18 Nisan 2009 Cumartesi
NBA'DE PLAY-OFF ÖNCESİ
Bayram telaşı gibi... MSN'de bütün sezon boyunca ligi takip etmeyip play-off'ları bekleyen arkadaşların "olm sen nereden izledin maçları normal sezonda, play-off'lar başlıyor link lazım da" yakarışları, Iverson'ı hala Philadelphia'da sanan Dallas'lı kardeşin "Russell, gel bilgisayarı bağlayalım HD televizyona, açalım netten izleyelim maçları misler gibi" demesi, basketbol forumlarında 6-7 ay boyunca görünmeyen adamların bir anda foruma damlayıp seri hakkında bilirkişi tadında yorumlar yapmaları... Başkalarını bilemiyorum tabii ama beni play-off havasına sokan en önemli etkenler bunlar. İyisiyle, kötüsüyle, sakatıyla, sağlamıyla, lotaryaya oynayanıyla, şampiyonluk iddiası olanıyla..ehem.. Daha fazla Şansal Büyüka moduna girmeden geçelim en iyisi biz serilere...
Cleveland - Detroit: Bir takas bir takımı olumlu veya olumsuz anlamda ne kadar fazla değiştirebilirin cevabını verdi Detroit, Denver'la birlikte. Iverson'ın gelişine kadar da durumları iç açıcı değildi pek - gerçi takas yapıldığında sezon daha yeni başlamıştı - lakin, Iverson'ın gelişinden sonra oynadıkları şeye basketbol demeye bin şahit. Ortada basketbol diye bir şey olmayınca Detroit adına sezon içinde konuşulan konular Michael Curry ve Allen Iverson ekseninin dışına çıkmadı hiç. Bana kalırsa - hatta çoğu kişinin bu fikirde olduğunu düşünüyorum - ikisinin birden takımdan postalanması gerekiyordu; Iverson sakatlık bahanesiyle sezonun bitimine 2 hafta civarı bir süre kala kapattı Detroit defterini ama "coach" etiketiyle kenarda oturan Curry hala görevde. Detroit kadrosunda bulundurduğu oyuncular sebebiyle zaten yavaş yavaş düşüşe geçecek takımdı ama bu kadar çabuk ve bu şekilde olmamalıydı bu... Cleveland bu sezonun şu ana kadar en iyi takımı ve Doğu'da çok net bir şekilde favori, özellikle de Garnett'in play-off'ları kapadığının açıklanmasından sonra, ki ona da geleceğiz Celtics-Bulls serisinin yorumunda. Cleveland lig 1. liğini alırken çok rahat maçlar kazandı, dolayısıyla LeBron da bol bol dinlenme fırsatı buldu. Tamamen yedeklerle oynadıkları ve uzatmalarda 1 sayı farkla kaybettikleri Philadelphia maçını da bir kenara atarsak, oldukça formda girdiklerini söyleyebiliriz play-off'lara. Prince iyi savunmacı ama o cüssedeki LeBron'ı ne kadar durdurabilecek? Rasheed, kafasını ne kadar sahaya verecek ve ne kadar savunmaya takılacak? Detroit benchi nasıl üretim sağlayabilecek Iverson da elden gitmişken?.. Uzatmayalım, 4-0 Cleveland.
