10 Haziran 2010 Perşembe

DÜNYA KUPASI'NIN SOSYO-EKONOMİK ETKİSİ






















Başlangıç tarihi yaklaştıkça biz de kupayla ilgili yazılara ağırlık veriyoruz. Fenerbahçe’nin rahmetli başkanı Hasan Özaydın, bir röportaj sırasında, “Fenerbahçe maç kazandığı zaman, ertesi gün ülkedeki işgücü verimi artıyor” demişti. Bu söylem doğru olmakla beraber genelde ülkenin büyük takımları için geçerlidir. Takımı maç kazanmış, özellikle de derbi maçını kazanmış olan taraftarlar ertesi gün işyerinde daha şevkle çalışabiliyor. Fenerbahçeli taraftarlar 17 Mayıs 2010 Pazartesi günü işyerinde normalden daha az efor sarfettiler muhtemelen yaşanılan olaylar sonrası. Dolayısıyla sportif başarıların, insanlardaki motivasyonu artırması ya da azaltması sıkça rastlanan bir olay.

Hollanda merkezli ING Bank da bununla ilgili bir araştırma yayımladı kısa bir süre önce. Buna göre, Hollanda'nın Dünya Kupası’nı alması halinde, 700 milyon avroluk bir üretim artışı görüleceği tahmin ediliyor. Yüzde 0,25’lik bir tüketim artışı ve insanların ekonomiye güvenlerinin pekişmesi de şampiyonluk halinde beklenen gelişmeler. Ancak dünya çapında toplam 1,5 milyon saat çalışma kaybının olacağı da tahmin ediliyor, zira insanlar ekran başında olmaya çalışacaklar. Bu işgücünden kaynaklanan toplam maddi kayıp 75 ile 150 milyon avro arası olacak. ING'nin baş ekonomisti Charles Kalshoven’in 17 bin Hollandalı ve diğer katılımcı ülkelerin taraftarını içeren 500 kişi arasında yürütülen araştırmaların sonucu yaptığı açıklamalarda bireysel bazda ilginç veriler de var. Örneğin kupa sırasında her 5 erkekten 1’inin hazır yemekleri tüketeceği ve yemek hazırlamak ya da hazırlanmasını beklemek için zaman kaybetmeyeceği bunlardan birisi.

Bu araştırmanın en çarpıcı verilerinden birisi, o ülkede yaşayan insanların kupanın kazanılması için cebinden ne kadar vereceği ile ilgili. Brezilyalılar, kupanın kazanılması için cebinden 800 avro feda etmeye hazır. Zaten kupayı kazanma ihtimali çok olan ülkenin bu dalda birinci sırada olması ilginç. Portekiz 400 avro ile onları izliyor. Arjantin de 350 avro ile üçüncü sırada. Hollanda’da insanların feda ettiği para 47 avro. Ancak 65 yaşın üstündekiler 25 ile 52 avro arasında değişen bir parayı çıkartmışlar. 65 yaşın altındakiler ise 52 ve üstünü vermeyi göze almışlar. Tüm ülke çapında 616 milyon avro ediyor. Listenin en sonunda Japonlar var. Artık ülkenin pahalılığından mı bilinmez Japonya’nın şampiyonluğu için “bizden adam başı ancak 2 avro çalışır” demişler.

Para vermek dışında başka şeyleri teklif edenler de var. Örneğin Hollandalıların yüzde 18’i, şampiyonluk uğruna 6 gün boyunca sadece su ve ekmekle beslenmeye hazır. Yüzde 20’si “senede 1 hafta tatile razıyız, yeter ki kupa gelsin” demiş. Kadınların yüzde 10’u ise, futbolsuz bir ay için 16 avro ödemeye hazır. Hollandalı anne babaların yüzde 13’ü oğullarının politikacı, profesör veya film yıldızı olmasındansa futbolcu olmasını tercih ediyor. Bu oran Brezilya’da yüzde 40. Şampiyonluğa gerçekten inananların oranı ise yüzde 34. Bu arada Maradona’nın ve Bilardo'nun vaatlerini daha önce blogda yazdık.

