10 Aralık 2009 Perşembe

CENNET MEKANDA KABUSTAN BESLENEN BİR TAKIM
























Mallorca deyince Türk, hatta dünya insanının aklına futbol kulübü değil, plajlar, güneş, kum, deniz gibi kelimeler geliyor. İspanya'nın doğusunda, Akdeniz'de bulunan Balear Adaları 5 büyük ada ve birkaç küçük adadan oluşur. Bu büyük adalar Menorca, Mallorca, Cabrera, Ibiza ve Formentera'dır. İşte bu adalardan en büyüğü olan Mallorca'nın Son Sant Juan havalimanı, adanın nüfusu 500.000 dolayında olmasına rağmen her yıl 22 milyon kişinin gelip geçtiği bir havaliamanıdır. Sebebi de girişte bahsettiğimiz kelimelerdir zaten. Balear Adaları'nın dünyanın en fazla turist çeken bölgelerinden birisi olması. 1916 yılında bu adada kurulan Real Club Deportivo Mallorca tarihinin en iyi dönemi 1990'ların sonları ve 2000'lerin başlarıdır. 1996-97 sezonuna kadar birinci, ikinci ve üçüncü lig arasında asansör takım hüviyetine bürünen takım, o sene Segunda'da aldığı üçüncülük ile La Liga'ya gelmiş ve yükseldiği ilk sezondan başlayarak 4 sezon boyunca çok önemli işler başarmıştır. Galatasaray'ın UEFA Kupası'na gittiği yolda kupanın dışına ittiği ekiplerden birisi olan Real Mallorca tarihinin en iyi dönemini yaşıyordu o yıllarda. Kulüp La Liga'ya yükseldiği yıl ligi beşinci ve Kral Kupası finalisti, izleyen yıl da üçüncü sırada bitirdi. 1999-2000 yılında ligi onuncu bitirdiler ama 2001'de yine bir üçüncülük elde ettiler. Daha sonra günümüze kadar elde ettikleri en iyi derece 2007-08 sezonundaki yedincilik, ama takım 2003 yılında Kral Kupası'nı müzesine götürerek tarihinin en büyük başarısına imza attı.

Real Mallorca, tarihi boyunca çok fazla desteklenen, tribünlerinin dolu olduğu bir takım olmadı. 1999 yılında açılan ONO Estadi stadyumu, tartan pistinin olduğu 24.000 kişilik bir stadyum. Seyircilerin, sahaya olan etkisi nerede ise sıfırlanmış durumda. Takım maçlarını daha önce Estadio Lluis Sitjar'da oynuyordu ve ONO Estadi'deki ömrü çok uzun sürmeyecekti zira, Lluis Sitjar'ın restorasyonu planlanmıştı. Ancak arsa sahibinin, sahiplik konusunda yaptığı usulsüzlüklerin ortaya çıkarılması üzerine bu proje ertelendi. Stadyum hala yıkılmadı ve yerinde duruyor. Resmi yanda, Mallorca yazısı tribünlerde, kale direkleri hala yerinde ama saha Afrika tarlasına dönmüş durumda. Kulüp son 3 yılda 2 kez el değiştirdi. Önce İngiliz Paul Davidson 50 milyon pounda kulübün hisselerinin % 96'sını satın aldı. Kulübü bir süre kurcalayıp daha sonra bu işten kâr elde edemeyeceğini anlayınca geçtiğimiz ay Marti-Mingarro ailesine mensup Mateo Alemany isimli İspanyol işadamına sattı. Bütün bu faktörler sebebi ile Mallorca'nın bu sezon, geçtiğimiz yıl elde ettiği dokuzunculuğu bırakın geçmeyi zorlayacağını bile düşünen yoktu. Ama 13 haftası geçilen ligde altıncı sıradalar.

