24 Ağustos 2010 Salı

TOP 10 İĞRENÇ HALI SAHA KARAKTERİ




















Hollanda'da halı saha denen fasilite pek yok. Ya salon kiralayıp parkeler üzerinde koşturuyorsun ya da çim saha kiralıyorsun ki bu ikincisi biraz daha tuzlu ama elbette halı sahaya göre daha tercih edilesi. Zaten bizdeki halı saha kültürünün yerine burada akademi kültürü hakim biliyorsunuz. Bizde, ortaokulda aralarında para toplayıp maça giden çocukların yetenekli olanlarının tümü zaten bir kulübün akademisinde ya da futbol okulunda. Halkın geri kalanı da top tepmek yerine yüzmeyi, bisikleti, yürümeyi, koşmayı, fitness salonunu tercih ettiğinden belki de bizdeki halı sahada 2 hava topuna çıkmış olan her adamın "Frank Rijkaard arkadaşlarını da alsın gitsin" veya "Bu Cana geçen sene Premier Lig'de nasıl 40 maç oynamış abi" şeklinde çıkış yapmasına pek rastlanmıyor. "Ben futbolla pek ilgilenmiyorum o yüzden yorum yapacak kapasitede değilim" veya "ben izliyorum ama o kadar analize dikkat etmiyorum, sırf zevk için bakıyorum, vardır hocanın bir bildiği" diyen uzaylılar da var ülkede. Kahvede okey taşı dizerken yan gözle maç izledi diye La Masia'da Xavi ve Iniesta'yı A takıma yetiştirmiş havasına giren adamlarla dolu bir ülkeden çıktığımdan uzaylı gibi geliyor elbet. Neyse ne diyordum halı saha. Ömrüm boyunca İstanbul'un ve Ankara'nın binbir çeşit halı sahasında top koşturdum, sabah 8'den gece 2'ye kadar olan her türlü zaman aralığında. Dolayısıyla binbir çeşit adam da gördüm. Aşağıda bu adamların en ünlü 10 tanesini sıralayayım dedim.

1-Dankek magma adam: Ömrüm boyunca girdiğim her yeni ortamdan çıkan halı saha maçında bu adama rastladım. İş yerini ele alalım. İş yerinde bir halı saha maçı teklifi ortaya atılır. O teklif ortaya atıldığından itibaren, halı saha maçı için sahaya çıkılana kadar bu adam hafta boyu futboldaki üstün yeteneklerinden, geçmişinde destan yazdığı maçlardan, maçta rakip kaleciyi afedersin nasıl deleceğinden, Galatasaray altyapısına torpili olmadığı yüzünden alınmadığından bahseder. Maç öncesi sahaya herkesten önce çıkar, ısınma koşusu yapar, herkes kaleye şut çekip hevesini alırken o açma germe hareketleri ile "bakın ben kendimi maça saklıyorum, aslında süper adamım" imajını verir. "Lan Hamdi o kıllar ne hehehe gel şurda iki topa vur lan" diyenlerle muhattap olmaz. Maç öncesi "beyler kısa pas, uzun top yok, ayağa kısa pas" gibi takıma felsefe aşılar. Maç başlar, top buna atılır, bizimki topa basıp düşer. Faul bekler, sonraki pozisyona topu kontrol edemez, şut pozisyonunda ıska geçer, İlyas Salman gibi saha ortasında kalır. Zaten geri kalan zamanda topa 4 kere değer. Maç sonrası duşa girer, parfüm sıkar ve bir daha şirkette futbol konuşulan her ortamdan kaçmak üzere evine koyulur.

2-Dayı: Halı saha maç dakikası 59. Halı sahanın bekçisi, yani maçı bitirecek olan "dayı" (ki bu asla abi, amca, birader, hocam olmaz mutlaka "dayı" olur) yavaş yavaş oturduğu yerden kalkar, zili çalmak için makinenin olduğu yere doğru yola koyulur. Dayının göründüğü andan itibaren mağlup olan takım rakip kaleye yüklenmeye başlar. O sırada mağlup takımın kalecisi "dayı çalma ya çalma" şeklinde yalvarırken, galip takım "dayı bitir bitir" diye çirkefleşir. Derken o milyonları yıkan zil sesi gelir, dayı maçı bitirir. Sahaya girer, varsa 2 takımı birbirinden ayıran yelekleri toplar, içeri götürür. Bu dayıların mümkünse 60 yaş üstü olması, kep takması şarttır. Pek farkedilmez ama halı saha dayısı bu alemde milyonlarca gencin hayallerini yıkmıştır. Birçok yağız delikanlı sevgilisinden ayrılırken yaşadığı yıkımın 10 katını dayıyı köşeden çıkıp gelirken yaşamıştır....Dayı bize lazımdır...

