10 Ağustos 2009 Pazartesi

HAFTASONU NOTLARI 2010 - 1


Ve evet, Turkcell SüperLig artık başladı. Ağustos'u sevmek için güzel bir sebep bu başlangıçlar. Üstelik heyecan ve gerilim de henüz yokken, yeni kurulmuş takımları, yeni transferleri, ön elemeleri, su molalı maçları izlemek ayrı bir tat. Bazı ülkelerde geçen hafta başlamıştı ligler, Türkiye'de de bu hafta başladı. Büyük liglere daha var, ama onlar da süper kupalarla başladılar bu uzun yıla. Biz de notlarımıza kaldığımız yerden devam edelim. 2009-2010 sezonunun ilk notları blogumuza hayırlı olsun.

* Efendim, sezonumuz her zamanki gibi son şampiyonun sahne aldığı maçla başladı. Esasına bakarsanız bu konsept tabi ki güzel. Dünya kupalarında bile son şampiyon ilk maçı oynar. Ancak, şampiyonun maçını cuma akşamı İstanbul'un en ücra köşesinde yapmak pek de mantıklı görünmüyor. Beşiktaşlı taraftarlar da mantıklı bulmamış olacak ki, olimpiyat stadının kaderi bir kez daha ortaya çıktı, stat bomboş kaldı, ne acı. Maçı izlemedim, izleyenlerin yalancısıyım. Abdullah Avcı'nın sıkı takımı yine sağlammış maçta. Beşiktaş'ta yeni transfer Fink'in gol atması heves arttırıcı. Belediye'de ise İbrahim Akın kendine has golünü atmış. Adam çalım atmaya doyamıyor. İlk haftalardaki puan kayıpları pek zararsız görünür ama aslında çok fena olabilir. Bunu da bir kenara not alalım.

* Cumartesi öğlen saatlerinde de İtalya'nın Süper Kupası'nın sahibini izledik. Çin'de tıklım tıklım dolu statta, iki İtalyan devi kapıştı; Lazio kazandı. Inter'in baskılı göründüğü maçta, Lazio tıkır tıkır golleri attı. İlk karambol, burnuyla attı Matuzalem resmen. Ama ikinci gol olağanüstü. Süper pas, süper kontrol ve harika tek vuruş. Inter bunu çıkarmak için saldırdı ama Eto'o'nun tek golü yetmedi. Çin'den kupa çıkaramadı Mourinho. Yine de ben Inter'in özellikle Avrupa'da büyük işler yapacağını düşünüyorum. Sıkı bir kadro kurdular, özellikle orta sahaları çok dirençli.

* Bir de TRT'de Almanya Ligi'ni açtık bu haftasonu. Hoffenheim-Bayern'i verdiler öğle saatlerinde. Maç epey iyiydi aslında, ama TRT hiyerarşisi, bize feci örneklerini sergileyecek, spiker seçimlerinde. Levent Özçelik'in sesi iyidir, maça hakimiyeti de fena değildir de; artık başka tür bir anlatım moda yahu. Bir de üstelik alenen direğe vurup dışarı giden topa, önce korner, sonra ofsayt vs. gibi sonuçlar uydurması "ehh" dedirten cinstendi.

* Akşam nöbeti birkaç yıl araları limoni olan Sivas-Trabzon arasındaydı. Sivasspor son yıllarda rakibine üstünlük kurmuştu ama Trabzonspor bu yıl daha dirençli. Hugo Broos ismi fazla tanınmıyor ülkemizde, ama kariyerini ispatlamış bir teknik adam olduğunu biliyoruz. Ayrıca zaten elde bulunan nispeten oturmuş kadro ve eksik yerlere yapılan takviyeler, takım için artı olacaktır. Ben bu yılın en büyük transferlerinden birinin de Alanzinho olacağını düşünüyorum. Uyum sürecini atlatan oyuncu çok faydalı olacaktır Trabzon'a. İlk golde ortası çok iyi Alanzinho'nun. Trabzon'un sıkıntılı yeri kalesi olabilir, o gol yenir mi yahu? Yine patlama yapması beklenebilecek Ceyhun Gülselam'ın da golle hem de güzel bir golle başlaması pozitif etki sağlayacaktır. Güven sorunu aşabilirse, hem Trabzonspor futbolcusu hem de seyircisi; ligde daha çok söz sahibi olacaklardır. Sivasspor'da da kalıcı sorunlar olacağını düşünmüyorum. Çok eksikleri var ve bu eksikler geçen yılın iskeleti. Sezer, Mehmet Yıldız yok, Bilica'nın yeri dolmamış; Tum ve Sylla'nın da varken verdiklerini yeniler veremiyorlar. Zaman lazım Sivas'a.

