14 Mayıs 2009 Perşembe

ÇARŞAMBA GECESİ NOTLARI
















Tuncay'ın haftasonu notları formatını bir yazılığına çalacağım kendisinden iznini alarak (gerçi ne iznini alacağım lan) zira ha şunu da izleyeyim, dur şuna da bakayım, aha şu da başlıyor derken geceyi 5 federasyon kupası ve 1 lig maçı izleyerek kapattık. Tabi maç saatleri nedeniyle bu 6 karşılaşma zaman zaman birbirinin içine geçti. Bir ara aynı anda 3 maçı birden takip ettik. Her birine ayrı yazarsak tüm perşembeyi ona ayırmak zorunda kalırız o yüzden şöyle yan başlıklar halinde inceleyelim dedik.Neyse ki İtalya ve İspanya da federasyon kupası finallerinde kısa süre önce tek maç sistemine döndüler de işin zevki biraz daha arttı. Neyse girelim yavaştan.

-Geceyi tüm Fenerbahçeliler üzülerek kapatmadı. Rusya'da Arthur Zico eski takımı 26 yıllık hasreti bitirememenin üzüntüsünü yaşarken Rusya Kupası'nda finale yürüyordu. Gerçi kolay olmadı işi. 85. dakikaya geldiğinde durum 2-0 CSKA'nın lehineydi Dinamo Moskova deplasmanında. Ama 2 La Liga eskisi son 4 dakikada sahneye çıktı. Önce Real Sociedad'daki Kovaçeviç-Nihat partnerliğinin müzmin yedeği Dmitri Khokhlov sonra da Aleksandr Kerzhakov durumu 2-2'ye getirip maçı uzatmaya taşıdılar. Bu arada Dinamo Moskova deplasmanı dediysem maç Arena-Khimki'de oynandı, zira efsane Dinamo Stadyumu bu sene bakımda ve seneye açılacak. Takım maçlarını Moskova'nın hemen kuzeybatısında yer alan ve FC Khimki'ye ait 18.000 kişilik stadyumda oynuyor. Son 4 dakika çehresi değişen maçın uzatmaları daha sakin olur diye İzmir'e döndürdüm kameraları, Maç 1-1'di ve devre arasına giriyordu. İkinci devre başladığında penaltı atışlarına geçilmişti Khimki'de. Sekizinci penaltıya kadar gitti iş ve sonunda Bereutskiy'nin penaltısı ile CSKA lehine sonuçlandı. Bu maçtan çıkan en güçlü mesaj Yuri Zhirkov'un artık CSKA'da kalmasının çok zor olduğu. Euro 2008 altın karmasındaydı. Geçen 1 sene sonunda formunda bir değişiklik yok. Premier Lig yolu yakındır. Kupa finali 31 Mayısta, Luzhniki'de Rubin Kazan ile CSKA Moskova arasında. Bu ikili sezon başında da Rusya Süper Kupası'nda karşı karşıya gelmiş maçı Zico'nun ekibi kazanmıştı.


















-İzmir'deki maçın özeti Beşiktaş'ın üçüncü golünde saklı. Gökhan Gönül'ün 2 metre geriden gelen Yusuf'a kale çizgisi önünde topu kaptırması ve ardından Yusuf topla ilerlerken Gökhan'ın elleri belinde pozisyonu izlemeye koyulması, havalanan topa 2 defans oyuncusunun arasından yükselen Bobo'nun çok rahatsız edilmeden golü atması. Aslında sadece dünün değil tüm bir sezonun özeti, Fenerbahçe takımı futbolcularında genel bir boşvermişlik havası var. 11 tane birbiriyle tek kelime konuşmayan adam ricaen bir araya getirilmiş de silah zoruyla oynatılıyormuş gibi bir hava veriyorlar. Her ne kadar klişe gibi görünse de Beşiktaş'lı futbolcuların kafayı takacakları ve 6 yıldır görmedikleri bir şampiyonluk vardı akıllarında. Buna rağmen 3-4 gün sonra oynayacakları maçı hiç düşünmeden oynadılar. Beşiktaş'ın yabancıları konusunda da bir kaç şey söylemek lazım. Hiçbirisi inanılmaz yetenekli, yüksek bireysel kabiliyetleri olan oyuncular değiller ama hepsi takımı bir adım öteye götürüyor. Hemen hemen hepsi katkı yapıyor ve bir araya geldiklerinde siyah beyazlılara birkaç gömlek atlatıyorlar. Benim yıllardır savunduğum bir modelin benzeri. İsimsiz, yerinde ve görevini yapan adamlar topluluğu. Beşiktaş 2000 yılından sonra Türk futbolunun ilk dublesine gidiyor. Mustafa Denizli'ye de payını vermemek olmaz.

















