Yüzüklerin Efendisi kitabı ve filminde Frodo, Galadriel'in karşısına çıkıp "yok bacım ben bu yüzük işini kıvıramayacağım, başka biri gitsin Hüküm Dağı'na" diye isyan bayrağını çektiğinde Galadriel "Frodo, sen yüzük taşıyıcısısın, laga luga yapma, bu görev senin, sen götüremezsen kimse götürmez, herkes yıllık izinde" diye alttan ayarı vermiştir. Ey gidi Frodo bi yüzüğü lavlara atmayı hadise yaptın, ya Türkiye'deki yılbaşı çekilişine katılsaydın. İşte o zaman task'ı, ring-bearer'ı, if you do not find the way no one will'i görürdün. Ortaokulda tanıştığım ve bugüne kadar peşimden gelen bu müthiş evrensel gelenek, insanoğlunun en büyük kabuslarından birisidir. İlkokulda işler kolaydır. Yıl sonunda veya dönem sonunda öğretmenin direktifi ile anneye hamur işi yaptırılır, getirilir ve masaya bırakılır, herkes yumulur pouçaları, püskütleri, kurabiyeleri, açmaları. Kimse şu ne yapmış, bu ne getirmiş diye bakmaz, iç hesaplaşma yoktur, herkes birdir. Ama yaş ilerledikçe insanoğlu rahat duramamış ve bu yılbaşı çekilişi denen şeyi icat etmiştir. Bu her türlü öğrenim görülen sınıf olur, sınıftaki ayrı bir arkadaş grubu olur, ofis ortamı olur, olur da olur. Bir kere yılbaşı çekilişinin en büyük risklerinden birisi hiç zevkini bilmediğin, hatta sınıfta adını bile bilmediğin bir kişiyi çekmendir. Bunun ardından, yakın arkadaşlarına "hişşt Başak hangisiydi lan?" diye sorulur (kız ismi kullandım zira erkekler genelde sınıf veya ofis ortamındaki her erkeğin adını bilir). Ardından tanımadığın bu kişiye hediye bulma telaşı başlar. Bir yılbaşı çekilişinde yapılacak en büyük hata, kitap hediye etmektir. Zira insanlar birbirine kravat, kazak, kolye, küpe, Mikasa top, Lizbon tatili (benim gönlüm zengin) hediye ederken zart diye çıkarıp Paulo Coelho'nun Simyacı'sını vermek bir anda forsunuzu sıfıra indirir. İşi ileri götürüp Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını hediye edenler de çıkmıştır tarihte. Kız Swarowski beklerken Sofya Afanesyavna'yı, Rodion Romanoviç Raskolnikov'u görünce sizden ömür boyu nefret eder.
Bu yılbaşı çekilişinin bir başka manevrası, ortamda sevdiği kız bulunan erkeğin, beklediği kurayı çekmemesi üzerine, o kızı çeken adama gidip NBA takas pazarlığını andırır bir pazarlığa girişmesidir. Gizem'i çeken Cevdet'in yanına gidilir. "Oğlum Gizem'i çekmişsin, benim hatun o değişelim" teklifi yapılır. Cevdet "iyi de sende kim var?" der. "Kürşat var bende?" cevabı üzerne "Sktir git lan ne yapiim Kürşat'ı Gizem varken" şeklinde fitil ateşlenir ve "uleeaaaan Gizem'e laf söyleme" gideri akabinde kavgaya girişilir. Yılbaşı çekilişi denen illetten kurtulmak için yapılacak en güzel hareket, çekilişin yapılacağı gün okula veya işe gitmemektir. Ama bazı manyak sınıf veya ofis kız arkadaşlarınız öyle uçmuştur ki sizi de olmamanıza rağmen torbaya atıp, size isim çekerler.
Yılbaşı çekilişi olmasa da Hollanda'da doğum günlerinde sıkça gördüğüm bir adeti vurgulayayım. Hollanda'da yakın-uzaktan arkadaş farketmez insanlar genelde birbirlerine "Bon" denilen hediye çeki armağan ederler. Aslında bunu ilk birisine söylediğinizde çok bayağı, düşüncesizce bir hediye gibi geliyor ama bence fıstık gibi hediyedir. Zira insanoğlu ömrü boyunca parasını gönlünce harcayamamaktan, hep hesaplı olmak zorunda olmaktan şikayet etmiştir. Bu hediye aslında insana bu özgürlüğü verir. Al sana tamamen gönlünce harcayabileceğin bir para, ne yaparsan yap. Bundan daha güzel bir hediye olabilir mi? En yakın arkadaş bile bunu yapar Hollanda'da ve evet aslında bu onun düşünceli olduğunu gösterir düşüncesiz değil. Bir de tabii elektronik eşyadan, restoranlara, kozmetik ürünlerden, dekorasyon mağazalarına kadar her yerde bu çekleri bulabileceğiniz için hareket alanınız da çok fazladır. Ben buna rağmen hala bana hediye edildiğinde çok mutlu oluyorum ama vermeye gelince utanıp sıkılıyorum. Halbuki düşünmek lazım, size Mediamarkt'tan 50 euroya mikser alınmasını mı istersiniz yoksa 50 euroyu cebinize koyup gönlünce harcamak mı?
Ancak bu uygulama Türkiye'de pek gelişmediğinden, yılbaşı çekilişlerinde hediye çeki vermek pek geçerli yol değildir. Dolayısıyla içinden çıkılması zor bir muammadır.
Bu arada hatırlatayım, bugün TSİ 19:00'da Hediye Denizi.com'dan ikinci 50 TL'lik hediye çekini veriyoruz.
Not: Bu yazı şerefine Varol Döken kardeşimizin 45 yaşlarında, ofisinin sessiz sakin yönetici asistanı ablasına ne alacağıyla ilgili görüşlerinizi bekliyoruz.
İngiltere'den Türkiye'ye arabayla yolculuk
-
“Hayatımda yediğim en iyi dondurmaydı” dedi Ozan. Ömrünün henüz 5 yıl 6
ayının geride kaldığını düşününce çok iddialı bir açıklama gibi
gelmeyebilir. Ama...
4 yıl önce
7 yorum:
İlk 50 TL'lik çeki 6 dakika farkla kaçırdım valla pis içime oturdu. İlk defa bir çekiliş vs. kazanmaya bu kadar yalaşmıştım peh :p
ben geçen sene koltukaltı minderi aldığım grafiker arkadaşa, bütün gün oturuyorsunuz diye aldım demiştim, asıl sen oturuyorsun bütün gün, hiçbir iş yapmıyorsun, blog blog geziyorsun, terbiyesiz ahlaksız falan diyince kafama hediyenin torbasını geçirmiştim (dutchman sen facebook'ta görebilirsin:)
bari bir işe yarasın blog, hediye değil hediye önerisi verin... misal şimdi ben 45 yaşlarında, ofisimizin sessiz sakin yönetici asistanı ablamıza ne alayım ulan!
hediye çeki verip karşılığında 5liralık kalem tişört vs alınmasıydı koyandı adama aslında :D
frodo ne yapar eder güzel bir hediye alırdı gibi geliyor bana, bu bir.
varol, bence şal, atkı vs. bişiler alabilirsin, bu da iki.
Sevgili Varol Doken,
Sinem'in de onermis oldugu sal / atki fikrine katiliyorum. son birkac senedir atki kadinlar icin bir isinma malzemesinden cok moda objesi haline geldi, artik 4 mevsim 365 gun sal, atki, fular kullanir olduk. Alisverise ciktiginda da cok cesitleri oldugunu gorebilirsin. Mesela Accessorize gibi aksesuar satan magazalarda guzel ve kaliteli bir suru sal var. (Reklam yaptim gibi oldu, yorumun yayinlanmasini tehlikeye attim mi? Bu yorum sahibinin adi gecen firmayla hic bir iliskisi bulunmamaktadir)
Cok basit bir gozlemle (paltosunun rengine gore mesela) ne tarz bir seyden hoslanacagini da tespit edebilirsin.
Bol sanslar!
Hediye ceki iyiymis. Burda daha beter bir durum var. Hediyeler surekli el degistiriyor. Diyelim ki yortu kutluyor arkadas. 2 gun dusunup karar verirsin ozene bozene paket yaptirirsin. Hediye verilir acsin diye beklenir acaba begenecek begenmeyecek mi.. Kenarindan soyle bir yirtar arkadas icine bakar tesekkur eder. Eger daha kibarsa paketi tamamen acar bakar sonra tekrar kutusuna koyar. Sonra hediye zulasina ekler onu yilbasinda ya da paskalyada baskasina kakalamak icin. Yani aldigim bir hediyenin bir gun bana donmesini bekliyorum o gun kiyamet kopacak..
Hediye olarak resim albümü ya da çerçevesi alsın. Kadın ne de olsa, sevdiklerini hep görmek ister
Yorum Gönder