7 Eylül tarihinde Polonya'da başlıyor Euro Basket 2009. Sporun, sporcunun, İsmet Badem'in şapka koleksiyonunun dostu, süt içen ve süt içiren blog Flying Dutchman olarak uzak kalamazdık tabi turnuvaya. Turnuva boyunca yazılarıyla Jorcelmeg aramıza katılacak Special Guest Star kontenjanından. İlk yazısıyla başlıyoruz
--------------
FD hünkarım buyurmuş “
tiz EUROBASKET 2009 hakkında değerlendirme yazısı yazıla !!!”. Derhal devletlü hünkarım... Ercan kulunuz bilgisinin görgüsünün yettiği kadarıyla bir şeyler karalasın. FD’nin, Gorky elçisiyle tarafıma ilettiği bu emir başım üstüne. Şaka bir yana uzun zamandan beri aranıza katılmak istiyordum, ancak şimdiye nasip kısmetmiş. Konumuz basketbol, efendim basketbol 1891 yılında ilkel bir kabilenin tlahiotenie isimli oyunundan, James Naismith adında Kanada’lı bir adamcağızın uyarlamasıyla oynanmaya başlamıştır. Tabii ki konuya böyle girersem bu sizlerle ilk ve son beraberliğimiz olur. Bu kadar baştan başlamasak da en azından izin verin Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın tarihçesiyle başlayalım. İlk defa 1935 yılında oynanan Avrupa Basketbol Şampiyonası 2 senede bir tekrarlanır.
1935’ten günümüze şampiyonlar;
“As shown in the figure” Avrupa Şampiyonaları’nda, şu anda atlaslarımızda yer almayan iki ülke olan SSCB ve Yugoslavya’nın tartışılmaz üstünlükleri var. Bu ülkeler parça pinçik olmalarına rağmen halefleri ülkelerin hepsi, her şampiyonada şampiyon, hadi olmadı final adayıdır. Kendi basketbol geçmişimden bahsetmedim ama çocukken hep “Yoğoslav” olmak istemişimdir. Çünkü ...iç’ler, ..ov’lara oranla göze daha hoş gelen, teknik yanı daha ağır basan, bireysel yetenekleri takım oyununa çevirebilen takımlara sahiplerdi. Sovyetler ise seyirciyi daraltan ancak karşı takımı da bezdiren korkunç savunmalarıyla her zaman şampiyonalara damgalarını vurmuşlardır. 80’li yılların sonu ile birlikte, basketboldaki globalleşme hareketleri sonucu diğer Avrupa ülkelerinin de, birer ikişer oyuncu yetiştirip Enbiey’e göndermeleriyle ve bu oyuncuların Milli Takımlarına katılmalarıyla birlikte, bu ülkeler de sahne almaya başlamışlardır. Bu kadar tarih bilgisinden sonra gelelim 2009 yılında Polonya’da yapılacak olan Avrupa Şampiyonası’nın grup değerlendirmelerine; En son grup olmasına rağmen önce Milli Takımımızın da bulunduğu D Grubundan başlayalım:
Grup DLİTVANYA
Takımdaki isimlere tek tek baktığımızda “aha işte şampiyon” diyebileceğimiz takım. Gerçekten kadrosunda (sayısız diyemeyeceğim çünkü FIBA kadroyu 24 kişi ile sınırlandırmış) çok sayıda yıldız bulunduran ve aynı zamanda takım olmayı da çok iyi bilen bu takım için fazla söze gerek yok. Grubun en büyük favorisi. Şampiyonluğun da en büyük favorilerinden ancak ne oluyorsa turnuvalarda bazen istikrarlı olamıyorlar. Ama ben bu sefer farklı olacağını düşünüyorum. Final adayım.
POLONYA
Ev sahibi takım. Seyircisinin de desteğiyle grup maçlarına heyecan katıp, turnuvanın diğer maçlarını vatandaşlarıyla birlikte ancak tribünden seyredebileceğini düşündüğüm Polonya, kadrosunda Adam Smith (e şey pardon Adam Wojcik olacaktı. Yaşları birbirine yakın olduğu için karıştırmış olabilirim), evet eskiden Brezilyalı Oscar Schmidt için kullanılan deyimle “yaşlı kurt” Adam Wojcik, Filip Dylewicz, genç ve yetenekli pivot Lampe gibi isimler bulundurmasına karşın grupta son sıradan kurtulamayacaktır.
