20 Nisan 2010 Salı

BÜYÜK KAPTAN


















Atilla Türker'in "Ah Şu Futbolcular" kitabından. Benim bizzat TV'den izlerken şahit olduğum bir olayı "Kaptan" Cüneyt Tanman'ın ağzından aktarıyor.

90 - 91 sezonu olduğunu tahmin ediyorum. Aydınspor ile deplasmanda karşı karşıya geldik. İyi bir oyun ortaya koyduk. Son dakikalara da 2 - 0 önde girdik. Ancak maçın bitimine az bir süre kala beklenmedik bir şey oldu. Aydınspor sağ kanattan bir atak geliştirdi, rakip futbolcu çaprazdan çok sert vurdu, top kaleye gidiyordu, gol olmak üzereydi. Koştum, yatarak çıkartmaya çalıştım, vurdum, ama olmadı. Meşin yuvarlak ağlara takıldı, gol olmuştu.

Top daha çizgiyi geçerken kaleci Hayrettin sinirli bir şekilde bağırdı: "Ne yaptın abi...Bıraksaydın top dışarı gidiyordu..." Yanılıyordu, bıraksaydım da gol olacaktı. Hayrettin bağırmaya devam etti: "Ben topa özellikle atlamadım...Kendi kalene gol attın abi..."

Pimpirikli hali ile o anda gereksiz ve yakışıksız bir sinir ve stres içerisindeydi. Bir büyüğü ve kaptanı olarak belki de istemeden bir hareket yaptım. Sağ elimi kaldırdım, yanağına doğru uzattım, hafifçe vurdum. Sonra da gerekli uyarıda bulundum: "Tartışmanın yeri ve sırası değil...Kendine gel... Sonra konuşuruz... Kaleni korumana bak..."

Karşılaşma 2-1 bitti. Soyunma odasına gittik, duşumuzu aldık, giyindik, havaalanına hareket ettik, uçağı beklemeye başladık. O anda Hayrettin'e baktım. Oturuyordu. Kafası önde, yüzünü iki elinin arasına almış, oturuyordu. Dalgın dalgın yere bakıyordu. Arkadaşlara sordum ve öğrendim. Bizim Tanju Çolak ve Cevat Prekazi, Hayrettin'i dolduruşa getirmişler: "Hayro...üfff be...kaptan seni ne biçim tokatladı ama!." Hatta daha da ileri gitmişler: "Hayro, kaptan sana Osmanlı Tokadı vurdu...dayak yediğini herkes gördü..." Oysa ikisi de biliyordu Hayrettin'i tokatlamadığımı, ama hınzırlık yapıyorlardı işte.

Hayrettin ile konuşmam gerekiyordu. Gittim yanına, derdini sordum. Olduğu gibi anlattı: "Abi herkesin içinde bana tokat vurdun...çok üzüldüm..." Asıl şimdi ben üzüldüm. Çünkü vurmamıştım, vurmazdım, vuramazdım. Hem herkes bilirdi ki, kişileri genelde ben yatıştırmaya çalışırdım. Sakin bir yapım vardı. Kimseye en ufak ters hareket yapmazdım. Üstelik Hayrettin'in durumu değişikti. Hayrettin, düzgün kişiliği ile her zaman ve her yerde bana yardımcı olmuştur. Uygun bir lisan ile kendisine vurmadığımı anlattım. Gönlünü almak için elimden geleni yaptım, sonra da boynuna sarıldım, kafasını salladı."Tamam ağabey, sonra konuşuruz" dedi.

İstanbul'a geldik. Arabalarımız ile evlere dağıldık. Eve girer girmez hemen televizyonun başına geçtim. Spor programı vardı ve bizim maç ekrana geldi, biraz sonra da malum pozisyon. Dikkatli bir şekilde izlemeye başladım. Aaaa, gerçekten de Hayrettin'e vuruyor gibiydim. Olacak gibi değildi. Ama görüntü öyleydi. Ben bunu nasıl yaptım, nasıl yapabildim? Çok şaşırdım, üzüldüm. Geceyi uykusuz geçirdim.