Tabii bu eğlenceli istatistiklerin yanında madalyonun diğer yüzü de var. Güney Afrika halkı turnuvanın düzenlenme hakkının alınmasından itibaren hükümeti ciddi şekilde eleştirdi. Hükümet sırf Dünya Kupası yoluyla ülkenin tanıtımını yapmak ve cebine para indirmek için Güney Afrika’da tam bir kazan/kaybet politikası izliyor. Gökdelenin yanındaki gecekondu misali, stadyumların olduğu şehirleri restore etmek adına diğer şehirlerin ödeneği inanılmaz kısılmış durumda. 50 milyonluk ülkede yoksulluk sınırının altındaki insan sayısı halen milyonlarla ifade ediliyor. Hal böyle iken sadece Dünya Kupası organizasyonunu alabilmek için harcanan 2,8 milyar avronun çok daha yararlı işlere kullanılacağını ifade edenler de mevcut. Johannesburg’un gettolarının önemli bölümüne halen elektrik verilemiyor. Tabii bir de ülkede yıllardır süren siyah-beyaz çatışmasının varlığı var. Büyük şehirlerdeki çarpık kentleşme beyazların etrafı yüksek çitlerle çevrili, yüksek güvenlik önlemleri ile dolu evlerde yaşamasını ve kendilerini soyutlamasını beraberinde getirdi. Dünya Kupası bu topluluğun maçlar nedeniyle diğer toplumlarla ve kendi içindeki siyahîlerle buluşmasına yol açacak. Oluşacak kargaşanın her yıl 21 bin kişinin öldürüldüğü ve birçok silahlı soygunun yaşandığı ülkede büyük sorunlara yol açacağı belirtiliyor. O görkemli stadyumların inşaatında çalışan işçilerin de durumu pek iç açıcı değildi. Her gün 8-9 saat civarı çalışan bu insanlara ayda 319 dolar ödendi sadece. Çalışmalar grevler nedeniyle defalarca kesildi.

Yukarıdaki sorunların ve şiddet olaylarının önüne geçmek için hükümet, turnuva boyunca büyük önlemler alacak. Tam 200 bin polis görev yapacak Dünya Kupası’nda. ‘Terör’ saldırıları ve bazı uçak kaçırma eylemlerini önlemek için her gün askerî uçaklar 10 bin feet üzerinde ve stadyumlar çevresinde uçuş yapacaklar.

Soweto’daki Soccer City Stadyumu mimari açıdan aynen Beijing’deki ‘Kuş Yuvası’ gibi kıtaya özgü renkler ve mimari ile (stat bir Afrika çömleğini andırıyor) öne çıkıyor. Güney Afrika turnuva için 5 yeni stadyum inşa ediyor ve 5 tane stadı da restore ediyor. Hava, deniz ve demiryolu ulaşımına turnuva başlangıcına kadar tam 550 milyar avro harcanması bekleniyor. Benzer şekilde bazı sayılar verirsek.

Turnuvanın 100 bin kişiye istihdam sağladığı, 80 bin kişiye turizm ve organizasyon komitelerinde iş olanağı verdiği biliniyor. Tam 500 bin taraftar ve bu taraftarların ülkeye 1,4 milyar avro civarı bir gelir bırakması bekleniyor.

Güvenlik önlemleri için 120 milyon avroya yakın bir para harcandı. Sadece stadyum ışıklandırmaları için 16 milyon avroluk bir bütçe ayrılmış durumda.

3 Haziran 2010 tarihinde BirGün Gazetesindeki Uçan Hollandalı köşesinde yayınlanmıştır.

1 yorum:

outlaw dedi ki...

dünya kupasi organizasyonunun güney afrika'nin yoksullari üstüne etkileri hakkinda ben de bir seyler karalamistim...

http://gueneslipazartesiler.blogspot.com/2010/05/dunya-kupasi-oldurur.html