* Ankaragücü 100. yıla galibiyetle başlasa şık olurdu, ama olmamış. Ceyhun'un frikikleri harika, özellikle de ikincisi. Ankaraspor ise 3 puanı 90'da koparmış. Ömer hatalı mı golde emin olamadım? Ama Murat Tosun'un kafası çok iyi, bunu söylemek lazım.

* Pazar günü 17:00'yi bekliyorduk heyecanla. İşte premier lig bu geyiği yapmayacağız ama, tıklım tıklım Wembley, öğlen güneşinin vurduğu saha, sahada zıpkın gibi 22 delikanlı, son moda formalar, karizmatik hakemler falan etkiliyor be adamı. Maç da çatır çatır başlıyor, ikincil Portekiz, alıyor ipleri eline falan. Chelsea'ye batar falan diyoruz hep ama, Mourinho mirasını baştan yıkmaya çalışan aptal bir hoca olmadıkça, daha çok yol giderler. Ancelotti de Amerika'yı keşfetmiyor. Eldeki çalışan sistemin üzerine ekleme derdinde. Manchester ilk yarıyı böylesine domine etmişken, ikinci yarıya sağlı sollu ataklarla başlayıp beraberliği de yakalıyorlar. Chelsea'nin ikinci golü biraz can sıkıcı ve dramatik "futbolun adeleti" finali. Ferguson fazla kızmasın diye, hakem ofsayttan bir gol veriyor. Penaltılarda da bu sefer Chelsea kazanmasın bari. Ben Deco son penaltıyı kaptan Terry'ye bırakacak ve Terry de ayak kayma hadisesinin intikamını alacak sandım, Kalou geldi o attı sonuncuyu, Chelsea de aldı kupayı. Murat Kosova'yı özlemişiz.

* O sıralarda da şahane maçı kaçırıyoruz. Bochum evinde 3-0 yenik kapıyor devreyi, ikinci yarı 60'a kadar 3-3 yapıyorlar. Bu maçı da Tansu Polatkan anlatıyor. Ben skoru 3-3 görünce sanıyorum ki, karşılıklı gollerle maç bu hale geldi. Aksine Bochum seyircisi coşmuş, takım sağlı sollu gidiyor rakip kaleye, Tansu Polatkan atakları 10 saniye gecikmeli aktarıyor, felaket.

* Akşamki maçları da rubenis klima sponsorluğunda izleme daveti geliyor, atlayıp gidiyoruz. Yoldayken Gaziantep'te iki gol atıyor Galatasaray. Duran toptan gol atınca Galatasaraylı arkadaşlar (Barış) gaza gelip arıyor beni, "Oğlum duran toptan da gol atıyoruz, 80 puanla şampiyon oluruz" diye. Julio'nun golünü bir tv önünden geçerken görüyorum, hakikaten güzel gol. İkinci yarı ise aslında seyir olarak heyecanlı, ama iki takımın da eksik taraflarını gösterir bir halde. Orta sahade derin boşluklar. Gaziantep savunması felaket, ama orayı toparlarlarsa ileride etkili bir takım haline gelebilirler. Olcan'dan sol bek yaratma çabası da ilginç Portekizli'nin. Bu kadro zenginliği içerisinde asıl Arda bu yıl altın sezonunu yaşayacak gibi. Tabi Galatasaray'ın yeni harika takımının Antep tribünlerine etkisini de görmek gerek. Tribünler yıllar sonra tıklım tıklım Antep'te. Sabri kardeşim, penaltı be o, gerçekten penaltı, o kadar itiraz etme!

* Nonda, pabucu pahalı görünce eskiye döner mi?

* Sonra gece tarifesine kalan Denizli-Fener maçı. Fikstür çekildiğinde ilginç gelmişti zaten. Daum son maçını burada oynadı, 16 dakika gecikmeli bitmişti. Bu kez 40 dakika sürdü gecikme. Maçın son 5 dakikasında, üç gündür maç izliyormuş gibi hissettim kendimi, o derece sıktı uzun ara. Güiza yeni transfer olsa, şu anda Fenerbahçe taraftarı bayram yapıyor olurdu herhalde. Ama geçen yılın anıları taze, bakış hala temkinli. Ben en az 20 gol atar diyorum bu sezon. Olan yine Semih'e olacak.