-Bittiğinde Zagreb'de neler oluyor, diye Dinamo Zagreb-Hajduk Split Hırvat Kupası finaline geçtim. Final 2 ayaklı hala Hırvatistan'da. 2001 yılından sonra ilk kez Avrupa'nın en azılı derbilerinden birisi kupa finaline ev sahipliği yapıyor. Dinamo ilk devre 2-0 öne geçtiğinde maç kızışabilir diye döndüm oraya. Döndüğümde Hajduk 10 kişi kalmıştı, 3 dakika sonra da 9 kişi kaldılar. İtalya'ya geçtiğimden devam ettiremedim. 3-0 mağlup olmuşlar. Rövanşta bu skoru çevirirler mi bilmem ama çok güzel maç olur onu biliyorum. 28 Mayısta maç.

-Roma Olimpiyat Stadyumu'ndaki Coppa Italia finalinin ilk yarısındaki mücadele enfesti. Yiğitler çıktı meydane felsefesi ile çarpıştılar açık alanda. Zarate daha dördüncü dakikada ben bu maça damgamı vuracağım diye haber gönderdi. 31. dakikada Pazzini'nin vurduğu kafa neden İtalya'da hiçbir forvet için "asist özelliği var" denmediğinin ve tek vuruşu yapan tilki golcünün el üstünde tutulduğunun kanıtı. Kaleye arkası dönükken köşeye koydu topu. Sonraki 60+30 uzatma dakikası işin penaltı öncesi zoraki antrenmanı oldu. Uzatmalar Sampdoria'nın sahasında oynandı zaten. Son 3 dakika Lazio kilidi açamayacağını anlayınca alicengiz oyununa vurdurdu işi ve 3 kez arka arkaya kendilerini yere attılar ceza sahası içinde. Roberto Rosetti gibi bir hakem de yemedi tabi hiçbirisini. Ancak 118. dakikadaki tartışmalı pozisyonda Lazio hocası Delio Rossi alan ihlali konusunda çığır açtı neredeyse ceza sahasına kadar giriyordu. Penaltılar futbolun cilveli yanı. Lazio kalecisi, 21 yaşındaki Uruguay'lı Fernando Muslera Türkiye Ligi'nde oynasa ligin en antipatik ve en nefret edilen oyuncularından birisi olur. Penaltı öncesi Tanrıyla, topla, rakip oyuncuyla konuşmaları, sürekli bir oynak tavırlar.... Lazio'ya kupayı getiren son penaltıyı atan adam kim? Kendi siyahi oyuncularını bile maymun sesleriyle karşılayan tribündeki 40.000'in üzerindeki ve sahadaki Lazio onbirinin içindeki tek siyahi adam. Fransız Ousmane Dabo Afrika kökenli oyuncuların en fazla nefret edildiği takımlardan birisine, attığı penaltıyla kupayı getirdi. Aklıma American History X'de Edward Norton'un hapishane günleri geldi birden penaltıyı izlerken.
















-İtalya'da uzatmalar başlamadan ve Kral Kupası maçının başlarında Valenciennes-Bordeaux maçına kayayım dedim. Bordeaux 74. dakikada izlemeye başladığım maçta saldırdı da saldırdı, sonunda da Gourcouff'la golü buldular 86'da ve 2-1'e getirdiler. Eric Gerets'in hevesi kursağında kalmıştır ekran başında. Kariyerindeki son şampiyonluk gibi bu da son maçı değil son saniyeyi bile yıl gibi yaşatan bir serüvenden sonra elde edilecek belli ki.

