3 Mart 2009 Salı

TAKIMININ PEŞİNDE-5



















Kartalspor-Altay maçının devre arasındaki mucizeyle başlayan seride bu maçla beraber yarıya geldik. Yarıya geldik ama hala bir tarz oturtamadık o da ayrı konu. Maçtan önceki gün kendimizi PES'e kaptırınca saatin sabah beş olduğunu görüyoruz. Evden çıkmak için kalan üç saati uykuyla değerlendirmem durumunda Altay'ın ancak iki hafta sonraki deplasmanına yetişebileceğimi bildiğimden uyumamayı tercih ediyorum. Tesla da neredeyse hiç uyumazmış.Ben de onun gibi olurum belki diye düşünürken kendimi FreeCell'e kaptırıyorum. Tabi bulacağım formüller de yalan oluyor.

Bolu'ya gitmek için terminalde buluştuğumuzda dört kişiyiz. Altay'lı bir arkadaşımın yanı sıra bölümden iki arkadaş da takviye geyik kuvveti olarak bizimle geliyor. Otobüste "iki gazete al da kültürlenelim ehehe" diyerek arkadaşa aldırdığım gazetenin kapağını bile açamadan uyumaya başlıyorum. Bolu'ya indiğimizde hayal ettiğim gibi küçük bir şehirle karşılaşıyorum.Gazeteleri alan arkadaş daha önce bir süre Bolu'da yaşadığından şehri bize o gezdiriyor, kültürümüze kültür katıyor. Arkadaş değil kültür ateşesi.




























Bolubeyi'ne blogun selamını götürdükten sonra yaklaşık 1 saatlik bir sürede Bolu'yu baştan aşağıya geziyoruz. Bolu'yu kısaca anlatmak gerekirse İzzet Baysal ve Köroğlu kelimeleri yeterli. Oldukça küçük ve sakin bir şehir. Biz de turumuzu tamamladıktan sonra İzzet Baysal caddesindeki bir gözlemeciye oturuyoruz. Gözlemecinin adını herhalde tahmin etmişsinizdir. Etrafta pek çok Bolu atkılı insan var. Benim üzerimde Altay eşofmanı ve Altay forması olduğundan başta 'acaba?' diyorum. Fakat beş dakika geçmeden ne kadar yanıldığımı anlıyorum. Arka masamızda yemek yiyen Bolusporlular yanımıza gelerek 'hoşgeldiniz' diyorlar ve hatıra fotoğrafı çekiliyoruz.

Stada gidip iki tur attıktan sonra bilet gişesini buluyoruz ve içeri giriyoruz. Kendi kendimize eğlenmeye çalışırken bizim taraftarlar "Ufaklık buraya üçlü çektir Altay'a" demeye başlıyorlar. Ufaklık kim abi? demeye kalmadan Bolu tribünlerinden 5-6 yaşlarında bir çocuk pokemon misali sahaya salınıyor. Ellerini sallaya sallaya bizim tribüne doğru gelirken, bir yandan da futbolculardan seken topları tekmeliyor. Tribünün önüne gelince de önce şştt yaparak herkesi susturuyor. Sonra da kollarıyla 1-2-3 yaptırıp tezahüratı yönetiyor. İşi bitince de tribünlerdeki yaklaşık 5000 kişinin alkışlarını alarak kendi yerine dönüyor. Biz keyiften dört köşe oluyoruz. Klasik bir tabir olacak ama sahalarda böyle görüntüler görmek insanı gerçekten sevindiriyor.
















Harika bir şekilde tribün yöneten ufaklıktan sonra Bolu'da bizi şaşırtan bir görüntü daha oluyor. Maraton tribünden yapılan kırmızı tezahüratına, kapalıdan beyaz karşılığı çok ince bir tonda geliyor. Biraz daha dikkatli izleyince tribünün özel bir kısmının -çoğunluğu kız- çocuklardan oluştuğunu görüyoruz. Hem Boluspor'u hem de taraftarlarını tebrik ediyoruz ve özeniyoruz. Maçın başlamasına yakın tüm stadı dolduruyorlar.



















Maçı çok kısa özetlemek gerekirse Altay ilk yarıda sahaya beraberlik için çıkmış bir görüntü sergiledi ve kapandı.Boluspor daha önce de bahsettiğim sol kanat oyuncumuzdan haberdar olduğu için 3 kişiyle Altay'ın solundan yüklendi ama etkili olamadı. İkinci yarıda ise Altay galibiyet için bastırdı ancak aradaığı golü bir türlü bulamadı. Maç da iki takımın da maçtan önce 'berabere bitsin kabul eder misiniz?' deseler balıklama kabul edeceği şekilde eşitlikle bitti.

Son olarak Boluspor'un stadyumundan bahsedelim-değişiklik yaptım bu sefer-.S tad Bolu'nun merkezi sayılabilecek İzzet Baysal caddesinden yürüyerek 15 dakikalık mesafede. Hemen yanında da pazaryeri var. Maçtan çıkan insanlar için büyük bir kolaylık düşünülmüş. Stadın kapasitesi yaklaşık 7000 kişi. Bolusporlular da kendilerine ayrılan tarafı boş koltuk kalmamacasına doldurdular ve gerekli yerlerde bağırıp hakemin üstünde baskı kurarak güzel bir taraftarlık örneği gösterdiler.




































Maç bittikten sonra saatlerce kar altında beklemenin yorgunluğunu güzel bir tabak Bolu mantısı yiyerek atan bizler de otobüse atlayıp Ankara yollarına düştük.


by Sercan Akan

4 yorum:

Olympian dedi ki...

bolu ya bir gunlugune gitmistim, o ana caddede bi kizilderili geziyodu. denk geldiniz mi sercan?

Adsız dedi ki...

bu saçma sapan yazılar bu blogu çekilmez kılıyor.. flying ve joe jonesden başkası yazmasa keşke..

Flying Dutchman dedi ki...

adsız arkadaşa hitaben

affınıza sığınarak yazının saçma sapanlığı hakkında biraz ayrıntı verir misiniz?

Adsız dedi ki...

@olympian

arkadaşım da kızılderiliden bahsetmişti ama biz malesef denk gelmedik :)