BULGARİSTAN
Bulgar Milli Takımı, şimdiye kadar katıldıkları turnuvalarda oyunu 40 dakikaya yayamadıkları için pek başarılı olamamışlardı. Ancak bu sefer asker oyuncular (Angelov, Mladenov, Stoykov, Eski Tekelspor’lu Videnov ve tecrübeli Evtimov) ve orta-kaliteli diyebileceğimiz (Lottomatica Roma’lı İbrahim Jaaber, bu sene Türk Telekom’da seyredeceğimiz Andre Owens ve Earl Rowland) ve kurt hoca Pini Gershon ile bu görüntülerinden sıyrılabilirlerse iş yaparlar. Milli takımımızla yapacakları maç çok önemli. Zira, Litvanya’yı grubun favorisi olarak görmüştük. Bu maçı kazanacak olan takım büyük bir ihtimalle 2. olacaktır. 3. olmak ise diğer grubun lideriyle karşılaşmak anlamına geldiği için büyük bir dezavantaj olacaktır.
Not: Sanırım İbrahim Jaaber, Ramazan’da oruç tutuyor olması nedeniyle Bulgar Milli Takımı’yla Polonya’da olamayacakmış. Bu Türk Milli Takımı için sevindirici bir haber.
TÜRKİYE
Uh Ah Dev Adam 12 Dev Adam.... Umarım, Milli Takımımız bu şarkıyı ağzımızdan düşürmez. Düşürmez diyorum ama hazırlık maçlarında pek de öyle bir görüntü sergilemediler. Türkiye gerçekten çok enteresan bir takım kadroya baktığınızda Litvanya gibi “
bu takım şampiyonluğa oynar” diyorsunuz ancak takım öyle kritik yerlerde öyle hatalar yapıyor ki seyirciyi de çıldırtıyor. Ve bir de Türk insanı hastalığı var. Çok çabuk yılmak ve psikolojik olarak yenilgiye uğramak. Kötü anlarda daha kontrollü oynamak yerine hemen acele atışlara başvuruyoruz. Çok yanlış. Tanjevic gibi bir hoca da bunu bize öğretemediyse maalesef işimiz zor. Ancak şansımız da bizimle beraberse harikalar yaratıyoruz. Yani işimiz biraz şansa da bağlı. Bu arada “
Tanjevic gibi bir hoca” derken, kendisini eskisi (Olimpia Milano ve Limoges’un başında olduğu zamanlar kendisine tapardım ve hep Efes Pilsen’in başında görmek isterdim) kadar beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Adam mola almasını ve oyuncu değiştirme zamanını bilmiyor arkadaş. Bireysel olarak uzun oyuncuları bizimki kadar iyi olan başka bir takım olduğunu sanmıyorum ancak bu uzun rotasyonunun iyi olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü Ömer Aşık da, Oğuz Savaş da Semih Erden de Fatih Solak da o kadar hızlı oyuncular değiller ve aynı anda sahada olmaları bırakın avantajı dezavantaj yaratabiliyor. Tabii, Kerem Gönlüm’ün talihsiz olayı da olmasaydı çok daha iyi olurdu. (Bu arada ikinci tahlil sonuçları negatif olursa sanırım Kerem kadroya dahil olabilecek) Ayrıca Tanjevic’in bir başka çılgınlığı da Kaya Peker’i kadroya almamaktı. Eğer Kaya kadroda olsaydı bu satırlar daha farklı olabilirdi. Herşeye rağmen, Bulgaristan’ı değerlendirirken söylediğimiz gibi o maçı kazanan grubu ikinci sırada tamamlayacaktır. Ya Litvanya’yı yenersek… Düşüncesi bile güzel. Neden olmasın haydi 12 Dev Adam coştur bizi.
by Jorcelmeg
20 yorum:
tanjevic yarı final başarı diyerek zaten vizyonunu ortaya koydu... bu adamı başımıza ve fenerbahçe'nin başına saran herkesi kutluyorum!
tanjevic'i efes maçı bitimi tünelde maçın hakemlerinin sırtına yumruk attığı anda kovmayan bir ülkenin sıradan bir vatandaşının bloguna yorum yazmaya bile şu anda utanıyorum..
bu arada jorcelmeg kardeşimiz, kırkpınar yolunda hesapları çeken arkadaşımızdır, iyidir, candır..
o vakit maçın hakeminin ayağına basıp tüküren hagi gibi bir insanın da hiç bir ceza almaması, üstüne bir de o bahsettiğin ülkemizde kral yapılmasını nasıl sindirebiliyorsunuz merak ediyorum. ha olay fb-gs olayı değil. haginin tedrisatından geçmiş emrenin de neler yaptığını görüyoruz şimdilerde.
