Barcelona'yla başlayıp onunla biten uzatmalı bir haftasonu daha. Bir de bu sabah yağmur var İstanbul'da. Bir sonraki maça uzun kollu bir şeylerle gidip havaya girme derdindeyim. Milli maç arası, deplasmanlar falan derken bu iş olacak gibi. Yazın son demlerini yaşayıp klimaları aralıksız çalıştırmaya devam ettiğimiz son günlerdeyiz. Gelelim futbola.
* Cuma son süper kupayla başladık futbola. Türkiye günleri yüzünden pek sevmem Lucescu'yu. Ama adama hakkını tekrar vermek gerek. Gol makinası Barcelona'yı 115 dakika durdurabilmek müthiş bir başarıdır bence. Üstelik gayet de topa hakimken, ara ara hücum da yaptılar, golü de bulabilirlerdi. Olmadı. Lucescu bu kez ikincilikle yetindi, Barsa da üstüste beşinci kupasını kazandı. Nefret etsek de takdir etmek gerek, edelim.
* Aynı saatlerde Beşiktaş İnönü'de gol atamamış. Aslında golü atabileceği pozisyonlar da var. Haftanın geri kalanına baktığımızda da diğer büyüklerin sıkışmalarına rağmen attığını, Trabzonspor ve Beşiktaş'ın ise gereken golü bulamadığını görüyoruz. Belki de bu yılki fark burada olacak. Geçen hafta dediğimizi yineleyelim. Beşiktaş aslında geçen yıldan farklı değil. Sadece bu yıl Fenerbahçe ve Galatasaray daha farklı. Tabata mevzusuna hiç girmeyelim. 8 milyon avroya ben bugün yola çıksam 8 tane Tabata gibi adam bulurum bir haftada Brezilya'dan. Of ki ne of. O değil de bir de ikinci üçüncü taksitler Haziran-Ekim 2010 arasında. Seneye transfer yapmayacak herhalde Demirören. Beşiktaş'ın seneye Şampiyonlar Ligi dışında kalması felaketi olur.
* Varol Bey'in ev sahipliğinde Manchester United-Arsenal maçını izledik cumartesi günü. Arsenal'e hayran kaldık genel olarak. Bir iki önemli eksik yerleri var (forvetsiz oynuyorlar mesela), ama eğer onlar da tamamlanırsa yılın sürprizi olurlar. United şanslı günündeydi. Pozisyon bulmadan öne geçtiler. Maçın en iyilerinden Diaby'nin kendi kalesine attığı gol de talihsiz oldu.
* Ama bu maça dair en büyük not Fatih Terim'in çay kaşığıdır kesinlikle. Devrede iftar oldu malum. Fatih hoca yemeğe gitmiş, ikinci yarıya da 5 dakika geç geldi. Melih Şendil, "Allah kabul etsin" diyerek hoşgeldinledi Terim'i. Premier Lig'in en baba maçlarından birinde tasavvuf rüzgarları. Dedik ki oldu olacak, çaylar da gelsin, höpürdetme eşliğinde yapsın yorumunu Fatih Terim. 5 dakika geçti, kaşık şıngırtıları başladı, çaylar karıştırılıyor. İşte dedim Varol'a, işte Premier Lig bu!
* Real Madrid'de biraz yalan bir galibiyetle açtı sezonu, devamında. Olsun, varsın. Valeron'u hala oynuyor görünce şaşırdık, ne yalan söyleyeyim. Madrid'in 11 şahane olmuş ama uyum nasıl olur, nasıl sonuç verir göreceğiz.
* Çok VÖ'vari olacak ama, "Benzema'z kimse sana" gelmiyor mu aklınıza Karim Benzema'nın adını söylerken.
* Pazar düştük yine yollarına Fenerbahçe'nin. Kadıköy'de 3 gün arayla ikinci iftar sonrası maçı. Kapı kalabalıklığından eser yok bu yıl giriş çıkış rahat. Aldık çekirdeği oturduk da maç öyle çok da şahane gitmedi biliyorsunuz. Manisa'yı ilk kez izledim ve beğendim. Ersun Yanal'ın kurduğu çekirdek gençler palazlanmaya başlamış. Başlarında da aynı ekolden Mesut Bakkal var üstelik. Üst yarımda olurlar sezon sonunda.
* Alex 90 dakika nasıl oynar diye sorduk hep birbirimize. Adam kıçını kaldırmadı resmen. Ama gel de sonucu gör. 2 asistle maçı çevirdi. 90'da o koşusu bile başlı başına bir iştir, yapabilen de nadirdir. Böyle bir adam bu da.
