bir Bursa maçı daha izlemiştik, 3-1 kazanılan Bursa maçı. Onda da ilk yarı kopmuştu iş, sanki bu seferkinde de böyle olacak gibi gözüküyordu. Hatta klasik geyik, Alexsiz daha mı iyi takım acaba sorgulaması yine baş göstermişti. Güiza'nın erken golü, sonrasında Fenerbahçe'nin dengeli oyunu, yine zor maçların iyi takımını göstermeye işaretti. İlk yarıyı böyle bitirdi takım, biz de etleri söyledik. Ne olduysa ondan sonra oldu. Rakı bile bitmişti, yenisini söylemedik nasılsa böyle biter maç diye. Önce bir karambol 1-1, sonra hesap istenen sırada saçma bir penaltı ve 2-1. Yediklerimizi boğaza dizdi yani gidişat. Neyse, skor her ne kadar can sıkıcı olsa da, bu takımın daha fazlasını hakeder tarafı olmadığından, ligden kopmuş olmanın artık kesinleştiğini düşünüp rutin hayatımıza döndük.

* İyi de Hocam Deniz'i niye unuttun yahu?

* Güiza, aşırtma olmayan gol atacak mı? Cevabı az sonra!

* Rakı üstüne başka şeyler ekleyince cuma gecesi çok uzadı. Sabah uyandığımda maçı falan unutmuştum ne yalan söyleyeyim. Öğlen saatlerinde Dortmund-Bremen maçı beni hayata döndürür gibi oldu. Almanya'nın dolu tribünleri hasta ediyor beni yahu. Yine şahaneydi, her şey şahaneydi. Frei attı, güzel takım üç puanı aldı.

* Geceki program da fena değildi. Bir tarafta Roma-Juve, öte tarafta liderlik peşindeki Marsilya. Ağırlıklı NTVspor'daydık. Kewell'ın ardından Riise'yi de stoper izlemek gecenin komik tarafıydı. Roma nasıl bu hale geldi? Juve de hızlı çıkıp güzel goller atarak rakibi ezdi. Marsilya'da iki tane atıp liderliği kaptı.

* Biz Türkiye'yi izleyemezken, cumartesi programı epey dolu geçmiş aslında. Trabzonspor cepten yemeye devam ediyor. Şanslı oldukları yer, onlar kaybederken millet kazanamıyor. Yoksa 5 haftada 10 puan kaybeden takımın şampiyonluk şansının sürmesi pek inandırıcı olmazdı. Dirilebilirlerse bence şampiyonlukta ciddi söz sahibi olabilirler. Bu hafta kader haftası olabilir.

* Kendi kalesine atıp takımını ateşe atanların son temsilcisi Hacettepeli Arda Yavuz. Son dakikada kendi kalesine attığı gol Hacettepe'yi de bankasya'ya göndermiş. Hayırlı olsun. Samet Aybaba'yla Melih Gökçek'in getirdiği şu Brezilyalılar ne çok işe yarıyorlar yahu. Ellerinden her iş geliyor desek yeridir. Carlos'un frikik gol atamadığı memlekette Vederson ve Jaba'dan sonra Tita da görmüş fileleri. Ve yine Erman Kılıç! İki golde de harika işler yapmış, işi riske atan Belediye'ye nefes aldırmış.

* Pazar başkaydı ama. Dışarı çıkma sebebimiz EsEs'in şehri ziyareti, yalnız bırakmamak lazım. Yağmur çiseliyor, yağmaz diye düşünmek istiyoruz. Övünmek gibi olacak belki ama gerçek yahu, üstü açık tribünde maç izlemeyeli epey olmuş. Sonra geçenlerde yazdığım yağmur yazısı geliyor aklıma, yağmurda maç izlemeyeli de epey oldu diyoruz, yağarsa yağsın!

* Önce İstiklal'e çıkıyorum. Caddede bir pazar öğlen turu. Yağmur hala yok, sokakta siyah-kırmızılı, sarı-kırmızıdan çok. Karşılaşılan anlarda atkılara karışılıklı odaklanma, kısa selamlaşma. Bileti İstiklal Kitabevi'nden alamıyorum, mecburen stada gideceğiz. Hayır kendi üşengeçliğim yüzünden son dakikaya bıraktım. Sorun şu, üzerimde Eskişehirspor atkısı, Galatasaray tribünü önünden bileti teslim alacağım, bileti internetten aldığım kredi kartı Fenerbahçe Bonus kartı. Bermuda şeytan üçgeni şerefsizim. Neyse buluyoruz gişeyi zarzor. Alışılmadık stat sendromu, bunu da unutmuşuz. İyi de bizim biletleri burada da vermiyorlarmış. Eskişehir tribünü önündeki bir zabıta pikabından verildiğini söylüyor gişedeki çocuk, şaşkanlıkla ciddi misin diye soruyorum. Evet abi diyor, vay anasını.