3. olan diğer grubun lideriyle eşleşecek diye yazmışsın ama yanlış olmuş...
ilk 3 e giren ekip diğer grubun ilk 3 ü ile 6 lı grup yapacak...buraya giderken grup 4.sünden aldıkları puanlar silinecek onun haricinde uanlar aynen taşınacak....her takım rakip gruptan gelen ekiple 1'er maç daha yapacak..bu 6lı gruptan son 4 e kalan takımlar çeyrek finale çıkacak
@ promethus
hagi yaptıklarıyla ilgili federasyondan çeşitli cezalar almış ve eğer düşmediyse halen bir tazminat davası var devam eden. Tanjevic'in o hareketi sonrası aldığı cezayı yazar mısın lütfen?
Arkadaşlar, roland deschain of gilead haklı. Bu işin bahanesi olamaz ama eşleşme konusunda hata yapmışım tüm okurlardan özür diler, hatayı bulan arkadaşa da teşekkür ederim.
bu turnuvayı yerinde izlemeyi çok istiyordum ama uçak biletinde geciktik.600 euroya yakın bir fiyat çıkıyor şimdide.yattı yani.
Devam eden tazminat davası Hakem'in (Yanılmıyorsam Erol Ersoy'du) olayı mahkemeye taşıması ile ilgili birşey, yani federasyonun verdiği bir karar falan değil, kişisel birşey. Bahsetmeye çalıştığım şey mantalite, orada Türk Hakemliği böyle bir olay yaşıyor ve sırf gelen kupalar nedenniyle Hagi'nin davranışları unutuluyorsa bu toplum tarafından emin ol Tanjeviç bir kupa kazandırsın milli takıma (Ki hiç zannetmiyorum, ancak mucize olur) Tanjeviç'in bu hareketleri de unutulacaktır.
Litvanya'yı abartmışsın sanki biraz. Lavrinovic'li, Jasaitis'li, Kleiza'lı forvet-uzun rotasyonu çok iyi görünüyor olabilir ama Kaukenas, Maci ve Saras'sız guard rotasyonu da o kadar kötü. Birçok oyuncunun olmadığı turnuvada bu kadro da Litvanya'yı İspanya'nın altında sürpriz listesine yazar ama şansları Hırvatistan, Slovenya veya Yunanistan'dan fazla değil.
Bu fenerliler komik insanlar vesselam, başka da birşey demiyorum, anlayan anladı...
Yazının konusuna gelince, Tanjevic en büyük hatayı Mehmet Okur ve Kaya Peker'i almayarak yaptı. Sebeplerini de az çok biliyoruz. Kişisel sorunları yüzünden milli takımı da yakıyor, Turgay Demirel de Aziz Yıldırım'ı kırmamak(!) için hiçbirşey yapamıyor bu konuda. Olay bundan ibaret. O kadar başarılı Türk antrenörümüz varken ve Tanjevic'in başarısız olduğu apaçık ortadayken hala milli takımın başında olması ilginç(!)
@Marseilla roulette
blogda yorumları mümkün olduğunca sansürlememe alışkanlığı sebebiyle onayladım yorumunu devamında bir fikir belirttiğin için ama "fenerliler komik insanlar vesselam" yorumu da trajikomiklikten öteye geçemez onu belirteyim.Zira ben anlayanın anladığı ekipte değilim, hiç bir şey anlamadım
Tekrarlıyorum "cimbomlular dönek", "fenerliler komik" "beşiktaşlılar yalancı" gibi bu tür genellemeler yapmazsanız sevinirim, burası da daha iyi işler ve emin ol bu böyle bir yazıya alıp alabileceğin en saygılı cevaptır. Bu sayfaları okuyan ve sayfalara yazan bir dolu Fenerbahçeliye en kibar ifade ile "saygısızlık" yaptığını belirteyim.
