8 Nisan 2010 Perşembe

TOP 10 ŞAMPİYONLAR LİGİ TAVŞANI














Rubin Kazan'ın Barcelona karşısında aldığı 2-1'lik galibiyet 2 senedir dünyanın en iyi takımı sıfatını, tek bir yara almadan sürdürmüş olan Barcelona'ya atılmış ilk tokat oldu açıkçası. Daha önce de yazmıştık "Dünya futbolundaki takım profilleri ile ilgili tüm önyargılarınızı bu ligde maç izlerken unutacaksınız. Kıbrıs, Macar, İsviçre kanton takımı, kasaba takımı muhabbeti bu ligde geçerli değil. Futbolcular o arenaya çıkınca bir başka vücut kimyasıyla oynuyorlar". Dolayısıyla maçları kolay lokma, çantada keklik, kekimiz gibi değerlendirmemek lazım yoksa Tromso'sü, MTK'sı, Valerenga'sı gelip çakıyor sonra yıllarca anlatıp duruyoruz. Hayır her Türk takımının böyle bir değil birkaç hadisesi olmasına rağmen, hala gelişmemiş futbol ülkelerinden takımlar karşımıza çıktığında "şu takımdan gol yersek yazıklar olsun" çekiliyor ya ona yanıyorum. Ama buna rağmen sahadaki sonuçlar bizi "underdog" denen iddiasız takımların büyük takımlara karşı aldığı şok skorları göz ardı etmemize engel değil. Bu yazının konusu da o. Şampiyonlar Ligi tarihinin en çarpıcı 10 sürprizi. Benim bu maçların çok sevdiğim bir yanı var. İddaa ulemalarının hayallerini yıkıyor. Beter olsunlar.

1-FC Artmedia-Celtic (5-0): Aslında bu listeye grup maçları dışında hiçbir maçı dahil etmeyecektik ama bu dahil edilmeyecek gibi değildi. Slovakya'nın başkenti Bratislava'nın takımı, o zamanki adıyla FC Artmedia Petrzalka, 2005-06 Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turunda Celtic ile eşleştiğinde kupaya veda zamanlarının geldiğini düşünüyordu herkes. Bratislava'daki ilk maçta Celtic'i 5-0 mağlup ederek herkesi şok ettiler. İskoçlar rövanşı 4-0 aldılar ama yetmedi. Artmedia önce bir üst tura oradan da Partizan'ı eleyerek Şampiyonlar Ligi'ne kaldı ve o sezon Liverpool ile birlikte (bir önceki sezonun şampiyonu, İngiltere'de ilk dört içine girememesine rağmen özel izinle kupaya katılmıştı) lig tarihinde ilk ön eleme turundan başlayarak Şampiyonlar Ligi'ne kalan ilk takım unvanını aldı.



















2-AS Roma-CFR Cluj (1-2): Tamam CFR Cluj Romanya Ligi'nde Bükreş hegemonyasını bitirerek çok büyük bir iş başarmıştı ama, kimse Roma'yı Olimpiyat Stadyumu'nda 1-0 geriden gelip 2-1 mağlup etmelerini beklemiyordu. Roma'yı yıkan iki golün sahibi Arjantin'li Emmanuel Culio bugün hala Romen takımının formasını giyiyor. Cluj bu maçtan sonra kendi evinde Chelsea ile berabere kaldı ama sonraki 4 maçını kaybederek grup sonunculuğuna razı oldu.

3-FC Porto-FC Atmedia (2-3): 1 milyon dolarlık takımın Şampiyonlar Ligi grubunda da macerası devam etti. Gruba Inter mağlubiyeti ile başladılar ama bu onlar için rüyanın sonu demek değildi. Porto deplasmanına gittiklerinde herkes artık sürpriz devam etmez diyordu. Ama Portekiz ekibinin 9 maçtır süren kendi evlerindeki namağlup unvanına son verdiler. Üstelik Portekiz'de 2-0 geriye düştükleri maçta peşpeşe 3 gol atarak. Takım grupta Inter dışında hiçbir takıma yenilmedi ve 6 puanla üçüncü olup UEFA Kupası'nda yoluna devam etti.













