20 Mayıs 2010 Perşembe

İSTİKRAR VE PROFESYONELLİK TİMSALİ BİR ADAM: SAMI HYYPIA

























Yazıya geçmeden önce şu "Sami" konusuna açıklık getireyim. Biliyorsunuz, Finlandiyalılarda Sami ismine çok sık rastlanıyor. E Türkçede de çok sık olmasa da rastlanan bir isim. Sami, aslında bir toplumun ismi. Sami İnsanları olarak da bilinen ve Rusya'nın kuzeybatısı ile Norveç, İsveç ve Finlandiya'nın kuzeyinde, 4 ülkenin birleştiği noktada kümelenmiş bu insan grubunun kökeni 2500 yıl öncesine kadar dayanıyor. Avrupa'nın en geniş etnik topluluklarından birisi durumundalar. Bugün nüfusları 100-130 bin arasında değişiyor. Sırasıyla Norveç, İsveç, Finlandiya ve Rusya en fazla Sami'nin yaşadığı yer. Finlandiya'da 6.400 civarı oldukları sanılıyor. Balıkçılık en büyük geçim kaynakları. Ama kendisini diğer dallarda duyurmuş olanlar da var. Aktris Renée Zellweger de bunlardan birisi. Annesi Norveçli bir Sami (babası İsviçreli). Peki Türkçe ile ilişkisi ne. Samilerin konuştuğu dilin adı da aynı. Sami dili Ural dillerinden gelen bir dil ve Asya dilleriyle bazı kelimelerde benzerlik taşıyor. Örneğin Mongol diliyle ortak kelimeleri de var. Türkçe de Ural-Altay dil grubunun Altay kolunda yer alan bir dil. Böyle olunca da Ural kolundaki Finceyle benzer kelimelere sahip olabiliyor. Sami ismi de bunlardan birisi. Aşağıdaki ufak şema hadiseyi daha iyi anlatacaktır.















Bu kısa linguistik açıklamadan sonra biz Fin defans oyuncusuna geçebiliriz. 7 yaşından beri futbolun içinde olan bir adam Sami Hyypiä. 7 yaşında babası Juoko'nun da geçmişte futbol oynadığı Pallo-Peikot takımının altyapısına girdi. Annesi Irma da amatör bir kaleciydi. İlk başta buzhokeyine merak salsa da aileden gelen futbolculuk ona pek fazla şans bırakmadı ve Sami futbola başladı. 9 yıl boyunca Pallo-Peikot altyapısında, bugünkü mevkisi olan defans dışında her mevkiide oynadı. 1989 yılında, o zamanlar Finlandiya 2. Ligi Ykkönen'de mücadele eden KuMu takımına transfer oldu. 1992'de ise profesyonel kariyerine başladığı MyPa takımına transfer oldu. 3 sene boyunca takımın değişmez oyuncusu olan Hyypiä, 2 Finlandiya Kupası şampiyonluğu kazandı. 1995 yılında Finlandiya dışındaki ilk denemesini yaptı ve Kevin Keegan yönetimindeki Newcastle takımı ile bir deneme kampına katıldı. 2 haftalık bu deneme süresinde İngiliz futbolu Hyypiä'nın aklını çelmişti ve Fin futbolcu ülkeye bir gün mutlaka dönmeyi kafasına koydu. Dönecekti de. Ama ilk önce yıldızını parlatacak bir takım lazımdı. Birçok kuzeyli oyuncunun yaptığını yaptı ve Hollanda'ya indi. Willem II ile kontrat imzaladı. 4 yıl boyunca istikrarlı olarak formasını giyeceği bu kulüpte, her kulübünde olduğu gibi disiplini ve başarılı futbolu ile taraftarların sevgilisi olacaktı.

Willem II, onun forma giydiği ilk 2 sezonda ligin son sıralarında yer aldı. Ancak, 1997 yılında başa geçen Co Adriaanse yönetiminde takım müthiş bir çıkış yakaladı. 1997-98 yılında elde edilen lig beşinciliğini, rüya gibi geçen bir sezonun ardından gelen lig ikinciliği izledi. Bu takımın 1957 tarihinden itibaren oynanmaya başlayan Eredivisie'deki en iyi derecesiydi ve Hyypiä bu başarı öyküsünde takımın defansının değişmez elemanlarından birisi olmayı başarmıştı. Willem II izleyen yıl Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etti. Bu, onları aynı zamanda Hollanda tarihinde 3 büyük takımın dışında Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme başarısını gösteren ilk kulüp yaptı (bu sezona kadar da hala bu unvana sahiplerdi). Toplam 113 maçta takımın formasını giyen ve 4 gol kaydeden Finlandiyalı, son maçında takım arkadaşlarının omuzunda sahayı terketti. Gerard Houllier'in takımı FC Liverpool ile 4 sene önce geri dönmeye söz verdiği ülkeye gidiyordu. Hyypiä, bugün hala Willem tarihinin altın onbirine tartışmasız girecek oyuncudur ve taraftarların kalbinde özel bir yeri vardır.
















