24 Mayıs 2010 Pazartesi

UNUTULMAZLAR: JOHAN CRUIJFF

















Ajax ile çıktığım ilk maç geçtiğimiz yıl sezon öncesi kampındaki GVAV karşılaşmasıydı. Bir hazırlık maçıydı, 3-1 kaybettik ve bizim takımın golünü ben attım”.

18 yaşında, Ajax’ta futbol oynamaya başladıktan 1 yıl sonra kedisiyle yapılan bir röportajın ilk sorusuna verdiği cevap Johan Cruijff’un. Bu gol “Sarı Fare”nin futbol hayatında atacağı bir dolu golün başlangıç noktasıdır. Aslında onun yetenekleri daha 9 yaşındayken bazılarınca bilinmektedir. Hermanus Cornelis Cruijff ve Petronella Bernarda Draaijer’ın ikinci erkek çocuğu olarak, Ajax’ın o zamanki stadyumu De Meer’e çok yakın bir evde dünyaya gelen Jopie (annesinin kendisine taktığı ad) daha 9 yaşında, aile dostu ve film yapımcısı Arend van der Wel’in çektiği videolarda yeteneklerini sergilemiştir. 12 yaşında, stadyumun daha yakınına taşınır aile. O yıl Ajax altyapısına girer. 1 seen sonra altyapıda forma giyerken para kazanmak iin İş Bulma Bürosu’na başvurur. Kendisine hizmet sektöründe kariyer yapabileceği konusunda tavsiye verilir. Onun hizmet vereceği tek yer ise yeşil sahalar olacaktır.

























Cruijff, 17 yaşında futbola başladığı Ajax’da gösterdiği performans ile daha 19 yaşında milli takıma seçilir. Zaten Ajax 1966’da lig şampiyonu olmuş, 1967’de duble yapmış ve Cruijj da 33 golle gol kralı olmuştur. Ancak milli takım macerası pek iyi başlamaz. Daha çıktığı ikinci maçta, Çekoslovakya karşısında kırmızı kart görür. Milli takım kariyeri kötü bir ilkle başlamıştır, zira ilk defa bir Hollandalı futbolcu bir milli maçta sahadan atılmıştır. Federasyon ona tam 1 yıl milli takımdan men cezası verir. Geri döndüğünde Ajax’ın Avrupa başarıları dönemi de başlamıştır. Ancak 1970 Dünya Kupası elemeleri onlar için pek iyi geçmez. Zira Georg Kessler’in takımı Bulgaristan ve Polonya’nın arkasında grubu üçüncü sırada bitirir. Ancak 1974 Dünya Kupası elemelerinde adeta “biz geliyoruz” mesajı verirler. Takım 6 maçta 24 gol atar. Cruijff bunlardan 7 tanesine imza koymuştur. Turnuvaya 4 ay kala Ajax’ın eski hocası, Barcelona ile 1974 La liga şampiyonluğunu kazanmış olan Rinus Michels takımın başına getirilir. Michels’in bugün bile halen devam ettirilen felsefesi Total Futbol’un en güçlü hali Almanya’daki turnuvada görülecektir.

Takım grup maçlarında rakiplerini ezer adeta. Rakipler topu ayaklarında tutmakta bile zorlanırlar. Uruguay, Arjantin, Brezilya, dünya futbolunun tüm devleri sırasıyla Cruijff ve arkadaşlarından gazabını alır. Özellikle 2.tur gruplarında Hollanda rakiplerini sahadan siler. İlk maçta Arjantin karşısına çıkarlar. Cruijff, yürüye yürüye yaptıkları bir atak sonucu Van Hanegem'in pasıyla topu ağlara gönderir. Hollanda 25. dakikada 2-0 önce geçtiğinde Arjantin kalesini topa tutmuştur adeta. 2. yarıda Cruijff, Rep'in golünün asistini yapar, 90. dakikada da açtığı perdeyi kapatır. 4-0. Grubun ikinci maçında Doğu Almanya'yı 2-0'la geçerlerken, Cruijff maçın ikinci golünü Rensenbrink'e attırır. Finale çıktıkları son grup maçını Pele de izlemeye gelmiştir ama sahada samba değil bir futbol sanatı görür. Özellikle Brezilya'nın onları sertlikle durdurma taktiğinden yılmayan Hollanda 50. dakikada Cruijff'un Neeskens'e yaptığı asistle 1-0 öne geçer. 15 dakika sonra Krol'un soldan getirdiği ve ortaladığı topa bu sefer Cruijff bizzat uçarak dokunmuş ve takımını 2-0 öne geçirmiştir. Cruijff'un en önemli özelliklerinden birisi hızlı driblinglerinin ardından aniden hız kesebilmesi ve bu hareketliliğinin yanında pas seçimlerini çok iyi yapabilmesidir.