4-Barcelona-Dinamo Kiev (0-4): Tamam Dinamo Kiev bu listeye girmeyecek kadar güçlü bir takım olabilir ama Nou Camp'ta Barcelona'yı 4-0 mağlup etmek? 5 Eylül 1997'de Ukrayna takımının İspanya'da aldığı zafer halen Katalanların Avrupa maçları tarihinde evlerinde aldıkları en büyük yenilgi. Dinamo bu maçtan 15 gün önce de Ukrayna'da 3-0 kazanmış yani dünya devine 1 ay içinde 7 tane gol sallamıştı. Zaten grup birincisi olarak çeyrek finale kaldılar. Rebrov ve Shevchenko ikilisinin kendilerini dünyaya pazarladığı maçlardan birisidir. 4-0'lık galibiyette 3 golün altında Shevchenko'nun diğerinde de Rebrov'un imzası var.

5-Milan-Rosenborg (1-2): Milan birkaç yılda bir kendi evinde zayıf rakiplerine karşı Şampiyonlar Ligi maçlarını verir pek şaşırmamak lazım. Bu sezon da FC Zurich'e 3 puanı hediye ettiler. Listede bir maçları daha var. 1996-97 sezonunda D Grubunda Porto, Rosenborg ve Göteborg ile mücadele etti. Son maçlara girildiğinde Milan 7 puanla ikinci, Rosenborg 6 puanla üçüncüydü. San Siro'da beraberlik almaları dahi yetiyordu ikinci tur için.69. dakikada durum 1-1 iken Heggem'in attığı gol Milan'ın ipini çekti. Üçüncü olarak turnuvaya veda ettiler. Grupta sadece 2 galibiyet alabilmişlerdi.

6-Brondby-Bayern Munich (2-1): 1998-99 sezonunda Barcelona, Manchester United ve Bayern Munich ile aynı gruba düşmüş olan Brondby'nin fasulye niteliğinde olduğu çok açıktı. 16 Eylülde grubun ilk maçında Bayern'i konuk ettiler. 87. dakikaya Bayern 1-0 önde girdi. 87'de Helmer'in kendi kalesine attığı golle durum eşitlendi. 90'da Allan Ravn'ın golü Brondby'e grubun şok sonucunu getirdi. Avruypa şampiyonluğunu hedeflemiş Bayerr mağlubiyetle başlamıştı işe. Ama bu tokat turnuvanın finaline kadar onlara yetti. Grup birincisi olup Nou Camp'taki finale kaldılar. Ta ki Manchester'dan ikinci son dakika tokatını o efsanevi finalde yiyene kadar. Brondby ise grupta geri kalan tüm maçlarını kaybetti ve sonuncu oldu.

7-Milan-Club Brugge (0-1): İşte Türk iddaacı tayfasının Club Brugge'u düşman ilan ettiği maç budur. Nedense o gün Türkiye'de her kupona yazılan ve banko gözü ile bakılan bu maç tahminim toplamda milyon liralık bir kayba mal olmuştur. 22 Ekimde San Siro'da oynanan maçta Brugge'un 33. dakikada Mendoza ile bulduğu golü İtalyanlar 57 dakika boyunca çıkaramamış ve nice kuponları yırttırmıştır. Son maçlara gelindiğinde ikili dışında Celta Vigo ve Ajax'ın bulunduğu grubun tüm takımlarının ikincilik ve sonunculuk şansının bulunduğu bu acaip maratonu Milan lider bitirmiş, Brugge ise üçüncü olup UEFA Kupası'nda yoluna devam etmiştir.

8-Ajax-Grasshoppers (0-1): 1996-97 sezonunda son 2 yılda bir şampiyonluk bir de finalist unvanı bulunan Ajax Grasshoppers, Auxerre ve Glasgow Rangers'la aynı gruptaydı. Grubun ikinci maçında kendi seyircisi önüne çıkan Ajax maçı Murat Yakın'ın 60. dakikada 30 metreden attığı golle kaybetti. Bu kulübün bir İsviçre takımına karşı Avrupa'da kaybettiği ilk maç ve 2 yıldır Ajax'ın Avrupa'da yaşadığı ilk beklenmedik yenilgiydi ve zirveden aşağıya yolculuğun başladığının da kanıtıydı. Grubu ikinci bitirdiler ancak yarı finalde Juventus'a boyun eğdiler.

