Malumunuz, ben Altay'ı tutan İzmirli bir taraftarım ve İstanbul dışında 3 büyük takımın taraftarının en çok olduğu şehir de İzmir'dir.Yıllardır akraba ve arkadaş çevreme sorar dururum 'Hayatınızda maçına gitmediğiniz, stadını bilmediğiniz takımı neden tutuyorsunuz?' diye ancak henüz bana yeterli gelen bir cevap alamadım.Sevinmek için sevmedik, asaletin yeter, mazinde bir tarih yatar gibi sloganları olan taraftarların sadece başarı için İstanbul takımlarını tutmadığını varsayıyorum ve siz sevgili blog okurlarına da soruyorum:
İstanbul'da oturmayan ya da İstanbullu olmayan bir insan neden kendi şehrinin takımını değil de 'Üç Büyükler'i tutar ?
Dip Not: Ayrıca İstanbul takımları sürekli üç büyük yok tek büyük var o da biziz gibisinden söylemlerle gündeme geliyorlar. Yanlışlık olmasın, Türkiye liglerinde isminin önünde Büyük lakabı olan tek takım vardır onun da
hikayesini blogda anlatmıştık.
by Sercan Akan
54 yorum:
ankaralıyım, beşiktaş'ı tutuyorum. felaket ankara faşistiyimdir ama kimi tutayım? balici güçlüleri mi, pis cavcavın gençlerini mi, melihsporu mu? beşiktaş'ı sevdiğim kadar kalpten sevebileceğim bir ankara takımı yok da ondan tutamıyorum işte.
"hayatında konserine gitmediğin adamın müziğini neden seversin?" gibi bir şey olmuş, saçma bir soru bence.
Dutchman bizim açık tribünde kendini gösteren "İstanbul takımlarını tutanlar..." ile başlayan pankartı buraya taşımıştı zaten. Ben de gelecek cevapları çok merak ediyorum.
kişisel olarak anlatayım;
kastamonu doğumluyum fakat nevşehirliyim. nevşehir'e gittiğim zamanlar hep yaz zamanı olurdu. haliyle nevşehirin maçlarını izleyemezdim. sadece veysel cihan'ın oynadığı dönemlerde gazeteden takip ederdim. geçmiş zamanlı konuşuyorum çünkü maalesef artık takip etmek istesem de ortada bir nevşehirspor yok.
kastamonu işi ise ilginç. babam aralıklarla toplamda 7-8 yıl yöneticilik yaptı. hatta bir ara yüzüne küme düşseniz de kurtulsak dediğimi de hatırlıyorum kendisini göremediğimiz için. ayrıca bildiğim bütün küfürleri kastamonu maçlarında öğrendim. ne kadar başarı odaklı olmasa da taraftarlık sonuçta gittiğim maçlarının %80'inde futboluyla beni uyutan takımı tutmak da pek mantıklı gelmiyor.
ama işte istanbul takımları farklı. stadlar olsun, maç öncesi ve sonrası olsun daha fazla cezbediyor insanı. ayrıca biraz da yaşadığımız illerin kültürü ile ilgili bu durum.
misal trabzon'un anadoludan çıkan tek şampiyon olmasının nedenlerinden biri de yerel miilliyetçiliktir. şampiyon olduğu senelerde takımda yabancı futbolcuyu bırakın (hepsinde olup olmadığını bilmiyorum ama birkaçında sanırım) başka şehirli oyuncu bulunmazmış. ayrıca şehirde 3 büyüklerin taraftar derneklerinin olmadığı söylenir. bunun dışında ankara ve izmir biraz istisnadır. sonuçta bu şehirlerde ülkenin en büyük üç şehrinden ikisidir ve imkanlar dolayısıyla taraftarlığa bakış açısı farklıdır. ankaragücü, altay, göztepe, karşıyaka hatta izmirspor gibi takımların taraftarlarının algılayışları daha farklıdır. belki eskişehir'i de dahil edebiliriz. sonuçta 70 lerde anadoluya yayılan futbol anlayışının ilk ürünüdür. diğer istisnalar da bursa ve adana olabilir.
kısacası biz ne kadar başarılı odaklı olmadığımızı söylesek de bu 3 büyüklerin taraftarı-şehir takımının taraftarı meselesi yine dönüp dolaşıp başarıya geliyor. en güzel örnek de; sivasspor...
Ben Galatasaray'lıyım. Benim babam da Galatasaray'lı. Babam Ankara'da üniversitedeyken o zaman Ankara'nın 4 veya 5 takımı varmış ligde. Galatasaray deplasmanlara gelirmiş, babam da maçları izlemeye gidermiş. Metin Oktay oynuyormuş o zaman, babamın anlattığına göre çok güzel kafa golleri atarmış. Babam o şekilde Galatasaray'ı tutmaya başlamış.
Benim nasıl Galatasaray'lı olduğuma gelince. Çocukluğumdan hatırladığım bazı anlar var aklımda. O zamanlar videomuz vardı babam bazen televizyondaki bir filmi kaydederdi videoya. O videoların arasında bir tanesini hatırlıyorum işte, Galatasaray Neuchatel Xamax maçı. Tanju ile Prekazi de çocuk aklımla o maçtan hatrımda kalan isimler. Spiker öyle büyük bir heyecanla bağırmıştı ki bir daha unutmadım o isimleri hiç. Böyledir işte hikayem.
babadan yada her kimden olursa öyle verilmiş olması demektense
biz doğmadan önce kader gibi belli bir şeydi bu demeyi tercih ederim.
Takım tutmak için değil Fenerbahçeli olmak için geldik bu dünyaya.
Fenerbahçeliler adına konuşursam durumumuz budur
Soruyu yanlış kişilere sormuşsunuz. Çünkü sizde diyorsunuz :"Hayatınızda maçına gitmediğiniz, stadını bilmediğiniz takımı neden tutuyorsunuz?" Ee bu insanlar zaten taraftar değil ki, sadece takım tutuyorlar.
Bir de tam tersi var. Her maça kalkıp İsanbul'a giden, deplasmanı kovalayan...Çok daha ehemmiyetli bir iş. Her hafta başka bir şehirde olmak herkesin harcı değil. Hele ki bu sadece futbolla sınırlı değil, geride kalan tüm branşlar için geçerli.İnsan dilediği takıma gönül verir. Takım tutar demiyorum, gönül verir.