Sabah oldu. Saat daha çok erkendi. Kapı çalındı, şaşırdım. Bu saatte gelen kim olabilirdi ki? Hızla koştum, açtım, Hayrettin. Hemen içeri buyur ettim. Söze doğrudan o girdi: "Ağabey ben üzüldüm, ama sen üzülme, senin karakterini biliyorum, istemeden bunu yaptın." Hayro çok hızlı bir şekilde konuşmasına devam etti: "Üstelik tokat vurmak da hakkın sen benim büyüğümsün, ister seversin, ister döversin. Sana sonsuz sevgi ve saygım var, izin ver öpeyim." Fazla söze gerek yoktu artık, sarıldık, sarmaşdolaş olduk, çünkü dosttuk, birbirimizi seviyorduk.

"Galatasaray Kaptanı" kavramını "En Fazla Galatasaraylı olmak" ve "Galatasaray'ı en fazla seven olduğunu kanıtlamak" ile karıştıranlar ve "istediği zaman onun insanlığını sorgulamakta serbest olduğunu zannedenler"e ibret olsun

12 yorum:

Taci YALÇIN dedi ki...

Güzel olaymış. Son cümle daha güzel ama.

alicansolak dedi ki...

düşünüyorum da halen kenar mahallenin bitirim delikanlısı havasından kurtulamayan bir adamın geldiği noktayı ve Galatasaray kaptanlığını taşıyamaması son derece normal

Galatasaray yönetimi de fazla yüzgöz oldu, gereğinden fazla değer verdi ve o da canı istediği her şeyi yapma hakkını kendinde gördü

Çok sevdiği biricik Liverpool'u da bu göbeğimle, depar attıktan sonra her an düşüp bayılacak gibi gözüken halimle beni alır mı diye bir düşünsün bakalım

Belki gidebilirse oralara akıllanır, pabucun pahalı olduğunu anlarsa hem vücudunu hem kafasını top oynamaya hazır tutar. Galatasaray'da yaptığı gibi kariyerini sonuna gelmiş ayağı gitmeyen futbolcular gibi oynamaz

melih çoşkun dedi ki...

son sözün üstüne daha ne denilebilir ki?

90 + 3 dedi ki...

20 sene sonraki Ah şu Futbolcular-II adlı kitaptan:

2009-2010 sezonu, antremandayız. Dört maç kalmış bitime, hafta sonu da Bursa maçı var, berabere bile kalsak CL işi yatacak. Tam almış gidiyorum topu, sağdan daldı Caner. Sert girince Caner, çaktım ağzına iki tane. Kaptanım ne de olsa, vurdum mu ses gelir. Neill ile Baros'a da uyuzum, yakalasam bi iki onlara da ekliycem de herifler kapı gibi maşallah. Neyse, seneye Serdar falan da gelir kalabalık olursak, belki o zaman.

Antremandan sonra Haldun geldi. Öpüşün, barışın hesabı falan. Caner özür dilesin dedim, elim üstüm falan kan oldu hep. Yalandan bi iki fotoğraf çektirdik barıştık diye.

Esas şimdi bi de haftasonu iş çıktı başımıza dedim Haldun'a. Tribünden şimdi Arda Caner elele falan derler, gitmek gerekir. Ben hepsinden daha Galatasaraylıyım abi, her çağırdıklarında gidemem ki. Bi ara inşaata uğrayayım da yeni stadı ona göre düzenlesinler. TT Arena'da falan gitmem ben tribüne, onlar bana gelsin.

Neyse listeye Caner'i de eklemiş olduk böylece. Bordeaux'da bi eleman vardı, ona kafa atmıştım, Semih'i de fena benzetmiştim kavgada. Caner de çeşit oldu.

Kavgaya kendi yorumum için http://doksanartiuc.blogspot.com/

bahtiyar dedi ki...

arda turan'a bir şekilde okutmak lazım bu yazıyı.

kenzavey dedi ki...

maalesef öyle bir dünya yok artık

Adsız dedi ki...