9-Manchester United-Fenerbahçe (0-1): United'ın 3 yıl içinde Türklerden yediği ikinci tokatın maçı. Bolic'in 77. dakikada soldan girip kaleye şutladığı, David May'in Schmeichel'ın üzerinden aşırarak United kariyerinin kötü geçeceğini haber verdiği ve Kırmızı Şeytanlar'ın Avrupa arenasında kendi evlerinde 40 yılı aşkın süren yenilmezlik unvanına son veren maç. Nitekim, May The Times'ın 2007 yılında yaptığı "Premier Lig'in gelmiş geçmiş en kötü 50 oyuncusu" listesine 43. sıradan girmiştir. Bu galibiyet Fenerbahçe'nin grupta şansının sürmesini sağlamış sarı lacivertliler grubun son maçında Juventus'a Padovano ve Amoruso'nun golleriyle 2-0 yenilerek Avrupa defterini kapamıştır.





















10-Beşiktaş-Barcelona (3-0): Çok mu abartırım bilmem ama (zaten 90'lar öncesini çok bilemem) bana göre Beşiktaş'ın 106 yıllık kulüp tarihinde en iyi oynadığı maç budur. Barcelona'nın Dutruel, F. De Boer, Abelardo, De La Pena, Kluivert (Dani 74), Rivaldo, Overmars, Sergi (Alfonso 65), Gerard, Petit, Simao (Zenden 77) ile sahaya sürdüğü, aslında bakıldığında hiç de fena olmayan kadrosunu, Nevio Scala yönetimindeki Beşiktaş Shorunmu, Karhan, Tayfur, Munch, Ümit, Khlestov, Erman (Rahim 90), Ibrahim, Nouma (Fazli 88), Ahmet Dursun (Yasin 81), Nihat kadrosu ile tek kelime ile "sürklase" etmiştir. Ahmet Dursun'un 2, Nouma'nın 1 golü ile gelen galibiyetin Beşiktaş'ın gruptaki tek galibiyeti olması üzücüdür. Barcelona ise bu galibiyetin vurgunu ile grubu üçüncü sırada bitirebilmiştir.

12 yorum:

gerisi önemli değil... dedi ki...

ön elemeyi de dahil ettiğinize göre bence man u ile galatasaray'ın 3-3'lük maçı olmalıydı. çünkü o sene tüm gazeteler man u, milan ve barça'yı ligin favorisi gösteriyordu. 2-0'dan 2-3 ve sonra 3-3 inanılmazdı. üstelik 8 takımlı cl'ye hiçbir ingiliz takımı katılamazken galatasaray katıldı :)

Flying Dutchman dedi ki...

o maçı ben sürpriz olarak görmüyorum :))

Erdem Karakuş dedi ki...

Manu-Galatasaray maçı bence listede 1. sırada olmalıydı. Sebebi "şok" bir sonuç olmasından dolayı değil de, UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'ne "seed" kavramını bu olaydan sonra getirmesinden dolayı.

Cartalete dedi ki...

Beşiktaş'ın o maçtaki tandemi Erman-Ümit'di... Böyle bir defansla 1-0 bile olağan üstü olacakken, farklı bir skor elde edilmişti. Hatta 3-0'dan sonra Nouma bom boş gidiyorken yorgunluktan gidememiş, kalecinin üstünden aşırayım derken, dibine giremediği top tıngır mıngır gitmişti. (Yıllar sonra yine bir Avrupa maçında yorgunluktan hareket edemediği için aşırtma bir vuruş yapmış, bu kez müthiş bir gol gelmişir: D. Kiev maçı...)
Daha sonra Nihat'ın taksimden duyulan direkte patlayan topu, üzerine yine sağ dışla vurduğu Dutruel'in inanılmaz çıkarttığı top, Barca'yı daha büyük hezimetten kurtarmıştır.

Türk takımları, çoğu kez spektaküler galibiyetler almıştır Avrupa büyükleri karşısında. Ama bu zaferin farkı (yazıda da bahsedildiği gibi) rakibi sürklase edilerek gelmiş olmasıdır.

Onun dışında Chelsea - Beşiktaş 0-2'lik maçı da "eklememeni" tebrik ederim :). Çünkü bence de o maçta, en azından Beşiktaş'ın yenilmeyeceği beklenen bir skordu bana göre de.

Osman dedi ki...

Besiktas o macta cidden kendini asmisti. Ancak, o döneme dair bir Türk medyasi, belki de Türk insani psikolojisine dikkat cekeyim, cok net hatirlarim:

Galatasaray daha taze bir UEFA-Kupasi sampiyonuydu, ve bu olay herkese öyle bir özgüven asilamisti ki, önceleri hayal olan hedefler, agizlardan biz Türklere özgü bir ucmusluk mu desem, basiretsizlik mi desem, her ne ise, iste onunla cikiyordu.