Prometheus'un "Tanjevic'i bırakın siz asıl Hagi'ye bakın, Emre'yi de Hagi yetiştirdi zaten" diye özetleyebileceğimiz yorumuna ithafen yazmıştım.
Komik olan da şu: futbolla, Galatasaray'la uzaktan yakından alakası olmayan bir yazıda bile, kendi futbolcuları/antrenörleri/yöneticileri/taraftarları, kısacası tüm camiaları hakkında en ufak bir eleştiride sözü hemen Galatasaray'a getirip, "ama onlar da yaptı" argümanına başvurmaları.
Bu fenerliler de komik adamlar dememin sebebi budur, genelleme diyebilirsiniz ama benim tanıdığım/internet ortamında yorumlarını okuduğum fenerlilerin %90ının psikolojisi bu malesef.
Bu arada fenerlilerden değil ama postun yazarından özür dilerim, basketbol konusunda tartışılmaması gereken şeyler bunlar ama önce Prometheus'a sonra da şahsıma yazılan yoruma cevap verme ihtiyacı hissettim. Tekrar verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.
evsahibinde marcin gortat neden yok sakat falanmı ki?
Polonya sonuncu olmaz.Bulgarlar'ı yenerler,bizi de yenebilirler..
Bizim milli takımdan her şey beklenir.İyi başlarsak iyi bitiririz diye düşünüyorum.. 1 ve 2 nolu pozisyonlarımız çok zayıf..Uzun oyuncularımızı da fazla abartmaya gerek yok(Ömer ve Ersan hariç)..
Litvanya en fazla çeyrek final oynar.Jasikevicius ve Siskauskas'ın olmaması güçlerini yarıya indiriyor.Onlar'ın da bizim gibi 1 ve 2 numarada sorunları var..
Bulgarlar şuta endeksli.Hızlı oynayacakları kesin..Uzun oyuncuları savunmada zorlanırlar ve ribaundlarda..İvanov biraderler savruk olmasalar daha iyi takım olurlar..
Madem benim adım geçiyor ve Fenerli olmam üzerinden eleştiriliyorum ben de cevap vereyim;
1-Prometheus'un "Tanjevic'i bırakın siz asıl Hagi'ye bakın, Emre'yi de Hagi yetiştirdi zaten" diye özetleyebileceğimiz yorumu...
Böyle özetlerseniz böyle yorumlarsınız elbet.
2-Tabi ben Fenerli olduğum için hem Tanjeviç'i hem de Emre'yi savunmam gerekiyor aslında, mesajlarımı biraz daha dikkatli okuyun bakalım yine bu sonuca ulaşabilecekmisiniz?
Türkiye'deki yabancı oyuncu+yabancı antrenör ile Türk hakemler arasındaki geçmişten gelen davranış motiflerini anlatmaya çalışıyorum, ısrarla olayın fb-gs olayı olmadığını yazıyorum, Fener'de oynamasına rağmen bazı Fenerliler gibi tutup Emre'yi savunmuyorum. Keza Tanjeviç'i de savunmuyorum , ama sonuç "Fenerliler Komik" argümanıyla başka bir polemik yaratılması oluveriyor o vakit Marseille roulette gibi Galatasaraylı arkadaşların içinde "Hagi" geçen bir mesaj gördüklerinde hemen cevap yazma ihtiyacı duyup ,ısrarla vurgulanmasına rağmen o mesajlardan "ama onlar da yaptı" mantalitesini çıkarması ve aynı mantaliteyle cevap yazması da gerçekten ilginç.
3-"Yazının konusuna gelince, Tanjevic en büyük hatayı Mehmet Okur ve Kaya Peker'i almayarak yaptı. Sebeplerini de az çok biliyoruz. Kişisel sorunları yüzünden milli takımı da yakıyor, Turgay Demirel de Aziz Yıldırım'ı kırmamak(!) için hiçbirşey yapamıyor bu konuda..."
Hımm, gerçekten ilginç; o zaman Türk sporundaki başarı ve başarısızlıklar masabaşı oyunlarda aranmalı galiba.