Şehre ihanet gibi ifadeler de üzgünüm ki sığ geliyor bana. Neyin ihaneti? İhanetin tanımı bu kadar basit değil.
Ege
Güzel soru. Bahsi geçen Bilyoner anketinde İstanbul takımları dışında en çok taraftarı olan 4 Anadolu takımından biri olan ve şu an 2. Lige düşmüş bulunan ve daha da aşağı düşmesi muhtemel olan bir kulübün İstanbul'da yaşayan bir taraftarı olarak cevabı vereyim: Sürü psikolojisi. Çünkü öyle güdülenmiş insanlar. İnsanların üzerine bir şekilde basınla, yayınla itelenmiş bu kulüpler. Benimle aynı şehirde doğup büyüyen ve İstanbul takımı tutan babama sorduğumda daha gencecikken sinemada filmden önce maç özetlerinde o takımın maçlarını seyrettiğini ve çok etkilendiğini o yüzden o takımı tuttuğunu söylemişti. İşte böyle birşey. Ben Bilmemnesporluyum dediğinde "Nasıl yani İstanbul takımı tutmuyor musun?" deniyor ya o soruyu soranlar da bu çarkın en önemli dişlileri. İddiam açık. Ne zamanki Anadolu'dan da şampiyonlar çıkar, Milli takım'a seçilme kriteri İstanbul'da oynamak yerine performans olur, ne zaman yayın gelirleri eşit paylaşılır, gazete Anadolu tek sayfa İstanbul takımları 3 sayfa olmazsa o zaman bunu aşar Türkiye. Tabii bunun olabilmesi için herkesin kendi semtinin, doğduğu yerin takımını tutması gerekir. Bunun için de çocukların elinden tutulup tribüne götürülmesi gerekir ki en zor olan da bu zaten. Şu çağda hangi anne baba gönül rahatlığı ile tribüne götürür çocuğunu Anadolu'da?
altaylı kardeşim çok güzel bir soru gerçekten. umarım mantıklı bi cevap verirler bu sorunun muhatapları.
bende bugune kadar Eskişehirli doğdum ve sadece Eskişehirsporlu ÖLECEĞİM...asla o beni hiçbir şekilde alakadar etmeyen 3 istanbul takımını tutmayacağım.Benim için sadece ESKİŞEHİRSPOR var.
çok güzel bir yazı ellerine yüreğine sağlık..
@minero
Altına imzamı atarım.
bakın minero demiş ki "herkesin kendi semtinin, doğduğu yerin takımını tutması gerekir." bunu yapmıyorlar işte ülkemizdeki %95 futbolu seyrettiğini düşünen insan. Örnek veriyorum : " kendi şehrimin takımını tutuyorum ama bir de X'i tutuyorum" diyor. Sen kendi şehrne değer vermezsen, maçına gitmezsen, gittiğinde adam gibi desteklemezsen hala kendine kendine "İngiltere 6. liginde bile adamlar full çekiyor mirim." demeyeceksin.
Çok doluyum çok..
ps. Adana Demirsporluyum.
Anadolu'nın diğer yerleri için birşey söyleyemem(Ankara,Eskişehir,trabzon,belki bursa hariç)ama İzmir'de sadece İstanbul takımı tutmak bana da çok saçma geliyor.20 yaşındayım Altaylılık aileden geçse de Altay'ın çok başarılı olduğu dönemleri biliyorum.hadi ondan etkilenmedim.Göztepe'nin KSK'nin taraftarından da mı etkilenmedin diye sormak lazım
londra'da değilim şu an ama arsenal'e sempati duyabiliyorum.istanbul'un takımı olarak bakmıyorum duruma.benim için galatasaray ülkenin en iyi futbol takımıdır ve başarısının ötesinde galatasaray "kişilik" olarak ülkenin en sevilesi takımıdır.bu yüzden galatasaray'ı tutuyorum.istanbul'da olsaydım tek farkı tribüne gitmek, maçı orada izlemek olurdu.
takım desteklemeyi veya tutmayı sadece evden oturup desteklemek olarak algılamamanın yanında sanki tribüne gidip desteklemekten ibaret olduğunu da sanmamak lazım gibi...di mi?
Ben de şöyle sorayım o halde:
Türkiye'de kuruluş tarihi 1960 ve 1950'lerden öncesine dayanan kaç tane Anadolu takımı var?
Türkiye bir futbol ülkesi değil, dolayısıyla ''kimse yokken var olanlar'' parsayı toplamış.
Bu saatten sonra köklü bir futbol akademileri devrimi olmadan da bu devran böyle sürüp gidecek zira bırakın İsatnbul takımlarını, insanlar en üst düzey futbolun oynadığı liglerin seyrine erişebiliyorlar.
Bu döngüyü Sivasspor şampiyonlukla kırabilirdi, herkesi kendi şehrinin kulübüne yöneltebilirdi, sağolsun herşeyleri dört dörtlük bazı futbolseverlerimiz oynadıkları futbola ve Bülent Uygun'a taktı, bizim gibilerle de akıllarısıra dalga geçtiler.
Neticede 3 İstanbullu daha sempatik, yöneticileri de pirüpak.
Neden sizin sehirden cikan muzik gruplarini degil de bu Pink Floyd'u dinliyorsun gibi bir soru bu da. Sehrinin takimi ne demek, sehrin ne demek onu da bilemedim. Hayatimin ucte ikisini dogdugum sehirde, kalanini Istanbul'da gecirdim, simdi yurt disinda geciriyorum. Nedir benim sehrim simdi? Dogdugum sehire bayramdan bayrama gidiyorum, Istanbul'da yasadigim vakit orada yasadigim vakte denk olunca Istanbul takimi tutabiliyor muyum? Yurt disinda yasamaya devam edersem ve 30 sene daha burada yasarsam Turk takimi tutma hakkim elimden mi aliniyor? Basarili takim cok desteklenir diyenler 1990-2000 arasinda Fenerbahceli olan cocuklari bilimsel olarak nasil aciklayacak? Birinci liginde tribune giden taraftar ortalamasinin 20.000 civari oldugu ulkemizde milyonlarca insanin takim tutmasi gercekten bu kadar garip mi? Hatta durun o zaman ben de sorayim, neden insanlar bir albumunu bile almadiklari, bir konserine bile gitmedikleri Sezen Aksu'yu bu kadar seviyor, nasil herkes butun sarkilarini ezbere biliyor? Cevabi ayni iste, doyuruculuk derecesi nedir bilmem...
