18 Ocak 2010 Pazartesi

SON BÖLGENİN ÖNEMİ VE AFRO SAÇLI ADAM















Futbol sahasını bölgelere ayırıp, takımları değerlendirirken bunlardan yararlananlarla ilgili Uğur Meleke'nin çok sevdiğim bir yorumu vardır. Türk takımlarının üçüncü bölgede pas yapamadıkları ile ilgili bir dolu yoruma, "bir de bu üçüncü bölgede pas yapamama muhabbeti çıktı, sanki ikinci bölgede çok iyi yapabiliyormuşuz gibi" şeklinde soru yollayarak. Buna yazının ilerleyen bölümlerinde geleceğiz. Everton gibi takımları insanın sevesi geliyor. Tek tek bakıldığında şöhretli olmayan ama neredeyse hepsini takımınıza önerseler gözünüz kapalı alacağınız adamlar. Yıllardır bu takımın en istikrarlı oyuncularından ve tüm futbol dünyasının en underrated adamlarından olan Tim Cahill, son 1 yılda müthiş bir çıkış yakalayan ve City önünde de müthiş bir performans veren Diniyar Bilyaletdinov, 15 milyon poundluk kulüp rekoru transferinden beri belli bir seviyede oynayan ama hep akıllarda o paraya değeceği konusunda soru işaretleri olan Marouane Fellaini, Louis Saha, Mikel Arteta, Sylvain Distin, Steven Pienaar, Leon Osman, Yakubu ve nihayetinde Tim Howard. Hata hatta Los Angeles Galaxy'den kiralanan Landon Donovan, kendisi gibi MLS'nin bitişinden yararlanarak Avrupa'ya gelen David Beckham'ın yarattığı havanın onda birini bile yaratamadı. Kısacası transferinden oyuncularına her tarafı "underrated" bir takım Everton. Böyle takımlar çıkıp milyarder patronların toplama takımlarını dağıtınca futbola olan sevgimiz tazeleniyor. Cumartesi günü de böyle oldu. City'i sahadan sildi Everton'lı oyuncular. Maç 2-0 bitti ama Manchester kulübü 2 sene önce M'boro'dan 8 yediği maçın bir benzerini yaşayabilirdi.




















Şimdi girişte bahsettiğimiz bölge meselesine gelelim. Futbolda pasın sadece kendi başına yeterli olmadığı, etkin ve sonuca giden pasın fark yaratacağının çok güzel bir göstergesi. Manchester City maç boyu 350 pas yapmış, Everton'ın ise 315 pası var. İsabetli paslarda da City 245'e karşı 288 önde. Yani maç boyu hem toplam pasta, hem de yerini bulan pasta Everton'dan önde. Ama kaleye atılan şutlarda Everton'ın 13-6, kaleyi bulan şutlarda da 6-4'lük üstünlüğ üvar. Bu nasıl olmuş? Yukarıdaki tablo gösteriyor. City'nin yaptığı 288 isabetli pasın % 65-70'i orta sahanın kendi yarıusahasına bakan diliminde gerçekleşmiş. Hücum hattına gidildikçe bu isabetli pas sayısının nasıl azaldığını ve hatta ceza sahası içinde ve çevresinde nasıl eridiğini görüyorsunuz. Mancini'nin takımı kendi yarı sahasında oyalanırken, Everton'a bakalım. Tam tersine kendi yarı sahalarında daha az zaman geçirip, hücum hattına odaklandıklarını görüyorsunuz. Özellikle sol kanattan 7 numaralı Bilyaletdinov'un performansı ile nasıl yararlandıkları, ceza sahasına gönderdikleri topların nasıl yerini bulduğuna ve son bölgedeki etkinliğe bakalım. Yukarıda Manchester City'nin üstün olduğu rakamların hiçbirinin bir anlamı kalmamış gördüğümüz gibi. Everton daha az ama daha etkili pas yaparak bu zayıflığı aşmış gitmiş.





















İkinci tablo, skorun oluşmasındaki kilit adam Fellaini hakkında. Müthiş oynadı Belçikalı. Soldaki tablo onun maç içindeki ikili mücadelelerini gösteriyor. Sadece 2 kez girdiği ikili mücadeleyi kaybetmiş ve 11 tanesinden galip çıkmış. Kendi kalesi ile raki kale sahası önünde 100 metrelikbir alanda nasıl aktif olduğunu da sağdaki pas tablosu gösteriyor. Hele maç bitimine yakın Craig Bellamy'e yaptığı bir Garrincha Dönüşü hareketi var ki, tüm Goodison Park ayaklandı (şu videonun en sonunda) . Maçın tek kelime ile yıldızıydı. Maç sonu David Moyes'e "Fellaini'nin büyük takımlara gidişini nasıl engelleyeceksiniz?" sorusuna İskoç teknik adam "daha iki hafta önce 'göndermeyi düşünüyor musunuz' diye soruyordunuz?" diye cevap verdi. Everton taraftarları ve İngiliz kamuoyunun kafasıdaki şüpheler en azından bir süreliğine rafa kalktı, cumartesi günkü müthiş futbolla.





