Boston - Chicago: Boston, bu sezonu idare etmeye çalışır havada bir basketbol oynayarak geçirse ve Garnett'ten yoksun bir şekilde 25 maç oynasa da 62 galibiyete ulaşmayı başardı. Garnett'siz oynadıkları 25 maçta 18 galibiyet almayı başardılar ama play-off normal sezona benzemiyor tabii. Garnett, konferans finallerine kadar kesin yok Doc'un açıklamalarına göre. Konferans finaline yetişmesi de - tabii eğer oraya varılabilirse - zor görünüyormuş. Onun yokluğunda Davis - Powe ikilisi belli bir ritim yakaladılar, ufak da olsa bir avantaj bu. Ray, geçen seneye göre daha iyi; Pierce biraz vites düşürmüş gibi. Lakin, bugün itibariyle onun da artık her şeyini ortaya koyacağını söyleyebiliriz. Sezon içinde bench'e yapılan takviyelerden Moore ve Marbury idare ediyorlar ama geçen sezonki PJ Brown ve James Posey ayarında kesinlikle değiller. Chicago'nun pota altı rotasyonunun pek iç açıcı olmaması, Garnett'in yokluğunda biraz rahatlatıcı. Ama dışarıdan Salmons, Gordon, Rose, Hinrich gibi oyuncuların tempoyu yükseltmesiyle bir şansları olabilir. Takımda üç sayı silahı bol, ritimlerini buldukları ve havaya girdikleri zaman bombardımana başlayabilirler.Formda geliyorlar, ki bu tarz takımların formda oldukları dönemler tehlikelidir çok... Ama yine de Celtics'in 4-1 veya 4-2 kapatacağını düşünüyorum seriyi. Pierce, Salmons karşısında fena şeyler yapabilir, bu notu da düşelim.
Orlando - Philadelphia: Orlando bu sezon Nelson'un da en iyi sezonunu geçirmesiyle birlikte şampiyonluğun 4 büyük adayından biri haline gelmişti, ki Nelson'ın sakatlığı onlara biraz sekte vurdu. Aslında onun sakatlanmasının ardından Alston eklemesiyle belli bir çizgide kalmayı başardılar ama sezonun sonunu çok kötü oynadılar. Hidayet son 2 maçta sakatlığı sebebiyle oynamadı ama bu serinin ilk maçından itibaren takımda yerini alacak, belirtelim. Philadelphia, play-off'taki en zayıf 2 takımdan biri benim gözümde Detroit ile birlikte. Sezon başlarında Brand'li oynamaya bir türlü alışamamışlar ve kötü sonuçlar almışlardı. Brand'in yaşadığı uzun sakatlık sürecinde takım sezon başlangıncının tam tersi bir grafik çizerek iyi bir seri yakaladı. Brand tam döndü derken yine sakatlandı ve sezonu kapadı. Philadelphia muhtemelen maç başına 2 üçlük atar, Dalembert - Evans ikilisinden toplamda 10 sayı ve 5 top kaybı gibi rakamlar alır, Howard sezon sonundaki kötü oyunundan sonra bu seri sayesinde tekrar formunu yakalar, seri de 4-1 biter...
Atlanta - Miami: Atlanta geçen sezon play-off ilk turunda aldığı sonuçlarla bu sezonun mesajını vermişti. Phoenix'te daha çok görev adamı olarak takılan Joe Johnson'ın burada takımın liderliğini ele alması ve superstar seviyesine çok yakın bir oyun ortaya koyması, Johnson'un yanında Bibby, Horford, Smith, Williams, Zaza vs. gibi ortalama üstü adamların bulunması onları bu noktayı getiren başlıca etkenler. Sadece ilk tur için de olsa ev sahibi avantajını kaptılar ve kendi evlerinde ligin en iyi birkaç takımından biriler. Miami, Wade'in insanüstü oynadığı bir sezon sayesinde 5. sıradan kapağı attı play-off'a. Üstelik geçen sezonu sadece 15 galibiyetle tamamlayabilmişken... Takımın çaylakları geçen sezonu göz önüne aldığımızda doğal olarak iyi oyuncular. Chalmers, beklentilerin üzerine çıktı. Beasley de felaket bir başlangıç yapmasına rağmen 2. beşe geçtikten sonra biraz toparladı kendisini, asıl patlamayı ise şu son 2-3 haftalık dilimde yaptı. Savunma gayretini bir seviye de olsa arttırdı, ki play-off'ta bu seviyenin biraz daha artacağını öngörebiliriz. Biri kulağını çekmiş Beasley'nin besbelli. Haslem'ın sezonu kapaması kötü haber. Moon-Diawara-Jermaine, Marvin-Josh-Horford'a karşı ne kadar direnç gösterecek, önemli. Zira burada büyük bir fark yaratamazsa Atlanta, Miami'nin şansı büyük ölçüde artacaktır. Wade ve Chalmers'lı bir backcourt'tan bahsediyoruz sonuçta. Gerçi Atlanta burada da sağlam ama 3, 4 ve 5 numaraların karşılaştırmasına şöyle bir baktığımızda çok daha olumlu gözüküyor 1 ve 2 numaralardaki karşılaştırmalar. Miami'nin işi zor gözüküyor açıkçası, ama bir favori belirtmek de kolay değil. 7 maça gider bu seri diyerek sıyrılalım işin içinden.