3-Nişadır adam: Eskiler anlatır, atlar hızlı koşsun diye arka taraflarına nişadır tozu sürerler böylece o yanma ve kaşınma hissinden kuduran at saatte 100 kilometreyi zorlarmış. İşte dayının çaldığı zille beraber yarattığı etki bazı gençlerde aynı etkiyi yapar. Bu gençler daha bir önceki maçın bitişinde saha kapısının önünde beklemeye başlar. Son 2 dakika kalmışken sahaya girer ve kenarda beklerler. O sırada o kanata yakın top süren adamlar, bu saha kenarındaki gençle karışırlar. Dayı uzaktan çıktığında bu genç daha bir hareketlenir. Zil çaldığında ise, koşar adımlarla 2 takımın sahada bıraktığı veya yenilen takımın bir oyuncusunun sinirle rakip kaleye vurduğu topu alır. Sektire sektire rakip kaleye gider, boş kaleye abanır. Arkasından koşarak gelen arkadaşı bunun ayağından topu kapar, diğer tüm oyuncular sahaya yürüyerek girerken bu ikili saha içinde birbirinden topu kapmak için olabildiğince şebeklik yaparlar. Kovalamaca birinin diğerini yere yatırması ve müsabakanın güreşe dönmesiyle son bulur.

4-Trip adamı: Her mahalle maçında, 3 pozisyon üstüste pas alamadığı için kenara çıkan adamlar vardır bilirsiniz. İşte bu adamlar eli para görünce halı sahaya transfer olurlar. Genelde rota bellidir. Maç başlar, ikinci devrenin ortalarına doğru bu arkadaş, ya takımından memnun olmadığından, ya pas alamadığından ya da rakip takımın sertliğinden sahadan çıkar gider, maç devam ederken "lan Salih gel lan nereye" diye bağıranlara aldırış etmez. Maç devam ederken o içeride giyinir, maç bittiğinde sahadakiler güle oynaya gelirken bu soyunma odasının kapısında bana "ya Salih niye çıktın yaaa" diye sorulmasını bekler ama kimse bu adamı sallamayınca daha da bozulur. Çaresiz eve dönen tayfanın peşine takılır yine. Gelecek hafta hikaye tekrarlanır. Bu adamlar maalesef atsan atılmaz, satsan satılmaz arkadaş takımındandır. Bir de tribi iyice abartıp "ben eve tek gidicem, ben Kadıköy'den gidicem abi" diye sınırları zorlayan ve dayak isteyenler de mevcuttur.

5-Hagi kaleye baktı: Maçın 40-45. dakikalarıdır. Takımının birkaç golünü atmış, bakıldığında ayakları kadar çenesi de çalışan forveti yenilen 4 farktan dolayı sıkılmıştır, zaten pas da alamamakta, doğru dürüst çalım basamamaktadır. Sonunda maçtan umudunu keser, takımının yediği ve farkı kapatılmaz noktaya getiren golden sonra santraya gelir, santra yapılır, topu ayağına alır ve santradan "sokayım böyle maça" tavrıyla kaleye vurur. Uluslararası Futbol İstatistikçileri Birliği'nin yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de bugüne kadar oynanan 64.985.875 halı saha maçında bu şekilde çekilen şutlardan hiçbirisi gol olmamış,hatta bunlardan 12 tanesi dışında hiçbirisi kaleyi tutmamıştır. Kaleyi tutan 12 tanesi de kalecinin kucağında erimiştir. Bu vuruşun ardından şutu çeken arkasını dönüp kendi sahasına yürür ve arkadaşlarına "var mı lan vurdum işte" bakışı atar. O sırada takımın diğer kafa adamlarından "ya Erhan ibnelik yapma aq" şeklinde bir serzeniş yükselir. Akabinde kavga başlar.