Son notumuz da Mancini ve Robinho için. 9. dakikada Santa Cruz sakatlandığında insanlar Benjani'nin oyuna gireceğini düşünüyordu ama İtalyan teknik adam Robinho'yu seçti. Sadece 51 dakika dayanabildi ona. 60. dakikada Shaun Wright-Phillips Brezilyalı'nın yerine oyuna girdi. Performans, moral, teknik direktörle ilişkisi, taraftarların gözündeki durumu her şeyiyle dibe doğru gidiyor Robinho. Soldaki tablo maç içindeki paslarının, sağdaki ise maç boyunca attığı tek şutun kaleyi tutmaması hakkında. 32 milyon poundluk bir kazık gibi duruyor hala Manchester'ın mavi tarafında. Mancini için de cicim ayları bitti. Salı akşamı mücadelenin büyüğüne çıkıyor. Carling Cup yari finalinde Manchester derbisi. İlk maçından galibiyetle çıktığında "ilk dört sıra kesin hedef, belki şampiyonluk da olabilir" diyen adam dün "ben sihirbaz değil, teknik direktörüm" açıklamasına döndü. Fergie'den alıntılamak lazım. "Premier Lig 2 günde öğrenilmez".

6 yorum:

Majesty dedi ki...

Galatasaray Atletico'yu geçerse Everton ile oynayacak, Liverpool gelse tercih ederdim. En son yenildikleri maç Liverpool maçıymış mavilerin, onda da harika oynamışlardı. Mehmet Topal da Fellaini'yi izlesin bence. Acaba Topal Everton'da olsa bir Fellaini olur muydu? Yoksa oynanan ligden önce futbolcular arasında mı fark var?

Emilio Santos dedi ki...

FD, bu analizler hangi siteden? İstediğimiz futbol kültürü işte bu. Bir de bu Alan Shearer'ın da olduğu BBC programının adı nedir? Onu da tümüyle izleyeceğimiz bir site/link var mıdır?

Flying Dutchman dedi ki...

Bu analizler The Guardian'ın chalkboard isimli bölümünden. Daha doğrusu şöyle analizleri ben yaptım, zaten interaktif bir fasilite..girip verileri kendin giriyorsun, girme olanağı olanlar arasından tabii. Orası sana raporu veriyor...

Bu arada Shearer'ın konuştuğu program Match Of The Day BBC 1 her cumartesi günü TSİ 00:00 civarında veriyor....pazar sabahı TSİ 9-10 gibi tekrarı var

SuMMaNuS dedi ki...

Moyes, istikrarın sembollerinden. Dönemler değiştikçe farklı tarz oyuncular denemesine rağmen belli bir standardı vaad ediyor takıma oynattırdığı futbol. Onu takip edenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Eskiden Beattie, A. Johnson, Lee Carsley, etc... gibi müthiş tempolu, hızlı, rakibi yıpratıcı oyunculardan oluştururdu takımı. Yerlerini Bilyatedinov, Fellaini, Donovan gibi savunma yönünden daha az agresif ama sonuca direk etki edebilecek oyuncuları aldılar. Belki iyi, belki kötü. Ama o oyuncu yapısı ile ya da bu oyuncu kadrosu ile Everton her zaman belirli bir standardın üzerinde futbolunu oynayan bir takım. Bunda en büyük pay sahibi tabi ki Moyes. Bu arada Fellaini bu maç iyi oynamış olabilir ama Selçuk da Galatasaray maçlarında Senna ayarında oynuyor. Belki bu bir Liverpool maçı değil ama sonuçta artık Manc City için 5. büyük demek abest kaçmaz.

Adsız dedi ki...

abi bu donovan a.k.a #10 in underrated bir yildiz oldugunu dusunen tek benmiyim? gecen yaz arkadaslarla konfederasyon kupasi finalini izliyorduk ne yalan soliyim bende amerikan tarafindaydim sadece yanimizdaki cinli bir eleman giciklik olsun die brezilyayi tutuyordu ya da rekabet olsun diye, donovan oyle bir oyun cikardiki dempseyle beraber keske bir zamanlar friedel de oldugu gibi bir amerikali daha gelse takimima dedim hatta arkadaslarim bile hemen evet donovan mlste oynadigi surece underrated kalacak die yorumlar yaptilar hemen, bana nedense potansiyelini tam olarak iyi bir takimda gosterememis bir yildiz olarak geliyor landon donovan

Eddie dedi ki...

Fellaini kesinlikle muhteşem bir futbolcu. O fizikte böyle bir top tekniği kolay bulunmuyor. İlk bakışta "olsa olsa ön libero, hatta stoper olur bundan" diyesi geliyor insanın ama Arteta'nın yokluğunda, Donovan transfer edilmeden önce forvetin arkasında oynadığı maçları izledim. İnanılmaz pres yapıyor, hava toplarında takımın forvetlerinden bile daha etkili ve iyi de top saklayıp, gerekli yerde ara pası verebiliyor.

Belçika'nın önümüzdeki 10 sene boyunca yıldızı olacak bu adam, orası kesin de, bana bu hızla ilerlerse bir kaç seneye Barca kapıları Fellaini'ye açılır gibi geliyor...