6 Mayıs 2009 Çarşamba

BLOODY PEASANT!!!!!















ARTHUR: Old woman!
DENNIS: Man!
ARTHUR: Man. Sorry. What knight live in that castle over there?
DENNIS: I'm thirty-seven.
ARTHUR: I-- what?
DENNIS: I'm thirty-seven. I'm not old.
ARTHUR: Well, I can't just call you 'Man'.
DENNIS: Well, you could say 'Dennis'.
ARTHUR: Well, I didn't know you were called 'Dennis'.
DENNIS: Well, you didn't bother to find out, did you?
ARTHUR: I did say 'sorry' about the 'old woman', but from the behind you
looked..
DENNIS: What I object to is that you automatically treat me like an inferior!
ARTHUR: Well, I am king!
DENNIS: Oh king, eh, very nice. And how d'you get that, eh? By exploiting
the workers! By 'anging on to outdated imperialist dogma which perpetuates
the economic and social differences in our society. If there's ever going
to be any progress with the--
WOMAN: Dennis, there's some lovely filth down here. Oh! How d'you do?
ARTHUR: How do you do, good lady. I am Arthur, King of the Britons. Who's
castle is that?
WOMAN: King of the who?
ARTHUR: The Britons.
WOMAN: Who are the Britons?
ARTHUR: Well, we all are. We are all Britons, and I am your king.
WOMAN: I didn't know we had a king. I thought we were an autonomous
collective.
DENNIS: You're fooling yourself. We're living in a dictatorship. A self-
perpetuating autocracy in which the working classes--
WOMAN: Oh, there you go, bringing class into it again.
DENNIS: That's what it's all about. If only people would hear of--
ARTHUR: Please, please good people. I am in haste. Who lives in that castle?
WOMAN: No one live there.
ARTHUR: Then who is your lord?
WOMAN: We don't have a lord.
ARTHUR: What?
DENNIS: I told you. We're an anarcho-syndicalist commune. We take it in
turns to act as a sort of executive officer for the week.
ARTHUR: Yes.
DENNIS: But all the decision of that officer have to be ratified at a special
bi-weekly meeting--
ARTHUR: Yes, I see.
DENNIS: By a simple majority in the case of purely internal affairs,--
ARTHUR: Be quiet!
DENNIS: But by a two-thirds majority in the case of more major--
ARTHUR: Be quiet! I order you to be quiet!
WOMAN: Order, eh? Who does he think he is? Heh.
ARTHUR: I am your king!
WOMAN: Well, I didn't vote for you.
ARTHUR: You don't vote for kings.
WOMAN: Well, how did you become king then?
ARTHUR: The Lady of the Lake,...
[angels sing]
...her arm clad in the purest shimmering samite, held aloft Excalibur from
the bosom of the water signifying by Divine Providence that I, Arthur, was
to carry Excalibur.
[singing stops]
That is why I am your king!



DENNIS: Listen, strange women lying in ponds distributing swords is no basis
for a system of government. Supreme executive power derives from a mandate
from the masses, not from some farcical aquatic ceremony.
ARTHUR: Be quiet!
DENNIS: Well, but you can't expect to wield supreme executive power just
'cause some watery tart threw a sword at you!
ARTHUR: Shut up!
DENNIS: I mean, if I went 'round saying I was an emperor just because some
moistened bint had lobbed a scimitar at me, they'd put me away!
ARTHUR: Shut up, will you. Shut up!
DENNIS: Ah, now we see the violence inherent in the system.
ARTHUR: Shut up!
DENNIS: Oh! Come and see the violence inherent in the system! Help, help!
I'm being repressed!
ARTHUR: Bloody peasant!
DENNIS: Oh, what a give-away. Did you hear that? Did you hear that, eh?
That's what I'm on about. Did you see him repressing me? You saw it, didn't you?

6 yorum:

Pads dedi ki...

Bunun ustune bir 'Brave Sir Robin' postu yakisir Dutchman!

seccad dedi ki...

=)))

Adsız dedi ki...

geç kalmış 1 mayıs postu gibi olmuş:-)

varol döken dedi ki...