Lakers - Utah: Lakers, play-off'lara bu kez Bynum'la beraber giriyor. Gasol geçen seneye göre daha iyi, Odom kendine vazife olmayan işlere daha az karışıyor. Buna karşılık Utah'ın pota altında durumlar ne? Boozer tam bir hiç. Memo, seri boyunca bir kez olsun içeriyi zorlayacak, Bynum-Gasol ikilisini yıpratmaya çalışacak mı acaba? Kirilenko iyi savunmacı, evet; ama o da bu sene felaket ve Kobe tarzı oyuncuları savunmakta zorlanıyor. Geçen yıl Kobe cirit atmıştı Utah serisinde zaten, 50 sayılık bir maçı da vardı. Deron, Fisher'ı dağıtır dağıtmasına da, o da 1 maç almaya yetebilir ancak. Şubat-Mart aralığında aldıkları 12 maçlık galibiyet serisinden sonra zaten felaket top oynuyorlar, savunma desen o da yok... Deron ve kendi evlerindeki formlarının hatrına 4-1 Lakers diyorum...
Denver - New Orleans: İlk değerlendirdiğimiz Cleveland-Detroit eşleşmesinde Iverson-Billups takasından bahsetmiştik. Takasın yara alan tarafı Detroit'e verdik veriştirdik ama bir de takasın öbür yanı Denver var ortada tabii. Billups'ın gelişiyle birlikte zaten elde sağlam bir kadroya sahip olan Denver'da taşlar yerine oturdu. Carmelo bildiğimiz vurdumduymaz Carmelo değil artık, eline geçeni sallamayı bıraktı, Nene'nin bu yılki oyunu muazzam, ki onu yedekleyen Chris Andersen de ideal bir bench uzunu. Kenardan gelen Kleiza, Carter gibi isimlerin verdikleri katkı belli ve bir istikrar yakalamış durumdalar. Hepsinden daha önemlisi, J.R Smith harika bir sezon geçiriyor. Denver adına ligin sondan bir önceki maçında 11 üçlük yollayıp, NBA tarihinde 2. liğe yükseldi bu kategoride... New Orleans, hedeflerine oranla çok kötü bir sezonu bıraktı geride. CP3'ten yana bir sorun yok, sırtladı götürdü takımını. West de All-Star arasından sonra çok iyi ortalamalar yakaladı ve Paul'e yardımcı olmaya çalıştı, ancak takımıın geriye kalanı öyle berbat ki bu ikili bile kurtarmaya yetmiyor New Orleans'ı. Takımın gerisi berbat dedik ama Rasual Butler'ı unutmayalım. Peja ve Peterson'un bariz bir şekilde satış koyduğu şu aralarda gereken yardımcı rolü layıkıyla yerine getiriyor. Chandler sakatlıklardan top oynayamadı, yedeği daha da felaket. New Orleans'ın genel olarak bütün yedekleri felaket gerçi... Fenalık gelmeye başladı kötü, yetersiz demekten ama durum budur maalesef. 4-2 Denver...