6-Şemsi bu adam neyin nesi: Halı saha maçlarının tümünde, aynen trip adamı ve dankek magma adam olduğu gibi bir de şık gol atmak için maç boyunca çabalayan adamlar vardır. Bunları maç içinde izleyen, kenarda Ferguson'la Wenger oyuncu seçiyor sanır. Ayak içiyle uzak köşe doksanına bırakma çabaları, topuk pasları, kaleciyi aşırtarak gol atma çabaları, barajın yanından falsolu gol atma mücadelesi, 2 kişi yanından bacak arası çalımıyla geçme denemesi gibi envayi çeşit cambazlığa girişirler. Halbuki bunlara gerek yoktur zira attığı çalım, yaptığı bacak arası, uzak köşeye vurduğu top Puyol'a, Vidic'e, Lucio'ya karşı değil, Mehmet'e, Necmettin'e, Berk'e karşı yapılmıştır. Dolayısıyla pek bir işe yaramaz. Zaten o hareketler sırasında bileğini döndürmüş, sakatlanmış insan sayısı da bir hayli fazladır. Özelikle ayak içiyle uzak köşe fetişizmi Türk gencinin bir türlü aşamadığı bir problemdir. Zaten küçük olan halı saha kalelerinde, gerçekleşmesi imkansız olan bu hareket niye bin kere denenir anlamam. Halbuki ayı gibi aban ne uğraşıyosun şurada saatine 20 kağıt veriyosun....

7-Son dakika golü: Bu son dakika golü maçta atılan değil maç öncesi atılan. Hani maçtan 15 dakika önce arayıp "ya beyler ben gelemiyorum annem hasta (sanki doktor eşşoğlusu annesine bir yararı dokunacak)", "ya ben gelemiyorum başım ağrıyor", "beyler kusura bakmayın ya bizim hatunun kuzeninin yaşgünü varmış da yerime adam bulun" (sanki kuzeninin yaş günü tarihte ilk gün kutlanıyor, lan yeni mi haberin oldu) diyen afedersiniz denyolar var ya. İşte onlar. Bu arkadaşların bir başka versiyonu, halı saha maçlarından affını isteyen arkadaş çevresi elemanlarıdır. Pezevenk sanki Ryan Giggs milli takımdan affını istiyor. Ulan halı saha maçında neyin affı !!Bunların bahaneleri de komiktir. "Beyler sınav var 2 gün sonra gelemem", sanki elemanı kaçırıp depoya kitleyeceğiz 3 gün. Ne yapalım yahu sınav varsa, gel maçını yap ondan sonra hangi sınava gidersen git. Bütün bu durumlarda organizatör telefona sarılır ve bir alt maddedeki elemanlar aranır.

8-Ole Gunnar Solkjaer: Bugüne kadar sayısız halı saha maçına çıktım. Bunların içinde hayatımda bir daha görmeyeceğim adını bile bilmediğim maça son anda dahil olmuş bir sürü adamla aynı takımda yer almışımdır. Halı saha takımlarının kaderidir eksik kalmak. Yukarıdaki adamların son dakika ibneliği ardından telefonlara sarılınır ve nedense her daim ulaşılabilen, halı sahaya yakın oturan, 24 saat halı saha ayakkabısı ve eşofmanla mı oturduğunu merak ettiğim bazı adamlar sahaya çağırılır. 15 dakika içinde eleman saha içinde yardırmaktadır. Nereden gelir, maç sonu nereye gider, kim tanır, ne yer ne içer hiç anlamamışımdır. Ama tek bildiğim her daim hazır ve nazırdır. Görevini yapar ve maç sonunda sadece "beyler sağolun, iyi akşamlar" diyerek karanlık sokaklara karışır. Bir sonraki eksik adam hadisesine kadar görülmez. Bu adamlar da bulunamadığında başvurulan en rezil yol, saha kenarına izlemeye gelen adamın kot pantolon, mont ve makosenlerle kaleye geçirilmesidir. Bu eleman maçın sonlarına doğru mutlaka top ayağındayken kaleden çalımlayarak açılır, kaptırır ve golü kalesinde görür.

9-Footballer's Wife: İşte bir başka yıkılmaz halı saha geleneği. Saha içinde top koşturan yağız delikanlılardan bir veya birkaçının saha kenarında maçı izleyen sevgilisi. Bir kere bu hadiseyi kafadan acaip bulurum. Erkeklerin saha kenarına kız arkadaş getirme sebebi elbette sahadaki kıllı 15 tane adamı izlettirmek değil, şahsi şovuyla kızı etkilemektir. Zaten "sevgilim ne güzel oynuyor ya" diye övünecek kızla veya hoşlandığı çocuğu futbol oynamasından beğenen kızla benim işim olmaz da (kötü oynadığımdan değil, iş ona kalsa Doutzen Kroes'la Adriana Lima saç saça kavga eder benim için ya o ayrı mesele, yanlış olmasın şşşşş) bu refakatçiliğin bir diğer yan etkisi saha içindeki adamın ekstra bir motivasyonla oynaması ve hatta asabileşmesidir. Zira kendisini madara eden birisi olursa ona takar, kendisine sert girilirse kavga çıkarır, kenara "ben yiğit delikanlıyım" mesajı verir. O sırada kenardan "Erkan yapma, Erkan Erkan diyorum..baksana bana.....Erkaaaaaaaaaaan" şeklinde haykırışlar gelir (sondaki Erkaaaaaan kavganın yumruklaşmaya dönüştüğü andır). Maç biter, kız çıkış kapısına gelir, Erkan'a çıkışır, cevap nettir...."Kızım karışma sen, görmüyo musun bacağın halini".....

10-Kasa: Ve geldik listenin sonundaki adama. Yine onca yıllık halı saha kariyerimde bir kere bile paraları toplayan adam olmadığımı bildirerek bu maddeye başlayayım. Bu adam genelde aynı zamanda sahayı alan, kaporayı yatıran, sahanın sahibin veya dayıyı tanıyan adamdır. Bunlarda maç sonrası sevinç veya üzüntü denen bir duygu yoktur zira varsa yoksa dertleri, saha parasını denkleştirip teslim etmektir. Maç kazanılırsa birkaç sevinç gösterisinden sonraki ilk sessizlikte, "beyler adam başı 20 kağıttan yavaştan toplayalım" diyerek sevincin içine sıçar...Mağlup olunan takımdaysa, o sinirle dayak yememek için, topluca seslenmek yerine tek tek şahıslara giderek "sen verdin mi, sen verdin mi?" diye sorar. Para çıkmadığında, dolmuş şöförü edasıyla "beyler vermeyen var mı?" şeklinde çırpınır. Elindeki paraları sayar. Zaten durumu vahimdir, bir de bazı elemanların "benimkini Hakkı vericek" şeklindeki paslamaları sebebiyle iyice abondone olur. Ekseriyetle paranın tutmaması sonucu cebinden minimum 10 kağıt daha koyar...Şunca yıldır halıda destan yazıyorum, daha şu işe bir kere bulaşmış değilim....

45 yorum:

Adsız dedi ki...

valla dostum sende de bi Dankek magma adamlık sezdim :D şaka bi yana eline sağlık.

vuvuzela dedi ki...

sbi bu kadar mı güzel anlatılır. resmen 15 yıllık halı saha kariyerim gözlerimin önünden geçti :)

Adsız dedi ki...

Başyapıt (*****)

Beercholic dedi ki...

ahah, 8. maddenin sonunda sesli güldüm, eline sağlık :)

turhanatakan dedi ki...

yalnız kişi başı 20 tl'ye takıldım ben, biz 6 tl'ye fazla derken:)

Ufuli dedi ki...

valla dayı :) süper bi yazı olmuş..ama benim takıldığım konu halı saha parası..20 lira mı veriyonuz halısahaya..burda 6 lira :)

Kalau dedi ki...

Abi naptınız ya Ali Sami Yen'i mi kiralaıyuonuz adam başı yirmi lira?? Ben kendi adıma hagi sahaya baktı değilde messi topu aldı, 1 çalım 2 çalım üçüncüde yerde modunda oluyorum genelde:) Gene de 20 lira çok..

Flying Dutchman dedi ki...

biz göztepe'de 20 kağıt veriyoduk lan

vay alçaklar

thebiglebowski dedi ki...

Bu zamana kadar okuduğum en eğlenceli yazıydı ellerine sağlık:)

Trevor Belmnod dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş istisnasız hepsine üçer dörder örnek var hayatımda :) ellerinize sağlık

Michael dedi ki...

Bide Mevki delileri vardır.Nerde oynıycan diye sorarsın adama, ön libero, sağ açık fln der.Onlarda tam dayaklıktır.

markar dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
gökmavi dedi ki...

10 numero olmuş. 20 sene öncesine döndürdün beni.

aksilaz dedi ki...

Birde Popescu edasıyla defansa geçen ve takımdaki her kişiye direktifler yardıran Sweeper elemanlar vardır. Bunlar genelde gençliğinde iyi kötü bi erlerde top tepmiş ve orta yaş insanlardır. Kalecinin uzun oynamasını yasaklar ve ona vermesini emreder.

skywalkertrance dedi ki...

15 yıldır hemen hemen aynı adamlarla maç yapan biri olarak şu saydığın adamların hemen hepsiyle bir milyonar kez karşılaştım. Bu liste uzar gider. Hatta bana kalırsa ilk onda olması gereken birkaç adam eksik. Sen genelde atıp tutan ve sonuç olarak madara olanları ele almışsın.

Yeni gelen ve grupta sadece çağıranın tanıdığı kaleciye "kğğğaleeee!!!" diye bağıran herkesin topa basıp ağzının üstüne düşmesi dileklerimle... Gidin herife adını sorun LAN!!!

outlaw dedi ki...

flying dutchman,

normalde "en bilmemne on bilmemne" yazılarından asla hazzetmeyen bir insan olarak, senin/sizin 10'lularının/nızın bloga ayrı bir tat verdiğini düşünüyorum. daha "bu ne lan" denecek bir listenle/izle karşılaşmadım. aynen devam!

alperensaylar dedi ki...

kaleci klişeleri yok mu:)

oehhh dedi ki...

valla üstad döktürmüş :) solkjaer'de koptum.
benim favori tipim kaleden son 10 dakikada çıkıp nişadır adama dönen şişman kalecidir. herkes dökülmekte iken istediğince sahada koşturarak son dakikaları tüketir

Junior dedi ki...

Beytepe'deki büyük sahanın üstüne tanımam. Maçı Hacettepe öğrencisi alırsa 8'erden toplam 25 lira, adam başı 2 lira toplayınca 7 tane bir litrelik su bile alınıyor üstüne :) Zemin de suni çim değil (bir türlü sevemedim şu mereti), çok güzel bir halısı var. Dışarıdan da kiralanabiliyor o zaman da 50 liraydı sanırım. O fiyata dışarıda gördüğüm en güzeli (hem saha hem lokasyon olarak) de Atatürk Anadolu'nun arkasındaki saha (Beştepe). 20 lira hakikaten çokmuş :)

Kanımca en sevilesi model 8 (az mı maç kurtardılar!), en kılı ise 4'tür. 10uncu madde de sanırım para miktarına göre zorlaşıyor, zira ben bir kaç kere bu görevi üstlendim, maçtan sonra bir baktım cepte fazla para bile var, aha dedim yeni bir kariyer doğuyor lan. Sonra dedim saçmalama boşver.

Old Sports Pub dedi ki...

Ellerine sağlık halı saha kültürü bu kadar iyi anlatılırdı...

joe kleine dedi ki...

valla böyle herkesin topluca aynı şeyleri yazdığı yorumlara pek bulaşmam ama bu yazı da hakkaten şahane olmuş...Elinize sağlık.

Melih Sarıışık dedi ki...

Allah'tan benim tanımım yok. Olsa olsa kaleci-oyuncu olurdu. En iyi özelliğimdir çok vurdumduymaz bir yapım vardır. Kaleciyken topla ya da topsuz mutlaka rakip kaleye koşarım :)

Ku.Ba dedi ki...

Off of, efsane bir yazı.

Kondisyonsuz halimle çıktığım maçlara bakacak olursam, 1. kategori tanıdık geliyor. Yok eğer formumda olduğum bir güne denk gelmişse (ki, giderek azalıyor bu günler), şu 9. maddede geçen "Zira kendisini madara eden birisi..." kategorisi daha tanıdık geliyor. Öyle de pis bir huyum vardır. Ama getirmeyin kardeşim siz de yengeyi. O kadar hormonun it dalaşı yaptığı bir ortamda yengenin ne işi olabilir ki zaten, değil mi? Vezir de olmak var, rezil de.

Şu "Dayı" karakteri hakkında da güzel bir film çekilir aslında. Kenarda yalnızları oynayıp, sahadaki o enerji dolu gençlere imrenerek bakmaktadırlar bence. Gelin itiraf edelim: sonuçta hayatın anlamı kendini başkalarına beğendirme çabasından başka bir şey değildir (ki, maddelerin çoğunda da zaten bu gerçek ortaya çıkmaktadır). İşte bu söz konusu "Dayı" da bu çabanın, yani asıl hayatın (yeniden) bir parçası olmak için can atmaktadır, lakin ona biçilen rol hayatın parçası olan gençlere bekçilik yapmaktan ve sırtlarını sıvazlamaktan ibarettir. Treni kaçırmıştır o artık, şansına küssündür.

