18 Mayıs 2009 Pazartesi

HAFTASONU NOTLARI - 16



Sona yaklaşıyoruz artık, geri dönüş yok. Bereketli haftasonuydu ama. Takımlar maçlarını oynamadan, ya da oynadıkları maçları kazanmadan attılar turları. Haftaiçi kupalar dağıtıldı. Önümüzde birkaç lig şampiyonluğu ve sezonun en büyük kupalarından ikisi var. Biz özetlerimize devam edelim.

* Bu haftasonunu karşılama merasimiyle başlattık. Muhterem biraderimizin Ardahan Çıldır'daki esaretinin bitişi Sabiha Gökçen'deki buluşmayla başladı bizim açımızdan. Kendisi 2 gündür sakal koyarak bu özgürlüğü kutlamaya başlamış halbuki. Yalnız sert bir iniş oldu onun için. Aylardır insan görmeden geçen günlerin ardından kendini Asmalımescit'te bulunca çocuk, bir afalladı, kendinden geçti. Velhasıl erkenden uykusu geldi, bu özgürlüğe dayanamadı yüreği, olsun! Biraz daha kendine gelsin, doğal hayata alışsın, bu sayfalardan sizlere de seslenecek kendisi. Şu an flying dutchman'le çetin bir pazarlık halindeler. Ahmet, 3 yıllık kontrat diye tutturdu, Dutchman ise 1+1'de ısrarcı. Başka blogların da devreye girebileceği gelen bilgiler arasında!

* Sabiha Gökçen'e gitmişken Viaport alışveriş merkezine uğradık. Evet çok uzakta, ama yolu düşen ve ihtiyacı olan uğrasın. İnsan oradaki indirimleri, fiyatları görünce İstanbul'da alışveriş yapmaktan soğur, bu kadar net söylüyorum.

* Akşamı sokaklarda geçirdim, böyle olunca da Hacettepe-Sivas maçını izlemedik. Sivas'ın üç puanını netten öğrenip Eurovision'un coşkun heyecanına bıraktık kendimizi. Bir manyak vardı da yanımızda, illaki izleyelim diyen. Milli maç izler gibi, bir barda eurovision izledik resmen. 12 gelince millet ayağa kalkıyor. Sıfır aldığımız ülkeler yuhalanıyor falan. Değişik bir deneyim.

* O değil de ilk paragrafta dediğim gibi İtalya'da, İspanya'da, İngiltere'de millet tura çıkmış o saatlerde. Eh hiçbirine haketmediler diyemeyiz. Açık ara liglerinin en iyisiydiler ve hakettiklerini kazandılar. Şimdi İspanya ile İngiltere'nin en iyisini İtalya'da izleyeceğiz. Güzel bir sezona güzel bir final. Barcelona üçüncü kupanın peşinde olacak, Manchester United ise dördüncü. Hadi bakalım.

* Tuncay'ın golü yine akrobatik, yine şekilli. Ama takım yine puan kaybetmiş. Boro seneye Coca Cola içer, Tuncay da başkente yollanır(temenni).

* Pazar gündüz de aile saadeti içinde geçti bizler için. Fakat akşamki maçları kaçırmak gibi bir lüksümüz yoktu tabi. Kendi elinde bir digiturk kumandası olmayınca oturduğun yerde ne veriyorlarsa onu izliyorsun. Kaldı ki pişman da değilim. Ankaragücü-Beşiktaş maçını izledim 25. dakikasından sonra. Hakikaten iyi bir maç ve bu haftaların tansiyonunu derdinden hissedebileceğimiz bir oyun vardı ekranda. Beşiktaş, ne yaptığını bilen ve iki hafta önceye göre stresi kontrol edebilen bir havadaydı. Ankaragücü ise özellikle ikinci yarının yakaladığı pozisyonlardan birini gol yapabilse oyunun daha çok içine girebilirdi. Denizli'nin hamleleri belki korkakça gelebilir izleyenler için, ama o değişiklikler oyunu tutmaya ve hızlı ataklarla pozisyonlar kovalamaya yardımcı oldu. Netice olarak Beşiktaş, Ankara'dan 6 puanı Türkiye kupasının arasına koyarak İstanbul'a döndü. Haftasonu İnönü'de tur atabileceklerini düşünüyorum.

* Fenerbahçe'yi izleyemedik ya, belki de sezonun en pozisyonlu maçlarından birisi oynanmış. Güiza'nın kötü aşırtmasını not düşmek gerek. Bu sefer olmamış be kardeşim. Antalya ise yaklaştığı üç puanı kaçırarak stresten kurtaramadı kendisini.