* Denizli tribünleri de iyiydi ama yer yer boşluklar vardı. "Yönetim İstifa" bağırışlarının sebebi bilet fiyatları olabilir mi? Bu arada Denizli'nin Fransa'yla nasıl bir bağlantısı var anlayamadım gitti. Yine işe yarar bir adam bulmuşlar gibi Metz'den. İşler tepetaklak gitmezse, kendine yakın takımlara diş geçirecek, ama büyük maçlarda silinecek bir sezon bekliyor Denizli'yi.

* Işık rezaletine değinmeye gerek var mı? Ya bir sakatlık olsaydı o kadar aradan sonra herhangi bir futbolcuda?

* Aziz Yıldırım'ın göbek çok fenaydı, gömleğin düğmeleri patlayacaktı otururken yahu.

* Ersun Yanal'dan maç yorumları değişik bir tat getirdi, bunu da ekleyelim.

* İki golsüz maçla açtılar sezonu Eskişehir, Manisa, Kayseri, Gençlerbirliği. Bursa da 3 puanı almış ama geniş özeti göremedim, sadece golleri gördüm. Su molasıyla, az golle, aksaklıklarla açılan sezonun daha parlak, unutulmaz ve heyecan verici sürmesini dileyelim. Hayırlı olsun yeni futbol yılımız

by tunchay

7 yorum:

SİYAH ULAN! dedi ki...

dostum naçizane bir düzeltme; sivas ile ilgili paragrafta mehmet yıldız yerine mehmet yılmaz yazmışsın..

varol döken dedi ki...

antep kulübesinde rijkaard'ı görünce bir acayip oldum ya, sanki barcelona-chelsea maçından (diğer taraftaki de mourinho işte) ama blue box'ta değiştirmişler kareleri, antep'i koymuşlar fona... kulübede durması yeter denen adamlardan rijkaard... gökhan zan da fon olsa keşke, blue box olsa:)

ibb, taş gibi takım, matrix'teki sentineller gibiler, yine çok can yakarlar bu sene söyleyeyim...

elektrik işlerini yapan amca meşhur oldu demin gazetelerde, oysa biz bunu blogumuzdan beklerdik... blog pasif olmasın artık, aktif olsun, gazetelerin tahtına göz diksin, röportaja gitsin hatta maç yayını ihalesini alsın bloglar... madem artık sponsorluğunuz da var!

not: alex'i sevmeyen insan sevemez!

aXoy dedi ki...

Fener iyi başladı ama bence bu istikrarı tutturamazlar. Trabzondan bir süpriz bekliyorum.

Arif dedi ki...

denizli maçındaki yönetim istifa sesleri bilet fiyatlarından değil, alınan kombinelerin turnikelerde çalışmaması ve maç başladığında yaklaşık 500 kişinin dışarda kalmasındandır.

Unknown dedi ki...

ya ben stadda 125 metre ilerden gördüm penaltıyı.sabri hala itiraz ediyor.adam cok garip ya.

keyalcindag dedi ki...

Bu ilk hafta gösterdiki kalitesiz bir ligimiz var. Bunun en büyük sebebi yöneticiler elbette. Belki de bu sezon favori olarak gördüğüm iki takım Gaziantepspor ve Bursaspor beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Gaziantep neredeyse Galatasaray karşısında varlık gösteremedi. Gösterse bile beklenin altında kaldı. Bursaspor ise Kasımpaşa'yı yendi yenmesine ama zoraki! Ancak geriye düştüler, karşı takım on kişi kaldı vs. Sonuç bence şu ki daha ilk haftadan bunu söylemek için ne kadar erken olsada 4 büyük takım kapışır diğerleri izler gibi. Malum Sivasspor çökmüş durumda. Haliyle meydan büyüklere kaldı.

Bertan ÇALIŞKAN dedi ki...

@ Philly

Kasımpaşa'nın anti-futbolu maçın %80'i boyunca sürdü. Buna karşın golün erken gelmemesi biraz da şanssızlıktan... Çizgiden çıkan toplar , kalecinin çıkardığı kafa topları , Sercan'ın boş kaleye kaçırdığı kafa...

Ivankov'un saçmalaması ile geri düştükten 10 dk sonra 2-1 öne geçtik , 3-4 yapabilecekken yine sıkıntı ile bitirdik maçı.

Geçen sene Hacettepe , Kocaeli gibi iç saha maçlarındaki beraberlikleri düşününce , lige Kasımpaşa karşısında 3 puan ile başlamanın gayet olumlu olduğunu düşünüyorum.