-Mestalla Stadyumu'nda geceyi kapattık. Guus Hiddink'i Barca serisinde kapalı oynattığı için yerden yere vuran ve "çakma deha" diye gülümseten şekilde damgalayan kesimi alıp Clockwork Orange'ın Alex'ine yapıldığı gibi sandalyeye bağlayıp göz kapaklarını zorla açacaksın ve Barcelona'ya açık alan bırakılan maçların sonunun nereye bağlandığını arka arkaya izleteceksin. Korkunç beşlinin Henry ve Iniesta gibi 2 adamı yokken Bilbao'ya 4 tane salladılar. Hem de Bilbao 1-0 öne geçtikten sonra bir süre kapanmaya çalışmasına rağmen. Treble geliyor gümbür gümbür. Lig cepte, Kral Kupası geldi, Şampiyonlar Ligi de gelecek tahminimce. Üstelik bu takımın sağ kanadı 1 aydır bu derece savruk oynamasına rağmen. Dani Alves'in son maçlardaki profili sağdan dribling yap, ortayı dışarı vur, defansa koş, rakip oyuncuyu indir, hakeme itiraz et şeklinde gidiyor. Guardiola'yı kutlamak lazım. Tamam elinde iyi malzeme var ama biz ne malzemeleri çarçur eden adamlar gördük tarihte. Sir Alex Ferguson'un göreve geldikten sonra 3 kupayı birden alması görevdeki 13. yılını bulmuştu ve 58 yaşındaydı. Pep, bunu ilk görev yılında 38 yaşında başaracak. Altüst ettiği rekorlardan bahsetmiyorum bile.

8 yorum:

Enes Özbey dedi ki...

kezman'da ikinci golunu atti PSG'de...

Yasin dedi ki...

Wigan - Man. Utd maçını kaçırmışsın, Tevez'in gol görülmeye değer.
Biz de Ruslari Hirvatlari altyazidan izledik. Bordeaux'ya ayni dakikada gecip golu attırmışız bu arada :)

gulphi dedi ki...

lazio'daki tek siyahi Dabo ise resimdeki sevinen diger siyahi kim? kardesi mi?

Flying Dutchman dedi ki...

güzel soru :))))

Modibo Diakite'yi gözden kaçırmışım gulphi sağolasın

gerçi o dün sahada olmadı hiç yedekteydi...

Adsız dedi ki...

Yeni geldim İzmir'den...

Aziz allahını kitabını seviyosan siktir ol git şu kulüpten...Nolursun...Lütfen...Şakşaklçılarını da al git...

venezia dedi ki...

hem barça hem bilbao müthiş bi maç izlettiler bize.bu gariban futbolseverler chelsea-barcelona maçında olduğu gibi alt tarafı 1 gol görebilmek için 90+3 dk. beklemedi gole ve futbola doydu resmen + gönülden kocaman bir alkış gönderiyorum bilbao taraftarlarına,valencia konum olarak barcelona'ya daha yakın olmasına rağmen sayıları neredeyse barca taraftarının 2 katıydı ve müthiş bir destek verdiler takımlarına.
yaya toure nin abuk gol sevinci ve bilbao tribünlerinden atılan madde haricinde herşey müthişti..

insanın ister istemez ; keşke,futbolu güzelleştiren böyle taraftarlar(bilbao) ve karşısındaki barcelona olsa bile korkak oynamayan böyle takımlar çok daha fazla olsa diyesi geliyor..

Öldürmeyen intihar dedi ki...

Futbola küstüm,
Bjk-Fb maçına 60 dk anca dayanabildim o da oyunculara bol bol küfür ede ede.Sahada 22 oyuncudan -birkaçını ayrı tutmak lazım da kuru-yaş olayına dönelim- hangisi bırakın 3m'yi 1'yi hakedecek iş yapıyor.Hadi yeteneksizsiniz,zeka yok belli bari mücadele et be adam.Yoksa ne farkın kalır genç halısaha topçusundan.2 kişi arasından kullanmayı tercih etmediğin ayağınla pas veremiyorsan,baskı yediğinde sorumluluk almaktan kaçıp geriye dönüyorsan biraz hakkım varsa biryerlerinden çıksın o hak.

Frapppedaki dedi ki...

Koskoca takim kotuden de kotu yoneticilerin egosuyla eriyip gitti. Gecen seneki takimin, ruhun yokolusuna mi ustune beton dokulen CL tecrubesine mi uzuleyim bilemiyorum..