San Antonio - Dallas: İlk turda çekişmeli geçmeye aday 2-3 seriden biri. San Antonio bildiğimiz San Antonio kimliğinin biraz dışında. Artık rakibi öldüren, bezdiren savunma yok Texas semalarında. Artık Duncan'ın sırtladığı bir takım da yok... Parker orta mesafe şutunda gösterdiği inanılmaz gelişimle, Duncan sakatlık derdiyle boğuşurken takımın taşıyıcısı konumuna geldi. Mason, Bonner gibi üç sayı tehdidi olan oyuncuları ilk 5'e yerleştirerek Duncan'ın yükünü hafifletmeyi düşündü belki Popovich ama bu sefer de takım savunmasında arızalar çıktı su yüzüne. Özellikle Bonner felaket bir savunmacı ve Duncan'la birlikte ikili pota altını oluşturduklarında Duncan'ın yükünü hafifletmek amacıyla yapılmış olan bu değişiklik işin savunma tarafında daha fazla yıpratıyor Duncan'ı. Uzun yıllardan sonra belki de ilk kez şampiyonluk için bu kadar az umudu var Spurs'lu taraftarların ama yine de 3. sıradan play-off'a kapağı atmış bir takım duruyor karşımızda bunca olumsuzluğa rağmen... Devin Harris'i yolladığına pişman olmayan Cuban'ın takımı Dallas, eldeki malzemeye oranla beklenen basketbolu ortaya koyabilmiş değil benim için. Kidd'in son seneleri, performansındaki düşüklük doğal karşılanmalı. Ama Kidd'den çok Howard'ın sakatlıkları bela oldu Dallas'ın başına. Sezonun başından beri bir türlü devamlılık sağlayamadı. Aradan Jason Terry çıkmasaydı daha başka yerlerde olabilirdi şu an Dallas. Yazacak şeyler var ama Boston maçı başlıyor, keselim burada 4-2 Dallas diyerek...
Portland - Houston: Heyecanın tavan yapacağı ve en azından 6 maça gideceğini tahmin ettiğim bir eşleşme. Portland'ın önünde 2-3 sene var, daha erken diyenler - ki ben de kısmen dahildim bu grubun içine - 54-28'lik dereceye şaşırmış olabilirler. Tamamen Roy üzerine kurulu bir hücum sistemi ve genç rol oyuncularıyla dolu bir takım Portland. Bench çok sağlam. Rudy, Batum, Sergio, Outlaw, Oden vs. vs... McMillan'ın süre vermediği Bayless bile geleceği parlak bir oyuncu. Oden bench'ten geldiği son birkaç haftada arka planda kalarak iyi işler çıkarttı. Portland'ın sıkıntıları tecrübesizlik ve savunma zaafiyetleri. Özellikle bu kadar genç oyuncunun dolu olduğu bir ortamda ilk birkaç maç sıkıntı çekilebilir, eğer o ilk 2 maçın 1'ini çekip alabilirse Houston, bir adım öne geçer; 2-0'la gidilirse Toyota Center'a 6 veya 7 maçlık bir seri bizi bekler... Houston hakkında da söylenecek çok şey var, özellikle de McGrady üzerinden ama Boston maçına dakikalar kaldı artık. Şu kadarını söyleyeyim; Artest en kritik oyuncu olacak bana göre. Sezon içindeki gibi 20 şut kullanıp 5'ini soktuğu maçlardan bir demet sunarsa seride Portland'ın işini kolaylaştırmış olur, önceliği Roy'un savunmasına vermeli, zira Portland takımının hücumu tamamen Roy üzerinden işlemekte ve onun bağlantıları kesilirse Portland hücumunu büyük ölçüde durdurmuş olacaklardır...
by Russell
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
eline sağlık hocam. parker'ın rolünün arttığına katılmakla birlikte, takımı artık duncan'ın sırtlamadığı görüşüne pek evet denemez sanırım. manu'nun da yokluğunda parker iyice inisiyatifi arttırdı ama, hala esas yük duncan'da.
http://flamboyantforward.blogspot.com/2009/04/nba-play-offs-2009.html
beklentiler üç aşağı beş yukarı herkesin aynı.ama an itibariyle chicago boston'ı deplasmanda yenmiş :) sürprizler erken mi başladı ne?