Bir olayı teknik taktik açıdan değerlendirmek yerine hemen komplo teorileri üretmek ve bunların üzerinden gitmek güzel bir alışkanlık olsa gerek. Mehmet'in, Mirsad'ın, Hidayet'in ve diğer herkesin milli takımda olduğu zaman çıkan tartışmalar ve oyuncuların egolarının çatışması yüzünden gelen başarısızlıkları da biliyoruz. Tabi o zaman da Tanjeviç başarısız çünkü bu büyük oyuncuları kaynaştıramıyor. Daha sonra gençlerden kurulu bir kadro ile dünya şampiyonasında yakalanan başarıya sıra gelince de yorumlar aynen şöyle; "Mehmet'i de çağırsaydı kesin dünya şampiyonu olurduk"
Kaya Tanjeviç'in milli takım tercihleri arasında hiçbir zaman yer almadı, Kaya'nın takımda yer almamasının kişisel bir problemle, son Efes-Fener serisi ile ilgisi olmadığını tüm dünya biliyor, bilmiyorsanız açın bakın Tanjeviç'in açıklamalarına, her önyargısız insanın rahatça anlayabileceği dilden anlatıyor, anlamak isterseniz.
Ha Tanjeviç'in son dönem performansını beğenmem, oyuncu değişiklikleri ,setler, molalar vb...Ancak olay iş ahlakına geldiğinde biraz ağır olun derim orda, bahsettiğiniz kişisel meseleler ortada olsaydı Kerem Gönlüm'de çıkan yasaklı maddeye olan tepkisi farklı olurdu Tanjeviç'in, bunu sizde biliyorsunuz.
4-Mehmet Okur'un gerek şişkin egosu ve gerekse Tanjeviç'in sistemine uymaması nedeniyle takıma alınmadığını herkes biliyor. Takımın yırtıcı ve tecrübeli bir 5 numaraya ihtiyacı var, Mehmet tecrübeli evet ama Avrupa'da basketbol NBA'den biraz farklı oynanıyor, Mehmet'in tam bir 5 numara gibi oynadığını söyleyecekseniz basketbol konmuşmayalım hiç.
5-Yazıda geçen “Tanjevic gibi bir hoca” ibaresinin içini dolduracak eskisi gibi bir Tanjeviç, kazadan beladan ve sakatlıktan uzak süper performanslı oyuncular diliyorum şampiyonada.
Tüm başarılar milli takımla olsun.
2009'u bilmem de 2011'i ev sahipliğiyle Litvanya finale çıkar.
son 4-5 turnuvada başarısız olmak bir koçun görevine son verilmesi için sizce yeterli değil midir? setler, molalar, oyuncu tercihleri, kadro tercihleri, oyuncu değişiklikleri, oyuncu süreleri ve ender aslan tercihi.(geriye ne kaldı ki coaching adına?) bunların neresinden bakarsanız bakın tanjeviç en hafif ifade ile rezalet bir koçtur. bakın şu ana kadar ne aziz yıldırım, ne turgay demirel, ne kaya, mehmet, mirsad, ne gs, ne fb dedim.
yukarıda sayılan hatalar artı ender aslan gibi kapasitesiz ve birakın milli takım guardı olmayı 2. ligde bile guard olmayacak bir adamı o takımın başına peydah etmek, kerem tunçeri, tutku vs.. gibi bir çok oyuncunun önünde sürekli onu oynatmanın hiçbir izahı yok. bana bunu kimse anlatmasın...
yıllardır dillere pelesenk olan, süper klişe: çok iyi bir jenerasyon yakalık hedef 2010 lafı artık kabak tadı vermeye başladı. 2004 yılından beri aynı senaryo aynı terane. her turunuvada yaşanan hayal kırıklığı, saçma sapan oyun setleri, hala bir hücum organizasyonunun kurulamaması, tamamen bireysel çabalar, uzaktan şutlarla sonuca gitmeye çalışan bir takım. 6 senedir bir takımı çalıştırıp hala en temel şeyleri bile yapamıyorsan elinde mehmet, kaya,mirsad,kerem gibi kaynakları herşeye rağmen kullanamıyorsan o zaman koç falan değilsin.