* Yine özetten konuşuyorum, Gençlerbirliği ilk yarıda gole yakın pozisyonlar bulmuş ama atamamış. Galatasaray ise ikinci devrede iki temiz atakla golleri atmış. Gençlerbirliği nispeten iyi durumda, ama lig o kadar bela bir durumda ki, Ankaraspor bile ateşin içinde.

* Haftanın en karlısı kesinlikle Eskişehirspor. Final maçlarından birini daha kazanarak, ateşin tepesine attı kendini. Alacakları bir galibiyet işi bitirecek, hatta alttakilerin oynayacağı maçların sonuçlarına göre bu puan bile yetebilir kalmak için. Aynı şekilde Belediye de kazandığı üç puanla son haftalardaki çıkışını sürdürdü. Onların da nispeten rahat bir fikstürleri var gibi. Haftaya Kocaelispor'u yenerlerse tamamen rahatlayacaklar. Maçtan da not olarak Selçuk Dereli'nin penaltı kararını verelim. İlk pozisyon daha çok penaltı değil miydi yahu? Denizlispor yenip rahatladı ama, kalan iki haftaları çok fena. Önce Ankaragücü deplasmanı, sonra Beşiktaş maçı. Beşiktaş'ın bu hafta tur atmasını onlar da çok isteyeceklerdir.

* Trabzonspor için 90+6 golü yukarı tutunmak anlamına gelirken Bursaspor için de umutların yıkılışını göstermiş. Bursaspor, UEFA şansını sürdürmek için düşmanı Beşiktaş'ın Galatasaray'ı yenmesini bekleyecek. Trabzonspor ise şampiyonluk şansını sürdürmek için Galatasaraylı, hem de bir haftalığına değil iki hafta boyunca!

* Cuma günkü sonuçları atladık. BankAsya Play-offundaki dört takımın hepsine eşit mesafedeyim aslında. Hiçbirine karşı özel bir gıcıklığım bulunmamakta. Fakat ben de bir İzmir takımı gelmesini isteyenlerdendim. Tabi biz oturduğumuz yerde isteyenlerdeniz. Yıllardır takımlarını kovalayanlar için daha büyük bir heyecan yaşandı Ankara'da. Önce Boluspor ve Altay penaltılarla final şansını kaybetti. Pazar akşamı TFF'nin mükemmel uygulamasıyla SüperLig'in kader maçlarıyla aynı saate konulan finalde ise Kasımpaşa bir yıl aradan sonra lige geri geldi. Yukarıda da dediğim gibi Karşıyaka'nın gelmesini tercih ederdim, ama Kasımpaşa düştükten sonra ipin ucunu bırakmayarak, geri dönmeye ne kadar hevesli olduğunu gösterdiği için bir şans daha yakaladı. Geçen sezon yaptıkları hataları yapmazlarsa, lige farklı bir renk getirebilirler. Karşıyaka ve Altay'ın ise son dakikada direkten döndük diye en başa dönmemeleri için duacıyız. İstikrarı sürdürebilirlerse gelecek yılın en kuvvetli adayları olacaklardır. İki sezondur playofflarda teslim olan Boluspor'un da bu ligde yeri var. Bekliyoruz.

* Fransa'yla kapatalım haftayı. Birkaç hafta önce söylediğim final maçı Velodrome'da oynandı dün akşam. Ama final oynayanlara değil, oynamayana yaradı. Lyon bu maça çıkmadan matematiksel olarak şansını tüketmişti. Marsilya ise bir gün önce kazanan Bordeaux'dan kopmamak için mutlak 3 puan peşindeydi. Rahat olan Lyon kazandı ve Bordeaux önemli bir avantaj yakaladı. Gerets'in uğurlarına çok zumladı Fransız rejisi ama onlar da işe yaramadı.

* Son olarak, belki okur, lafımız Kocaelisporlu Emirhan'a. Devre arasında kiradan döndüğün takımında oynadığın ilk maçta kendi kalene gol atmak üzücü olabilir. Ama yıkıcı olmasın. Daha yolun çok başındasın! Sahayı bir daha gözyaşlarıyla terketmemek için her zaman daha çok çalışman gerektiğini biliyorsun. Sana güvenenler vardır mutlaka, onları mahçup etme.

by tunchay

2 yorum:

Smyrna dedi ki...

emirhan arkadaşım olur. bu sezon ilk defa forma şansı buldu galiba. kendi kalesine gol atması oldukça can sıkıcı bi durum olsa gerek...

maçın gollerini ve şu malum pozisyonu izleyebileceğimiz bi link var mıdır tunchay?

oz dedi ki...

ctesi akşamı zorla izlendiği söylenen örovizyonda sizin de heyecan yapıp verilen 12 puanlarda alkışlayıp, her ülkeye bu bize şunu verir bunu verir diye yorum yaptığınızı hatırlatmak isterim tunchay bey. millet diyerek kendinizi dışarıda bırakmayın:)