@hilmi yandımçavuş
zaten duncan üstündeki yük yüzünden bu hale geldi ya. :) kariyer ortalaması 39 dakika olan bir adam bu sezon 33-34 dakika civarı ortalamalarda kaldı. parker da onun yokluğunda sorumluluğu üstüne aldı. tabii esas yük duncan'da ve o oynamadığı zaman parker'ın takımı tek başına taşımasının mümkünatı yok bana göre, hele ginobili de sakatlanmışken.
ben de tahminlerimi yazayım, bakalım, tutarsa havamdan geçilmez, tutmazsa ortalarda görünmem bi süre :P
cavs-pistons: 4-0
celtics-bulls: 4-1
magic-philadelphia: 4-2
atlanta-miami: 4-3
lakers-jazz: 4-2
rockets-trail blazers: 4-0
mavs-spurs: 4-1
nuggets-hornets: 4-3 (en zorlandığım da bu oldu aslında)
Gerçekten herkes üç aşağı beş yukarı aynı düşünceler içerisinde benimkilerde işte burada :)
http://fistikyesili.com/2009/04/18/nba/
Neyse Chicago ilk galibiyeti aldı belki ama ben yine de Celtics'in turlayacağını düşünüyorum. Dün gece Cavs ezdi geçti, Mavericks'de kazandı e daha ne isterim ki:)
@ hilmi,
evet yük duncan'ın üzerinde. o yüzden normal sezonda 3 maçta bir "Duncan questionable with sore knee" gördük. Tek sene filan hikaye, beş maçta Dallas.
@russell:
hocam sanırım rakamları biraz sallama yapmışız. yani ufak bir nba.com bakınması yeter bunun için. td son 5 sezondur bu kadar süre alıyor zaten.
bütün sorumluluk parker'a kalsa bile spurs'te "düzen" olduğunu düşünürsek, şanslarının o kadar az olmadığını bulabiliriz sanırım.
@hilmi:
kesin öyle olur. eminim.
hem Sixers hem Bullsilk maçları çalmışken Curry denen tava kapağı nedime kılık şahıs sayesinde takım yerlerde sürünüyor. Sheed bu saatten takımda kalmaz gibime geliyor. Keza İvy'de gidince 20 milyon doların üstünde bir boşluk oluşacak maaş sınırında ama bunu hemen bu sezon kullanacağımızı sanmam. Belki bir uzun alırız ama onuda uzun süreli bi kontratla bağlayacağımızı sanmam. Bu nedenle drafttan seçeceğimiz ismin Stuckey gibi kısa sürede takımın bir parçası olabilecek bir uzun olması durumunda yeni sezonda iyi bir koç ile daha iyi bir takım olabiliriz.
Eşleşmelere gelirsek. Atlanta - Miami, Denver - NO Hornets, Portland - Houston ve Spurs - Mavs gibi başa baş geçebilecek eşleşmeler var ilk turda. Bu eşleşmeler kazanan takımlar muhtemelen çok yıpranacağından ilerleyen turlarda pek fazla süpriz ekip kalmayacaktır gibime geliyor.
Özellikle doğuda Cavs konferans finaline kadar fazla zorlanmadan gelirse hiç şaşırmamak lazım ki kendileri şu anda şampiyonluğunda en önemli adayı konumunda.
Batıda da Lakers Cavs kadar olmasada rahat bir şekilde iği göğüsler gibime geliyor. Onların en önemli rakipleri kendileri. Eğer rakiplerini küçümserlerse (ilk turdan sonraki turlar içinde bu geçerli) beklenmedik yenilgiler yaşamaları muhtemel.
Özetle ufukta 4-2 Cavs'ın alacağı bir Cavs-Lakers finali var sanki
bryant kariyerinde utah'a karşı play-off'ta hiçbir zaman 50 atmadı.
playoff'ta son 50'sini 2006'da suns'a attı. utah'a karşı da 2 sezon önce normal sezonda attı.
@benicio
evet, doğru, yanlış bakmışım onu araştırırken. teşekkürler düzeltme için..
Yorum Gönder