21 Aralık 2009 Pazartesi

-13 DERECEDE KÖLN

























Köln'deydik cumartesi günü. Elin Jaap'ı, Anneke'si, Marijke'sı Kerstmarkt'a gidiyor da biz niye gitmiyoruz diye döküldük yola sabahın 8:15'inde. Yonca Evcimik'in dizleri aşık olmuş da titremiş 8:15 vapurunda benimki soğuktan titredi. Hollanda'da bloga da koyduğum fotoğraflardan anlaşıldığı üzere soğukluk sıfırın altına demir attığı için sıcak otobüsün içinde bizde bir mayışma oldu. Hatta ben Almanya sınırını geçerken sızmışım, artık o arada "was is das?", "das is karpuz hem hem" muhabbeti geçtiyse göremedim. Gözümü açtığımda Leverkusen'in Bay Arena'yı görmüşüm solda, o mayışık halimle fotoğraflayamadım. Neyse geldik Köln'e. Sıcaktan, şöminenin önündeki kedi gibi olan biz afedersin otobüsten dışarı adımımızı attığımızda He-Man'in Titrek'i gibi olduk. Dereceye bakmak için kafamı kaldıramadım, zira bir insanın göz bebeği üşür mü? Üşüyor işte. 50 metre önümüzde dünyanın en güzel katedrallerinden birisi yükseliyor, ama ben kafamı kaldırıp yukarı bakamıyorum. Üstüne üstlük yerler de kaygan.

















































Eşimle ben Katerina Witt ve Evgeni Plushenko gibi katedralin önünde bazı figürler sergiledikten sonra girdik içeriye. Belçika'da şimdi adını hatırlayamadığım katedrali daha çok beğenmiştim ama Köln Domunun da, camlarına çizilmiş resimlere övgü yapmamak olmaz. Yalnız bu kiliselerdeki camlara çizilmiş olan İsa, Mary Magdalena, havariler, kral, kraliçe şu bu gibi figürleri görünce benim aklıma hep As, kız, papaz, vale geliyor ve şu kilise sıralarının birine dörtlüyü kursak da ben Rıfkıları yedirsem mi diye düşünmüyor değilim. Ne yapayım renkler tipler falan direk 52 destesi gibi. Neyse biz katedralden çıkarken dua saati geldiği için içeriye ziyaretçi almıyorlardı, Kırmızı-Siyah giymiş 2 Eskişehirspor'lu rahip kapının önündeki yığılmayı bloklarken biz herkesin girmek için kuyruk yaptığı Dom'dan attık dışarı kendimizi.





































Kerst Markt'ta girerek yaptığı ilk şey lahmacun yemek olan ilk insan olarak tarihe geçmiş olabilirim. Yıllardır gittiği ülkede ilk olarak Türk restoranlarını arayan, "orda aç kalmayın ha, azık verelim yola" diye torbaya öteberi sokan, restoranda 3248209348 çeşit bira önünde dururken "Efes var mı sizde?" diye soran adamlara gıcığım ama ne yapayım dostlar o an mideme sıcak bir şey girmesi gerekiyordu. Lahmacuncu abladan sıcaklığın -13 dolaylarında olduğunu öğrenip, psikolojik olarak soğuğu daha fazla hissetmeye başlayınca, ve ayaklarımız, Tibet'te Yedi Yıl'daki David Thewlis'in ayakları gibi olmaya başlayınca çorapçı aramaya başladık. Neyse ki Noel sebebiyle "ne alırsan % 50 indirim" ilanı olan bir büyük dükkana daldık. Hayatımda en son 15-20 yıl önce, bizimkiler bana bayramlık alınca "ben eve böyle gideyim" diye aldığım şeyleri çıkarmamış ve mahalledeki Umut'a hava, Kader'e de kesik atmıştım. Valla yıllar sonra ilk kez aldığım bir şeyi üzerime giydim. Aldık termal çorapları geçirdik ayağımıza. 1 euroya da altlık aldık birkaç tane, attık yine kendimizi sokağa. Sonrasının özeti kerstmarkt ve Neuemarkt üzerine zaten. Krepçisi, ızgaracısı, Berliner Balcısı, sıcak şarap başta olmak üzere her türlü sıcak karışımı satan dükkanları ile aralık ayında Noel'e kadar açık duran ve şehrin farklı mekanlarına kurulan pazarları gezdiğimizde zaten yolun sonuna gelmiştik. Kakao+Bailey's+Amaretto ile kullandık biz hakkımızı. O soğukta paracetamolu ısıtıp içirsen "iyiymiş be" diyeceğimiz için bize gayet güzel geldi.



















Köln bir günde rahatça gezebileceğiniz bir şehir. Ren nehri şehrin ortasından geçiyor. Şehrin Ren nehrinin diğer tarafında kalan bölümü, birçok fabrikanın merkezine ev sahipliği yaptığı için o kadar ilgi çekici değil. Hollanda'da yaşayan halkın, sınıra yakın olduğu için (özellikle Arnhemlilerin) sık sık ziyaret ettiği bir şehir. Hatta Arnhem'liler çoğu zaman market alışverişini Oberhausen'dan yaparlar, zira Almanya Hollanda'ya göre daha ucuz bir ülkedir. Zaten ALDI ve LIDL gibi Kuzey Avrupa'da ucuzluğun simgesi olan iki market Alman marketleridir. Türklerin çok fazla olduğu bir şehir, ki zaten şehrin girişinde sizi "Köln Türk Ocakları Merkezi" karşılıyor. Ancak Noel yaklaştığında marketlerden yararlanmak isteyen Hollandalısı, Belçikalısı da akıyor buraya. Soğuk ve zaman azlığı bizi birçok yere götürmekten uzak bıraksa da Prekazi'nin 40 metreden ağları sarstığı Köln'e selam ederek akşam saatlerinde ayrıldık.


4 yorum:

varol döken dedi ki...

orda koskocaman eksi 7 yazarken - 13 diyerek insanları kandırmaya çalışman asıl buz gibi yaptı benim içimi...

bu skate figürlerin beni blogdan soğutuyor, amarettoya tav olabilirim, çekimi gönder gelsin!

Flying Dutchman dedi ki...

öğleye doğru hava açtı ulen !!!!

moist dedi ki...

İlk fotoyu Sagrada Familia'ya benzeten bir tek ben değilimdir umarım. Ben miyim yoksa bitek? :P

Black Pearl dedi ki...

2 saatlik geziyi 3 gün gibi anlatabilmeyi herkes yapamaz.