Ahmet Çakar'ın deyimiyle 'sıkıntılı' yorumlar var.
Ben Ankaralıyım ama Galatasaray'ı tutuyorum. Nedenine gelince, sadece gönül meselesi. Ben cocukken kendime yeni yeni geldiğimde gayet net hatırlıyorum TRT 3-4 büyük ayırmaksızın nerdeyse her takıma eşit sürede yer verir, haberlerini yapardı. O sıralar Ankaragücü'nün 3 büyükleri paso yendiği veya zorladığı dönemler. Televizyonda, gazetelerde övülen bir Ankaragücü var. Çocuk aklıyla birçok mahalleli arkadaş Ankaragücü'nün taraftarı olduğunu iddia etmekte. Ama ben Galatasaray'ı seçiyorum. Nedeni yok, Galatasaray adını duymam bile sevinmeme yetiyor o aralar. Top oynarken adlarını yarım yamalak bildiğim Galatasaraylı oyunculara özeniyorum. canarino giallo demiş ya 'takım tutmak için değil Fenerbahçeli olmak için geldik bu dünyaya' diye, aynı şekilde, Galatasaray Ankara takımı olsa misal, ben yine Galatasaraylı olurdum bunu iddia ediyorum. Tek bir şampiyonluğunun bile olmaması umrumda olmazdı. Benim sevdam İstanbul takımına değil, Galatasaray'a. Bu yüzden böyle memleket takımlarını tutanlar tutmayanlar şeklindeki şehirsel ayrımlar bana aşırı abuk geliyor. Aynı şekilde 'bir kişinin doğduğu yerin takımını tutması gerekir' fikri de bir o kadar saçma ve aşırı kasıntı geliyor. "İstanbul takımları"nı tutmayan sizlere bu sorunun güzel gelmesi ve bahsi geçen İstanbul takımlarına taraftar olma sebebini sürü psikolojisinin bir nedeni olarak düşünmeniz gibi.
'Neden bu kıza aşık oldun ?' veya 'nasıl bu müzik türünü sevebilirsin ?' gibi saçma bir düşünce bu 'neden İstanbul takımlarını tutuyorsun ?' sorusu. Kaldı ki kendi şehrinin takımını tutsan bile, Göztepe'yi tutarsın neden Altay değil ? Adanaspor'u tutarsın neden Demirspor'u değil ? Bu da böyle uzar gider.
Takım tutmanın sebebi yoktur, sebep aranmamalı. Memleketinin takımlarını tutanlar da illa ki farklı sebepler sıralayabilir neden tuttuklarıyla ilgili. Seviyorsun, sevdiğin için tutuyorsun, sebebi bu.
Diye düşünüyorum.
"sevgi anlaşmak değildir
nedensizde sevilir"
sinopluyum.son 20 yılda profesyonel liglerde 2 sezon geçirdik ki o da 3.ligdir.düştük daha da çıkamayız.çıktığımızda da profesyonel liglerde takımı olmayan illerin takımlarını grup yapmışlar şampiyon çıkmıştı lige.
amatorde maç kaçırmam.stad evimin önü zaten.balkona çıksam maçı izlerim de kimi tutalım?trabzon desen,istanbul daha yakın vallaha arabayla.
ama asıl neden şudur,il takımları genelde 1966 ya da 67 de kurulmuştur,ondan önce futbolu seven adam da istanbul takımı tutardı mecburen,biz o adamların çocuklarıyız,babadan beşiktaşlıyız.
cevap basit aslında. kendi şehrinin takımını tutma bile sizin açınızdan bakılırsa saçma görülebilir. ama millet bir yere bir gruba bir "şeye" ait olmak istiyor. yoksa çoğu kişi futbolun güzelliğinin peşinde değil ben de dahil. türkiye 3. liginde oynayan bir takımın "futbolu" bana niye zevk versin ki? ama işin içinde rekabet varsa ve bir de karşı taraflar varsa, taraftar olmak istiyoruz. etrafımdaki herkes kendi şehrinin takımlarını tutsaydı o zaman ben de tutabilirdim kendi şehriminkini. ama yine de çok fazla rakip takım taraftarı arasında olmadığım için çok zevk vermezdi bana, deplasmanlara gitsem belki. aynı şekilde milli takımın kaybettiği maçlarda da çok üzülmüyorum, ve onların elde ettiği başarıları galatasaray elde etse çok daha fazla sevinirim, neden? çünkü etrafımda rakip takımların taraftarları çok...
sevgili sercan,
öncelikle sorduğun sitemle karışık sorunun muhattaplarından biri de benim.
doğma büyüme izmirliyim ve konuşmaya başladığımdan beri fenerbahçeliyim.hiç bir zaman da göztepe,altay,karşıyaka sempatisi doğmadı bende.hatta göztepelilerin yoğunlukta olduğu bir bölgede yaşamama rağmen.buna ister hainlik deyin,ister yaşadığı toprağa ihanet.
ama bence taraftarlık öyle bir şey değil.bakın size daha ilginç bir şey söyleyeyim.benim kardeşim çocuklugundan beri barcelona'yı tutuyor.evet barcelona.sadece barcelona.
babam fenerli,ben fenerli ama o sadece barcelona.izmir'den , istanbul'dan takım tutmuyor.her hafta maçlarını izler,internetten ürünlerini sipariş eder.kendisi hayatında kıbrıs'ı saymazsak yurtdışına çıkmamış bir insandır.
şimdi bunu nasıl açıklaycağız ?
ister sürü psikolojisi diyin ki göztepelilerin arasında fenerli olmak asıl sürü psikolojisine karşı çıkmaktır;ister özentilik,büyüklere yalakalık diyin..
ama taraftarlık öyle bir şey değil.
bence insan doğuştan kodlanıyor ve sonra yaşadıkları gördükleri onu etkilemiyor.