Final maçında ise Almanlar kendi evlerinde kupayı kaldırmak için sahaya çıkarlar. Ancak maçın ilk 2 dakikası onlar için bir kabus olur. Hollanda 14 pas yaptıktn sonra topu alan Cruijff ceza sahasına dalar ve Alman defansı tarafından düşürülür. Almanların topa ilk değdiği an penaltı düdüğü çaldıktan sonradır. Neeskens topu ağlara gönderir ve Hollanda 1-0 öne geçer. Ancak maçın sonunda gülen taraf 1954’te olduğu gibi geriden gelerek maçı kazanan Almanlar olmuştur. Cruijff ikincilik madalyasıyla yetinir. 4 sene sonraki Dünya Kupası’na ise katılmaz. Bugün halen Arjantin’deki turnuvaya neden katılmadığı konusu muallaktır. Zaten kariyeri boyunca milli takımdan aldığı ceza dışında birçok skandal da yaşamıştır. Sigara ile olan ve dostluğa dönüşen ilişkisi, 1974'teki finalden önce, takımın kamp yaptığı otelde tüm takımın karıştığı meşhurhavuz kaçamağı ve 34 yaşında döndüğü Ajax'la şampiyonluk yaşamasına rağmen, kendisiyle kontrat yenilenmemesine sinirlenip, ezeli rakip Feyenoord'a imza atması ve kariyerinin son yılında onlarla da bir şampiyonluk yaşaması bunlardan birkaçıdır.



Futbolculuk kariyerini 10 lig, 7 federasyon kupası, 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası, 1 Süper Kupa, 1 Kıtalararası Kupa, ile kapatan Cruijff’un ikon oyuncuları Alfredo di Stefano ve Faas Wilkes’dır. En antipatik bulduğu futbolcu ise Berti Vogts’dur. Birçok efsanevi maçta forma giymiş bu efsaenin kariyerinde en tepeye koyduğu maç ise 7 Aralık 1966’da Ajax’la Feyenoord arasında oynanan meşhur sisli maçtır. Aşağıda onun çocukluğunda bahsettiğimiz videosuyla başlayıp en güzel golleriyle süren bir toplama video var.
















Castrol Futbol İle Kazan! www.castrolmoments.com/tr/


4 yorum:

meinkissen dedi ki...

Firat,
yazinin bir yerlerine bir sekilde de futbol literatürüne "Cruyff Turn" olarak giren Cruyff'un kendine has calimini da sikistiriverseydin keske..

http://www.youtube.com/watch?v=U1k7DGqRF5g

Spooky dedi ki...

Havuz olayının fotoğrafı varmış bulamadım. Arşivinde olan varsa paylaşsa..

ummagumma dedi ki...

ilk video'da 2:17'de neeskens'in ayağına basan adam earl hickey'in babası,havuz kaçamağı ile ilgili neeskens bu seneki bir röportajında birşeyler demiş,anlattığına göre hollanda milli takımı havuzdayken mekana alman gazetecilerle birkaç kadın gelmiş,bunlar noluyo lan demeye kalmadan kadınlar futbolculara yanaşmı gazetecilerde fotoğrafları çekmiş sonra da hemen terk etmişler mekanı.

turhanatakan dedi ki...

sevgili dutchman veya cevap verebilecek herhangi birisi,

yıllardır üşendiğimden araştırmadığım ama belli bir nedeni/kökeni var mı diye merak ettiğim bir konuyu hatırladım yazıda. sanırım euro 2000 kadrolarında dikkatimi çekmişti ilk kez. hollandalıların neden isimlerini latinceyi ya da eski çağları çağrıştıran isimlerden seçiyorlar. daha doğrusu neden hemen hepsinde böyle bir durum var?

hendrik johannes cruijff
franciscus "frank" de boer
johannes franciscus "hans" van breukelen
adrianus "adri" van tiggelen
hubertus "berry" aegidius hermanus van aerle
wilhelmus "wim" jonk
peter jacobus van vossen
johannes "johan" jacobus neeskens
ve tabii marinus "rinus" jacobus hendricus michels gibi.