işin idare tarafı ise maalesef mide bulandırıcı. turgay demirel türk basketbolunun şu an ki durumunun tek sorumlusudur. çeşitli hesaplardan ötürü tanjeviç gönderilemiyor. bu turnuvadaki rezaletin ardından da bir günah keçisi bulunur aynen önceki turnuvalardaki gibi ama tanjeviç gene kalır.
benim milli takım olarak sahada gördüğüm türkiye devletinin, türk halkının, tipik bir yansımasıdır. örgütsüz, organizasyonsuz, akıldan uzak, ani heyecanlarla ve bireysel çabalarla bir şeylere yapmaya çalışan, bariz ve büyük hatalarla yönetilen veya yönetilemeyen bir grup dağınık, birlik olamamış basketbolcu grubu
@Prometheus
Bu tartışmayı burda sürdürmek istemiyorum, ama sana ulaşabileceğim başka bir mecra yok.
1. Önce Galatasarayla ilgisi olmayan bir konuda, Hagi'ye laf atıp Emre'den bahsedip, "ha olay fb-gs olayı değil" diyerek işin içinden sıyrılmayı umuyorsan çok yanılıyorsun, olayı fb-gs olayına getiren sensin.
2. Hagi'nin 6 maç ceza aldığını biliyorsan burda gelip Hagi ceza almadı diyerek yalan söylüyorsun, bilmiyorsan bilmeden konuşuyorsun. Ayrıca 17 ay hapis cezası da para cezasına çevrildi. Ben sana soruyorum, Tanjevic ne ceza aldı? Bakalım Hagi'inin tedrisatından geçmiş ama aradan geçen 8 senede bir gram akıllanmamış, hakem itekleyen, ağzından küfürler ve salyalar saça saça etrafa saldıran Emre kaç maç ceza alacak? Bunları bir cevapla.
3. Milli takım ve Tanjevic konusunda da fikrim değişmedi, Tanjevic gitmeli.
4. Yorumumu yayınlamazsanız da anlarım çünkü ben bile burda gs-fb muhabbeti yapmak zorunda kaldığım için utanıyorum.
5.Milli takıma başarılar.
:) şeref duydum..
bulgarlar çok iyi şut atan ve hızlı oynayan kadrolarıyla eski doğu blokunun bir temsilcisi konumuna geldiler geçte olsa.... hele gortatsız polonyanın hiç şansı yok...bizim pota altımız çok kötü o yüzden litvanya bu grupta rahat...eşleştiğimiz grupta 4. olmak için en azından hem bulgarları hemde diğer gruptan gelecek 3.yü yenmemiz gerekiyor....bu bile bize sadece çeyrek final getirecek...gerisi hayal zate
ne yazık ki ankara'daki efes pilsen world cup'ta milli takımı izledim. yazık ki dememin sebebi boşuna gittim, vaktime yazık falan gibi gerekçeler değil. takımın ne durumda olduğunu acı bir şekilde gördüm. yazıda da özetlenen ve istikrarsızlık diye neticelenen özelliklerimiz yüzünden turnuvadaki yeri en belirsiz takımlardan biriyiz. ancak yetenekli oyuncularımız var, iyi jenerasyon yakaladık falan lafları beni birkaç yıldır feci bıktırdı. bu bir avrupa şampiyonası ve benim küçüklüğümden beri gittiğimiz hemen her turnuvada -2001 harici- aynı dereceleri alıyoruz(kadroları hatırladığım için böyle diyorum yoksa az çok tüm şampiyona tarihi için geçerlidir). son yıllardaki farksa daha çok dile getirdiğimiz bahaneler. savunma bilgisi zayıf, takım olmanın fersah fersah uzağında, ağır oynayan dahası baskete yeni başlayan çocuklardan kurulu ortaokul takımları gibi hep takımın yıldızının eline bakan bir takımımız oldu. oldu diyorum çünkü 2001 ve öncesi (dev adam öncesi ne tesadüftür) bu denli uçurum yoktu.
hidayet türkoğlunun nba performansı ne kadar şapka çıkarılacak ölçüdeyse milli takımdaki canı isteyince iyi oynar belirsizliği de o denli eleştirilmeli bence. en azından -sonucu başarı olsun olmasın- basketbol benim gözümde tüm takımın aynı frekansta oynayabildiği ölçüde zevkli bir sporken.
Yorum Gönder