Ne anne ne baba ne aile..hiç bir şey tutulan takımda çok da önemli değil bence.
fanatik ötesi fenerlilerin çocukları beşiktaşlı olabiliyor.
galatasaray'ın uefa kupasını aldığı ortalığı silip süpürdüğü dönemdee doğan bir çocuk fanatik fenerli olabiliyor.
cem'in de dediği gibi illa konserine gitmek gerekmiyor o sanatçıyı sevmek için.
illa küba'da doğmak gerekmiyor Che'yi anlamak için.
illa Çarşı'da şöyle bir tur atmak gerekmiyor Beşiktaşlı doğmak için.
Sen kendi takımını secmezsin ki,takım seni secer.ben cocukken de fb yi bırakıp gaziantepspru tutmaya kalksaydım simdi de fenerbahce yi bırakıp gaziantepsporu tutmaya kalksam tutamam ki.
Bir de soyle bir iki soru geliyor akla, diyelim ki gok gurlemeleri depremler yar yarilmalari falan oldu da ulusal televizyonlar spor programlarinda spor yayinlamaya karar verdiler. Yani futbol degil spor, tabi futbol anlayislari da malum 3 istanbul takimi.. Bu anlayisin degistigini, ülkenin genelinde (sadece istanbulda degil), INCIR CEKIRDEGINI DOLDURACAK spor haberlerini verdiler. (Mesela Usakta binicilik turnuvasinda Meltem Gürikiz birinci oldu, Muglada duzenlenen 13. gencler atletizm sampiyonasinda gencler rekoru kirildi, Tekirdagda squashe ilgi artti vs gibi.)(bunlar tamamen sallama haberler..)
Kac kisi bu Istanbul takimlarini tutar, kac kiside mesela Arkasspor sevdasi dogar, kac kiside Efes Pilsen aski gelisir, ülkede kac tane Badminton sahasi ihtiyaci cereyan eder ve kac kisi bu oyunu oynar?
Inandigim odur ki, ilk soruda siddetli bir düsüs, digerlerinde kayda deger bir yukselis olacaktir.. Yani kisacasi ne koyarsan asina, o gelir kasigina demisler. Medya ne verirse, halkimiz da onu aliyor.
E kime verelim baska parti yok deyip Chp'ye, iyi muhalefet edemiyor diyip Akp'ye oy veren bir cogunluga sahibiz.. Yani okumuyoruz, tembeliz vs..
Kentlilik bilinci aşılayamayan aileler, boşa geçen ömürler...
Gözümü açtığımdan beri sarı-laci kombinasyondan başka şey bilmediğim için olabilir.
Aslında içimde sızıdır doğduğum şehrin takımını tam anlamıyla destekleyememek, hep ikiye bölünüyorum ADS'yi düşününce.
Bu yüzden kendime bir söz verdim, çocuğum olursa bana babamın yapmadığını yapıp 5 Ocak'a götüreceğim O'nu. Ve eğer hala "5 Ocak" veya o süper tribün şovları kaldıysa eminim seçimi çok zor olmayacaktır.
orduluyum. ordusporun her maçına memlekette bulunduğum süre içinde giderim. istanbula yakın deplasmanlara da gitmeye çalışırım. fakat galatasaraylılığım ordusporu desteklememden çok önce başladı. dayım galatasaraylıydı beni o büyüttü sayılır. anne baba cimbom konuştuğum ilk 3 kelimeymiş. bebeklik odamın duvarları bile prekazi tanju uğur tütüneker resimleriyle kalıydı. sarı kırmızı renkler arasında büyüdüm. bilincim yerime geldi geleli gs dışındda bir takım desteklediğimi hatırlamıyorum. tabi bu ordusporu takip etmemi engellemedi. istanbula oüniversiteye gelmeden önce ordusporun son 6 7 yılda iç saha maçlarının çoğunu izledim. şimdi gs kombinem var gs'ı da stadda takip etmeye çalışıyorum. kısaca her yaşadığım şehrin takımını tribünden izledim diyebilirim
14 yaşına kadar 4000-5000 nufuslu bir çanakkale kasabasında yaşadım... kasaba takımı hatırlamadığım bir amatör ligdeydi... sahasında dikenler biterdi, maça çıkmadan önce oyuncular sigaralarından son fırtlarını çekerdi... bir kaç maça gittim üzerimdeki çubuklu beşiktaş formasıyla... ne spordan ne başka bişeyden zevk aldım... çanakkale dardanel spor desen o zaman yoktu daha da olsa bile çanakkalaye bile gidemiyordum... dolayısıyla MAF ın ve ferdinandın olduğu zamanlarda beşiktaşı siyah beyaz izleyebildim... aileden de beşiktaşlılık geliyor beşiktaşlı oldum...
sonra bursaya yerleştim ama anneler gününde bursanın en büyük caddesinde beşiktaşın anneler gününü tebrik edebilen bir taraftarı olan takıma da sempati duyamıyorum doğal olarak...
büyük şehirleri bilemem ama özellikle benim zamanımda kırsalda yaşayan çoğunluk için futbol anlattığım sebeplerden ya televizyondaydı ya da kendi kurduğumuz 5 e 5 maçlarda...
benim açıklamam budur...
müzik grubunu/yaptıkları müziği sevmekle takım tutmak çok farklı şeyler bence.ben oynanan futbolu beğenip beğenmemekten değil, taraftarlıktan bahsettim soruda.bu sene herkes barcelona'nın futbolunu beğendi ama barcelona taraftarı olan yok - arkadaşın kardeşi hariç :)-.ayrıca ben müzik grubunun konseri kötü geçti diye üzülen ya da muhteşem bir konsere deliler gibi sevinen hiç bir insan görmedim ama fener'in mağlubiyetinde ağlayan ya da galatasaray'ın galibiyetinde çılgınlar gibi sevinen çok insan gördüm.o yüzden müzik grubu sevme-takım tutma arasında pek ilgi olduğunu düşünmüyorum ben.o örnek çok kullanılmış o yüzden burada cevap verme gereği duydum :)
@ pvh
ben de 18 yıl izmir'de yaşadım 3 senedir de ankarada'yım.bence soru oldukça açık.istanbul'da büyümüş ya da başka şehirde büyüyüp istanbul'da yaşayan insanların 3 büyüklerden birini tutması oldukça doğal bana göre.benim öğrenmek istediğim istanbul ile ilgisi olmayan futbol taraftarlarının istanbul sevgisinin sebebi.anlatabilmişimdir umarım :)
ülkenin sosyo-kültürel gelişmişliği ve spor kültürü dolaylı olarak da futbol kültürüyle alakalı biraz da...UK'ye baktığınız zaman,nottinghamlı nottinghamlı,cardifli cardifli ve aberdeenli de aberdeenlidir..çünkü adamın geçim derdi ve kafasında binbir türlü sorun yoktur,her hafta sonu o stada hobi ve eğlence amaçlı gitmektedir.bizler ise 90 dk'lığına da olsa sorunlarımızdan arınabilmek için(geneli baz alıyorum). Sonuçta biz ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ve bu ülke insanları 'sinekten yağ çıkarma' misali hayatındaki herşey kötü gitse bile en ufak bi şeyden kendine pay çıkarıp, sevinebilmektedir,mutlu olabilmektedir.tam bu noktada da ülke insanı en kolay çıkış yolunu futbol ile bulmaktadır,bu nedenle ekonomik yapıları gereği ülkemizde bu kaçış yolunu ve bir nebze de olsa ufak mutlulukları tatttırabilecek kulüpler malumunuzdur.
mesela ; türkiye'deki taraftar profilinin geçmişine baktığınız zaman fb sürekli zirvede yer almıştır,hemen arkasında da gs...
2000'li yılların başındaki ülkedeki ekonomik durum ile gs'nin avrupa'daki başarılarının ve bunun yukarıdaki nedenlerden dolayı türk halkı üzerindeki etkisi,özellikle de yeni büyümekte olan çocuklar üzerindeki etkisi(ki ozaman ki çocukların üzerine 9-10 yaş koyduğunuz zaman bugünkü tribünlerin yaş ortalamasına yakın bi ortalama çıkacaktır) göz önüne alındığında gs taraftarında belli bi artış olduğu ve şu anda da sayısal açıdan fb ile gs arasında fark olmadığı görülecektir.
yani kısacası bi şekilde tüm bunlar yukarıda saydığım şeylere ek olarak dünyada son dönemde tavan yapmış popüler kültür ve bunun etkileri ile de ilişkilendirilebilir.
"İstanbul dışında 3 büyük takımın taraftarının en çok olduğu şehir de İzmir'dir."
Değildir, Trabzon dur ;)
Bütün yorumları okuyamadım umarım değinen olmamışdır.Madayonun öteki yüzüde var. "Altaydan başka kimi tutuyosun?"
bizde istanbul il sınırları içinde oturuyoruz ama bahsedilen büyükler kadar tarihimiz var onları deil Beykoz'u tutuyoruz.
Ben buna şöyle ceap veriyorum:
"Hangi sevdaya bir anlam yükleyebildikki buna bi anlam veren çıksın."
-Neden seviyorsun?
-O nasıl soru seviyorum işte nedeni olur mu?
Yasadigin sehrin takimini tutmak cok guzel bisi. Cok az kazansalarda kazandıkları zaman sevinc cok buyuk oluyor. (De graafschap icin konustum simdi)
Turk klubu olarak Galatasarayı tutmamın nedeni ailede hep GSliler olması. Sonra da sinif arkadaslarla sakalasmalar baslayınca, bi baktım ki hakkaten gonulden tutuyormusum ve seviyormusum takımı. Bu sene ilk defa kendi stadyumunda macını izleyebildim. Aynı sehirde yasamadıgım icin maclarına gidemiyorum. Orada yasasaydım kombinem olurdu kesin.
Ben bir yabanci takımı (mesela PSV) yendigi zaman daha zevk alıyorum.
Ama uzaktan sevmekte bile cok guzel Sercan.
taraftarlıgı futbolun dışına çıkarmak, otekilestirmeye katkıda bulunmak faşizmin ta kendisidir.
besiktasın semtciligi de oyledir, eskisehir'in, trabzon'un sehirciligi de.
istanbul sevgisi nedir ayrıca ya :)insan istedigi takımı tutması neden boylesi bi yere bile konu olabiliyor.
herkes neden kendi isiyle ilgilenmek yerine baskasının secimlerine dil uzatıyor ?
nasıl bi curettir ?
basarı icin takım tutan adam ne oluyor, yuzsuz mu :)
kolaycı mı :)
ahlaksız mı :)
haha.
bu sehir dısında yasayan fbliler ya da baska bi takımın guruhu bigun caddede kalp sekline burunup; "basarı icin destekliyoruuuuuz" dicekler ve tartısma son bulacak :)
sporu bu kadar ciddi bi mesele haline getirmek, buyuk hata.
ben de yapıyosam, ben de hatalıyım birader.
Trabzon'luyum Trabzonspor'luyum gururluyum.. Degil 25 yil 75 yil da sampiyon olamasak, kume de dussek gene Trabzonspor'lu olacagim..
O yuzden Anadolu'dan cikan tek sampiyon Trabzonspor...
@ venezia
yorumun ve incelemen için teşekkür ederim cevabın bence de çok mantıklı.aslında herkes 3 büyükleri birazdan da fazla 'sevinmek için' seviyo bence de :) ona da saygı duyuyorum tabi ki.
@ garlangufa
trabzonun nüfusunun 2 katından fazla insan vardır izmir'de 3 büyük takımı tutan :)) ankara'nın nüfusu izmir'den fazla ancak izmir'deki kadar güçlü destekleri yok istanbul takımlarının
@ maf
aslında ağır bir yorum yazmışsın ama ben aynı üslupta cevaplamayacağım.bence sorumun birilerine karışma ya da cüretle ilgisi yok.sen öyle görüyosan da saygı duymaktan başka yapabilceğim bişey yok.
Ülkenin bütün medyaları 3 takımın haberlerini geniş bir şekilde verirse, sadece 4 takımın maçını her hafta yayınlarsa, spor programlarında bu takımlardan başka bi şey konuşulmazsa , ilkokul çağına gelmiş olan çocuklarda şehir gözetmeksizin bu takımları tutmaya başlarlar.
Bu kadar basit.
E.K.