Hyypiä'nın İngiltere'ye transfer oluş hikayesi çok ilginçtir. Kendisini, zamanın Liverpool 2. başkanı Peter Robinson'a, Anfield Road'da uzun süre kameramanlık yapmış ve part-time scoutluk yapan ismi açıklanmayan bir şahıs tavsiye etmiştir. Phil Babb ve Neil Ruddock'tan oluşan ve o günlerde sorun yaşayan defans hattını toparlamak için bir kameramanın tavsiyesi ile transfer edilen Hyypiä, İngiltere'ye ayak bastığında Houllier onu defansın ortasına yeni bir partnerle yerleştirdi. Blackburn Rovers'dan transfer edilen İsviçreli Stephane Henchoz. İkili Liverpool'da büyük işler başardılar. İlk sezon pek parlak geçmedi. Ligi dördüncü sırada bitirdiler. Ama alınan o UEFA Kupası vizesi bir başarı hikayesinin de başlangıcını oluşturdu. İzleyen sene takım Lig Kupası'nı, FA Cup'ı ve UEFA Kupası'nı kazanarak meşhur "treble" hikayesine imza attı. Henchoz ve Hyypiä bu başarıda defansın belkemiğini oluşturan adamlardı. Houllier'nin son zamanlarında kısa bir süre kaptanlık pazubandını da taşıyan Finlandiyalı daha sonra bu görevi Steven Gerrard'a devretmiştir. Aynı sezonda kariyerinin ilk ve tek kırmızı kartını bir Manchester United maçında görmüştür. Gittiği her takımda, aralıksız forma bulabilen bir adam olan Hyypiä'nın bu istatistiği de takdire şayandır.



















2004 yılında yeni teknik direktör Rafel Benitez de ondan vazgeçmez. Sadece yanına Jamie Carragher'ı yerleştirir. O da zaten görevini yapar. Benitez döneminde 2003-2006 yılları arasında kazanılan 1 FA Cup, 1 Community Shield, 1 Şampiyonlar Ligi, 1 Süper Kupa finallerinin birisi dışında tümünde maça ilk onbirde başlamıştır. 2007 ve 2008 yıllarında İngiliz basını onun takımdan ayrılacağı konusunda dedikodular çıkarsa da, Benitez ona 35 yaşında iken Stoke City'den gelen 2,5 milyon poundluk teklifi Skrtel ve Agger gibi oyunculara sadece oyunuyla değil, profesyonelliği ie de örnek olması açısından reddetmiş ve takımda tutmuştur. Bu süre zarfında Sky Sports'un "Premier Lig'in Top 50 yabancı futbolcusu", "Liverpool tarihinin en başarılı 100 oyuncusu", FourFourTwo dergisinin "tüm zamanların en iyi 100 yabancı futbolcusu" listelerine girmiş, Ian Rush onun için, "kulüp tarihinin gelmiş geçmiş en iyi transferlerinden birisi" ifadesini kullanmıştır.

Ancak her güzel hikayenin bir sonu vardır. Hyypiä, eylül 2008'de Liverpool'ın Şampiyonlar Ligi için bildirdiği listeye dahil edilmeyince ayrılma zamanının geldiğine karar verir. Benitez ona oyuncu/antrenörlük görevini önerir ama o düzenli oynayabileceği bir takıma gitmek istemektedir. Mayıs ayında Bayer Leverkusen ile 2 yıllığına anlaştığı duyurulur. 36 yaşında, birçok meslektaşı Arap diyarına, Uzakdoğuya veya ABD'ye cebini doldurmaya giderken ya da kariyerini sonlandırmak için ülkesine dönerken o Bundesliga'nın şampiyonluk adaylarından birisinin ilk onbirini zorlamaya karar vermiştir. Sezonun son maçında Tottenham'la oynanan maç sonrası gözüyaşlı bir şekilde Reina'nın omuzlarında Anfield'a ve Kop'a veda eder. Liverpool formasını tam 464 kez giymiştir ve bu onu tüm zamanların kulüp formasını en fazla giyen oyuncular arasında ilk 20'ye sokmuştur.








Jupp Heynckes'in takımında ligin başlarında sakatlığının da etkisiyle kadroya giremedi ancak bu uzun sürmedi. Ligin üçüncü haftasında formayı aldı ve bir daha da bırakmadı. Deplasmanda Hoffenheim'ı 3-0 mağlup ettikleri maçta takımının açılış golüne imza attı Hyypiä. Bundesliga'nın resmi sitesi tarafından ligin ilk yarısının en iyi defans oyuncusu seçildi. Manuel Friedrich ile olan ortaklığı Leverkusen'i ligin zirvesinde tutan en önemli sebeplerden birisi. Sezon sonuna kadar kovaladıkları şampiyonluk yarışında payı büyüktü ve takım Avrupa Ligi vizesi aldı.

Çok iyi bir defans oyuncusu olmasının yanında, görev bilincine sahip, profesyonelliğin timsali olmuş oyunculardan birisi Sami Hyypia. 36 yaşında, artık teknik kadroda görev alması teklif edilen bir adamken yaptıkları örnek alınmalı. Yaşı 30'un üstündeki her oyuncunun onun kariyerinden bir şeyler çıkarması gerekir belki de.

3 yorum:

cuma dursun dedi ki...

bir de bu adamın samsun'da deneme antremanına katılıp beğenilmediği efsanesi var. ona da bir açıklık getirseydin dutchman.

Murat ÖZMEN dedi ki...

http://golsuzesitlik.blogspot.com/2010/05/futbol-tarihini-degistirecek_05.html

muyek dedi ki...

Gelsinde Turkiyede Servet gibi baltalara arkadan oyun nasil kurulur dersi versin..