27 Temmuz 2009 Pazartesi

AMCA PARA YOLLA, KULÜP ALIYORUM

























Bu konunun ayrıntılarını tam olarak bilmiyorum ama, tamamen kaba etimden bir senaryo yazarsam, Arap şeyhlerinin Büyük Britanya futboluna olan ilgilerinin bir iftar sofrasında başladığını tahmin ediyorum. Anadolu ve Ortadoğu insanında kollektiflik ve yandaş aramacılık çok üst düzeydedir. Daha önce yapılmamış bir işe kallkışılacaksa illa bir tanıdığın da yanında gelmesi istenir. Pratikte örnek verirsem, bir adam bir kursa yazılacaksa illa bir arkadaşını da ayartmaya çalışır, yurt dışına gezmeye gidecekse illa birisini yanında götürmeye çalışır. Batı ve Kuzey Avrupalılar gibi çok bireysel, tek tabanca takılan insanlar değildir bu yörenin insanı. İşte Arap sermayesinin adaya akmasını da buna benzetiyorum. Bir iftar sofrasında bir şeyh "yahu ben bir kulüp satın alacağım, iyi para var diyorlar hadi herkes bir tane alsın yavaştan, nasıl olsa peçete yerine dinar kullanıyoruz kime ne zararı var?" demiş olabilir. Tabi işin içinde bir dolu aracı, organizatör, danışman, simsar ve kurumsal yapı öğeleri vardır ama hani fikrin ilk ortaya atıldığı yerin Ramazan ayında Dubai'deki yer sofrası olduğu ortaya çıksa zerre şaşırmam.

Şeyh Mansur'un Manchester City olayını herkes biliyor artık. Abu Dabi United Group'un desteğindeki takımın satın alış evresinde yine bu grup bünyesindeki firmalardan Hydra İnşaat'ın CEO'su olan Sulaiman Al-Fahim'in yönetime gireceği konuşuluyordu. Al-Fahim daha sonra Hydra'dan ayrıldı, City yönetimine girmedi ve 2 hafta önce Portsmouth kulübünü 60 milyon pounda Alexander Gaydamak'tan satın aldı. Bu sayı ileride artacaktır mutlaka. Newcastle için de alıcı adaylarının adı geçiyordu zaman zaman. Ama bugünlerde gündemde olan kulüp, hiç akla gelmeyecek ve "Arap sermayesinin ne işi var orada" dedirtecek bir kulüp ve talep. Birleşik Arap Emirlikleri devletinin kurucularından olan Zayed bin Sultan Al Nahyan'ın büyük torunu, Şeyh Hazza bin Zayed Al Nahyan, Galler Ligi takımlarından Bangor City'i satın almak istediğini belirtti.



















Şimdi ilk önce hikayenin arka planı var. Şeyh Hazza Bangor Üniversitesi Ekonomi bölümünden yeni mezun oldu. Yaş 26. Bölüm başkanı Phil Molyneux kanına girmiş şeyhin okurken, şeyh de çıkar çıkmaz bombayı patlattı, "ailemi kulübe para harcamaları için ikna edeceğim, neden olmasın ki" diye.. Şeyh Hazza, Sultan Al Nahyan'ın torunu olduğu gibi Manchester City'nin sahibi Şeyh Mansur'un da yeğeni. Yani kökten zengin adam. Yalnız ortada bir problem var ki Bangor City ne bir Manchester City ne de bir Portsmouth. Maçlarına ortalama 400 kişi geliyor. Stadyum desen 1.500 kişilik. Oyuncular, zavallım, haftada 150 pound alıyorlar. Yani eleman amcasına "amca üniversitede veda partisi vereceğim, azıcık para gönder" dese, o parti parasıyla kulüp 20 yıl geçinir.

Şahsi fikrimi sorarsanız her ne kadar paranın futbolu manipüle etme tehlikesinden son derece çekinsem de, her ülkede böyle, kafayı bozmuş, parayı savuran bir tane, numunelik futbol patronunun olmasının işleri eğlenceli hale getirdiğini düşünüyorum. Alex Ferguson'un 1 haftadır City'e ardı ardına salladığı sözler bunun ispatıdır. Adam nereye gitse City'nin mavi-beyaz reklam panolarını görüyor şehirde. "Bunlar küçük kulübün, küçük hesaplarıdır" diye İskoç çingene damarını çıkarmış yine ortaya. Bu seneki Manchester derbisi çok güzel geçer, şimdiden orası belli.

1 yorum:

Enes Özbey dedi ki...

bir heveslide cikip bizi Demiroren'den kurtarsa... Para kazanamasa da cok hayir dua alir. Kiminin parasi kiminin duasi! Din kardesiyiz sunun surasinda :)