Öyle ki, bu mactan sonra yorumlar, "Besiktas böyle devam etsin, Sampiyonlar Ligini kazanir" yorumlari cok olagan geliyordu kulaga. Kazim Kanat sanirim mactan sonra buna benzer bir cümle kullanmisti, heyecanli ve gururlu bicimde canli yayinda.

Iste, bu kafa yapisinin, bu özgüvenin biraz daha kontrollü ve akli basinda versiyonu lazim bizim futbolumuza yine bu günlerde.

roland deschain of gilead dedi ki...

bence buraya bizim açımızdan yakışan en güzel sürpriz GS nin Romario'lu Barcelonayı fii tarihinde 1-0 yendiği maç olur

lkrsdn dedi ki...

Bence bu sene Zürih'in Milan'ı deplasmanda yenmesi de bu listeye girmeli.

delgado dedi ki...

maçtan önce ferrer: "nihat'ı tanımıyorum"

90+1 nihat'ın direkte patlayan frikiği ferrer: "vay a.na koyim"(iç ses)

baldur dedi ki...

helsingborg'un inter'i elemesi çok rahat ilk 3'e girer. valencia rosenborg maçları vardı yanlış hatırlamıyorsam rosenborg iki maçta da yenmişti. bu sene için de zürih'in milan'ı yenmesi en büyük sürprizdi.

Başkanson dedi ki...

okurken -ki dün gördüm ama basiretim bağlandı bugüne bıraktım nedense- milan-brugge maçı varmıdır ? kesin vardır diye düşündüm ve bu maçı görünce blog a sevgim yine arttı. yine kişisel takıntım olan bir ayrıntı yine burası...
bu yüzden seviyorum burayı, ayrıntılara değer veren bloglarda varım.
....................
o gün milan brugge maçı 1.10 veriyordu ve ertesi gün bilardo oynarken herkes sinirinden çuha yı yırtacak gibi oynuyordu. unutamam o günü.
dahası internet cafeye gidip o akşam 4 kişi milan olup brugge e ayrı ayrı yağdırmıştık.
o gün bizim brugge takımını sildiğimiz gündür.
.............
hayallerim vardı brugge, hayallerim ey fransa ; sen yıktın onları, zidane yıktı...

Adsız dedi ki...

BJK - Barcelona maci bu listeye girer, cunku kimse oyle bir skor beklemiyordu ama bu maca dair "Besiktas'in 106 yillik klup tarihinde en iyi oynadigi mac" ifadesine katilmiyorum. O macta Barcelona ilk yarida cok sayida pozisyona girmisti. Mac ikinci yarida 2-0'dan sonra koptu ki ortada pek iyi bir oyun yoktu.

Besiktas'in en iyi oynadigi mac, Stamford Bridge'te 2-0 biten Chelsea macidir. O macta Besiktas muthis bir takim oyunu oynamis, Chelsea'ye net pozisyon vermemisti. Bunu, ikinci yarinin cogunlugunu 10 kisi oynayarak yaptiklarini da unutmamak lazim. UEFA'nin o maca iliskin basligi da durumu ozetlemektedir zaten: "Ten-Man Besiktas Show Steel".

Iddaacilara laf gecirmeniz epey guzel de bu mactan once sozlukte Chelsea'nin ter dokmeden en az 3 gol atacagini ifade eden sozde futbol ulemalarina da laf gecirilse hic fena olmayacak sanki.

natura horror vacui dedi ki...

şu yazının başına baktığım anda listede 7. sırada bulunan milan-brugge maçını aradı gözlerim. ankara aydınlıkevler'de bir internet cafede, süperbahis'ten 1'er tl koyarak, bir arkadaşla birlikte 2 tl'lik bahis oynadığımızı daha dün gibi hatırlıyorum. şampiyonlar ligi'nde oynanacak olan 8 maça da oynamıştık. yalan olmasın 2 liraya, 230 lira civarı bir şey kazanılıyordu. beklemediğimiz şekilde tüm maçlar tuttu, bu şerefsiz flamanlar utanmadan gidip san siro'da milan'ı yendi. 2 adet züğürt üniversite öğrencisinin hayalleri yıkıldı.

yaklaşık 3 ay önce ömrümde ilk kez brugge'e ayak bastım. kardeşim istediği için de 1 adet brugge forması aldım ama yol boyu nasıl nefretle taşıdım anlatamam. eşoğlusu...