Euro 2008'deki Arda nasil olur da Sinan Engin'e donusur, inanamiyorum. Bana gore bu isin baslica sorumlusu, bagajinda kacak otomatik tufeklerle yakalanmis, uyusturucu skandallarinda adi gecen azili bir katille mac izleyen insanlarin Galatasaray'a yonetici yapilmasi ve bu Allah'i para olan pis insanlarin Arda'yi Metin Oktay, Hagi gibi pazarlamak istegidir.

Kagit ustunde Arda'nin "buyuk kaptan" yazili urunleri magazalarda yok satacakti, cocugu bambaska bir yaratiga cevirdiler.

Bu arada Arda'nin Euro 2008'den itibaren gecen sezonun sonuna dek doping kontrollerinde, ozellikle Benfica maci sonrasi takim otobusunun 3 saat beklemesine sebep olan kontrolde sorun yasadigi aklima geliyor Arda'nin. Doping yapan biri icin bu performans dususu ve davranis bozukluklari gayet normal. Muhtemelen daha da kotuye gider bu durum. Cok yazik.

julien sorel dedi ki...

@22:33 adsız

alkollü müsün biraz?

Cengiz GÖRAL dedi ki...

Arda'nın kankası Ulusay familyası olduğu sürece Arda böyle kabadayı olmaya devam eder.. Nasıl ki Batuhan Karadeniz'in manevi abisi Sinan Engin ise ve Batuhan'nın durumu ortada ise, Arda'nın da sonu pek farklı olmıycak. Tek farkla bu sürec medyada ki Arda sempatisinden dolayı birazdaha uzun olucak.. Ama sonunda eğer futbolun adaleti varsa Arda muhakkak birgün hakketiği yeri bulacaktır.

ahmet serdar dedi ki...

yahu şu çocuğu adnan polat veya rijkaard falan bi çıkıp evire çevire dövse ne kadar iyi olur demi? hatta ondan sonra da takımdan kovulsa, hatta beylerbeyi'ne falan kiralansa mutluluktan havalarda uçarsınız demi?
şu yorumlara bak, sanki kırk yıllık düşmanlarından bahsediyorlar... biraz insaf yav. adamı oynamadığı 3 maçın suçlusu ilan ettiniz, her fırsatta kız arkadaşını ağızlara aldınız, her şeyin sorumlusu ilan ettiniz. neymiş büyük kaptan olamamış da şımarmışmış. yahu cüneyt kaptan olmak öyle kolay mı? hemen ha deyince 22 yaşında olunuyo mu? hiç mi insanlara fırsat vermezsiniz? hiç mi insanların hata yapma lüksü yok? herkes Arda'ya sallıyor, çocuk bi kere çıkıp kendini savundu mu? bu fırsatı yok.
neymiş taraftara küsülür müymüş? kendini takımın sahibi sanan 15-20 yaş arası bebelerle bir kısım sarhoş tayfası hem bana saydıracak sonra da çağıracaklar gitmiyorum diye çocuk ilan edilecem. ben olsam ben de gitmem. ne gidecem!!!

Ferhat dedi ki...

@Ahmet Serdar

Haklısın aynen sen gibi düşünüyorum.Ama keşke herşeye rağmen Arda Caner'i yumruklamasaydı.Çocuk barut gibi azıcık kıvılcımda patlıyor.Sürekli birilerine dayılanıyor.Fenerbahçe maçında Semih'in Baroni'nin tahriklerine gelmesi filan hep aynı sebepten.Onun dışında tribünlerin saçma sapan bel altı tepkileri de iyice onu soğuttu buralardan.Umarım ya toparlanır evam eder ya da yol yakınken Avrupa'ya kapağı atar.

Adsız dedi ki...

@Ferhat

Noktasına kadar katılıyorum.Arda'nın hem futbolunda hem de profesyonnelik bakımından düşüş var.