Arthur: Hey yaşlı kadın?
Dennis: Adam!
Arthur: Adam. Pardon. Oradaki kalede hangi şövalye yaşıyor?
Dennis: 37 yaşındayım ben...
Arthur: Ben ne?
Dennis: 37! Yaşlı değilim!
Arthur: Hmm, seni sadece adam diye çağıramam
Dennis: Dennis diyebilirsin
Arthur: Hmm, sana Dennis dendiğini bilmiyordum
Dennis: Adımı öğrenmek için bir çaba harcamadın
Arthur: Sana yaşlı kadın dediğim için pardon dedim ama arkadan bakınca sen...
Dennis:Bana böyle aşağılık biriymiş gibi davranabileceğini nerden çıkardın?
Arthur: E kralım ben!
Dennis: Kralmış, popomun kralı. Nasıl kral oldun sen? İşçileri kendi çıkarın için kullanarak. Modası geçmiş emperyalist kör inançları elinde tutup toplumdaki ekonomik ve sosyal farkların devam etmesine sağlayarak. Eğer bu konuda bir gelişme...
Kadın: Dennis, bak burada ne güzel gübreler var. Aaa, nasılsınız?
Arthur: Nasıl mıyım, iyiyim bayan. Ben Arthur İncelazların Kralıyım. Bu kale kimin söyler misin?
Kadın: Kimin kralı kimin kralı?
Arthur: İncelazlar
Kadın: İncelazlar kimdir?
Arthur: Biziz işte, hepimiz İncelazız ve ben sizin kralınızım.
Kadın: Ben bir kralımız olduğunu bilmiyordum. Biz özerk ortak bir toplumuz sanıyordum.
Dennis: Sen kendini kandırıyorsun. Diktatörlük yaşıyoruz biz. Kendi başına devam eden bir otokrasi, işçi sınıfları arasında...
Kadın: Al işte, bak yine sınıflar diyor!
Dennis: İyi de her şey sınıflardır. Eğer birileri duyacak olursa...
Arthur: Lütfen, iyi insanlar lütfen. Acelem var, bu kalede kim yaşıyor?
Kadın: Hiçkimse
Arthur: O zaman sizin lordunuz kim?
Kadın: Bizim lordumuz falan yok.
Arthur: Ne?
Dennis: Sana demiştim.Biz sendikali anarşist bir komünüz. Her hafta bir çeşit yönetici atıyoruz.
Arthur: Eee?
Dennis: Ama yöneticinin aldığı bütün kararlar haftalık bir toplantıda oylamaya sunulur.
Arthur: Anladım
Dennis: Basit bir çoğunluk iç sorunlarımızı halletmek için...
Arthur: Sus!
Dennis: Ama 2li 3lü çoğunluk salt çoğunluğun yerine...
Arthur: Sus, sana susmanı emrediyorum
Kadın: Emir mi? Kim olduğunu sanıyor bu?
Arthur: Ben senin kralınım
Kadın: Ben sana oy vermedim.
Arthur: Kralla oyla seçilmez!
Kadın: E nasıl kral oldun o zaman?
Arthur: İlahi bir takdirle kutsanmış olan ben Arthur Excalibur'un taşıyıcısı, Excalibur'u kolu altınla dokunmuş en parlak ipekli kumaşlara dolanmış Göl'ün Hanımefendisinin elinden, suların koynundan çekip aldım. İşte bu yüzden kralınızım!
Dennis: Dinle, sularda yatan acayip bir kadının dağıttığı kılıç devlet sisteminin temeli olamaz. Üstün bir lider gücünü verdiği buyruklardan ve kitlelerden alır, saçmasapan bir su seramonisinden değil!
Arthur: Sus!
Dennis: Sulu bir orospu sana bir kılıç fırlattı diye, lider falan olacağını düşünmüyorsun herhalde!
Arthur: Kes sesini!
Dennis: Yani, eğer ben ortalıkta nemli bir karı bana kılıcını attı, bu yüzden ben impatarorum diye dolansam beni içeri tıkarlar.
Arthur: Kes sesini, sana kes sesini dedim.
Dennis: İşte şimdi sistemin doğasına olan şiddeti görüyoruz.
Arthur: Sussss!
Dennis: Gelin ve sistemin üstüme uyguladığı şiddeti görün, yardım edin baskı altına alınmaya çalışıyorum.
Arthur: Seni kahrolası köylü!
Dennis: İltifat ettin! Duydun mu, işte ben de bundan bahsediyorum, beni nasıl baskı altına aldığını gördün mü? Gördün değil mi?

varol döken dedi ki...

benden çevirmen olmazmış bunu anladım, bir de cahilliğimi af buyur hollandalı ama bu hangi skeç ya da filmin bir parçası bilemedim...

Kaspar! dedi ki...

Monty Python and the Holy Grail filminden bir parça bu. Yakınlarda kendileriyle ilgili başka bir yazı da yazılmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
Devamını da şiddetle destekliyorum, pek şahane!
Brave Sir Robin'in yanında Black Knight öneriyorum ben de bir doz.
http://www.youtube.com/watch?v=dhRUe-gz690
"just a fleshwound."