"Biberleyelim" ile inceden geçmişe dönünce, EA Sports'un başında saatler geçirdiğimiz oyunlarından bir tanesi geldi aklıma.
1989 yapımı "Lakers vs. Celtics" grafik anlamda müthiş basit ama çok keyifli bir oyundu. Arkadaşlarla karşılıklı yapılan kısa süreli müsabakalardan sonra kafayı bozarak; turnuva modunu, standart play off serisi şartlarında ve 48'er dakikalık sürede oynanan maçlar sonunda ilk bitirdiğimde, eve şampiyonluk yüzüğü postalanmış gibi sevindiğimi hatırlarım.
Oyundaki seçeneklerimiz, Los Angeles Lakers, Phoenix Suns, Seattle Supersonics ve Utah Jazz'dan kurulu Batı Konferansı'na karşı; Detroit Pistons, Chicago Bulls, Boston Celstics ve New York Knicks'den oluşan Doğu Konferansı. Bunların birer de All Star takımları var.
Los Angeles Lakers oyundaki en orjinal takım konumunda. Kadroda Magic Johnson, Kareem Abdul Jabbar ve James Worthy'nin yanında Orlando Woolridge ve David Rivers gibi kıta coğrafyasından aşina olduğumuz isimler de var. Ezeli rakip Boston da ise Bird, Parish ve Mc Hale en etkili oyuncular. Bunlarla bir tutturduğunuz zaman, gerisi geliyor. O zamanların Detroit'i de çok sağlam tabii. Isiah Thomas ve Joe Dumars'ın yanında renkli yedekler mevcut; Dennis Rodman gibi. Seattle'da kel kafalı Xavier McDaniel enteresan simalardan birisi. Utah'ın uzunlar uzunu pivotu Eaton'ın yanında Stockton ve Malone; Chicago'da gözlüklü Horace Grant'in yamacında Pippen ve Jordan var. Barkley Phoenix'de, Ewing Knicks'de arz-ı endam ediyor. En başta Lakers'a orjinal demişken, Kareem'in hook atışının da oyunda bire bir zuhur ettiğini belirtmeyi unutmayalım.
All Star takımları play-off moduna dahil olamıyor haliyle, ama karşılıklı oyunda seçtiğimiz vakit, Hakeem Olajuwon, Clyde Drexler, Chris Mullin, Dominique Wilkins gibi isimlerle oynama şansına kavuşabiliyoruz. Oyunun eğlenceli bir diğer yönü, Chicago Bulls ile East All Star'a karşı oynadığınızda Jordan'ı, Jordan'a tutturabilmeniz. Tabii diğer ortak oyuncular için de aynısı geçerli. Kramer, Kramer'e karşı...
Klavyeyi bilenler için söylüyorum; oyun iki kişi oynandığı zaman bir taraf numerik klavye tarafındaki tuşları, diğer taraf ise klavyenin caps locka bakan bölümünü alıyor. Hücümda pas atmaya yarayan tuşu, savunmada top çalmak için kullanıyoruz. Şut kullandığımız tuşla da ribaunda çıkmak mümkün.
Oyuncular için faul sınırı diye bir şey yok. Yani dileyebildiğimiz kadar sertliğe başvurabiliyoruz. Faul yapmanın ise üç yolu var. Rakip topu sektirirken kapmaya çalıştığımızda, zamanlamayı iyi ayarlayamazsak ve topu çalmaya çalışanın yüzdesi iyi değilse faulu çalıyor hakem. Rakip şuta kalktığında durduğumuz yer ikinci kıstas. Bodoslama bloğa kalkmak düdük demek. Üçüncü ve son olarak da taktik faul yöntemi gelsin; rakibe fordçuluk yapmak. Süre geçmemesini istiyorsanız, asla top sürmeyen ve rakip sahaya paslaşarak geçen bilgisayarın oyuncularına yaslanıp, iki saniye yön tuşunu ittirmeniz kafi.
Bilgisayarın dripling yapmaması mantıklı çünkü oyunun zorluk derecesini arttırdığımızda, sahada uzun süre kalan oyuncuların yürümeye bile takatinin kalmadığını söylemek mümkün. Top sürenler daha da çabuk yoruluyor. Periyod başına dört tane ile sınırlı olan molalarda dilediğimizce oyuncu değiştirebiliyoruz.
Ses desteği, bilgisayarın basit speakerıyla sınırlı. Yine de mola ve faul düdüklerinin yanısıra, top sektirme, top çalma, şut kaçırma, iki sayılık isabet ve üç sayılık isabet seslerini ayrı ayrı duyabiliyoruz.
Görsel efekt bakımından sahadaki vaziyetlere ek olarak, stresli zamanlarda benchteki arkadaşlardan birisinin sıkıntıyla ayağını salladığını görebiliyoruz. Ya da bana öyle geliyor, bilmiyorum ama orada bir hareketler dönüyor.
Yukarıdan, aşağıdan, sağdan, soldan basılan bir kaç çeşit smaç, kısa oyuncuların turnikeleri ve Fizan'dan atılan üçlükleri bir yana koyacak olursak, oyunun en fantastik hareketi Magic Johnson, Michael Jordan ve Dominique Wilkins gibi oyuncuların, serbest atış çizgisinden sıçrayıp, 1800 derece dönerek bastıkları smaçlar ile fizik kuralı falan tanımayan bir oyun Lakers vs. Celtics.
Geçenlerde katıldığı ödül töreninde duygusallaşarak gözyaşları içinde kalan Michael Jordan ile bitirelim. Sarı-Lacivert renklere gönül vermiş bir Lakers sempatizanı ve Amiral Robinson'dan ötürü San Antonio'ya sempati besleyen biri olarak, Chicago'ya sıcak baktığımız söylenemez ama daha da sevmediğimiz Utah'a hayatı zehir eden geçmiş zaman Bulls'unu da saygıyla analım. Söyle Malone söyle, söyle ne oldu?
by Canarino
8 yorum:
Bana basketbolu sevdiren iki şey var. Biri bu oyundur, diğeri de Murat Murathanoğlu'nun sunduğu Nba Action programı..
Mevzu basketbol oyunuysa linkteki oyun bence oyunlar tarihinin fiyat/performans açısından gelmiş geçmiş en iyi oyunudur.
Tecmo NBA Basketball;
http://www.youtube.com/watch?v=_DP5PGN4cY0
lakers sarı-lacivert değil, sarı-mor! sarı-laicvert takım tutmam arkadaş ben tutamam! :))
"tv sports basketball" u hatirladim birden.
lakers'ın kerim abdul jabbar'ın hook atışı sayesinde bariz bir üstünlüğü vardı yalnız oyunda. açıyı tutturup atabilirseniz savunmak mümkün olmadığından alıp götürüyordunuz maçı. bu arada arkadaşlarla deftere çizelge hazırlayıp turnuva yaptığımızı bilirim, hey gidi.
john stockton ın panyaya parelel koşarken bıraktığı ters turnikenin isabet oranının %100 olması utah jazz ı benim açımdan bir adım öne çıkarıyordu:) tabi 48dk lık play-off serileri çocukluğumu yemiştir:)
yıllardır arıyorum bu oyunu--bana bi linkini vs. werebilen olursa cok sewineceğim--deli gibi oynardık agabeyimle küçükken--- uzuzn süredir görmüorum kendisini ve de ekim başı gelio---yardımınızla bi sewindirim keratayıı beyler yaww...
@ers
Mailini verirsen göndereyim oyunu.
Yorum Gönder