20 Mart 2009 Cuma

PENDRAGON


Progresif rock ve progresif metal en sevdiğim müzik türü diyebilirim. Diğer türlerin içinden beğendiğim gruplar genelde türün değil o grubun başarısından ve üst düzey performansından kaynaklanıyor. Ama progresif müzik, genelde birbirinden alakasız melodilerin birbirine girmesi şeklinde icra edilmiyorsa (ki daha önce belirtmiştim Dream Theater'ı bir dolu hayranına rağmen bir gürültü kirliliği grubu olarak görüyorum) ürünlerini zevkle dinlediğim bir tür olmuştur. Bunun bir başka sebebi de grupların albümlerine prograsif öğeleri katmaya başladığı anda bir anda olgunlaşmaları ve zor sindirilen ama temeli çok sağlam işlere imza atmalarıdır. Blind Guardian ve bizden Almora bu değişimi çok iyi yaşamış gruplar örneğin. Baştan beri yola böyle devam eden çok değerli gruplar da var elbet. Hollanda'lı Arjen Lucassen'in olağanüstü projesi Ayreon bunun en güzel örneklerinden birisi ki bana göre şu an dünya üzerindeki en iyi progresif metal eserlerini veren oluşumdur. Sonra da zaten Fish dönemi Marillion gelir. Bugün bahsedeceğim grup da son dönemde dinlediğim en iyi progresif albümlerden bir tanesi. 31. yılını dolduran İngiliz grup "Pendragon" ve 2008 tarihli albümleri "Pure".

Bir kere 30. yılda bu derece başarılı bir albüm çıkardıkları için tebrik etmek gerekir Pendragon'u. Kurulduğu yıldan beri grupta yer alan vokalist Nick Barrett ve Peter Gee grubun beyin takımı. 1986'dan beri klavyeyi üstlenen Clive Nolan ise zaten Ayreon'la bir kaç albümde çalışmış bir isim. Pure 7 şarkıdan oluşan ve şarkı uzunlukları 4 dakika ile 13 dakika arasında değişen ve toplam 53 dakikadan oluşan bir albüm. Enfes parç "Indigo" ile açılıyor. Ardından gelen Eraserhead, Comatose part I, II ve III ve devam eden şölen The Freak Show ve It's Only Me ile kapanıyor. "Pendragon'un hangi albümünden başlayayım" diye soran bir insana "son albümü de olur" diyebiliyorsak bu grubun ne kadar iyi bir iş yaptığını ortaya koyar aynı zamanda. 31 yıllık bir grubu diğer gruplardan örnek vererek tanımlamak gruba ayıp ama illa istiyorsanız Marillion'un melankolik yapısı, Joe Satriani türü gitar sololarının üzerine Arjen Lucassen temalı sözleri ekleyebilirsiniz, ortaya çıkan Pendragon oluyor. Bu arada belirtelim "pendragon" Britonlarda bir çok krala verilen lakaplardan birisi olan ve "en büyük ejderha" anlamına gelen bir kelime. Mükemmel bir müzikal şölen albümü progresif metal ve neo-progresif rock'tan hoşlanan herkese şiddetle tavsiye ediyorum.

Hiç yorum yok: