25 Ağustos 2009 Salı

BİR SİNEMA EKOLÜ: CLINT EASTWOOD

























Aslında bu yazı Gran Torino üzerine olacaktı ama, biraz daha genişletip Clint Eastwood'un tüm kariyerine yaymanın daha uygun olacağını düşündüm. Gerçi böyle bir efsanenin kariyerini bir kaç paragrafa dökmek imkansız ama.....

Hollywood sinemasından çıkmış en ilginç yönetmenlerden birisidir Eastwood ve beni hep şaşırtmıştır. Zira bu sinema ekolünün kaygılarına yenik düşüp, seyirciyi avlamayı düşünen filmler yapma gibi bir gaflette bulunmaya son derece uygun bir aktörlük geçmişi vardır. 1930 doğumlu aktör benzin istasyonlarında çalıştıktan ve barlarda piyanistlik yaptıktan sonra (ki bugün filmlerinin müziklerini besteleme alışanlığı ve yeteneğinin temeli ta o yıllara gitmektedir) Kore Savaşı'nda hava kuvvetlerine katılmış, savaşta uçağının yere çakılmasından ciddi yaralar almasına rağmen kurtulmuş ve ordu tarafından ABD'ye geri gönderilmiştir. Kariyeri aslında çok iyi başlamadığından bir ara aktörlüğü bırakıp kendisini eğitimine vermeyi bile düşünür Eastwood. Ancak turnayı gözünden vurduğu rol 1964 yılında Sergio Leone'nin, dolar üçlemesininin ilk filmi A Fistful Of Dollars ile olur. Rolü Charles Bronson, Henry Fonda, James Coburn gibi isimlerin geri çevirmesi ile almıştır (İlginçtir daha sonra Bronson ve Fonda, Sergio Leone'nin bir başka başyapıtı "Once Upon A Time In The West" filminde karşılıklı oynamışlardır). Ancak büyük bir etki yapar. "İsimsiz" karakteri dolar üçlemesinin diğer iki filmi For A Few Dolar more ve The Good The Bad and The Ugly'de de karşımıza çıkar. Sonuncusu bugün halen gelmiş geçmiş en iyi western filmi olarak gösterilir ki ben buna sonuna kadar katılmakla kalmam, gelmiş geçmiş en iyi 10 film arasına da tereddütsüz sokarım (Hele o Ecstacy Of Gold eşliğindeki mezarlık sahnesi).
























Eastwood'un sonraki kariyeri 70'li yıllardan itibaren Dirty Harry ve canlandırdığı Harry Callahan filmlerinin etkisi ile geçti. 1971'de Play Misty For Me ile adım attığı yönetmenlik kariyeri onun 30 filmi aşkın mükemmele yakın bir kariyere imza atacağının habercisiydi. Eastwood filmlerinde genelde aynı isimlerle çalışır. Kurgu, görüntü yönetmenliği, kostüm, sanat yönetimi gibi konularda favori isimleri vardır. Kendisini film yaptıkça geliştirmiş ve siyasi görüşü hesaba katıldığında inanılmaz erdemli bir adamdır. Son seçimde dahi Obama karşısında McCain'i destekleyecek kadar koyu bir Cumhuriyetçi olmasına rağmen Letters from Iwo Jima, Gran Torino gibi filmler çekebilmiş bir adamdır. Örneğin bir çok kişi Eastwood'un Iwo Jima ile aynı dönemde çektiği Flag of Our Fathers filmi sebebiyle onu Amerikan propagandası ile suçlar ama Eastwood aynı anda cephenin diğer tarafındaki hikayeyi, hem de hiç konuşamadığı bir dil olan Japonca ile beyaz perdeye aktarır. Dolayısıyla bu iki film aynı anda düşünülmelidir. Mystic River, Absolute Power, Million Dollar Baby, True Crime, ölmüş ve mezara gömülmüş bir ekol olan Western'i tekrar ayağa kaldırdığı The Unforgiven, Bird hep belli kalitede filmlerdir. Kendine has bir dili olan, ucuz numaraların olmadığı, oyuncu yönetimi ve yönetmenlik sanatının genelde üst düzeyde olduğu filmler. Gran Torino onun kamera önündeki son projesiydi. Aktörlüğünü çok özleyeceğimi belirteyim. Özellikle yaşlandıkça olgunlaşan ve giderek karizmasını artıran bir tarzı vardı Eastwood'un. Gerçi 79 yaşına gelmesinin de bunda etkisi büyük tabi.

Eastwood'un 2010'dan önce gösterime sokmayı planladığı, Nelson Mandela'nın hayatının bir bölümünü anlatan Invictus onun son projesi şimdilik. Morgan Freeman, Unforgiven ve Million Dollar Baby'den sonra üçüncü kez Eastwood yönetmenliğinde. Zaten Nelson Mandela'yı da başka birisinin canlandırması düşünülemezdi. 2010 Oscarlarında sıkça adından söz ettirecektir film.

1.93'lük, bu dev, klasik Amerikalı, sinema tarihinin en önemli temeltaşlarından birini oluşturmaya devam ediyor.

5 yorum:

Baran Doğan dedi ki...

"Play Misty For Me" gerçekten çok iyi bir filmdir. Martin Scorsese, 70ler için "neredeyse her hafta bir başyapıt izliyorduk" demiştir. Bu 70lerin başarılı crime-thriller'ları da dadından yenmez valla!

http://marlonbarando.blogspot.com/2009/05/iki-filim-birden.html

mondo trasho dedi ki...

iyi kötü çirkin ile alakalı bir detay bilgi vereyim. leone ile eastwood'un leone'nin tek kelime ingilizce bilmemesi yüzünden doğru düzgün konuşmuşluğu yoktur.. dönem şartlarında çok derinlemesine bir senaryo çalışmasından bahsedilemediğinden eastwood'un blondy karakterinin numb, vurdumduymaz olmasının temel sebeplerinden biri budur. blondy (eastwood) film boyunca etrafta kaygısız bir suratla gezinir.

anial dedi ki...

monco'dur 2. filmdeki karakterin adı da.

Cthulhu dedi ki...

Million Dollar Baby adlı rezil ötesi film de bu abimizindir. Belirtmeden geçemeyeceğim. Filmi aynı sinemada izlediğimiz Perran Kutman "öÖööff, bu ne be, içim bayıldı" diyerek sinemayı terk etmiştir. Böyle de bir anısı var Clint abinin bende.

Dolayısıyla söylediğin, "oyuncu yönetiminin ve yönetmenlik sanatının genelde üst düzey olduğu filmler" kapsamına almıyorum ben şahsen o filmi.

Yavuz Selim YILMAZ dedi ki...

Million Dollar Baby rezil ötesi mi, bence süper ötesi, aldığı Oscar'lardan belli...