Bugünkü Milliyet gazetesinin internet sitesinde yer alan haber.
Fenerbahçe'nin bayan basketboltakımına WNBA Şampiyonu Phoeenix Mercury'den transfer ettiği Avustralyalı yıldız Penny Taylor'un ülkesinde bir magazin dergisine çıplak pozlar verdiği ortaya çıktı....parlak kariyeri kadar düzgün fiziğiyle de dikkat çeken yeni transferinin Avustralya'da yayınlanan bir spor magazin dergisine verdiği cüretkar pozlar uzun süre konuşuldu.
Pozların Avustralya'da uzun süre konuşulduğu işkembe kaynaklı tabii. Sanki bu resimler dün ortaya çıkmış gibi gelen yaklaşım ve doğal olarak kaçırılmayacak fırsatla "fotoğraflar için tıklayın" sosu yine mevcut. Bu konuda Canarino bir kaç ay önce bir başka "Türk Basını" muzdaripi Katie Smith hakkında da bir yazısı vardı. 5 ay geçmiş, e tabii ki hiçbir şey değişmemiş. Biz de yayınlayalım, isimleri değiştirin sadece 5 ay sonra yine kullanırsınız merak etmeyin...
----------------------------
Haddinden fazla hava akımına maruz kalıp üşüdüğü takdirde “sinameki etkisi yaşatacak” uzuvlarını açıkta bırakarak, şuh bir nazar ile objektife bakan müşekkel mabadlı hanımlara, arka sayfa ilk on birinde kesintisiz yer vermek suretiyle tirajına fayda sağlamaya çalışan cin fikirli medyamızın, internet alemine girdiğinde tavır değiştirmesi beklenemezdi elbette.
Onlar da bizi yanıltmadılar ve “Çatal Üzerinden Gazetecilik” yapmaya başladılar. “O nasıl oluyor?” demeyin. Görmemiş olamazsınız. Eğer memleket gazetelerinin internet sayfasına girdiğinizde, muhtelif gündem havadislerinin arasında “Falancanın zor anları. Arabadan inerken pileli eteği sıyrılınca neler göründü neler” satırlarına rastlamadıysanız, bir an önce elinizi yüzünüzü yıkayıp, tekrar ekran başına gelin. Hala daha “Bu pistanın sahibi hangi damda un eliyor? Bu fistanın altından hangi meşhur güzelin beytülmalı gözüküyor? Tıklayın, öğrenin” benzeri bir haber göremiyorsanız da derhal doktora gözükün. Bir travma geçiriyor olabilirsiniz..
Mübalağa bir yana, magazin ve bağlı dinamikleri, dünyanın her yerinde, tirajı değilse bile anlık ilgiyi çekmek için kullanıldığından ötürü, gazeteleri ve internet sitelerini bu özellikleri yüzünden eleştirmek manasız gelebilir. Fakat iki tık fazla almak için bunca takla atılarak, gitgide kantarın topuzunun kaçırılması, milletçe iyi yaptığımız bir şeyin, yani “Bokunu çıkarmanın” yolunu açacak gibi gözüküyor. Şimdilik “sansasyon çeken ve isteyen” isimlerin etrafında dönen bu fırtına, işiyle anılmak isteyen ve kariyeriyle bunu hak eden insanlara, örneğin sporculara yaklaşmaya başladığında yaşanması muhtemel alaturka durumlara dair ip uçlarını daha geçenlerde görmedik mi?
Yakın zamanda, memleket parkelerinden bir Daboviç geldi, geçti. Geldiğinde kimselerin haberi yoktu ama geçerken ortalığı ayağa kaldırdı. Bayan basketbolla ilgili herhangi bir mevzunun; değil poyraz, meltem estirmesine dahi şaşılacak ülkemiz ahval ve şeraitinde 40 gün, 40 gece şenliklerle kutlanan bu keyfiyet, Daboviç’in geldiği gibi gitmesiyle son bulunca, kimileri için baki kalan, bir kaç kare fotoğraf oldu... Peki hikaye bitti mi? Hayır. Birbirine aşık iki kitle bu mevzu üzerinde tekrar biraraya geldi.
“Hadi evladım. Göster amcalara pipini” denerek toplum içine itildiği için “Ulan ısrar gani olduğuna göre pek matah bir şey bu bizim maslahat. Öyleyse onun gösterdiği doğrultuda yürümeliyim ben” izlenimi edinerek, bunu sosyal hayatında büyük başarıyla uygulayan tümenlerce insan, zaten hali hazırda sokaklarda ve sanal alemde dolaşıyordu. Bunların ekürisi olarak da “Koyarız Daboviç’i sitenin orasına burasına. Mis gibi hit gelir. Eyyyy şu iki lob! Sen nelere vesilesin” diye düşünen, “Sevtap Parman’lı Tan Gazetesi” ekolünün “Uyanık İdman Yurdu” gazetecileri (?) yerlerini aldılar.. Kitleler resimlere hücum etti. “My Pictures” lar “Basketbolcu xxx” klasörleri ile süslendi.