* Ciddiymiş hakikaten, Mitsubishi pikabın içinden teslim alıyorum bileti, teslim aldım imzasını arabanın camında atıyorum. Ortalık kalabalık.

* Sonra İnanç da geliyor, bir şeyler yiyeceğiz. İnanç, kadere isyanda! "Ulan senelerdir stat yolu diye azap çekiyormuşuz biz. Metroyla 5 dakikada stattayım" feveranında. Yatıştırıyoruz birayla. Sonra eski açık yolları.

* Çok kötü buranın girişi ya, çamura basmadan girmek imkansız, felaket!

* İçeriye giriyoruz, dolu! Yukarıda yer buluruz diyoruz, yok. Zaten şahane yan paneller yüzünden tribünün dörtte birinden görüş açısı sahayı yakalayamıyor. Merdivenlerde dikilmek durumundayız. O sırada koreografi başlıyor, bezler iyi güzel de su tutuyor, ağırlaşıyor. Neden? Çünkü evet tam o anda yağmur hızlanıyor.

* Galatasaraylılar da "Yenilsen de yensen de" tezahüratıyla karşılıyor takımı. Ligin hala gitmediğinin farkında olan sadece onlar.

* Maçı yorumlamak için iyi bir açıda değiliz. Ama gördüğümüz kadarıyla Eskişehir ne istediğini bilerek oynuyor. En azından son izlediğime göre, hücumda daha ne yaptığını bilen, daha yetenekli adamların oluşturduğu bir yapı var. Engin Baytar tribünün seveceği tip bir adam belli.

* Pozisyon bulan taraf ise Galatasaray. Kırmızı karttan sonra gider bu maç diye düşünürken, Galatasaray'ın almaya pek niyeti olmadığını farkediyoruz. Youla'nın nasıl vurduğunu anlamadığımız şutuyla gol de gelince coşuyoruz haliyle.

* Kewell'ın çıkışını ıslıklıyor tribünler, haksız da sayılmazlar. Galatasaray yine ne yaptığını bilmeden saldırıyor gibi. Baskı var da pozisyon yok. Eksik Eskişehir, oyunu tutabiliyor.



* Son 10 dakika stres basıyor tribünleri. 5 dakika uzatma daha bir gerici. Ama neyse ki geliyor üç puan. Tribün kendinden geçmiş, takım tribüne geliyor, karşılıklı bağrışmalar. Bir EsEs ritüeli, Serdar ortaya geçiyor, tribüne üçlü çektiriyor.

* İçeri geçiyoruz, neyse ki bekleme yeri var tribünün. Duvarda aşağıdaki motifler, gelen geçen iz bırakmış:



* Çıkıyoruz dışarı. Islanmışız, kötü durumdayız, yarın iş var ama deplasman tarafında olmak iyi gelmiş. 3 hafta sonrası için sözleşiyoruz İnanç'la. Bir de aynısını Antalya, Kocaeli, Bursa tribünlerinde tatmak için.

Unuttuğumuz bir şey var mı? Yoktur herhalde. Üsttekilerin birbirine kıyak geçtiği, alttakilerin kavgayı sertleştirdiği bir hafta gördük. Kocaeli, Eskişehir, Antalya, Belediye için rahat nefes, Ankaragücü ve Konya için felaket. Haftaya milli maçlar biraz dinlenelim yahu.

5 yorum:

deepman dedi ki...

Abartmıyorum diye düşünüyorum ama ESES deplasman tirübünlerinden aldığınız tadı, diğerlerine bulamayacaksınız siye düşünüyorum. Gidip gördükten sonra onları da yazarsınız belki...

omer26 dedi ki...

Tuncay Fenerbahçe maçına da bekleriz. O maç çok daha güzel olacak. Orada görüşüp tanışmak dileğiyle. Çok güzel bir yazı olmuş. Kalemine sağlık.

aksilaz dedi ki...

Galatasaraylılar da "Yenilsen de yensen de" tezahüratıyla karşılıyor takımı. Ligin hala gitmediğinin farkında olan sadece onlar.

Çok yerinde bir tespit...

renom dedi ki...

eskişehirli arkadaşların daveti üzerine ben de gittim maça. deplasman da koreografi yapmak zordur genel de ama iyi başardı esesliler. gol ile beraber maça iyice yüklenmeye başlandı. belediye güdümlü çakma takımların olduğu lig de tribünü ve takımı ile umarım kalıcı olur es-es...

omer26 dedi ki...

@Tuncay

Pardon senin Fenerbahçeli olduğunu unutmuşum. Neyse artık karşıdan izlersin :)