Ben,şahsen sevinmek için sevdim,iyi olanlar,popüler olanlar arasından tercih yaptım.Hiçte gocunmam.Ha sevindirmesede bırakacak değilim Galatasaray'ı,ama hayatı İzmir-Bursa çerçevesinde geçmiş bir adamın 3 büyüklerden birini tutmak için 2 anlaşılır sebebi olabilir.
1)Aile-çevre etkisiyle,kendi iradesinin dıışarıdan etkilenmesi sonucu tutar,buda neticede takımın başarısıyla ilintilidir.
2)Kendi kararıysada sevinmek için sevmiştir.
İnsanlar zaten genelde belli bir yaşın altında takım tutmaya başlıyor.O yaşlardada kimsenin "etik olan,doğru olan" diye bir derdi olmuyor,"Popüler olanı tutuyorum,sevinmek için seviyorum,bu kötüdür." denmiyor.Herkes büyüyüp kendi doğrularını belirlemeye başlayıncada,"döneklik" büyük bir yanlış olarak beyinlere kazınıyor,o yüzden takım değiştirmek kimsenin aklının ucundan geçmiyor.Sevinmek için sevmedik,aşkımız renklere hususundada savunma psikolojisine girilip dışı hoş,içi boş argümanlar üretiliyor.Belli bir yaştan sonra elbette kimse başarısızlıktan dolayı takım değiştirmez,lakin şuda bir gerçekki,hepimiz bir zamanlar "Sevinmek için sevdik."Şimdiyse mantıksızca seviyoruz.
Takım sevgisi budur zaten.Mantıkszıca sevmek.Şehir dışından İstanbul takımı tutmak mantıksızda,kendi şehrinin takımını tutmak çokmu mantıklı?Görsen ne olacak,bunlar çokmu önemli?Benim salt Barcelona'yı tutan arkadaşlarım var,Türkiye futboluyla ilgilenmiyorlar bile.Tam tersi takdir ediyorum onları,bu pisliğe bulaşmıyorlar.
Futbol takımına sevgi ve bağlılık duymak özünde mantıklı bir olay değil bir kere.O yüzden bu tür konulara kafa ütülemenin sonu yok.Herkes kafasına göre takılsın.Bu soruların cevabı yok...
Bu soruyu değiştirip şöyle soralım. Son büyük başarısını 25 yıl önce yaşamış bir takımın, nasıl 17-18 yaşında taraftarı olabilir? Üstelik Sadece o takımı tutan başka bir takıma gönül vermeyen. Önlerinde saygıyla eğilesim gelir onlardan birini her gördüğümde. Zoru seçmişlerdir çünkü. Hem de en zorunu.
bende de durum biraz tersi.istanbulda dogup büyüdüm ve doydugum şehre ihanet edip sakaryasporu tuttum:).tabi biz burda dogduk ama sakarya babadann memleket.ancak sakaryasporluluk babadan da gelmiyor.o da fanatik fenerlidir.kendimiz yaptık secimi zamanında.sonra kardeşimizi de sakaryasporlu yaptık.mutlu mesut gidiyoruz bakalım.
tabi bu sorunun nedenlerinden biri cogu kulübün 60larda kurulması.başarılı olanın daha fazla tutulması gibi nedenlerde var.hadi başarılı falan diye istanbul kulübünü tut da beni en cok deli eden cift takımlılar oluyor.ben sadece sakaryasporu tutarken adam istanbuldaki takımıyla birlikte sakaryayı tutuyor.ortama göre ben şu takımlıyım diyor.git istanbul takımını tut sakaryadan uzak ol daha iyi...
bana gittikce daha bilincleniyoruz bu konuda gibi geliyor.şehir takımlarına yönelme var gibi.bilmiyorum ya da bana öyle geliyor.birkac nesil sonra bircok anadolu kulübü 100.yıllarını kutladıgında umarım bu durum daha dadüzelecektir.
bir yere ait olma duygusu ağır bastığı için.....
Eskişehirliyim ve bugüne kadar da sadece ESKİŞEHİRSPORumu tuttum, ve öyle de öleceğim...
Ne mutlu şehrine ihanet etmeyen taraftarlara..
çooook sebebi var hepsi 1 sezon şehrin takımının tribününe takılarak bertaraf edilir. güzel statlar şart. ölümüne kafsinkaffff
İstanbul'da oturuyorum ve Galatasaray taraftarıyım ama bir Van'lı olarak bu soru karşısında alındım. 9 yaşıma kadar Van'da bulundum. 6 yaşındaydım. Zaten olay da orada başladı. Efsanemiz Hagi'nin ilk sezonu (96-97), Vanspor-Galatasaray 1.hafta maçıydı. Babam ve amcam Vanspor'da futbolculuk ve yöneticilik yapmış insanlar. Futbolla ilk defa haşır neşir oluyordum böyle, dayımın aldığı formayı babamla gideceğim GS maçında ilk kez giyecektim fakat babam formayı giydirmedi (sanırım protokolde oturduğumuz için) ve ufflaya pufflaya maçı izlemeye gittim. Oyuncuları da adam gibi tanımıyorum, bir tek Hakan Şükür ve dayımın küfrederek andığı eski vansporlu hayrettin var :D İlk golü Hagi attı ve Galatasaray taraftarlarının coşkusu beni epey heyecanlandırmıştı. Gol yediğimizde çocukça ağladığımı çok net hatırlıyorum :) Neyse çok uzattım, bir tarafta çekirdek çitleyen ve maçı ilgisiz takip eden Vanspor taraftarı, bir tarafta Hagi'nin son dakikalarda attığı golle çıldıran aslan parçaları :) O an ben de çıldırdım ve orada gerçek cimbomlu oldum. O maçta giyemediğim ve sonra mahalle maçlarında parçaladığım berbat bir görüntü oluşturan beyaz fonlu vakıf bank reklamlı formam hala durur. kısacası çekirdek yiyen güruha dahil olmak ile bir coşkunun parçası olma seçimi beni pek zorlamamıştı :). Ha derseniz : coşkulu gruplar yok mu; var. Fakat böyle ateşli taraftarın olmadığı yerde elbet 3 büyüklere kayma olacaktır.
Bir de sürü psikolojisinden bahsetmiş bir arkadaş; ben asıl sürü psikolojisini anadolu gruplarında gördüm. Kavga oldu mu adam çağırabilmek için oluşturulan, psikopat toplulukları mı Türk taraftarının yüz akı? Buna büyük takımları da dahil ediyorum. Rüyalara dalmayalım ayrıca; o çok aşık olunan ve yerel İngiliz taraftarlarında büyük bir kısmı daha büyük çapta kulüplere sempati duyuyor. Eğer biz de Almanya gibi her 6 vatandaşından biri hayatında bir kere lisanslanmış birer sporcu olsaydık ve futbol kültürü adam gibi gelişseydi elbet bu yerelleşme sağlanırdı. Futbol eğlencedir, tutkudur. Ve insanların tutkularına karışılmaz sevgili Dutchman :)
haftasonları millet yorum yazsın, blog boş durmasın diye sorulmuş saçmasapan bir soru. herkes de zaten bilinen şeyleri yazmış.
bir de ortaya büyük altay yemi atılmış da allahtan çok sallanmamış.
keşke biber dolması mı patlıcan dolması mı soruları devam etseymiş. daha çok uykumu kaçırabilirdi.
@cuma dursun
blogdaki yazıların nasıl olacağına biz karar veriyoruz o ayrı da yorum yaparken sanki her blog yazısının neden yazıldığını bizden iyi biliyormuş gibi "mış,müş" gibi ifadelerden kaçınsak daha gerçekçi olur diye düşünüyorum. Bahsettiğin dolmalı postlardan sonra da blog hafta sopnu boş kalıyordu. Biz hafta sonu bloga çok ekstrem durum olmadıkça bir şey yazmıyoruz farkettiysen.
Bu blogdaki her yazı insanların yorum yazacağını da hesaba katarak yazılıyor, bu yazıya özgü bir durum yok.
Misal ben de senin yorumuna bir yorum getireyim
"Söylenecek bir şeyim yok ama işte mana bulayım diye atılmış yorum. Zaten ezberledik bunları
bir de eski yazılardan örnek verilmiş ki neyse ki o da yanlış hatırlanmış.
keşke biraz daha yorumlara bakılıp öyle yazılsaymış, daha kayda değer olabilirdi"
nasıl oldu....ben pek hoş bulmadım...
soru neysede ben "şehrine ihanet eden taraftar modeli" gibi yorumlara şaşırdım.
insanın şehrini sevmesi, daha iyi bir yer olması için çaba göstermesi için şehir takımına taraftar olmak gibi bir kriter mevcut değil.
mesela tanıdığım şehir takımı amigolarından biri esrarkeş. yanında kelebek mevcut. hırsızlık sabıkası, adam yaralama sabıkası var. şimdi bu adam kenti benden daha mı çok seviyor?
bir de şu var. fenerbahçeli olduğumu söyleyince gelen cevap şu şekilde;
- sen buranın ekmeğini yemiyor musun?
sanki ekmeği bedava yiyorum. çalışıyorum, emek harcıyorum, kazanıyorum.
maçlara gidemiyorum ama fenerbahçe'nin bir çok orjinal ürünleri bende mevcut, taraftar kartım var. düzenli olarak yıllık aidat ödüyorum. bu da bir destektir.
ama niye yaşadığın şehrin takımı değil? diye sorana da bir cevabım yok. bu gönül verme meselesi. daha fazlası değil.
evet futbol tutku ve eğlencedir ve insanların tutkularına/ eğlencelerine karışılmaz.benim de zaten insanlara karışmak gibi bir amacım da gücüm de yok.ben sadece tutkuların ekran karşısında yaşanmasının altında yatan sebepleri merak ediyorum.maçtan önce kesilip sulanmış çimlerin kokusu, futbolcuya kızmak ya da övmek için yaptığın bağırışlar, golde tellere yapışıp futbolcularla sevinmek gibi eğlencelerin pas geçilip evde televizyon karşısında büyük bir stresle maç izleme tutkusunun sebebini öğrenmek istiyorum.
çoğu kişi beni futbolu eğlenceden çıkarıp ciddileştirmekle suçlamış ama biraz daha dikkatli bakılırsa ben arkadaşınla/sevgilinle/çocuğunla eve tıkılıp kalmadan eğlenerek geçirebileceğin 2 saati neden tv başında yapay bir şekilde geçirdiğini merak ediyorum insanların.Burada tribün terörü bahane olarak gösterilebilir ancak tribündeki düzgün taraftar sayısı arttığı sürece yöneticilerin de tribünlere bakış açısı değişecektir ve terörü yaratan insanlar sindirilecektir diye düşünüyorum.
büyük altay yemi denmiş.böyle bir ifade bana da okuyuculara da saygısızlık.başkanlar sürekli tek büyük biziz gibisinden açıklamaları sadece gündeme gelmek için yaparken ben sadece esprili bir şekilde yalnızca Altay'ın lakabının 'Büyük' olduğunu ve bunun Türkiye'deki tüm takımların taraftarlarınca bilindiğini söyledim.
Başka da cevap yazmyacağım.
Teşekkürler
galatasaray'ı tutmaya başladığımda 6 yaşındaydım. ne babam futbola ilgili birisiydi ne de çevremde bu tanıma uyan bir akraba vardı. hatta babam fenerbahçe'yi tuttuğunu söylerdi (gerçi futbola olan ilgisinin fazla olmaması ve benim fanatikliğim neticesinde sonraları galatasaray'a geçti). tek sağlam olasılık adını taşıdığım rahmetli dedimin galatasaraylı oluşu. ben 5 yaşındayken ölmüştü ve ilk duyduğum takım galatasaray'dı. bence küçük yerlerde yaşayanlar için aileden gelme takım sevdasından sonra en önemli kriter popülerlik. edremitsporu tutmam için başarılı olmasına gerek yoktu aslında, belki adını duymak yeterliydi. o sebepten daha köklü anadolu kulüplerinin az biraz taraftarları var olabiliyor. ama en ünlü topçuların oynadığı, en çok ismi zikredilen kulüpler üç büyükler olduğu için çocukların aklına girmede de ciddi avantajları var.
bir örnek de yine edremitten vereyim. bir ğst nesil anlatırdı, galatasaray metin oktaylı, turgay şerenli kadrosuyla edremit'e -herhalde sanırım akçay'a- kampa gelirmiş. o yaşta çocukluğunu yaşayan insanların tanıdığım pek çoğu için bu galatasaray'ı seçmede önemli bir sebep. küçük yer insanı için metin oktay'ı görebilmenin önemini tahmin emek zor değil. aynı şekilde can bartu gelseydi tersi de olabilirdi.
hatta bir ara galatasaray ve fenerbahçe'nin daha fazla yıldız oyunculu kulüpler olması ile taraftar sayısı arasında bir ilişki olması da akla yatkın gelmişti bana.
sonuçta başarı-popülerlik ve yıldız futbolcular üç büyüklere ciddi avantaj sağlıyor bana kalırsa.
ben de bir izmirli olarak cevap vereyim.
küçük yaştan beri futbol delisiyim,beşiktaşlı babam da çok demokratik bir şekilde göztepesinden karşıyakasına her maça götürdü,ben o yaşımda televizyonda izlediğim(o zamanlar maçlar şifresiz tabii)sark kırmızı takıma aşık oldum,sonra dayım da galatasaraylı olduğu için verdi gazı o gün bugündür galatasaraylıyım.
sonra okuduk derslerimiz de iyiydi allaha şükür,maça gitmek için istanbul yazdık,4 yıldır 1 sınıfı geçemedik ama sami yen de maç kaçırmadık falan bunlar da minik detaylar :)
Aslında tek seferde cevaplanamayacak bir soruymuş bu. En azından benim çıkarımım bu yönde. Olaya sosyopolitik, sosyoekonomik yönden bakmalı kentleşme, aidiyet gibi olgular irdelenmeli.
Ama itiraz etmek istediğim bir nokta var. Lütfen müzik ile futbolu bir kefeye koymayalım. Canlı Müzik dinlemek ile canlı maç izlemek arasında çok fark vardır. Tabii ki Beatles'ı dinlemek için İngiliz olmama gerek yok ama yöremin türkülerini söyleyen Erkan Oğur'dan aldığım keyifle kıyaslayamam çünkü Erkan Oğur benim toprağımın müziğini benim dilimde sunar.Umarım derdimi anlatabilmişimdir...
"evet futbol tutku ve eğlencedir ve insanların tutkularına/ eğlencelerine karışılmaz."
Sevgili Sercan Akan,
Yazında da belirttiğin gibi asla tv o anlattığın duyguların yerini tutamaz, bu yüzdendir 3 senedir kombine alışım :). Fakat bir insan kendini o takıma ve renklere ait hissediyorsa, gerisi teferruattır demek istiyorum :). Ve bu yazdığım son kısım şakayla karışıktı, böyle mantıklı tartışabileceğimiz şeylerin olması çok güzel..
Valla bu işi şehir bilincine ona buna bağlamak çok komik.
Bu memleketçi arkaik mantığa göre Formula da Ferrari'yi tutup bayrak sallayanların yedek parçaçı olması gerekirdi, değiller.
Sonuçta Real Madrid'in Asya turnesine çıktığı 21. asır dünyasında görünen o ki asıl abes olan yaşadığı şehrin takımını tutmak.
Eğer ki takım tutma sebebi erdemler olsaydı Unakıtan Sergen'i kolundan tutup seçim pazarlığı kapsamında stada getirdiği gün Eskişehirlilerin takım değiştirmesi gerekirdi, değiştirmediler. Halen de delikanlılığa yağ sürdürmemeye çalışıyorlar.
Stadda oynanan futbol üç aşağı beş yukarı aynıyken kulüpler farklı şeyler temsil ediyor;
Arsenal ile Manchester, Real Madrid ile Barcelona anlayış, hayata bakış olarak farklı, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray birbirinden çok çok farklı. Neden Eskişehir'de yaşayıp Eskişehirspor'dan Unakıtan'dan hazzetmeme hakkı olmasın ki? Neden bir Kadıköy'lü Fenerbahçe, Mecidiyeköy'lü Galatasaray taraftarı olsun? Asıl neden taraftarlık coğrafi değişkenlere bağlansın?
Eğer ki şehrinin takımını tutmayanlara saldıracaksak Beşiktaş, Fener ve Galatasarayı tutan Münihli gurbetçiye ne diyeceğiz?
beğendiği müzikle şehrin takımlarını kıyaslayanlar bence alakasız bir benzetme yapmışlar. konsere gitmekle takım tutmayı nasıl nasıl aynı kefeye koyuyorlar anlamadım.
Hainlikten başka birşey değil diyorum.Bunu bu sene oynanan Altay-Gs türkiye kupası maçında herkes bariz şekilde gördü.
adamlar gs için "sensiz izmir çekilmiyor" diye pankart açtılar ya... absürdlüğün bu kadarı. gs sanki zamanında izmirden istanbula sürgüne gönderilmiş de ayrılık acısını da izmirden çıkartıyor izmirli gsliler. halbuki sorsan gsli topçular izmirin yolunu bilmez bu da ayrı bi komiklik.
kendi şehrinin takımını değil de ulusal medyanın, hatta siyasilerin desteğini bile alan istanbul takımlarını tutmak kolaycılıktan başka bi şey değildir. başarıya ulaşmak için hiç emek harcamadan, hiç cefa çekmeden seçilen kısa yol. adam kendi şehrinin takımını tutsa belki ömrü boyu şampiyonluk göremicek ama istanbul takımlarından birini tutsa 10 yılda en az 2 şampiyonluk kafadan geliyo zaten. o da öle mutlu oluyo. naparsın. isteyen istediğini tutar kimse de karışamaz zaten. biz altaylılar son 6 senedir hava tutuyoruz inşallah bu sene kupa tutarız biraz da biz mutlu oluruz. saygılar herkese.
Doğduğumda galatasaraylıydım sonra baktım ki saçmalıktan başka birşey değil. Ortaokulda Karşıyaka sevgisiyle tanıştım ve izmirde oturuken istanbul takımı tutmamdan dolayı geçmişimden utanıyorum. İnsan yanıbaşındaki hayatına anlam veren bu gerçeği nasıl farkedemez. yıllarca televizyon başında sanal aşk yaşadıktan sonra maçına gidebildiğin takımı tutmak muhteşem bir duygu. "Hayat seninle güzel sensiz müptezel KARŞIYAKAM".
Yorum Gönder