Şüphesiz camianın akil insanları rahatsızdı Ama haber olmaya alışmamış, bayan basketbolun kimi insanları da mutluydular aslında. Vasat bir sporcunun, basketbolla ilgili olmayan tenasül uzuvları sayesinde de olsa, hiç önem atfedilmeyen branş gündeme gelmişti. Camiadan olmadığım ve “akil” sıfatını pek de haiz sayılmadığım halde benim de bir endişem vardı. Bu rüzgarın dinmesinden sonra oluşacak boşlukta, kimilerince salça kıvamının tutturulmasından korkuyordum. Ki korktuğum başıma, hem de tuttuğum takıma dair bir haberle geldi.
Bir internet sayfasında G.T imzasıyla yayınlanan bir haber.
“Fenerbahçe ile Mersin BŞB arasındaki final serisinde iki bayan sevgili Katie ile Lindsey birbirine rakip olacak.”
Haberin daha fazla detayına gitmeye, G.T. denen şahısa daha fazla tıklatmaya gerek yok. Belki kimileri “Ne var bunda?” bile diyebilir.
Doğrudur, belki bunda bir şey yoktur.
Doğrudur, konunun haber değeri vardır.
Doğrudur, haberin öznesi çok meşhurdur.
Doğrudur, kulüp bazında önemli bir kaynaktan gelen haberdir.
Doğrudur, çünkü odur, budur, şudur.
Ama her şeyden öte, bütün bu haber mevzuu başlı başına bir samimiyetsizlik abidesidir.
Bayan basketbolun b harfinden bahsetmeden senelerini geçiren insanların, biyoloji dersinde “Üreme” kelimesini duyunca “Hoca üreme dedi lan eholehoeyyy” diyerek kendinden geçen tuhaf organizmalar gibi davranmasını sağlayacak, müstehzi bir üslup. Ne o? Habermiş. Hasss...binallah!
Katie Smith Türkiye’ye gelmiş geçmiş en kariyerli yabancı oyuncu. Buna rağmen Fenerbahçe’nin resmi yayın organları da dahil olmak üzere, hemen hemen hiç bir medya unsuru, bu konunun üzerine doğru dürüst gitmedi. Neden? Çünkü bayan basketbol, yani “Bu ülkenin aydınlık yüzü” diye bebek gibi sırtı sıvazlanan ama sadece küçük bir gaz çıkartarak rahatlaması sağlanan branş, kimsenin umurunda değil. Falanca takım başarılı olunca “Formaları çıkarıp, topukluları giydiler” diye haber yap. Oyuncuların sansasyonlarını bul. Sonra “Vay efendim, bu ülkenin bayan basketboluuuuuuu” diye sağda solda nutuklan. Hadi lan oradan.
Sorsanız “Lauren Jackson da soyunuyor anadan üryan. Onu da haber yapıyorlar. Bu, dünyanın her yerinde böyle”. Doğru, ama Lauren Jackson’ı hakettiği yere de çıkartıyorlar, onore de ediyorlar. Burada olduğu gibi basketbolundan başka her şeyinden konuşmuyorlar insanın. Bunlara sansasyon lazım. İnsanın sorası geliyor. Bunca güzel istihbarat arasında mutlaka vardır, yerli oyunculara dair de bir şeyler. Neden onlar haber olmuyor? “Ataerkil toplumuz. Eş, dost, hısım, akraba, bilemedin sevgilisi gelir çöker. Şarkısı bile var, Cem Karaca’nın. Durduk yere sıkıntıya girmeyelim” diye, korku dağları mı bekliyor? Gazeteciliğe mi sığmıyor?
by Canarino
7 yorum:
Galatasaray camiası bayan basketboluna epey değer veriyor(sadece derbi maçlarında değil), umarım diğer kulüpler ve kulüplerin taraftarları da aynı destek seviyesine gelebilirler. Medyaya ise bir temennide bulunmak yersiz olur, yoksa "ve olaylar gelişir" kısmına girmek zorunda kalırım.
Merhaba Flying Dutchman;
Bana göre çok hoş, kimine göre boş(!) bu yazınız için çok teşekkürler..
Elinize, yüreğinize ve beyninize sağlık..
Gerçi, ülkemizin çok saygın(!) ve büyük(!) gazeteleri ve de onların ünlü(!), akıllı(!), zeki(!) ve bir o kadar da erkek(!) (erkekleşmiş hanım da olabilir) gazeteci(!) taifesi bu haberleri, toplumu bilgilendirmek ve dolayısıyla aydınlatmak amacı ile yapıyorlar. Sakın bizler ve sizler yanlış değerlendirmeyelim. Onları hemen yanlış anlayıp, yargısız infaz etmeyelim. Onlar bu ülkenin yüce menfaatleri için bunu yapıyorlar. Başkaca da hiç bir amaçları bulunmamaktadır.