Mallorca geçtiğimiz yıl mali, idari bir dolu problemin yanına bir de en iyi oyuncularını satarak oluşan kadro problemini de ekledi. Ligin ilk 20 maçı geride kaldığında sadece 13 puan almışlardı ve Segunda yolculuğu için ilk bileti almışlardı bile. Ama ardından ilginç bir şey oldu. Mallorca kalan 18 maçın 11'ini kazadı, toplam 37 puan topladı ve o dönemin en iyi üçüncü takımı oldu (Barcelona ve Real Madrid'in ardından). Takımın yeni sahibi Marti-Mingarro ailesi maddi anlamda büyük bir yenilik yapmadı aslında.Bu sezon başında, transfere sadece 400.000 euro harcadılar ki bu La Liga takımları arasında onları en az para harcayan takım yaptı. Sadece 4 oyuncu aldılar ama neredeyse takımın tümünü sattılar. Kaleci, defans, orta saha, forvet hattından toplam 9 oyuncuyu gönderdiler. Ama dertler bitmedi. Sezon başladıktan sonra maaşlar ödenmemeye başladı ve İspanyol basını Mallorca'lı bir futbolcunun CEO Javier Martí Asensio ve Javier Martí Mingarro'nun oğlunu ölümle tehdit ettiğini yazdı. 2006'da göreve başlayan teknik adam Gregorio Manzano, "kulüp tarihinde böyle bir dönemin yaşandığını sanmıyorum, hiçbir oyuncu kadrosu bu şartlara tahammül edemezdi" diyor.
























Takım bu haldeyken müspet tek bir gelişme var. O da takımın sahadaki futbolu. Pazar günü kendi evlerinde Real Zaragoza'yı 4-1 mağlup ettiler. Kendi evlerinde 7 maçta 7 galibiyetleri var ve bu dalda La Liga'nın en iyi takımı durumundalar. 19 gol atıp sadece 2 gol yediler. Deplasmanda ise henüz galibiyetleri yok. 6 maçta 3 beraberlik ve 3 mağlubiyet. Takımın en çok gol atan oyuncusu Bask forvet Artiz Aduriz (üstte). Şampiyonlar Ligi hattından sadece 4 puan uzaklıktalar. Teknik direktör Gregorio Manzano eski bir psikoloji öğretmeni. Kulübün bu cehenneme dönen ortamında her futbolcu ile tek tek ilgilenmesi ve onların sorunlarını çözmeye çalışması bu başarıyı beraberinde getirdi. Daniel Guiza'nın La Liga gol krallığını kazanmasında onun payı büyüktü. Guiza penaltı atmadan 27 gol atmıştı ve Manzano'nun çalıştırdığı bir takım ilk kez gol kralı çıkarmıştı. Hoş bir anektod verelim. 2007-08 sezonunda Guiza, Getafe ile oynanacak lig maçı öncesi Manzano'ya gider ve eski takımına karşı kendisini oynatmamasını, karmaşık duygular içinde olduğunu ileri sürer. Birçok teknik adamın sadakatsızlık olarak görebileceği bu isteği Manzano kırmaz, Guiza'yı oynatmaz, bir hafta sonra kadroya alır, Guiza üstüste 3 maçta fileleri havalandırır.
























Manzano 2003 yılında Mallorca'nın kazandığı tek başarı olan Kral Kupası sezonunda da takımın başında idi. O gün finalden önce, soyunma odasında futbolculara gözlerini kapattırmış ve o halde, maçı kafalarında yaşamalarını ve adım adım zaferlerine giden yolu çizmelerini isteyen bir adam. Ibagaza, Samuel Eto'o, Daniel Guiza, Walter Pandiani gibi adamlardan maksimum performansı alabilen hoca bu sezon da hünerlerini sergiliyor.

2 yorum:

varol döken dedi ki...

oğlum güiza keşke o gözleri hiç açmasaydın lan!

varol döken dedi ki...

mallorca'da bir halt yok, kemer'in hallicesi... formasını da her yer aradım bulamadım... şaka lan şaka bir mağazaya sordum vazgeçtim...

meali: mallorca gördüm ben, ben mallorca gördüm, gördüm mallorca ben...