* Gol olduktan sonra sahayı izlemek ayrı bir şeydi. Bütün Fenerliler kümelenmiş, bütün Manisa gençleri yerde çökmüş. Hevesi kırılmasın Manisa'nın!
* Gökgürültüsü gol sevinçlerini hatırlamak lazım bu maçı anlatırken. İlk golde daha bir kuvvetli çıktı gol sesi. İkincinin biraz karambolvari olmasının da etkisiyle. Bu maçlarda bu goller önemlidir iştah arttırır.
* Nizamettin'in maç sonu açıklaması muzırcaydı. Hoca ne dedi içerde diye soruyor spiker, cevap uzuyor tabi biraz, son cümle hınzır bir gülümsemeyle: "Hoca da bayağı sinirlendi içeride!".
* Galatasaray'a geçmeden diğer maçları özetleyelim. Vassell yine atmış, son vuruştaki ustalığa dikkat. Cangele, hayatımın ilk gol sevincini hatırlattı: Van Basten Euro'88 finali. Harbuzi'nin golü çok ustaca. Pektemek'i izlemeye devam, sezonun parlayan yıldızı olacak. Sivas'a bir şok daha, orada neler oluyor? Diyarbakır şu kadroyla 7 puan topladı ya, sezon sonunda çok kıymetli olacak o puanlar. Saha kapatmalar da işlerine gelecek heralde, taraftarlarından uzakken daha becerikliler, 2 zor deplasmandan 6 puan! Bursaspor'un bu sezonki boyu açısından Trabzonspor deplasmanı çok mühimdi. 3'ü alsalar bir boy daha yukarı atacaklardı işi, şimdilik 1'le idare ettiler. İkinci sınava kadar başaltı kalmaya devam edecekler. Eses, golcüleriyle üç puan almış, bunu da ekleyelim.
* Bir de dışarıya bakalım. İtalya'da iki baba maç vardı bu hafta, ikisinde de deplasmancılar coşmuşlar. Inter bu yılın en süper takımı olabilir, Mourinho'ya güveniyoruz. Deplasmanda Milan'a dört taneyle başlamak yeteri kadar gaza getirici. Juve de Roma'yı 3-1'le geçerek bu yıl Inter'in en büyük rakibi olacağını işaret etmiş. İspanya'nın en büyük şoku Atletico Madrid'in Malaga'dan fark yemesi. Bayern geçen yılki 5'in intikamını aldı Wolfsburg'dan. Robben, "debut" işini fazla abarttı. Chelsea ve City emin adımlarla ilerliyor, aradan sıyrılır mı para babalarının takımları?
* Ve Galatasaray. Maçı izlemedim, fazla uzatmayayım. Ama skor tabelası ve okuduğumuz, izlediğimiz kadarıyla maçın gidişatı kritik hamlelerle değişmiş. Yedek sırasının becerikli olması bu işe yarar işte. Bunu bu yıl sıkla göreceğiz. Önemli ve zor deplasmanda 3 puanla dönerek, Fenerbahçe'nin %100'ünü takip etti Galatasaray. İlk hangi yumurta kırılacak göreceğiz.
* Barcelona'yla açtık onunla kapayalım. Ligde artık sıkmadan oynuyorlar, dün gece Gijon'u da öyle yendiler. 3-0 kısa ve net.
Transferlerin tamamlanmasına saatler var, bu hafta heyecanı da millilere kaydırdık. Kritik dönemeç. Dönersek Afrika'ya salınabiliriz, gaza gelelim önemli! Neyse iştaha geliyoruz, iki hafta sonra da derbi var, Fener zor deplasmana gidiyor, işler karışabilir. Ovuşturun elleri!
4 yorum:
"8 milyon avroya ben bugün yola çıksam 8 tane Tabata gibi adam bulurum bir haftada Brezilya'dan" için;
http://heryolroma.blogspot.com/2009/08/brezilya-genc-yetenekler-1988.html
diaby 5 dakika sonra 2 çalımla geçtiği o golü atsa, gerçekten unutulmaz bir maç olacaktı... onun yerine kaşık kaldı aklımızda!
zükülen kaşık mı yoksa biz miyiz diye sormak istiyorum spormax yetkililerine...
bu hafta sonunun olaylarından birisi "güçlü ordu, güçlü türkiye" banner'larıydı, onlara da değinmenizi isterdim.
atlamışız çetin. hakkaten deginmek gerekirdi, ama gormezden gelmeye calisiyoruz biraz da. bıktık artık.
Yorum Gönder