O üzerinde önemle durdukları "eksen", toplumun en önem verdiği, görmeden duramayacağı ve onsuz yaşayamayacağı bir "çatala ait eksendir." Onların, o çatalı kullanmalarının nedeni ise; Kendilerinin her an düşündükleri eylemi, okuyucularına da düşündürüp, hayallerini zenginleştirmek. Yapmak istedikleri eylem aslında, "o çatalı, 'çatırt' diye ikiye ayırmak". Bunu düşünüyor ve yapmak istiyorlar. Ancak, yapmak istediklerini dillendirmek istemediklerinden, bu "çatalı 'çatırt' diye" ikiye ayırmayı düşünme ve hayal etmeyi sevgili okuyucularına havale ediyorlar. Böylece, okuyucularını ne kadar sevdiklerini ve onları mutlu ettiklerini düşünüyorlar.
Bizde onları kıskanıp ve çekemeyip burada onları çekiştirip duruyoruz. Gerçekten çok kıskanç kişilermişiz. Ne olmuş ki yani..? Bize ne, elalemin çatalından, loplarından, bilmem nerelerinden..!?
Eh, sen de daha ne istiyorsun ki..? Onların yaptıklarını sen de yapıverirsin, isimleri ve resimleri değiştirdin mi, al sana mis gibi yeni bir post..
"Yeter be kızım" diyeyim kendime de, posttan uzun yorum olmasın..
Düştü mü, düşüyor benim de "üst çatalım"..
Aman, aman..!!
Şeytan kulağına kurşun..!!
Sevgilerimle..
Arzu BREDA
Arzu hanım sağolun görüşler için, sadece yazıyı yazan Canarino adına rica edeyim. Kendisi de eder zaten.
benzer şekilde kendisinin aşağıdaki yazısının da ilginizi çekeceğini düşünüyorum
http://vliegendenederlander.blogspot.com/2009/08/kadinlar-basketbol-oynayamaz.html
Gand gelsin, beni kurtarsın :)
Merhaba,
Sevgili Flying Dutchman;
Rica ederim.. :) Ben özür dilerim, yazının altındaki imzayı farkedemdiğim için.. :(
Sevgili Canarino;
Birilerinin gelip, sizi kurtarmasını beklemenize yol açacak, ne yaptım ki..? :)
Beğenmediniz mi yoksa, yaptığım yorumu..?
Yok canım..! Öyle olduğunu sanmıyorum. Sadece espri yapıyorsunuz.. Öğle değil mi..? :)
Yazınızı çok beğendiğimi söylememe izin verin ve yazının altındaki imzanızı fakmediğim için de, üzüntülerimi kabul edin. :(
Biliyorum, blogunuzun bir çok yazarı var ve bunlar kendi imzaları ile yazıyorlar.
Ancak, çok yazarlı bloglarda, genellikle "Gönderen" kısmında yazarın adı yer almakta ve ben de yorum yaparken çok dikkat etmeden, o alanda ismi bulunan kişinin yazısı olduğunu düşündüm.
Her neyse..! Yine, sözü bayan basketboluna getirecek olursak; Aslında, ben tutkulu bir sporsever olarak, bayan basketbolunu pek sevmiyorum. Buna karşın, erkek basketbolu daha cazip geliyor. Valeybolda ise, bunun tam aksi bir cazibe var. Yani kısaca, erkek basketbolu ile bayan valeybolunu izlemeyi daha çok seviyorum.
Bu ve önceki yazılarındaki görüşlerini paylaştığımı belirterek, şöylece bir ilave yapmaktan kendimi alamadım.
Ülkemizde, her alandaki anlayış ve düşünce yapısının (her ne kadar fikirlere son derece saygılı olsam da) ileri gitmeyi bırak, çok farklı bir yöne kaydığını görüyoruz. Bu kayma, daha çok eski ve köhnemiş bir zihniyetin, yeniden tezahürü olarak karşımıza geliyor. Asıl dikkate alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken tarafın, burası olduğunu söylemek istiyorum.
Sizlere tekrar teşekkürlerimi ve kolay gelsin dileklerimi iletiyorum.. :))
Sevgilerimle..
Arzu BREDA
Sadece espriydi :) İyi dilekleriniz için de teşekkürler :)
Kulüpten açıklama gelmiş ama sanki soyunmak suçmuş gibi olmuş bu da:
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/12751500.asp
İlk basketbol maçında kendisine destek amacıyla soyunacağımı belirteyim buradan:)
Yorum Gönder