Tanrı bizi Dayılıktan saklasın.

("Dayı": bir Zeki Demirkubuz filmi.)

lion's advocate dedi ki...

Dayı ve footballaer's wife hariç hepsinden bir parça buldum kendimde :) müthiş... bu yazı şimdi forward maillere konu olur.

Emre Uzundağ dedi ki...

Arşivlik bir yazı... Yurdum insanı ne güzel özetlenmiş yeşil halıda... Akaretlerde, adam başı 30 lira verdiğimizi bilirim, çenemiz düşmüştü fiyatı öğrendiğimizde... :)

bucho dedi ki...

eline saglık süper yazı da sen hangi gruptasın hocam ya merak ettim valla??

GK dedi ki...

Hakkında "Adam Samsunda, Antep'te Gençlerde oynamış, zamanında Galatasaray istemiş de gitmemiş" dedikoduları bulunan "Teknik ve Yaşlı" da benim halısaha klasiklerimdendir.

WiLdHoney dedi ki...

Dayı,
Bu yazı fenomen olur ben diyeyim. :) birde yancıların arasındaki geyik listesi vardır, mesela "olm şu defanstaki velet varya, aslında ufak tefek ama buyuk topçu olacak aq, o benim yiğen aslında ben getirdim" diyen ve sahadaki oynayanlarla övünenler vardır. Çık kendin oyna demi ama demezlermi adama??? demezler aq :)

Alper dedi ki...

Harika olmuş eline sağlık.. düşününce liste gerçekten uzuyor..

11- eski amatör topçu, okul takımında da oynamışlığı olan, şutları carlos gibi hızlı, orta sahadan da yapıştıran, genellikle grup dışında takılan "yıldız" oyuncu..

12- biraz daha orta yaş üstü maçlarda oynayan baba oğullar..

13- her daim bütün sinir ve öfkesini kusmaya yer arayan agresif tipler.. bir dokunmada kavga çıkartabilecek potansiyeli gösterince, bütün maç yanından geçmesine izin verirsin..

daha uzar gider...

Adsız dedi ki...

Dizlik takıp yazın sıcağında uzun kollu kaleci kazağı giyen ve maçta oluşan penaltıyı kurtarıp dönen topun kalesinde gol olması sonrasında"napim a.q tek başımayım lan defans yok"serzenişi yapan hafif toplu kaleci..

her boku bilen adam dedi ki...

bir "kasa adamı" olarak saha ayarlarken, adam bulmaya çalışırken, "son dakika golü atan" ibnenin satışı sonrası son çare Solkjaer bulmaya çabalarken geçirilen stresli evre, harcanan kontörler, cepten eklenen paraları da eklemeyi bir borç bilirim.

ömrümü yediniz. allah belanızı versin!!

mre dedi ki...

Maçın başında kaleye geçerim deyip 15 dakika sonra beyler sıkıldım diyen çakma kalecilere uyuz olurum.
Bu arada 20 tl derken sizin takımdan 2 kişi sizi yemiş olmasın. 3 kişilik ödemişsiniz basbaya.

EsEs dedi ki...

Mükemmel bi yazı olmuş abi :D

yalnız 20 lira gerçekten çok, biz burda kafa başı 1.5 tl ye oynuyoruz zira saha ücreti toplamda 20 lira :D :D

Adsız dedi ki...

top 10 listeleri çok güzel de bi gün top 10 FD yorumcu tipleri yaparsan efsanevi olur. güzel ayna olur, silkeler.

Unknown dedi ki...

8. maddede yazım hatası var.. Solkjaer değil Solskjaer olacak..
Sekizin son 2-3 cümlesine koptum zaten :D

BasitOyna Blog dedi ki...

8.madde beni çok güldürdü. kot pantolon, mont ve makonserler. ahahah :)

Tuncay Yavuz dedi ki...

yazar bu yazıda kendini anlatmış!

az mı yaktın lan bizi duçmen!

Çağrı dedi ki...

Abi bu ne güzel bi yazdırı böyle yemin ederim ağlıyorum şu anda

''Bu arkadaşların bir başka versiyonu, halı saha maçlarından affını isteyen arkadaş çevresi elemanlarıdır. Pezevenk sanki Ryan Giggs milli takımdan affını istiyor''

ahahahaha

Muratonovic dedi ki...

Hocam zamaninda ayni konuyu ben de irdelemistim, buyrun bunlar da benim halisaha futbolcu profillerim :)

http://bohemdunyam.blogspot.com/2009/10/hal-saha-futbolcu-tipleri.html

alper dedi ki...

8. madde beni kopardı.Bu kadar mı güzel anlatılır:)

Yalnız biz halı sahaya 5 lira veriyoruz Bodrum'da.20 lira ne demek ya:)

AFO dedi ki...

Hahaha, çok güzel bir yazı olmuş; yılda ortalama 50 halısaha maçı yapan bir "kasa adamı" olarak bunlar da benim tespitlerim:

@5, ben bir kere gördüm öyle bir şutun gol olduğunu. Ama atan umduğu gibi bir tepki alamadı. Herkes "ne sırıtıyorsun salak? Zaten fark yiyoruz, senin şu saçma salak şutların yüzünden." der gibi bakıyordu.

@4, bunca yıldır henüz rastlamadım. Takımımda (kaptanım) böyle bir laubaliliğe izin vermem. Karşı takımı da her zaman uyarırım bu konuda.

@7, @8; maçın başlamasına 3 dakika kala bile adam ayarladığım olmuştu. Öküz, maçın gününü karıştırmış; ben de telefondan halısaha bölgesine en yakın adamı arayarak maç başladıktan 8 dakika sonra sahada olmasını sağlamıştım. Çözüm çok basittir, bir kere satan bir daha asla çağrılmaz.

@10, o para hiçbir zaman adam gibi toplanmaz. Yıllardır cebimden eklediğim paraların tutarını hesaplamak dahi istemiyorum. :))

Son olarak benim tipimde adamlar için 11. madde ekleyelim: Bülent Korkmaz tipi libero:P

Hem kaptan, hem organizatör, hem de kasa adamıdırlar. Gazozuna dahi oynansa kazanmak isterler. Uyduruk halı saha takımlarını sanki Inter'i, Barcelona'yı çalıştırıyormuşcasına özenle moyive ederek ve taktik vererek sahaya sürerler. Laubaliliğe asla tavizleri yoktur ve istedikleri yapılmayınca takım arkadaşlarını feci şekilde azarlar. Motivasyon amacıyla bağırışlarını 3 km öteden duyabilirsiniz. Eğer turnuva maçıysa ya hakemle ya da rakip forvetle çok ciddi tartışmaya girerler ve hatalı kararlar karşısında Hagi triplerine bürünürler.

Adsız dedi ki...

mükemmel bi yazı olmuş elinize saplık. plase karakter için "mr. defansagelinlayn" karakterini öneririm :)

uktu dedi ki...

soru...

ben merak ettim. oradaki çocukların dışarıda oyun (futbol) oynamaya mekanları (boş arsaları) var mı? ya da daha doğrusu oradaki çocuklarda dışarı çıkıp oynama-zaman geçirme kültürü hakim mi? akademilerden bahsetmişsiniz de, bütün futbol oynayanlar akademiye gitmiyordur herhalde. belki de gidiyordur (?). ama sokaklarında özgürce arşınlayabilecekleri -onlara ait- bir şehirleri var mıdır? bu, henüz üniversitenin başındaki bir öğrenci olarak hayatımın geri kalanını geçirecek yer konusunda belirleyici bir unsur olacak çünkü.

ikinci sorum da o bahsedilen çim sahalar. tuzlu demişsiniz ama tam olarak nedir tutarı?

teşekkürler.

batu86 dedi ki...

valla bravo usta. cok ıyı ele almıssın halı saha gerceklerını. sıralaman da gercekten cok yerınde. ben 8. maddeden sonra koptun zaten. bır magma ve solskajer karısımı olarak goruslerım boyle. :D

Unknown dedi ki...

Yaaa iyi de su adam tipide cok hani amator kumede oynayan /yada oynamis olan bir arkadas vardir.Saha disinda el sİKİSSANİZ hali sahayi gorunce kendini yere atar,topa vursan 5 metre ileri/yada geriden 3 takla atar.avazi ciktigi kadar bagirir,cagirir faul var diye.Sonra suru pisikolojisine maruz kalir herkes bu cocuga sert girer (ama artik nafiledir o kadar cok OSCARLİK performans sergilemistir ki en sonunda bu adamin kendini yere atmasini takim arkadaslari bile siklemezler)